Zorunlu hizmetin 3. yılıydı o yıl köylülerin deyimiyle kıtlık oldu,köye kurtlar iniyor,minibüsle giderken camın önünden geçen kartallar,yolun kenarında bir hayvanı parçalamış yiyen kurtlar ;köpekler zaten kurttan farksız ,yetmez gibi fareler çıktı..(Safariye gitmedim burası Türkiye
) Hala fare denilince ürperiyorum,farelerin betonu deldiğini gördüm.
Lojmanın her yeri yapışkanlı fare tuzağı(arada kendimiz de yakalanıyorduk)
her gün çamaşır suyuyla her yeri silip,kap kacakları yıkıyorduk.Yakalanan fare gördüğümüzde biz çığlık çığlığa dışarı,öğrenciler ,köylüler gülmekten yerlerde,onlar gelip alıyorlardı.
Her yeri dezenfekte ettiğimizi sanırken ,bir gün ilçede çantaya elimi attığımda çantanın dibinde bir eşyamın didik didik parçalanmış olduğunu gördüm,dolabın içindeki çantaya da girmiş
bende içinden kaç defa bir şeyler aldım ,Allah'tan fare olayı uzun sürmedi ama uzun süre durmadan ellerimi yıkamıştım
Bir gün de kapı çalındı,asker olduklarını söylediler biz bir açtık bembeyaz giysili birkaç kişi
Askerlerin kar kıyafetli halini ilk kez o zaman görmüştüm.
Dağ devriyesinden inmişler,okulda kalmak için anahtarı istiyorlardı.