Haftanın Hikayesi Benden Yorumlar Sizden

Çevrimdışı nurhan20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 176
  • 138
  • 176
  • 138
# 23 Ara 2007 20:50:57
Teşekkürler destinalila öğretmenim, bu hikayeleri derslerimizde de kullanabiliriz.

Çevrimdışı esra84

  • Üye
  • *
  • 22
  • 1
  • 22
  • 1
# 23 Ara 2007 21:09:27
mrb hocam,hikayeleriniz çok güzel.özellikle bakmakla görmek arasındaki farkı anlatan hikaye  çok çarpıcıydı.

Çevrimdışı destinalila

  • Uzman Üye
  • *****
  • 530
  • 221
  • 530
  • 221
# 01 Oca 2008 20:49:54
Haftanın hikayesine kaldığım yerden devam ediyorum....Bu haftasonu bilgisayarım serviste olduğu için sizlere haftanın yazısını gönderemedim...O yüzden bugün gönderiyorum....Umarım hikayemiz yine herkesin hayatında birşeyleri değiştirir....


5 ÖNEMLİ DERS

Birinci ve de en önemli ders.
Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun
en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan
geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi: "Her gün okulu
temizleyen hademe kadının ilk adı nedir?.." Bu herhalde bir çeşit
şaka olmalıydı. Kadını yerleri silerken hemen her gün görüyordum.
Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50'lerinde falan olmalıydı. Ama
adını nerden bilecektim ki!.. Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı
teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test
sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu." Tabii dahil" dedi,
hocamız.." İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi
birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi
hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve 'Merhaba'
demeniz gerekse bile.." Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. O
hademenin adını da.. Dorothy idi.




İkinci önemli ders.. Yağmurda otostop!..
Bir gece, vakit gece yarısına doğru Alama otoyolunun kenarında duran
bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmura
rağmen, bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye
çalışıyordu. Gecen her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'lı
yıllarda bir beyazın bir zenciye hem de Alabama'da yardıma
kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm.
Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi;
Verdim. Bir hafta sonra kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon
indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda.. "Geçen gece
otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece
elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi
yitirmek üzereydim, siz çıkageldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan
kocamın yatağının baş ucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra
son nefesini verdi. Tanrı bana yardim eden sizi ve başkalarına
karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi kutsasın!.. En iyi
dileklerimle, Bayan Nat King Cole."




Üçüncü önemli ders.. Size hizmet edenleri hep hatırlayın..

Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk
pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu.. Çocuk sordu: "Çikolatalı
pasta kaç para?" "50 cent!.." Çocuk cebinden çıkardığı bozukları
saydı. Bir daha sordu: "Peki dondurma ne kadar.." "35 cent" dedi
garson kız sabırsızlıkla.. Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız
hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit
geçirebilirdi ki.. Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma
alabilir miyim lütfen" dedi. Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın
kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi.
Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde,
gözleri doldu birden. Masayı sanki akan yaşlar temizleyecekti. Bos
dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 cent duruyordu..




Dördüncü önemli ders.. Yolumuzdaki engeller..

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir
kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler
olacaktı?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları,
saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi
kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek
sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz
tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze
getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya
sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı
ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına
almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü.
Açtı.. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde.. "Bu
altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral. Köylü,
buğun dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her
engel, yasam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.."



Beşinci önemli ders.. Önemli olan vermektir..

Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek
yasam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük
oğlan ayni hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o
hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu
beş yasındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini
sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve
"Eğer kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi. Kan nakli ilerlerken,
ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın
yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü
de giderek soluyordu.. Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle
doktora sordu: "Hemen mi öleceğim?.." Küçük doktoru yanlış anlamış,
ablasına vücudundaki bütün kani verip, öleceğini sanmıştı.

Çevrimdışı emilii

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.578
  • 1.599
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 01 Oca 2008 20:56:14
Teşekkürler destine öğretmenim....

Çevrimdışı destinalila

  • Uzman Üye
  • *****
  • 530
  • 221
  • 530
  • 221
# 07 Oca 2008 15:57:38
Bir gün gecikmeli olarak haftanın yazısını gönderiyorum.....

33 ADIMDA HAYATINIZI RENKLENDİRİN

Birden her şey çok kötü gitmeye başlar ve artık hayatınızı güzelleştirmek için çözüm bulmakta zorlandığınızı hissedersiniz. Ama endişelenmeyin. İngiliz Observer gazetesinin uzmanlara hazırlattığı reçete, sevgilinizle ilişkinizden iş hayatınıza kadar pek çok konuda renkli ve uygulanabilir çözümler sunuyor...


İlişkiler
1. Düzenli ve tutkulu bir ilişki yürütmenin en iyi yolu dönem dönem hiçbir şey yapmamaktır. Kimse birbirine acı vermeden, biraz ilişkiden uzaklaşın.
2. Uzmanların "paradoksal problem çözümü" adını verdiği yöntemi uygulayın. Örneğin, cinsel sorunlarınızı gidip bir danışmanla görüşmek yerine önce yatağınızın yerini değiştirin.
3. Evli çiftler konusunda uzman John Gottman'a kulak verin. Araştırmasına katılan çiftlerden hangilerinin üç yıl içinde boşanacağını yüzde 94'lük doğruluk payıyla bilen Gottman'a göre, kadınlar kocalarının söylediği sözlere 15 dakikalık periyotlar içinde dört ya da beş kez sinirleniyorsa, bu çiftin en geç dört yıl içinde boşanacağı anlamına geliyor.
4. Yine Gottman'a göre, eğer sevgilinizle tartışarak geçirdiğiniz vakit, onunla sorunsuz, mutlu geçirdiğiniz vaktin sadece yedide biri kadar ise, ilişkiniz iyi gidiyor demektir. Eğer sorunlarınızın yüzde altmışı "çözülemez" türdense meraklanmayın, normalsiniz.

Kültür
5. Televizyonunuzu atın! Saçma gelebilir ama eğer ömrünüzün bir yılını televizyondan uzak geçirirseniz, kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Böylece sinemaya, tiyatroya gitmek için de bol vakit bulabilirsiniz.
6. Hayatta olup bitenleri takip etmek için dünyanın dört bir yanında çıkan gazeteleri, dergileri İnternetten okuyun.
7. En az beş tane caz albümü alın. İste size küçük öneriler: Miler Davis'in "Kine of Blum," John Coltrane'in "A Lome Suareme" ya da Duke Ellington'in bir albümü.
8. Bestseller'lardan nefret etseniz de, en kısa zamanda Tolkien ile tanışın. "Yüzüklerin Efendisi" filmi geldiğinde, en azından bu konuda söyleyecek sözünüz olur.

İş
9. Kariyer seçiminizi yaparken "kapasite"niz kadar sizin için "uygun" olup olmadığını göz önünde bulundurun. En önemli on kişisel özelliğinizin listesini yapın ve sizin için neyin önemli olduğuna karar verin.
10. Zeki bir çalışkan olun. Önemli olan nasıl "çok çalıştığınız" değil, nasıl "çalıştığınız"dır. Temel ipucu: Her ne kadar güç patronunuzda olsa da, ofisteki diğer çalışanları da etkilemeye çalısın.
11. Değişikliklerden korkmayın. İş yaşamındaki değişiklikler bir dönem her şeyin yerli yerine oturması için kendinize vakit tanımanız anlamına gelir.
12. "Esnek" olun. Günümüz iş dünyası çok yönlü hizmet verebilen, birçok konuda uzmanlaşmış elemana ihtiyaç duyuyor.

Oyun
13. Arada bir de olsa spontane davranın. Eğer bir ünlüye çok uzun zamandır hayransanız, hemen ona bir e-mail gönderin. Hoşlandığınız kişiyi ilk gördüğünüz anda ona duygularınızdan bahsedin. İçinizden
mırıldandığınız şarkıyı yüksek sesle söylemeye başlayın.
14. Güzel bir şey yapın. Zahmetli ama lezzetli bir yemek, sevdiğiniz biri için bir kartpostal, kişisel İnternet sitesi... Bunlar kendinizi iyi hissettirecektir.
15. Tutkularınızı paylaşabileceğiniz insanlar bulun. Beraber saatlerce bilgisayar oyunu oynayacağınız, spor yapacağınız, satranç oynayacağınız birileri hayatınızı renklendirecektir.

Sağlık
16. Gülün. Gülmek sadece stresinizi yenmenizi sağlamakla kalmaz, kalbinizi de korur. Amerikalı ilim adamları çok gülen insanların kalp hastalıklarına karşı daha dayanıklı olduğunu söylüyor.
17. Sigarayı bırakın. Herhangi bir sağlık sorunundan muzdaripseniz, öncelikle yapmanız gereken yine sigarayı bırakmaktır. Kararlı olun.
18. Yanınızda her zaman aspirin bulundurun. Sadece baş ağrısını geçirmez, zamanı gelince hayatınızı da kurtarır. İngiliz Kalp Vakfı’nın Araştırmasına göre, kalp krizi geçiren birine verilen aspirin ölüm riskini büyük ölçüde azaltıyor.
19 Korunun. Cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklar gün geçtikçe artıyor.

Mutluluk
20. Yeni yılda olumlu düşünme gücünüzü devreye sokun. Her gün, sizi neyin rahatsız ettiğini düşünün ve o konuda çözüm üretmeye çalısın.
21. Üstünüzdeki giysiye şöyle bir bakın: Çevrenize nasıl bir mesaj veriyorsunuz? Giysilerinizde ne kadar açık renkler tercih ederseniz başkalarının enerjisini de o kadar itersiniz. Bu yüzden doktorlar beyaz giyer. Koyu renkleri tercih ederseniz, daha fazla enerji çekersiniz üstünüze ve otoriter bir havanız olur; bu yüzden polis üniformaları koyu renktir. Toplum içindeki konumunuza uygun renkte elbiseler giyin; aralara ruhunuzu ortaya çıkaracak renkler katmaktan çekinmeyin.
22. Kalp egzersizi yapın: İnsanları sevin!
23. Bütün konsantrasyonunuzu beyninizin merkezine, yani gözlerinizin tam ortasına yoğunlaştırın: Ruhun gerçek yuvasına. Bu egzersiz yoga felsefesine göre ruhsal ölümsüzlük anlamına gelen, "üçüncü öz"ünümü açacak.

Beslenme
24. Kalori hesaplarını bir kenara bırakın. Eğer kilonuzun fazla olduğuna inanıyorsanız, aşırıya kaçtığınız noktalarda kendinizi tutmaya çalısın.
25. Bir meyve sıkma makinesi alın ve uzmanlara kulak vererek haftada üç kez "kullanın!"
26. Saat başı bir bardak su için. Bu sık sık tuvalete gitme ihtiyacına yol açacak olsa da, yarım litre su enerjinize yüzde 20 enerji katar.
27. Bu seneyi "iyi uyuma yılı" seçin: Gün ortasından sonra kafeinli içeceklerden uzak durun, alkol almayın, bedeniniz iflas etmeden yatağa girin.

Zayıflama
28. Spor yaparken bulunduğunuz ortamın aromalı olmasına özen gösterin. Şaka değil; New York'ta yapılan bir araştırmaya göre, spor yaptığınız ortam nane kokuyorsa enerjiniz artıyor ve daha az zorlanıyorsunuz.
29 "48 saat kuralı"nı aklınızdan çıkarmayın. Her gün spor yapmak çok da doğru değil bazı uzmanlara göre. Ama eğer her spor seansı arasında 48 saatten fazla vakit bırakırsanız da zorlanma ihtimaliniz var.
30. Egzersiz yapmak istiyorsanız, açık havayı tercih edin diyor uzmanlar. Amerikan Egzersiz Merkezi (ACE) bu yılın en büyük spor trendinin açık havada verilecek egzersiz dersleri olacağını açıkladı.

Para
31. Ailenizi "finans gurksu" olarak görmeyin. Son araştırmalar, insanların yüzde 40'ının parayla ilgili sorunu olduğunda ailelerine danıştığını ortaya çıkardı. Ama uzmanlar bu yaklaşımın yanlış olduğu görüsünde; tabii eğer 20 yıl öncesinin önerilerini dinleme arzusunda değilseniz.
32. Eğer para konusunda eşinizle ortak hareket ediyorsanız, görüşmelere mutlaka birlikte gidin. Çünkü kadınlar can alıcı sorular sorma konusunda erkeklerden daha yetenekli.
33. İyi para kazanmak istiyorsanız, kariyerinizi seçerken özen gösterin. Warwick Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre hukuk ve politika eğitimi görenler ziraat fakültelerinden mezun olanlardan
yüzde 50 daha az kazanıyor.

Hiçbir şey için "BENİMDİR" deme! Sadece deki: "YANIMDADIR!" Çünkü ne "ALTIN" ne "TOPRAK" ne "YAŞAM" ne "ÖLÜM" ne "SEVGİLİ" ne de "KEDER" daima SENİN KALMAZ!!!  

Çevrimdışı nihan_

  • Uzman Üye
  • *****
  • 861
  • 421
  • 861
  • 421
# 07 Oca 2008 21:36:04
lila öğretmenim bıraktığınız yerden devam ediyorum:


700 YILLIK ALTIN ÖĞÜT

Aşağıda Osman Bey'e ünlü İslam Alimi, Şeyh Edeb-Ali'nin verdiği öğütleri anlatan bir yazı. Çok hoşuma gitti. Neredeyse 700 yıl önce
söylenmiş ama hiç mi hiç eskimemiş. Tüm zamanlar için geçerli.

"Oğul!
 İnsanlar vardır şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın,
ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen sabah
rüzgârında savrulur gidersin...
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve
iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük
değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler,
görülmeyenler ancak senin fazilet erdemlerinle gün ışığına
çıkacaktır. Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere
dönersin. Açık sözlü ol, her sözü üstüne alma. Gördün söyleme,
bildin bilme.

Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.

Üç kişiye acı:
* Cahiller arasındaki âlime,
* Zenginken fakir düşene,
* Hatırlı iken itibarını kaybedene.

Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğunda mücadeleden korkma.

"Bilesin ki atın iyisine DORU,"
"Yiğidin iyisine DELİ derler."

Çevrimdışı nihan_

  • Uzman Üye
  • *****
  • 861
  • 421
  • 861
  • 421
# 07 Oca 2008 21:36:49
      86400 Saniye

   Bankada bir hesap sahibi olduğunu düşün, hesabına her sabah 86.400 dolar para yatırılıyor, fakat bu paranın hepsini akşama kadar harcamak zorundasın, ertesi güne transfer edilemez. Paranı kullansan da kullanmasan da hesap her akşam sıfırlanıyor. Ne yaparsın? Tabii ki hepsini harcamaya çalışırsın; Hepimiz, Zaman adlı bu bankanın müşterileriyiz;
   Her sabah 86.400 saniyeye sahip oluyoruz; yarına transfer edilemez, Her sabah hesabımız dolar, her akşam boşalır. Geri dönüş yok, saniyelerini şu anı yaşayarak harca, en iyisi bunlarla yatırım yap.
Mutluluk, sağlık ve başarı için. Zaman kaçıyor. Her gün için en iyisini yap.
   Bir senenin değerini anlamak için sınıfta kalmış bir öğrenciye sor.
   Bir ayın değerini anlamak için, 8 aylık bir bebek doğuran anneye sor.
   Bir haftanın değerini anlamak için, haftalık dergi çıkaran bir çilekeşe,
   Bir saatin değerini anlamak için, kavuşmayı bekleyen sevgililere sor.
   Bir dakikanın değerini anlamak için, trenin kaçıran yolcuya sor.
   Bir saniyenin değerini anlamak için, bir kazayı önleyemeyen sürücüye sor.
   Bir saniyenin yüzde birinin değerini anlamak için olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan koşucuya sor.
   Her anını değerlendir, her dakikanı çok özel biriyle paylaş. Zamanına ortak edebileceğin kadar özel biriyle.
   Unutma! Zaman hiç kimse için durmaz. Geçmiş zaman tarihtir. Gelecek zaman sırlar, mechullerle dolu.
   Sadece şu an sana verilen gerçek bir armağandır.
   Bu hafta dostluk haftası olsun. Arkadaşlar bulunmaz mücevherlerdir. Bizi üzerler, cesaretlendirirler ve zaman zaman avuturlar. Kalplerini bize açarlar. Arkadaşlarına, onları sevdiğini göster.
   Arkadaşlık mesajını herkese gönder, cevap alırsan bütün hayatın için bir dostun bulunduğunu anlarsın.
   Onlara ne kadar çok ihtiyacın olduğunu ve senin için ne kadar önemli olduklarını dikkatle denersen görürsün....

   

Çevrimdışı nihan_

  • Uzman Üye
  • *****
  • 861
  • 421
  • 861
  • 421
# 07 Oca 2008 21:38:39
Acele Etmek (Öykü)

Yıllar önce, çok uzaklarda bir adam varmış. Bu adam çalışmak amacı ile çok uzaklara gitmiş ve yıllarca çalışmış. Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş. Bu çalışma sürecinde toplam 3000 akçe biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş. Evine doğru giderken yolu büyük bir şehirden geçmiş. Yolda yürürken köşe başında birisi "Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe" diye bağırıyormuş. Adam düşünmüş: 'Nasıl olur, bir nasihati bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıştım ve sadece 3000 akçe biriktirdim' Bu ise pek akli ermemiş ama merak iste. Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihati satın almış. Nasihat " KADERDE NE VAR İSE O ÇIKAR" ve yoluna devam etmiş...

İlerde yine köse başında başka bir adam bağırıyormuş "bir nasihat bin akçe" diye. Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihatı da satın almış. İkinci nasihat da: GÖNÜL KIMI SEVERSE GÜZEL ODUR" Son kalan bin akçesi ile de yoluna devam etmiş. Tam şehrin çıkışında yine köşe başında bir adam bir nasihati bin akçeye satıyor. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa, dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihatı satın almış. Son nasihatte:

"HİÇ BİR İŞ ACELEYE GELMEZ". Parasız yoluna devam etmiş. Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karsılaşmış. Topluluk telaş içindeymiş. Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş. Oradan birisi açıklamış, demiş ki: Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var, ama kuyunun içinde de canavar var. Canavar suyu tutmuş, göndermiyor. Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı. Şimdi herkes korkuyor aşağı inmeye" Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. "Kaderde ne var ise o çıkar" aşağı inmeye karar vermiş. Aslında bu nasihatleri herkes bilir ama uygulayabilmemiz için belli bir bedel ödememiz gerekiyor.

İnince canavar hemen yakalamış ve yerine götürmüş. Demiş ki: "Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum ve bilemediler. Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım." Bir dizine sarışın ve dünya güzeli bir kadın, diğer dizine de kurbağa koymuş ve "söyle bakalım hangisi güzel?" demiş. Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve "gönül kimi severse güzel odur" demiş. Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş. Zira canavar, kurbağanın gözlerine âşıkmış. Adamı salmış ve suyu bırakmış. Almışlar krala götürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler.

Adamımız yoluna devam etmiş ve nihayet evine varmış. Evinin camından içeri bakmış. Bir de ne görsün; karisi genç biri ile diz dize oturuyor. Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken üçüncü nasihat aklına gelmiş "Hiçbir is aceleye gelmez". Kılıcını kınına koymuş ve içeri girmiş. Hoş beşten sonra karısına o genci sormuş. Kadın da: "bey sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç senin oğlun" demiş.

KADERİNİZ ve YOLUNUZ AÇIK OLSUN, HAYAT ACELE ETMEYE GELMEZ.

MEVLANA

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Oca 2008 16:53:00
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Acele Etmek (Öykü)

Yıllar önce, çok uzaklarda bir adam varmış. Bu adam çalışmak amacı ile çok uzaklara gitmiş ve yıllarca çalışmış. Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş. Bu çalışma sürecinde toplam 3000 akçe biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş. Evine doğru giderken yolu büyük bir şehirden geçmiş. Yolda yürürken köşe başında birisi "Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe" diye bağırıyormuş. Adam düşünmüş: 'Nasıl olur, bir nasihati bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıştım ve sadece 3000 akçe biriktirdim' Bu ise pek akli ermemiş ama merak iste. Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihati satın almış. Nasihat " KADERDE NE VAR İSE O ÇIKAR" ve yoluna devam etmiş...

İlerde yine köse başında başka bir adam bağırıyormuş "bir nasihat bin akçe" diye. Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihatı da satın almış. İkinci nasihat da: GÖNÜL KIMI SEVERSE GÜZEL ODUR" Son kalan bin akçesi ile de yoluna devam etmiş. Tam şehrin çıkışında yine köşe başında bir adam bir nasihati bin akçeye satıyor. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa, dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihatı satın almış. Son nasihatte:

"HİÇ BİR İŞ ACELEYE GELMEZ". Parasız yoluna devam etmiş. Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karsılaşmış. Topluluk telaş içindeymiş. Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş. Oradan birisi açıklamış, demiş ki: Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var, ama kuyunun içinde de canavar var. Canavar suyu tutmuş, göndermiyor. Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı. Şimdi herkes korkuyor aşağı inmeye" Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. "Kaderde ne var ise o çıkar" aşağı inmeye karar vermiş. Aslında bu nasihatleri herkes bilir ama uygulayabilmemiz için belli bir bedel ödememiz gerekiyor.

İnince canavar hemen yakalamış ve yerine götürmüş. Demiş ki: "Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum ve bilemediler. Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım." Bir dizine sarışın ve dünya güzeli bir kadın, diğer dizine de kurbağa koymuş ve "söyle bakalım hangisi güzel?" demiş. Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve "gönül kimi severse güzel odur" demiş. Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş. Zira canavar, kurbağanın gözlerine âşıkmış. Adamı salmış ve suyu bırakmış. Almışlar krala götürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler.

Adamımız yoluna devam etmiş ve nihayet evine varmış. Evinin camından içeri bakmış. Bir de ne görsün; karisi genç biri ile diz dize oturuyor. Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken üçüncü nasihat aklına gelmiş "Hiçbir is aceleye gelmez". Kılıcını kınına koymuş ve içeri girmiş. Hoş beşten sonra karısına o genci sormuş. Kadın da: "bey sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç senin oğlun" demiş.

KADERİNİZ ve YOLUNUZ AÇIK OLSUN, HAYAT ACELE ETMEYE GELMEZ.

MEVLANA




Çok güzel ve hikmetli bir hikaye teşekkürler Nihan öğretmenim...

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Oca 2008 16:56:30
Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır.
Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı
yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar

'BUGÜN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI.'

Yıkanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken bir batağa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Boğulmak üzere olan arkadaş tam kurtulduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır:

'BUGÜN EN IYI ARKADASIM BENIM HAYATIMI KURTARDI.'
Tokadı vuran ve sonra arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der; senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazın ama şimdi kayaya kazıyorsun. NEDEN?
Öbür arkadaş ona şöyle cevap verir:'Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgârı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize İYİ bir şey
yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgâr yok etmesin.'

'INCINMELERINIZI KUMA, GÖRDÜGÜNÜZ IYLIKLERI KAYALARA KAZIMAYI ÖGRENIN.'


Denilir ki özel birini bulmak bir dakikanızı alır, onu değerlendirmeniz bir saat içinde olur, onu sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.


Çevrimdışı BAHÇEYAKA

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 173
  • 48
  • 173
  • 48
# 10 Oca 2008 22:27:37
gerçekten çok güzel hikayeler teşekkürler

Çevrimdışı örtmeniimm

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 150
  • 48
  • 150
  • 48
# 10 Oca 2008 22:34:48
sitemkar öğretmenim haklısınız ama keşke yapabilsek her zaman..

Çevrimdışı destinalila

  • Uzman Üye
  • *****
  • 530
  • 221
  • 530
  • 221
# 10 Oca 2008 22:37:26
Sayın öğretmenlerim hikayeleri forumda zenginleştirdiğiniz için size teşekkür ederim...Gerçekten her hikaye kendi başına bir hazine... :D

Çevrimdışı destinalila

  • Uzman Üye
  • *****
  • 530
  • 221
  • 530
  • 221
# 13 Oca 2008 23:23:58
ASLA ÇOK GEÇ DEMEYİN.  

   Çok geç diye bir zaman yoktur!..

   Okulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra;
   "Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz" dedi..
   Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki, yumuşak bir el omzuma dokundu..

Döndüm..

   Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu..
"Ben Rose" dedi..

   "Benim adım Rose, yakışıklı.. 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?.

   "Güldüm.. "Tabii" dedim..

   "Hadi sarıl bana.."
   Öyle sımsıkı sarıldı ki" Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye
geldin" diye şaka yaptım..

   Minik bir kahkaha ile yanıtladı: "Buraya zengin bir koca bulmaya geldim.
Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım.."
Dersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık.. Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum. Sömestre boyunca Rose kampüsün gülü oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu. iyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu. Rose hayatını taşıyordu..

   Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu.. Sömestre sonunda, Futbol balosuna davet ettik, Rose'u.. Konuşma yapması için.. Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok.. Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. şaşkın, biraz da utanmış
mikrofona doğru eğildi..

   "Ne kadar beceriksizim, değil mi?.. Özür dilerim.. Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski attırdım. Sonucu görüyorsunuz.. şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil.. Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim, olur mu?.." Biz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı: "Yaşandığımız için, evlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz.. Evlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız. Genç kalmanın mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır.. Hergün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak.. Bir rüyanız olmalı mutlak.. Rüyalarınızı kaybettiniz mi, ölürsünüz.

   Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok.. Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır.. Eğer 19 yaşındaysanız ve bir yıl hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden bir yıl sırtüstü yatarsanız, sadece bir yaş yaşlanır, 20 olursunuz.. Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden sırtüstü yatarsam, 88 yaşımda olurum. Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır.
   Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yaş daha büyümek için, mutlak bir şeyler yapmak, üretmek, kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir. Asla pişman olmayın.. Biz yaşlılar, genelde yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü..

   Ölümden korkan insanlar, pişman olanlardır.. Pişman olmaktan korktukları için hiçbir şey yapmayanlardır.."
   Ders yılı sonunda Rose, yıllarca önce başlayıp, yaşam mücadelesi içinde  ara
vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi..

   Mezuniyet töreninden bir hafta sonra, uykusunda, huzur içinde öldü.

   Cenaze törenine 2 binden fazla üniversite öğrencisi katıldı.
   "Yapabileceğimiz her şeyi yapmak için asla geç olmayacağını" hepimize hem de nasıl öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu.. Rose'un
öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı:
   
   "Çok geç diye bir zaman yoktur!.."

Çevrimdışı destinalila

  • Uzman Üye
  • *****
  • 530
  • 221
  • 530
  • 221
# 21 Oca 2008 15:38:13
GÖRMEK İÇİN GÖZ ŞART DEĞİL
    Adamın biri, ilk defa gittiği bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
-  Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum. Çok yakın olduğunu söylediler.
   Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
-  Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
   Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.
   Çocuk:
-  Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
-  İyi ama, demiş adam. Bunların parktan değil de bir tek ağaçtan gelmediği ne malum?
-  Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsınız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyarsınız.
   Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu.
   Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini.
   Işığa hasret gözlerini ondan saklamayı çalışırken:
-  Üç yıl önce kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki... Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?
   Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken:
-  Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden daha iyi gördüğün...
 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK