BÜLBÜLLER VE GÜLLER
Bülbüller ve güller ülkesinde nice güzel hikâyeler vardır ki bunları anlatmaktan en iyi edip,tasvirci bile acizdir.
Günlerden bir gün bir gül uzaklarda bir bülbülün şakımasını duydu. O’nun şakımasını üzerine alındı ve O’na seslendi.
-Ey bülbül,sen beni göremezsin,ben seni göremem ama sanki seslenişin banadır.
Rüzgar bu gülün seslenişini aldı,götürdü bülbüle.
-Bunu da nereden çıkardın?Ben şakımaktayım.Sesim güzeldir.Her manadan bir parça taşır.Sen de bunu mu anladın?
Bülbülün bu cevabına zaten üzüntüsünden sararmış olan gül utancından öyle kızardı ki onun rengini kan görse kendi rengini berrak görür ve ‘Benden beyaz bir şey var mı ki‘diye övünürdü.Gül sesinin ulaşması için rüzgarı bekledi ve cevap verdi:
-Senin sesinden,şakımandan daha bu ülkeyi tanımadığını hissettim.Eğer öyleyse sana birkaç nasihatım olacak:
Gülü önce gör ki iyi bir gül seç konmak için.Hem konacağın gülün dalında başka bir bülbül olmadığından emin ol. Hem de rüzgar almayacak bir gül seç.Rüzgar eser.Gülün dikeni tertemiz alnını kanatır.Sonra O’na :
-Keşke dikenin kalbimi kanatsaydı da bu acının tadını daha fazla alsaydım,dersin.
-Benim kaderim nihayetinde bir güle konmaktır.Sen ne kadar anlatsan da ben bundan nasıl kaçarım?
Bunu söyleyen gülü dallara konan kimi bülbüller bakışlarıyla kınadılar.
Bunu sezen gül onlara bakarak:
-Siz nasıl olsa bir dala konmuşsunuz.Ya ona da bir gül bulun ya da ayıplamayın,dedi.
Bülbüllerden biri diğerine fısıldayarak:
-Oku yaydan bilme,atandan bil.Konuşana değil,konuşturana bak,dedi.
Bunun üzerine bülbüllerden biri:
-Madem ki biliyorsun o halde daha sert konuş ki anlasın,dedi güle.
-Bu benim zannımdır.Belki doğru değildir ama sözlerim işe yarar.Sert konuşmaya gelince ‘Yumuşak ipeği keskin kılıç kesmez demişler.‘Kılıçların açtığı yara kapanır da dillerin açtığı yaralar kapanmaz.’
-Bülbül dedi ki :
-Ey gül,gülene gülücük vermez misin?
-Her gülene değil,gülmesini bilene.
Unutma ki yavru bülbüller senin uçmana,yaşamana bakıp ders alırlar.Sen onlara örnek olurken besmele,hamd ve salatla başla.*(Ders olurken bunlarla başla.)
Hem sen gülü iyi anla.Gül dökülür,dalı kalır.Dal bir yol gibi ,rengi ise tabut üzerindeki örtü gibidir.Gerçek güzelliğin yolu o örtünün altında başlar. Dökülmüş gül ise bir bülbül için başını verene benzer.
Bu hikayeyi duyanlar söylerler ki bu hikâyeyi ilk anlatan bile bülbüller ile güllerin halinden gafildir.
*Besmelesiz başlanan her işin bereketi eksiktir.(Hadis-i Şerif)