Doğal Yollardan İlginç Sağlık Önerileri

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 16 Şub 2007 22:18:21

Bu bilgi gerçekten çok ilginçti!!!!insan ışıkta uyuduğunda gerçekten uyuyormuş gibi hissetmiyor kendini.En azından ben böyle hissediyorum.Demek bu nedenleymiş:)
Sudee hocam bu aydınlatıcı bilgileriniz için çok teşekkürler.Ben sağlık ile ilgili haberleri okumayı severim ve ilgimi çeker.Devamını bekliyoruz.
[/quote]
Benim de özel ilgi alanlarımdan birtanesidir zaten Aliye Hocam.Ama bazen yazarken çekiniyorum acaba ' Bunların bu sitede ne işi var?' diye düşünen olur mu acaba diye.Ama bir eğitimci olarak '10 parmağımızda 100 marifet olması ' gerektiğini düşünerek paylaşıyorum bu bilgileri.Sizler de katılırsanız çok mutlu olacağım :)

Çevrimdışı tekbaba

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.514
  • 499
  • 1.514
  • 499
# 16 Şub 2007 23:13:31
sudee" öğretmenim herkesin derdine çare buluyorsunuzda benim şu saçsızlık problemimi sümen altı ediyorsunuz. ;)

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 16 Şub 2007 23:15:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sudee" öğretmenim herkesin derdine çare buluyorsunuzda benim şu saçsızlık problemimi sümen altı ediyorsunuz. ;)
Olur mu hiç Tekbaba Hocam?1. sayfaya tekrar bakar mısınız ?:)

Çevrimdışı tekbaba

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.514
  • 499
  • 1.514
  • 499
# 16 Şub 2007 23:20:19
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Olur mu hiç Tekbaba Hocam?1. sayfaya tekrar bakar mısınız ?:)

Gözlük olmadığından dolayı gözden kaçırmışım.Sizden özür dilemem gerekiyor.Gözlüğün azizliğine uğradım.
Teşekkürler "sudee"
Bu arada yeri değil ama torunumun adıda "su"

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 16 Şub 2007 23:25:16
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Gözlük olmadığından dolayı gözden kaçırmışım.Sizden özür dilemem gerekiyor.Gözlüğün azizliğine uğradım.
Teşekkürler "sudee"
Bu arada yeri değil ama torunumun adıda "su"
Estafirullah Hocam! 'Hem bakıp hem görebilen' sayılı kişilerden olduğunuzu biliyorum ben.Buarada Allah bağışlasın,Minik 'Su' ya sevgiler benden:)

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 17 Şub 2007 20:09:45
Arkadaşlar yeni bir bilgi daha,paylaşmak istedim :)

UYKU... YATARKEN NE TARAFA DOĞRU YATMALI ???

Bir tarafa yatarak uyuma durumunda, yatılan yöne bağlı olarak burun deliklerimizin birisinin tıkanırken, diğerinin açıldığı ve solunumun açık olan burun deliğinden yapıldığı araştırmalarla belirlenmiştir. Ayrıca nefes alınan burun deliği ile beynin yarımküreleri ve sempatik-parasempatik sinir sistemleri arasında da bir münasebet olduğu, çalışmalarla gösterilmiştir.

Sağ tarafa yatılması durumunda, sağ burun deliği tıkanmakta, sol burun deliği açılmaktadır. Sol burundan yapılan nefes alma ile sağ beyin yarımküresinin aktivitesi artar. Sağ beyin yarımküresinin uyarılması, parasempatik sinir sistemimizin faaliyetlerini artırmasına, kalp hızımızın yavaşlamasına, tansiyonumuzun düşmesine ve mide-bağırsak faaliyetlerimizin yavaşlamasına neden olur... Dolayısıyla kalbimiz daha az yorulur,uykuya dalmamız daha kolaylaşır, bu da istirahatimizin daha iyi olmasına imkân sağlar. Diğer yandan sol tarafa yatılırsa ne olur?

Sol burun deliğinin tıkanması ile birlikte sağ burun deliğinden nefes alınması, sempatik sinir sisteminin faaliyetlerinde artışa yol açar; bu durumda kişi heyecanlanmış gibi olur ve kalp atışlarındaki hızlanma ile kalp daha da yorulur. Bu yüzden uykuya dalma zorlaşır.
Çünkü kalp atım hızının, tansiyonun, heyecan ve dikkatin artması uykuya engel olabilir. Sol tarafımız üzerine uyumada ise vücudumuz daha çok yıpranacaktır.

Sırtüstü veya yüzüstü yatınca durum ne olacaktır? Yüzüstü yatmak zaten uzun süre mümkün olmadığı gibi, kalp, akciğerler ve  mide bu durumda baskı altında olduğu için, ciğerlerimiz ve midemiz sıkışıp rahatsızlık verebilir. Sırtüstü yatıldığında ise bu rahatsızlıklar olmayabilir. Ancak uykuya dalmada gecikme olabilir. Bu durum da vücudun tam dinlendirici bir uykuya geçmesine ve dinlenmesine engel olabilir. Çünkü bu durumda gündüz olduğu gibi iki burun açık olacak ve parasempatik sistem uyarılamayacaktır. Ayrıca sırtüstü yatılması durumunda mide ve bağırsakların fonksiyonlarını gerçeklestirmesi biraz daha zorlaşacaktır.

 En faydalı ve belki de en az zarar görebileceğimiz yatış pozisyonun: "Sağ yana yatarak ve ayakları vücuda doğru çekerek uyuma" şeklinde olduğu, yapılan araştırmalarla ancak bugün doğrulanabilmektedir. Bu yatış seklinde hem mide ve bağırsaklar korunmakta,hem de sindirimin daha kolayca tamamlanması mümkün kılınmaktadır.

Çevrimdışı tekbaba

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.514
  • 499
  • 1.514
  • 499
# 17 Şub 2007 21:55:53
sudee öğretmenim:
Yazılarınızı takip etmekte güçlük çekiyorum.Performans notunuzu şimdi açıklıyorum:96
4 puan kırdım.Çünkü;ya benim burnumun iki tarafıda tıkalı olursa.O zaman beynim çalışmayacak................. .sonrası malum.Yaştan emekli.......

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 17 Şub 2007 22:12:42
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sudee öğretmenim:
Yazılarınızı takip etmekte güçlük çekiyorum.Performans notunuzu şimdi açıklıyorum:96
4 puan kırdım.Çünkü;ya benim burnumun iki tarafıda tıkalı olursa.O zaman beynim çalışmayacak................. .sonrası malum.Yaştan emekli.......


Layık gördüğünüz not için çok teşekkür ederim Tekbaba Hocam :)
Buarada sizin bize daha  ışık tutacağınız çok konu varken erkenden kaçmak olmaz, iki burun deliğinizi de hep açık tutmanız için her zaman sağlığınıza duacıyım :)

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 19 Şub 2007 00:40:42
Arkadaşlar sağlıkla ilgili bilgiler eklemeye devam ediyorum.Forumdaki tüm konuşulanları uygulayabilmek için 'ayakta kalmamız ' gerekiyor çünkü :)

**İNSÜLİN DİRENCİ **ÇAĞIMIZIN VEBASI

Genetik yapımız son 50 bin yılda hemen hiç değişmedi. Ne var ki yediklerimiz, içtiklerimiz son 5 bin yılda çok değişti. Özellikle son 50-100 yıl içinde genlerimizin daha önce hiç alışık olmadığı, doğal olmayan, işlenmiş ve katkı konulmuş gıdalar aşırı şekilde kullanılmaya başlandı; buna bağlı olarak taze sebze-meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma oldu. 
 

Genler ve yiyecekler arasındaki bu **evrimsel uyumsuzluk hali **şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, kronik yorgunluk sendromu, kanser ve osteoporoz(kemik erimesi) gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda kronik-dejeneratif hastalığa neden olmaktadır. Bu hastalıklara toplu halde insülin direnci ya da metabolik sendrom denilmektedir.
 
İnsülin direnci kavramı çok önemlidir. Sizde insülin direnci gelişmişse, bundan kurtulana dek ne kadar az kalori alırsanız alın vücudunuzdaki yağlar yanmakta direnir, onların yerine kaslarınız erimeye başlar. Birçok kanser türünde insülin direncinin başlatıcı rol oynadığı saptandı. Kanseri yaratan odur, damar sertliğini, hipertansiyonu ve adlarını sayamayacağımız kadar çok kronik hastalıkları yaratan odur. İnsülin direnci çağımızın vebasıdır.
 
Tabii bir de doğal olmayan beslenmeyi, doğal olmayan gıdaları, aldığımız kanserojen maddeleri unutmamak gerek. Bunlardan kurtulmanın yolu basit. Doğal beslenme. Karbonhidratlardan uzak durma. Özellikle hızlı emilen yapay karbonhidratlardan. 
Elbette rafine şeker ve hızlı emilen karbonhidratlar (beyaz ekmek, unlu mamüller vs.) beden için en büyük tehlikedir. Neden? Konuya bütünlüklü olarak bakmak gerek. Tek bir yanı öne çıkarmadan. Çünkü karbonhidratlar kana en hızlı karışıp, en hızlı şekere dönüşen besin grubudur. İnsülin salınımını uyarıp yüksek insülin düzeyleri oluşturur, hızlı acıktırmakla kalmaz, dokularda insülin direnci geliştirir ve bu yüzden daha yüksek insülin düzeylerine gereksinim doğurur. Bunun sonucu kandaki şeker hızla yağa dönüştürülür ve mevcut yağ depoları kolay kolay eritilemez. 

Doğru beslenin, doğru yaşayın, hipertansiyon vakaları onda bire inecektir, kalp hastalıkları, kanser, diyabet gerileyecektir. Kemik, eklem sorunları azalacaktır. İnsanlar geç yaşlanacaktır. Bilimsel tıp, işlevsel tıp bunu öngörüyor, ancak rantiye tıbbın etkisi çok daha güçlü. Tansiyonun mu çıktı, al tansiyon ilacı, miden mi ağrıdı al antasit. Sonra o antasid protein sindirimini ve birçok hayati mineralin emilimini bozuyor. Gelsin yeni hastalıklar, gelsin yeni ilaçlar...

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 19 Şub 2007 00:46:35
BİYOLOJİK SAATİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Kanser, mevsimsel depresyon, ülser, mide kanaması, kalp krizi gibi birçok hastalığın, biyolojik saatlerdeki düzensizliklerle ilgili olduğu bilinmektedir.
Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte açıp, akşam kapanan çiçeklere dikkat ettiniz mi? Göç eden kuşlar belli mevsim ve günlerde göç ediyorlar. Kış uykusuna yatan hayvanlarda “saat” hiç şaşmıyor. İnsan vücudu da öyle. Biyolojik saatimiz (buna sirkadien ritm de deniyor) vücudumuzdaki bir çok maddenin saat saat az ya da çok salgılanmasını idare ediyor.

Vücut ısısı, tansiyon, kalp atım hızı ve kanımızdaki hormon miktarı günün belirli saatlerinde farklılık gösterir. Sabah saatlerinde kalp krizine yakalanma riski daha fazladır. Sabahın erken saatlerinde bazı hormonlar ve nörotransmitter denilen sinir uçlarından salgılanan bazı maddeler bedeni uyanık duruma getirmede önemli rol oynuyor.

Öğleden sonra kandaki demir miktarı sabaha göre yarı yarıya düşük oluyor. Bağışıklık sistemimizin de günlük bir ritmi var. Bakteriyel infeksiyonlarda ateşimiz genellikle öğleye doğru yükselir. Virüse bağlı hastalıklardaysa akşama doğru ateş yükselmesi gözlenir.

Sabah saatlerinde kortizon salgılanması en yüksek düzeye çıkmıştır. Saat 09.00 civarı vücudumuzun en dinç ve zinde olduğu saattir. Her hangi bir tedavi için iğne yaptırıyorsanız. 09.00 en uygun saattir. Saat 11.00’e doğru vücut tam formundadır. Kalp ve dolaşım sisteminin en güzel çalıştığı saat 11.00 - 13.00 civarıdır.

Öğle saatlerinde vücut formdan düşmeye başlar. Bütün organlar alt seviyede çalışır. Bu yüzden kendimizi bitkin hissederiz. Öğle sonrası 13-15 civarında kısa bir süre dahi olsa uyku vücudun biyolojik ritmine olumlu katkı sağlayacaktır. Bir fırsatını bulup bunu gerçekleştirebilirseniz saat 15.00 civarında yeni işlere daha canlı bir şekilde başlayabilirsiniz.

Spor için en uygun saat ikindi zamanlarıdır. Bu saatlerde tansiyon ve dolaşım oldukça iyi durumdadır. Organların faaliyetleri en üst düzeydedir. Böbrekler çok iyi çalışmaktadır.
Fakat gastrit ve ülser gibi mide şikayeti olan hastalar için saat 17.00 sonrası kritik bir saattir. Çünkü bu saatten sonra mide asit salgısı artmaya başlar.

Akşam yemeği için en uygun saat 18.00’dir. bu saatte pankreas aktiftir. Saat 19.00 dan sonra tansiyon ve nabız düşme eğilimine girdiğinden mecbur değilseniz yemek için kendinizi zorlamayın. Saat 21.00 den sonra yemek yememelisiniz. Çünkü sindirim organları dinlenmeye başlamıştır. Uzun ve sağlıklı yaşamak istiyorsanız akşam yemeğini çok hafif olarak ve meyve ağırlıklı olarak geçiştirmeniz önerilmektedir.

Stres hormonları daha az salgılanmaya başladığından saat 22.00 den sonra vücut gevşemeye başlar. Vücut ısısı, tansiyon ve kalp atım hızı düşer. Çocuk ve gençlerde büyüme hormonu yükselir ve uykuya eğilim başlar. Vücut dinlenmeye hazır hale gelir.

Uyku esnasında deri hücreleri durmadan çalışır. Tazelenme başlar. Uykuya olan ihtiyacımız suya, havaya olan ihtiyaç kadar vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Uyumadan yaşamak mümkün değildir. Vücut ısısı uyku açısından biyolojik ritmimizi düzenler.

Vücut ısısının düşük olduğu dönemlerde uykuya daha yatkın oluruz. Vücut ısısı gün içinde iki kez düşer: Sabahı karşı saatlerde ve öğleden sonra 14.00 civarında kısa bir gündüz uykusu vücuda gün ortasında yeni bir zindelik kazandıracaktır.

Uykuda olmayıp da gece 01.00-02.00 de hala trafikte araç kullananlar daha dikkatli olmak zorundadırlar. Bu saatlerde salgılanan melatonin vücudu tembelleştirir.

Sabaha karşı stres hormonları salgısı artmaya başlar. Sonuçta tansiyon yükselir, kalp damarları çabuk gerilir ve kalp krizi geçirme riski artar. Hamile bayanlar içinde bu durum böyledir. Bu yüzden sabah saatlerinde, bebekler daha çok dünyaya gelirler.

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 19 Şub 2007 00:51:00
YEMEKTEN HEMEN SONRA YAPILMAMASI GEREKENLER

Uzmanlar, yemeklerden önce ve sonra yapılması gerekenler gibi yapılmaması gerekenleri de araştırarak ortaya koyuyor. İşte yemeklerden hemen sonra asla yapılmaması gereken 7 kural.

-Sigara içmeyin: Uzmanlarca yapılan deneyler, yemeklerden hemen sonra içilen bir sigaranın 10 sigaraya eşdeğer olduğunu kanıtlamıştır.(Kanser olma riski daha yüksek.)

-Hemen meyve yemeyin: Yemeklerin peşinden yenen meyveler midenin havayla davul gibi şişmesine neden olur.

-Çay içmeyin : Zira çay yaprakları yoğun asit içerir. Bu madde tükettiğimiz gıdalardaki proteinin hazmını zorlaştırıyor.

-Kemerinizi gevşetmeyin: Yemekten sonra kemeri gevşetmek kolaylıkla bağırsak düğümlenmesine ve tıkanmasına neden olur.

-Banyo yapmayın: Banyo yapmak ellerdeki, bacaklardaki ve vücuttaki kan akışını hızlandırır, böylece mide çevresindeki kan miktarı bu durumda azalır. Bu da midemizin sindirim sistemini zayıflatır.

-Yürümeyin: İnsanlar çoğu zaman, yemeklerden sonra 100 adım yürümek 99 yaşına kadar yaşamanızı sağlar derler. Gerçekte bu doğru değildir. Yürümek sindirim siteminin aldığımız gıdalardan besinlerin emilimini engeller.

-Hemen uyumayın: Aldığımız gıdalar yeterince sindirilemez. Bu durum bağırsağımızda gastrit ve enfeksiyona önderlik eder

Çevrimdışı fel

  • Uzman Üye
  • *****
  • 839
  • 722
  • 839
  • 722
# 19 Şub 2007 11:21:31
Şu kulak meselesi gerçekten de çok ilginç ama çok mantıklı geldi çünkü gerçekten de akapunktur olayında kulak baz alınıyor.Ve gerçekten de şu hayatta inanılmaz sinir olduğum noktalardan biride ışığın ben uyuyorken bulunduğum ortamda açılmasıdır .Bu konuda hak veriyorum melatonin hormonuna salgılanmamakta haklıymış...:)

Çevrimdışı ali002

  • Uzman Üye
  • *****
  • 762
  • 227
  • 762
  • 227
# 20 Şub 2007 07:47:07
sudee hocam verdiğin bilgiler için çok teşekkür ederim. ben de bildiklerimle katkıda bulunmak isterim. çağımızın baş belası tansiyon yani hipertansiyon. bunun için bir avuç zeytin yaprağı alıp soğan gibi ince bi şekilde doğrayın ve bir litre suda bir taşımlık kaynayıp süzün. bu süzdüğünüz suyu buzdolabında saklayarak sabahları aç karına sadece bir yemek kaşığı için. tansiyonunuzun düştüğünü göreceksiniz.bunu babama uyguluyoruz. gayet iyi neticeler aldık. ama doktorun verdiği ilaçları aksatmamak lazım. bunu sadece sabahleyin yüksek tansiyonla kalkanlar uygularsa çok faydalı olur kanaatindeyim. sağlıklı günler dileği ile...

Çevrimdışı sudee

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 7.534
  • 14.535
  • 7.534
  • 14.535
# 20 Şub 2007 12:40:35
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sudee hocam verdiğin bilgiler için çok teşekkür ederim. ben de bildiklerimle katkıda bulunmak isterim. çağımızın baş belası tansiyon yani hipertansiyon. bunun için bir avuç zeytin yaprağı alıp soğan gibi ince bi şekilde doğrayın ve bir litre suda bir taşımlık kaynayıp süzün. bu süzdüğünüz suyu buzdolabında saklayarak sabahları aç karına sadece bir yemek kaşığı için. tansiyonunuzun düştüğünü göreceksiniz.bunu babama uyguluyoruz. gayet iyi neticeler aldık. ama doktorun verdiği ilaçları aksatmamak lazım. bunu sadece sabahleyin yüksek tansiyonla kalkanlar uygularsa çok faydalı olur kanaatindeyim. sağlıklı günler dileği ile...

Rica ederim ali002 Hocam,verdiğiniz bilgi için ben teşekkür ederim.

İşte ilginç yeni bir bilgi daha :)

GÜZELE BAKMAK BEYNE FAYDALI!

Güzellik konusunda yapılan bilimsel araştırmaların, güzel olana bakmanın insan beyni için ödüllendirici etkisi olduğunu ortaya koyduğu bildirildi.
 
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertuğrul Eşel, güzelliğin tanımlanmasının oldukça zor olduğunu, ancak bu konuda yapılan bilimsel çalışmalarda hoşa giden bir şeye ve güzele bakıldığında beynin “Anterior Singulat” adı verilen merkezinde aktivite artışı olduğunun belirlendiğini belirtti.
 
Beynin bu merkezinin uyarılmasının beynin ödüllendirilmesi anlamına geldiğini, bu nedenle bir anlamda “Güzele bakmak sevaptır” sözünün doğrulandığını ifade eden Eşel, güzelliğin göreceli olmasının da bir anlamda yanlış olduğunu, güzelin herkes için ve tüm kültürler için güzel kabul edildiğini bildirdi.

Güzel olarak algılanan insanların birçok avantajlara sahip olduklarını kaydeden Eşel, “Güzel olmak ve güzel bulunmak her insanın özgüveninin gelişmesi için son derece önemli bir etkendir. Güzel olan kişiler, arkadaş olarak daha çok istenen, yaşam boyu eş olarak daha çok tercih edilen, sosyal ilişkilerinde daha başarılı ve mesleki terfilerinde daha avantajlı olan kişilerdir. Bu avantajlar kadınlarda daha belirgindir. Güzel çocukların bile anne-babalarından daha fazla ilgi gördükleri, hatta güzel olanların mahkeme sonucunda daha az cezalandırıldıkları bile araştırmalarla belirlenmiştir. İnsanlar, bilinçsiz olarak, üreme gücünü maksimum hale getirecek biçimde eş seçerler. Bu seçimde güzellik unsuru ön plandadır.” dedi.

Çevrimdışı dehliz

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
  • 7.715
  • 29.501
  • Müdür Yardımcısı
# 20 Şub 2007 19:04:31
Sudee hocam gerçektende çok teşekkürler bu kadar yararlı bilgileri bizimle paylaştığınız için

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK