Doğadan Çaldığın Yeter!

.

Türkiye’nin İlk Yeşil Enerji Personeli Kocaeli’nde Yetişiyor

Fosil yakıtların çevreye verdiği zararı en aza indirmek için alternatif enerji kaynaklarının önemi giderek artıyor. Yeşil enerji olarak tanımlanan alternatif kaynaklar, sürekliliği olan ve tamamen çevreci özelliği bakımından geleceğin tercihleri arasında en büyük paya sahip olacak. Rüzgar ve güneş gibi enerji kaynakları artık daha yoğun bir şekilde ele alınıyor. Bu amaçla Türkiye’nin ilk yeşil enerji teknisyenleri yetişmeye başladı. 2012 yılında Yenilenebilir Enerji Teknolojileri adı altında açılan bölüm, 46 öğrencisiyle rüzgar ve güneş gücünün enerjiye dönüştürülmesi konusunda eğitim gerçekleştiriyor.

    TEKNİK BİLGİLER ÖĞRENİLİYOR

    Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin ortağı olduğu ALPER (Yenilenebilir Enerjiler İçin Öğrenme Programının Adaptasyonu) Projesi sonunda Türkiye’nin ilk Enerji Meslek Lisesi’nin Kocaeli’nde kurulması planlanıyor. Kocaeli Atatürk Endüstri Meslek Lisesi’nde kurulan Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Bölümü’nde öğrencilere sistemlerin çalışma prensipleri, enerjiyi toplama, depolama ve aktarma, arızaların giderilmesi ve bakımların yapılması gibi pek çok teknik konuda eğitimler veriliyor. Eğitimler Avrupa ülkelerinde uygulanmakta olan mesleki uygulamaları içeriyor.

    "KENDİ ENERJİMİZİ ÜRETECEĞİZ"

    Bölüm öğrencisi 10P sınıfından Asena Çavuş, “Bölümü seçmemdeki en büyük etken Türkiye’ye katacağı yenilikler oldu. Araştırdım yenilenebilir enerji alanında çalışabileceğimi anladım. Bölümün amacı enerjide dışa bağımlı olan ülkemizi alternatif kaynaklar oluşturarak kendi kendine yetebilir bir hale getirmek.” şeklinde konuştu.
   
    Serhat Albayrak ise bölümle ilgili düşüncelerini şöyle ifade etti: “Bölüme büyük bir çaba harcayarak geldim. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bölümle ilgili bilgi aldım. Amacımız para ödemeden kendi enerjimizi üretmek. Çok masrafsız bir elektrik üretiyoruz. Atölyemizde yenilenebilir kaynaklarla ilgili bilgiler öğreniyoruz.”

.

Geri dönüşüm, güneş enerjisi ve daha birçok sürdürülebilir uygulamada tüm ülkelerin başını çeken İsveç, şaka gibi bir sorunla karşı karşıya. Elektrik ve ısınma ihtiyaçlarının büyük kısmını çöplerden elde eden ülkede çöp bitti.
250.000'in üzerinde evin elektrik ve ısınma ihtiyacını çöplerin yakıt olarak kullanılmasından sağlayan İsveç hükümeti, ülkede üretilen çöpten daha büyük kapasiteli çöp dönüştürme tesisine sahip. Eurostat'ın verilerine göre İsveç'te bulunan evlerden çıkan çöplerin sadece %1'i çöplüklerde kalıyor. Bu oran, diğer Avrupa ülkelerinde %38 dolaylarındadır. Geri kalan kısım ya geridönüşüme uğruyor ya da gübre olarak kullanılıyor. İsveç'teki güç santrallerinin büyük bir kısmı çöpleri yakıt olarak kullanıyor. Ancak ülkede çöplerin tükeniyor olması, daha doğrusu yeterince çöp üretilemiyor olması, İsveç'i zora sokuyor.
Bu durum da İsveç'i komşusu Norveç'ten çöp ithal etmek durumunda bıraktı. Aslında bu yeni bir olay değil. İsveç bir süredir Avrupa'dan, özellikle de Norveç'ten yılda yaklaşık 800.000 ila 850.000 ton çöp ithal etmekteydi. Bu çöplerin büyük bir kısmı komşusu Norveç'ten geliyor. Hem de İsveç, bu ithalattan para da kazanıyor, çünkü Avrupa Standartları dahilinde çöplerinden kurtulmak isteyen Avrupa ülkeleri, İsveç'in çöplerini alması için para ödemekten çekinmiyor!
9.5 milyon nüfuslu ülkede çıkan atıkların yalnızca %4'ü geri dönüşmez durumda. Geriye kalan bütün çöpler geridönüşüm ile enerji üretiyor!

.

.

2050 yılından itibaren yağışların belli bir miktar azalacağı öngörülüyor.

Türkiye'de 2100 yılına kadar sıcaklığın en iyi ihtimalle 1,5-2, en kötü ihtimalle ise 4 derece artacağı, yağışların ise 2050'den sonra belli bir miktar azalacağı öngörülüyor.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü Klimatoloji Şube Müdürü Alper Akçakaya, yaptığı açıklamada, BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan küresel veri setlerinden faydalanarak, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgeye ilişkin modellemeler yaptıklarını belirtti.

Söz konusu modellemelerle 2013'ten yüzyılın sonuna kadarki sürece yönelik sıcaklık ve yağış parametreleri elde ettiklerini bildiren Akçakaya, Türkiye'de 2100 yılına kadar sıcaklığın en iyi ihtimalle 1,5 - 2 derece, en kötü ihtimalle ise 4 derece artacağı yönünde bir öngörüye sahip olduklarını belirtti.

Yağış konusunda ise bu kadar net konuşamadıklarını dile getiren Akçakaya, şöyle devam etti:

"Çünkü iklim değişikliğinin en önemli olumsuzluklarından biri da ekstrem koşulların ortaya çıkması. Yani fırtınalar, seller, taşkınlar ve kuraklıklar artık iklim değişikliği ile telaffuz edilen kavramlar. Özellikle ekstrem yağışlar olması bekleniyor. Fakat bu olurken yağış azlığı da beraberinde geliyor. Bu yüzden bir bölgede yağışın artmasının veya azlığının bu süre içerisinde değerlendirilmesi çok zor bir husus haline gelmektedir. 2100 yılına kadar yağışlarda belli dönemlerde, özellikle 2050'li yıllara kadar bir artma veya azalma beklenilmemekte. Herhangi bir bölge için de 'özellikle şu bölgede artış vardır' şeklinde yorum yapmanın doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Fakat 2050'den sonra belli bir miktar yağış azlığı görülebileceği düşünülmektedir."

Dünyadaki ölçümlere paralel olarak Türkiye'de özellikle son 30 yıldır sıcaklıkların arttığına dikkati çeken Akçakaya, "Özellikle 2012 Şubatı'ndan 2013 Ekimi'ne kadar yaklaşık 17 aylık bir dönemde, sıcaklıklar normallerin üzerinde gerçekleşti. Sıcaklıklar, 2013'ün Ekim, Kasım ve Aralık aylarında ilginç bir grafik çizdi. Ekimde normallerin altına indi, kasımda çıktı. Aralıkta ise ciddi bir düşüş var. Sıcaklıklar, şu anda, 1981-2010 periyodundaki normalleriyle değerlendirildiğinde zikzak çiziyor" diye konuştu.


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

.

Dünya Filamingolar Haritası'nda bizim yerimiz

.

.

...

.

.

.