nasıl yapıyorsunuz ,ne kullanıyorsunuzda okuyor ve yazıyor bu öğenciler...
ben öğretemiyorum galiba.
sude öğretmenim 1.sınıa öğretmen girse çıksa öğrenciler okuam yazma öğrenir demiş ama ben 2 aydır giriyorum bu sınıfa da neden yazdıkları halde okuyammıyorlar,neden?
anlamış değilim.moralim o kadar bozuk ki...
O sözü burada bi arkadaşımız yazmıştı ve benim de çok hoşuma gidip, hak verdiğim için yinelemek gereği duymuştum Öğretmenim
Herşeyden önce umutsuzluğa kapılmayın lütfen. Umudunuz tükendiği an herşeyin sarpasaracağa döneme adım atmış olursunuz, ki böyle bir şeye hiç gerek yok inanın...
Hep tekrarladık, herkesin öğrencilerinin bilişsel düzeyi ile hazırbulunuşlukları farklı. Ben en başından öğrencilerimin %90'ının ana sınıfı kökenli olduğunu ve bu durumun işimi öğretimsel alanda çok kolaylaştırdığını belirtmiştim -sınıf disiplini hariç
-
Bu işin sırrına gelince
:
Siz derste eğleniyor musunuz? Çocuklar zevkle etkinlikleri yapıyorlar mı? Bence bu soruların yanıtları çok önemli. Yanıtınız evet ise, 1-2 hafta içerisinde başarı çıtanızın hızla yükseldiğini göreceksiniz. Ama yanıt hayırsa, çocuklar etkinleri bezginlikle yapıyorlarsa ve zilin çalması için gözleri saatin yelkovanındaysa o zaman işler biraz karışır işte
Burada hep fırsat eğitimden bahsettim. Benim en önemli silahım ve öğretme aracım da bu durumlar. Dikkat ederseniz çocuklar doğru olanı değil, yanlış olanı örnek alıp, anında uygularlar. Onlara harfleri ve birleştirmeyi öğretmek doğru olan olduğuna göre işimiz hiç de kolay değil
İşte bu durumda ben hep " gizil öğrenme " metodunu uyguluyorum. Onlara farkettirmeden yapıyorum. Onlar oyun oynadıklarını veya ders işlemediklerini zannediyorlarken, ben konumu anlatmış ve bitirmiş oluyorum; sonra bir bakıyoruz zil çalmış
Bir iki örnek vereyim:
Dikte çalışmalarında hadi defteri çıkarıp, yazın demek yerine; başlıyorum " Pazara gidelimmm. Bir " Onat " alalım. Pazara gidip, bir Onat alıp napalımmm??
- Çabucak, çabucak, çabucak çabucak Onat yazalım
Diyorum. Öğrencilerim hemen dikte kağıtlarına hevesle Onat yazıyorlar. Sonra " Acaba pazara gidip ne alsam??? " diye soruyorum. Onlar da en kolay yazdıkları kelimeyi söylüyorlar, ben de onları kırmayıp bu sefer şarkımı onların istediği kelimeye göre uyarlıyorum
Bu en basit dikte şeklim. Daha çok çeşitli uygulamalarım da var.
Mesela beden eğitimi dersinde serbest oyun oynarken öğrencilerimi halka yapıyorum ve her öğrendikleri ses için bir vücut şekli bulup, sesi birlikte söylerken söylediğim sesin şeklini almalarını istiyorum hızlı hızlı. Yanlış şekil alan yanıyor ve inanın çok eğleniyorlar, hem de sesi hatırlamama sorunu yaşamıyoruz hiç
Veya aynı halka, bu sefer söylediğim sayıda taşı toplayıp biriktiriyorlar veya eksiltiyorlar. Sonra zihinden işlem sorup, yanıtını taş toplayarak göstermelerini istiyorum. " Bir tavuğun 2 ayağı varsa, 3 tavuğun kaç ayağı vardır? " gibi. 6 yanıtını vermek yerine taşlarını gösteriyorlar bana ve yıldızı kapıyorlar
Harfin ilk yazımını verirken, herkes tüm duyularını bana emanet ediyor, kıpırdamak bile yasak
Pür dikkat beni dinliyorlar ve harfin yazımı için saatleri harcamaya gerek kalmıyor böylece, 5 dakikada doğru yazımı yapıp, hemen hece, kelime ve cümle yazmaya başlıyoruz. Ama bunu da rutin gibi değil eğlenerek yaptırıyorum:
- Ooo, bi cümle yazdırmak istiyorum ama çok zorr. Bu sınıfta kimse yazamaz ki bunu. Yok, yok, kimse o kadar akıllı değil !!
şeklinde kendi kendime konuşur gibi yapıyorum ve öğrencilerim, tabirimi hoş görün , hemen gaza gelip
bin hevesle ve dikkatle yazmaya başlıyorlar
İstekle yaptıkları için de inanın öğrendiklerinin bile farkında olmuyorlar hiç
Bu arada, 6 saat dersin hepsini okuma yazma çalışmalarına ayırmak büyük hata. Ben öğleden sonralarını çoğunlukla müzik, resim ve beden eğitimi derslerine ayırıyorum. Buradan aldığım Çaylı Atatürk etkinliği gibi etkinliklerden yaptırıyorum. Ama onlara çaktırmadan çalışmalarıma da devam ediyorum ( Mesela yarın öğleden sonra mısır patlaklarını kırmızı beyaza boyatıp, bayrak yapmalarını isteyeceğim. Hazır tüm dikkatler bayrağa çevrilmişken, tahtaya bayrak yazıp, diğer sesleri de hissettiririm ; ee fırsat eğitimi bu da ne de olsa
).
Onlar resim yaparken :
- Cuf, cuf, cufff. Düttttt. Tren kalkıyorrrr, vagonlarım nerede?
Dediğim an, arkama sıralanıyorlar ve sınıf içerisinde cuf cuf sesleri içinde geziye çıkıyoruz. Sonra yolda çok ilginç yerlere uğruyoruz. Yolumuzu kaybettiğimiz anda yoldaki sihirli haritada yazanları okuyarak ( panodaki hecelerimizi
) şifreyi çözmeye çalışıyoruz. Sonra, yolumuza çok güzel tablolar ülkesi çıkıyor, ünlü ressamların yaptığı çok güzel tabloları, hayranlıkla izleyip, ressamlara övgüler yağdırıyoruz ( Resim köşemizi ziyaret ediyoruz
).
Sonra "Neler öğrendik" köşemizin önünden geçerken öksürmeye başlıyoruz ve hastalanıyoruz; ama ellerimizi yıkayarak ( taklidini yaparak ) ve dengeli beslenerek hemen kurtuluyoruz bu hastalıktan ve kaçarak uzaklaşıyoruz domuz gribinden
( Neler öğrendik köşesinde domuz gribiyle ilgili çalışmalar asılı
).
Sonra çok büyük ve güçlü bi ülkenin önünden geçiyoruz. O ülkenin padişahı öyle yetenekli ve cesur ki, tüm ülke ona hayran ve onu çok seviyor. Neler yapmış, hep birlikte hatırlıyoruz ( Atatürk köşemizin önünden geçtik
)
Sonra tahtada bizi bekleyen şifreleri çözmeye çalışıyoruz. Ben onlara okuyorum tahtada yazılı ama görünmeyen bilmeceyi, onlar zihinden çözmeye çalışıyorlar; artıyor mu, azalıyor mu, sonuç kaç hemen biliyorlar
Bu şekilde tüm sınıfı dolaşıp, tekrarlarımızı yapıyoruz ve her öğrenci istasyona varınca vagonunun ismini yazıyor levhaya (tahtaya) ve resmine devam etmek için yerine oturuyor ( Her öğrenci istediği bir kelimeyi tahtaya doğru bir şekilde yazıp oturuyor ...
Bu ve benzeri etkinliklerle, süreç çok eğlenceli hale geliyor ve öğrenme çabucak gerçekleşiyor Öğretmenim. Kısaca
anlatmaya çalıştım, umarım başarabilmişimdir