Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 14 Kas 2015 23:29:26
Gıda terörüne kurban gitmemek için sevgili öğretmenlerim bu raporları her türlü iletişim portalından yagınlaştıralım.

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.908
  • 46.143
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.908
  • 46.143
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 15 Kas 2015 12:01:21
    pırasa, çok doyurucu bir yemektir.. biliyor muydunuz?

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.908
  • 46.143
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.908
  • 46.143
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 16 Kas 2015 13:24:47
           Tabiattaki canlılarda uzuvların oranı altın oran adı verilen 1.618... sayısına uygunluk gösterir. Antik mimari eserler ve bazı modern mimari eserler bu orana uygun tasarlanırlar. Altın orana uygun ölçülerdeki nesnelerin ve canlıların daha estetik olduğu ve güzel göründüğü savunulur.

            Ayçiçeğinin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru taneler sayıldığında çıkan sayılar Fibonacci Dizisinin ardışık terimleridir. Papatya Çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi bir Fibonacci Dizisi mevcuttur. Fibonacci dizisinde ardışık elemanlar bir önceki elamanın oranındaki ardışık terimlerin farkıyla oluşan dizi de Fibonacci dizisidir.
      Ömer Hayyam üçgenindeki tüm katsayılar veya terimler yazılıp çapraz toplamları alındığında Fibonacci Dizisi ortaya çıkar.
      Çam kozalağındaki taneler kozalağın altındaki sabit bir noktadan kozalağın tepesindeki başka bir sabit noktaya doğru spiraller (eğriler) oluşturarak çıkarlar. İşte bu taneler soldan sağa ve sağdan sola sayıldığında çıkan sayılar, Fibonacci Dizisi'nin ardışık terimleridir. Bitkilerin yapraklarının dizilişinde bir Fibonacci Dizisi söz konusudur; yani yaprakların diziliminde bu dizi mevcuttur.
         Mimar Sinan'ın da birçok eserinde Fibonacci dizisi görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri'nin minarelerinde bu dizi mevcuttur.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 16 Kas 2015 18:35:49
Depremle ilgili verdiğim seminerlerin birinde dinleyicilerden biri sordu:
- Deprem Allahın işi ise, Allah neden bu tahribata ve bu zulme izin veriyor? Şöyle cevap verdim:
- Depremin zulüm olduğunu kim söyledi ve kim öğretti size? Yumurtanın kırılıp içinden civcivin çıkması veya yumurtanın kırılıp omlet olması, insanın midesine girip insana dönüşmesi yumurtaya haksızlık mı, yoksa rahmet midir? Depremde çok canlar gitti, ama o canlardan nice canlar çıkacak biliyor musunuz? Toprağa düşen bir buğdayı, başağa ve yüz buğdaya dönüştüren Allah, depremde toprağa düşen masum canları da ebedileştirecek, cennette ebedî bir mutluluğa kavuşturacaktır. Şeyh Sadi Şirazi der ki: Toprağın gül bitirmesine şaşmayın. Düşünün. Oraya nice gül endamlılar girmiştir. Toprağa düşen gülün tohumunu zayi etmeyen Allah, toprağa düşen gül gibi insanları zayi eder mi?
Eğitimci İlahiyatçı Yazar Dr. Vehbi Karakaş

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 18 Kas 2015 07:03:24
Şu garanti hissi yok mu? Evim, arabam, maaşım, sigortam garanti. İşe girdi ya, kendini kurtardı çocuğumuz. Sırtını dağ gibi güçlü kocasına dayadı ya, artık güvende hissediyor. Öteki garibanlar da henüz boğuştukları okyanus dalgalarından güvenli gemiye çıkamayışların endişesi içinde gelecekten korkuyorlar. Ne büyük gaflet! Allah seni korumayı bıraksa burnunun üstüne küt diye çakılırsın. Bir oğlun ihanet eder, bir eşin, bir işten sürülürsün bir devletin çöker. Bir bakteri sarar vücudunu, iki büklüm çökersin. Allah’tan başka garanti mi var be hey gafil! #muhammedbozdağ #ruhsalzeka

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 18 Kas 2015 20:30:51
Allah’a Verdiği Ahdi Yerine Getirenler | Bir Kıssa Bin Hisse
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
“Amcam Enes İbnu’n-Nadr radıyallahu anh Bedir savaşında bulunamadı. Bu sebeple: “Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın müşriklere karşı yaptığı ilk savaşta yoktum. Eğer Allah, bana Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’la birlikte müşriklerle savaşmak nasib ederse, Allah ne yapacağımı görecektir!” dedi.
Uhud günü müslümanlar (bozulup) dağılınca:
“Ey Allahım, bunların -yani müslümanların- yaptığından dolayı özürlerinin kabulünü dilerim. Ben onların -yani müşriklerin- yaptığından da sana sığınıyorum!” dedi ve kılıncını çekip ilerledi. Karşısına Sa’d İbnu Mu’az çıkmıştı:
“Ey Sa’d İbnu Mu’az! Cenneti istiyorum! Nadr’ın Rabbine yemin olsun ben Uhud’un önünde(n gelen) cennetin kokusunu duyuyorum!” dedi. (O günü anlatan) Sa’d İbnu Mu’az, (Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a):
“Ey Allah’ın Resulü. (o gün) onun yaptıklarını (bir bir anlatmaya) muktedir değilim! İlerledi (diyeyim o kadar)” dedi. Enes İbnu Malik, (Sa’d İbnu Mu’az radıyallahu anh’ı te’yiden) dedi ki:
“Biz (Enes İbnu Nadr’ın) cesedinde seksen küsür darbe izi bulduk, kimisi kılıç, kimisi mızrak, kimisi ok yarasıydı. ayrıca biz onu müşrikler tarafından müsle edilmiş (gözü oyulup, burnu, kulakları koparılmış) olarak bulduk. Öyle ki onu kimse tanıyamamıştı. Kızkardeşi (halam Rübeyyi’) -bedenindeki bir ben’inden veya-parmağının ucundan tanıdı.
Enes radıyallahu anh devamla dedi ki: “Biz şu ayetin, Enes İbnu Nadr ve benzerleri hakkında indiğine inanırdık:
“Mü’minlerden Allah’a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir, ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir” (Ahzab 23).
KAYNAK, Buhari, Megazi 17, Cihad 12; Müslim, İmaret 148, (1903); Tirmizi, Tefsir, (3198).

Çevrimdışı genchakan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.685
  • 3.782
  • 1.685
  • 3.782
# 18 Kas 2015 20:34:55
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Allah’a Verdiği Ahdi Yerine Getirenler | Bir Kıssa Bin Hisse
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor:
“Amcam Enes İbnu’n-Nadr radıyallahu anh Bedir savaşında bulunamadı. Bu sebeple: “Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın müşriklere karşı yaptığı ilk savaşta yoktum. Eğer Allah, bana Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’la birlikte müşriklerle savaşmak nasib ederse, Allah ne yapacağımı görecektir!” dedi.
Uhud günü müslümanlar (bozulup) dağılınca:
“Ey Allahım, bunların -yani müslümanların- yaptığından dolayı özürlerinin kabulünü dilerim. Ben onların -yani müşriklerin- yaptığından da sana sığınıyorum!” dedi ve kılıncını çekip ilerledi. Karşısına Sa’d İbnu Mu’az çıkmıştı:
“Ey Sa’d İbnu Mu’az! Cenneti istiyorum! Nadr’ın Rabbine yemin olsun ben Uhud’un önünde(n gelen) cennetin kokusunu duyuyorum!” dedi. (O günü anlatan) Sa’d İbnu Mu’az, (Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a):
“Ey Allah’ın Resulü. (o gün) onun yaptıklarını (bir bir anlatmaya) muktedir değilim! İlerledi (diyeyim o kadar)” dedi. Enes İbnu Malik, (Sa’d İbnu Mu’az radıyallahu anh’ı te’yiden) dedi ki:
“Biz (Enes İbnu Nadr’ın) cesedinde seksen küsür darbe izi bulduk, kimisi kılıç, kimisi mızrak, kimisi ok yarasıydı. ayrıca biz onu müşrikler tarafından müsle edilmiş (gözü oyulup, burnu, kulakları koparılmış) olarak bulduk. Öyle ki onu kimse tanıyamamıştı. Kızkardeşi (halam Rübeyyi’) -bedenindeki bir ben’inden veya-parmağının ucundan tanıdı.
Enes radıyallahu anh devamla dedi ki: “Biz şu ayetin, Enes İbnu Nadr ve benzerleri hakkında indiğine inanırdık:
“Mü’minlerden Allah’a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir, ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir” (Ahzab 23).
KAYNAK, Buhari, Megazi 17, Cihad 12; Müslim, İmaret 148, (1903); Tirmizi, Tefsir, (3198).
İmanı artıyor insanın bu güzellikleri okudukça...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 21 Kas 2015 08:52:05
Biyolojik ritme saygı !
Çocuğu birinci sınıfa başlamış bir anne-baba çaresizlik içinde yanıma gelmişti.
Çaresizliklerinin sebebi; 19 kişilik sınıfta 18 kişi okuma yazmayı öğrenmiş, bir tek kendi kızları kalmış okumaya geçemeyen. Çalmadıkları kapı kalmamış, kimi “Disleksi var galiba çocuğunuzda” demiş. Kimi “Beyindeki kimyasal denge bozukluğundan” bahsetmiş.
Bütün bunlarla yetinmeyen anne, gittiği yerlerden birinde “Kızınıza kötü cinler musallat olmuş” diye duyunca film kopmuş…
Kocaman değil, henüz 6 yaşında bir kız çocuğunun okul hayatında başına gelenlerden bahsediyorum… Göz ucu ile şöyle bir baktım; utangaçtı… Bilirim ki kız çocukları bu yaşta böylesi utangaç olurlardı, sorun yoktu benim için. Adını sormak istedim, annesinin arkasına saklandı. Babası kolundan tutup saklandığı yerden çıkartırken “Amca adını soruyor, söylesene adını hadi…” demesi çocuğun içinde bulunduğu durumu özetlemeye yetti.
“Üzgünüm çocuklar sizler adına” demek geldi içimden, söyleyemedim…
“Siz dışarıda bekleyin isterseniz?” diye anne-babayı dışarıya davet ettim.
Çocuk öylece kalakaldı oturduğu koltukta… Kaygılı idi. Başına ne geleceğini bilememenin, ama kendinden büyük birisine de itaat etmesi gerektiğinin çelişkisi okunuyordu vücut dilinden.
Kendimi tanıttım. Güzel resim yapabildiğimden bahsettim. İsterse birlikte resim yapabileceğimizi söyledim. “Hı hı” diye başını salladı ürkekçe… Diz çökerek oturduk yere, sehpanın üzerine koyduğum kâğıda boya kalemleri ile ev yapmaya başladık…
Ben, yazı da yazabildiğimi söyledim. Çocuk, “Ben de yazıyorum ama biraz yavaş” dedi. “Olsun” dedim, “Ben de önceden yavaş yazıyordum. Hem yavaş yazınca bazen daha güzel oluyor” deyince gözlerime baktı, rahatladı. Sonra kaşlarını çatıp “Ama öğretmenim dedi ki hızlı yazmalıymışım. Hem ödevimi yavaş yapınca annem kızıyor.” derken, ülkemiz çocuklarının eğitim dramını anlatıyordu aslında…
İkimiz de önümüze yeni bir kâğıt aldık… Oturduğumuz yerde, benim söylediğim harfleri birlikte yazmaya başladık. Küçücük parmakları ile nasıl da samimi çabalıyordu, içim burkuldu…
Üç-beş harfi yazdıktan sonra “Ben yazı da okuyabiliyorum” dedim.
Çocuk beni duymazdan geldi. Kalemle çizgi çizmeye devam etti. İncinmişliği vardı belli ki…
“Hatta ben, bu harfin hangi harf olduğunu bilebilirim” deyince başını kaldırdı, “Ben de bilirim, o A” dedi. Cesaret kazanmıştı. Çünkü kendini zorlamayan, ona uyum sağlayan bir yetişkin vardı yanında.
“Peki, bu hangi harf?” diye sordum, onu da bildi, diğerini de… “Hadi bu harfleri yan yana okuyalım dedim”, yavaş yavaş da olsa okudu.
“Ne güzel okuyorsun” dedim. Çocuk: “Ama annem sıkılıyor ben okurken. Babama diyor ki gel şu çocuğu sen okut, yoksa ben çıldıracağım.”
Dakikalarca gözlemledim, ne “disleksi” idi problemin adı, ne de “cin çarpması”. Aklı başında, narin bir kız çocuğu ve ona hitap edemeyen yetişkinlerin çatışması vardı ortada; “beklenti çatışması”… Çocuk, kendi biyolojik ritmi ile “edinerek öğrenmeye” çabalarken, anne-babanın bu hızı yavaş bulup hızlandırma gayreti, çocuğu sersemleştirmişti.
Çocuğu dışarı alıp anne-babayı yeniden davet ettim. Dikkat ettim ki anne babanın da biyolojik ritmi oldukça bozuk. Baba beni dinler iken ayaklarını sallayıp duruyor, anne konuşurken hızlı hızlı ve yutarak konuşuyordu…
Hâlbuki edinerek öğrenmenin en temel ilkesi; eğiticinin “sekine” halinde bir biyolojik ritme sahip olmasıdır.
“Aktif bir pasiflik”, eğiticinin en üstün özelliğidir.
Konuşurken, inci tanesi gibi kelimeleri tek tek çıkarmak... Yürürken, yavaş ve sükunet içinde yürümek… Göz göze gelindiğinde, gözlerle çocuğun gözlerine dokunacak kadar sakin bakmak, edinerek öğrenmenin olmazsa olmaz prensipleridir.
Kalıcı öğrenmenin önündeki en büyük engel; çocuğu hızlandırmaktır; “Hadi, hadi… Çabuk, çabuk… Herkes yaptı bir sen kaldın” gibi baskılar çocuğu psikolojik olarak gerdiği gibi, bilginin içselleşmesinin önünü de kapatır.
Çocuğa iyilik yapmak isteyen eğiticiler, onun biyolojik ritmine saygı duymalı. Belki kendilerinin bozulmuş olan biyolojik ritimlerini de “sekine” haline çevirerek çocuğun karşısına çıkmalıdır. Bu bir lüks değil, çocuk hakkıdır.
__Adem Güneş

Çevrimdışı seyfi ünaldı

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.186
  • 32.929
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 5.186
  • 32.929
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 21 Kas 2015 10:19:12
Bir eğiticinin önündeki en büyük engellerden biri de "Okumamak" sanırım Hacile hocam. Özellikle de eğitim bilimiyle ilgili yayınları. Emeğinize sağlık.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 21 Kas 2015 10:26:08
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bir eğiticinin önündeki en büyük engellerden biri de "Okumamak" sanırım Hacile hocam. Özellikle de eğitim bilimiyle ilgili yayınları. Emeğinize sağlık.
Teşekkür ederim öğretmenim.
Öğretmenin işi sadece tahta başında konu anlatmaktan çok öte..Önce yüreğine dokunmalı çocuğun.Yoksa bütün çabalar boşa .
Alternatif etkinliklerle öz güven sağlanınca diğer bilgilere kapı açılıyor zaten.
İyi bir öğretmen önce iyi bir psikolog olmalı çapında....

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 29 Kas 2015 06:03:37
NAMAZ KILMAMANIN CEZASI.. ( OKUMADAN GEÇMEYİN )

Namaz kılmamanın cezası, hem dünyada verilir hem de ahirette.
Namaz kılmak en büyük ibadettir.
Bu yüzden de namaz kılmayana en büyük cezalar verilir.
Bu makaledeki amacımız namazdan korkutmak değil, bilakis namazın ne kadar ehemmiyetli bir ibadet olduğunu hatırlatmak ve namaz kılmaya teşvik etmektir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şerifinde buyuruyor ki:
“ Kasten namaz kılmayanın diğer amellerini Allah-ü tela(c.c.) kabul etmez.
Tevbe edinceye kadar da Allah’ın (c.c.) himayesinden uzak olur.”
(İsfehani)

Namaz Kılmayanın Başına Gelecekler
Sabah namazı kılmayan kişilerin, yüzlerinde nur olmaz.

Öğle namazı kılmayan kişilerin, malından- mülkünden, rızkından bereket kaldırılır.

İkindi namazı kılmayan kişilerin, bedeninde sağlık olmaz, vücudunda kuvvet kalmaz.

Akşam namazını kılmayan kişiler, çoluk- çocuğunun hayrını görmez.

Yatsı namazını kılmayan kişiler, uykularında rahat yüzü görmez.

Namaz kılmayan kişilerin dünyadaki cezasından biri de ömürlerinin kısa olmasıdır.

İşledikleri hiçbir amele sevap verilmez.
Ahirette önce namaz ibadeti sorulur.
Eğer kişi dünyada namaz kıldıysa diğer amellerine bakılır.
Şayet namaz kılmamışsa diğer amellerine hiç bakılmaz.
Namaz kılmayanların cezalarından biri de dualarının Allah (c.c.) katına hiç çıkmamasıdır.

Salih kişilerin ettiği dualardan nasibini alamaz.
Namaz kılmayan kişiler ölürken aç ve susamış olarak ölür ve zelil olur.

Allah (c.c.) kabirlerini öyle daraltır ki kaburgaları birbirine geçer.

Namaz kılmayanların cezalarından biri de kabirlerinde ateşin yanmasıdır.

Allah (c.c.) namaz kılmayanların kabirlerine bir yılan musallat eder ki, o yılan kıyamete kadar azap eder.

Allah(c.c.) ona öyle bir azapla bakar ki yüzlerinin eti eriyip gider.

Allah(c.c.) namaz kılmayanların en küçük günahlarından bile hesaba çeker ki günahlarının hesabını veremez.

Allah hiçbir günahını bağışlamaz.
Hz Ali (r.a.) bildirdiği bir hadisi şerife göre:
“ Bir kimse hafife alsa namazını
Allah-ü teala o kimseyi on beş bela ile cezalandırır:

Saliha ve salih kişilerin defterinden silinir.
Hayatından bereket kaldırılır.
Rızkının bereketi kaldırılır.
Bir hayır hasenatta bulunsa da o kabul edilmez.
Duası kabul edilmez.
Salihin duasından nasibini alamaz.
Kendisi namaz kılsa milyarlarca Müslümanın duasını alır.
Ölürken ateş içinde kalır, su bile içemez.
Ölümü ansızın olur, tevbe edecek zamanı olmaz.
Ölürken üzerine büyük ağırlık gelir.
Kabir onu sıkar.
Kabirde zulmette kalır.
Münker ve Nekir’in suallerinde kusurlu kalır.
Kabirden kalktığında
Allah-ü teala (c.c.) ondan razı kalmaz.
Hesabı şiddetli olur.
Cehenneme sevk olunur.”

Namaz kılmamanın kişiye hem dünyada hem de ukbada zararları oldukça fazladır.
Namaz kıldığı taktirde dünya hayatı düzene giren, gerçek saadeti yakalayan, ölünce de ahirette Allah’ın (c.c.) büyük mükafatlarına ulaşan, Cehennem azabından korunun Cennete konan insan bir günün 24 saatinden sadece bir saatini namaza ayırarak hem tüm bu kötülüklerden emin olurken hem de Allah’ın (c.c.) lütfettiği güzelliklere ulaşabilir.

Namaz kılarken de huşu içinde kılınmalı.
Çünkü kişi Allah’a (c.c.) en yakın olduğu özel bir andır namaz kıldığı an. Allah’ın (c.c.) yanındaymış gibi tevazu ve huşu içinde kılınan namaz kişiyi tüm kötülüklerden korur. Yoksa sadece görev yerine gelsin diye tadil-i erkana uymadan kelimeleri yutarak olunan Kur’an’la hızlı hızlı kılınan namazın kişiye hiçbir faydası da yoktur. Özensiz ve lakayıt bir şekilde kılınan namaz ahirette kişinin yüzüne atılacak ve kabul edilmeyecektir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 30 Kas 2015 06:12:11
Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri;

7 evliya kudretinde bir ALLAH Dostudur,
Dünya tarihinin en büyük kumandanlarından biridir,
Pek çok ilim sahibi bir alimdir,
Her türlü silahı harika kullanan bir silahşördür,
Teşkilatçı ve çok iyi bir yöneticidir,
Muazzam bir şairdir...

Çevrimdışı mahmutkara2142

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.472
  • 5.286
  • Müdür Yetkili
  • 1.472
  • 5.286
  • Müdür Yetkili
# 30 Kas 2015 07:12:34
Güzel.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 30 Kas 2015 16:34:50
SİNİR KÜPÜ ANNELERE MEKTUP
.
Selamünaleyküm.
Değerli hanımefendi, Allah’ın insan makinesi.
Anneliğinizi tebrik ederek söze başlamak
istiyorum.
Annelik bir cihattır. Allah Teala’nın bütün
zamanlarda, bütün kadınlara açtığı bu
kapıdan geçmek büyük bir nasiptir. Annelik,
her dakikası ibadet gibidir. Elbette kolay
değildir. Çetin bir emekten sonra Allah Teala,
büyük
bir sevap vermektedir. Ne kadar sabrederseniz
o kadar kazanacaksınız. Çocuğunuza her el
kaldırışta o büyük sevap kaynağından birazını
azaltıyorsunuz. Sabır yolunu biraz daha
koşun. Ve en gergin olduğunuz zamanlarda,
bulunduğunuz odanın kapısını kapatın. Siz
yıllar sonra mezarda iken, doğurduğunuz o
çocuğun bir seccadenin başında sizin için
istiğfar edip dualar ettiğini ve meleklerin
anında size bunu bir ikram olarak
getirdiklerini düşünün. Biri şehit olup sizi
şefaate erdireceği anı düşünün. Onlardan
birinin Kur’an hizmetleri ile sizi ve babasını
ihya ettiğini düşünün. Sonra da yaşlı bir hâlde
iken onların eline bakmak zorunda
kalabileceğiniz anı düşünün. Her tokat, sizin
için bir kayıptır.
Elbette çok sinirleniyorsunuz. Niye sizin
çocuğunuz yaramazlık yaparken komşunuz
kızmıyor da siz kızıyorsunuz. Çünkü
kazanacak olan sizsiniz. Kaybedecek olan da
sizsiniz. Bunun için de şeytan sizi ezmeye
çalışır.
Bırakın çocuklarımız bizi delirtsinler. Bırakın
onlar için eriyelim. Allah görmüyor mu?
Melekler saymıyor mu? Ne kaybederiz ki?
Dövünce düzeliyor mu çocuklar?
Kendinizden soğutmayın. İki yaşında çocuk,
kendisini döveni izler. Her tokat da onun
gözündeki sevecenliğiniz ve anneliğiniz biraz
daha azalır. Git gide siz onu evlatlıktan uzak
görürken o da sizi annelikten uzak görür. Siz
annesiniz. Kesinlikle ardından üzülürsünüz. Bu
da kendi kendinizi üzmeniz demektir.
Tesbihata alışın. ‘Lâhavle velâ kuvvete illa
billah’ demeye alıştırın dilinizi. Çok
sinirlenince Ayetelkürsi’yi okuyun. Daha da
rahatlayamazsanız, çocukların bulunmadığı bir
odada biraz ağlayabilirsiniz. Ağlamak, insanın
tesellilerindendir. Çokça dualar edin.
Çocuklarınızı salih kullara götürün, onlar dua
etsinler. Özellikle boş konuşan, ahiret ile
teselli olmayı bilmeyen arkadaşlarınızdan uzak
durun. Sabır âyetlerini ve tefsirlerini okumaya
çalışın.
Çok çocuk doğurmuş ve doğurmayı cihat
olarak görmüş mücahide hanımlardan
nasihatler alın.
İki çocukla kendinizi daraltmayın. Allah’ın
yaratmasına engel olmayın; bir kaç çocuğunuz
daha olsun. Bunları rahat karşılamaya
başlarsınız. Sabredin. Çok geçmez,
yavrularınızın koca bir delikanlı olduklarını
görürsünüz. Bu günler, sıkıntılar hep unutulur.
Onları karşınıza alır, bu
günleri tatlı bir hatıra olarak konuşursunuz.
Ama sabretmezseniz yine onlar yapacağını
yapacak siz sadece küp çatlatan sinirinizle
kalacaksınız. Ama şeytan, kesinlikle
kazanacak.
Biraz bekleyin, çocuklar rahatlasın.
Yarına bakın. Karşınızda Kur’an okuyan, Allah
diyen çocukları hayal edin. Ertesi güne bakın.
Gözünüzü iyi açın bakın: Koltuklara gerilip de
Allah’ın cemalini seyre daldığınız anı düşünün.
O muhteşem anı beraber olacağınız eşinizi,
çocuklarınızı düşünün. Değmez mi? Değmez
mi o lezzete?
Dualar edin. Kendinize, eşinize, çocuklarınıza
ve bize… Çok dualar edin anneler! Boş kalmasın diliniz.

.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 01 Ara 2015 07:03:45
''Ailenin maddi durumu konusunda, sınırlar ve sorumluluk bilinci içinde çocuğunuzla mutlaka konuşun''

Sınırlar ve sorumluluk bilinci geliştirmenin en güçlü yollarından biri, çocuğunuzla parasal konuda dürüstçe konuşmak ve onunla birlikte gerçekçi bir bütçe yapmaktır. Çocuğunuzla birlikte oturun ve ailenin olanakları çerçevesinde ona haftalık bir harçlık belirleyin. Bu harçlık, onun okula geliş gidiş yol parasını, dışarıda yiyeceği yemekleri, arkadaşlarıyla birlikte harcayacağı parayı kapsamalıdır. Ailedeki diğer çocuklarla birlikte onun payına düşeni hakkaniyet çerçevesinde yansıtmalıdır.

Bu para gerçekçi olmalı ve paranın yönetimi tamamıyla çocuğun kendisine bırakılmalıdır. İsterse çocuğunuz bu parayı bir günde harcayabilir; ama şunu bilmeli ki, öbür harçlık gününe kadar sizden bir kuruş dahi alamayacaktır.

Bu konuda titizliğiniz, ona paranın değerini ve bilinçli para kullanmayı süratle öğretecektir. Bilinçli para kullanmayı öğrenen çocuğun
uz, yaşam başarısı için çok önemli bir ders almış olacaktır.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK