Akşam güneşi kızıla boyamışken ortalığı, hava serinlemişken gel! Günün yorgunluğu terk etmişken bedenimi ve kahvem henüz soğumamışken...
Fırsat verme hüzne, sen tut ellerimden; yalnızlıktan önce sarıl boynuma...
Gözüm hala görür, gönlüm katlanırken; hasret yüklü türkülere başlamadan gel!
Düşünceler zihnimi zapt etmeden, yürek yarasını deşmeden önce; usulca yanaş arkamdan, fısılda kulağıma �Ben geldim!" diye...
Evlerin ışıkları yanmadan, benimki karanlıkta kalmadan önce gel; kaldırımlar yükünü boşaltmadan�
Geceler uzun sensiz...
Dağlar güneşi uykuya çağırmadan gel!
Yıldızlar yanıma inmiş, sohbet koyulaşmışken gel; tanıştırayım onlarla zaten bildikleri seni...
Gözlerim bulutlara mıhlanmış, dudaklarım titrerken gel; mutluluktan süzülsün damlalar...
�Dünya fani, her şey yalan!� diye söylenirken gel; yaşamım anlam kazansın yeniden!
Sarı bir gül olsun elinde ya da varsın olmasın; sadece yüreğinle gel!
Avuçların taze ekmek; tenin, yağmur içmiş toprak koksun,
Gözlerinde ışıltılı bir hüzün, yüzünde çekingen bir gülümseme olsun!
Ne yapacağımızı bilemeyelim bir süre�
Ve aynı anda diyelim; "Hoş geldin!" ve "Hoş bulduk!"...
Kahvelerimizi yudumlayalım, ay ışığı vurmuş balkonumda;
Geldiğin diyarları anlat bana�
Yalnız mısın, mutlu musun, sen de özlüyor musun?
Seni beklemekle geçen şu ömrüm; isterse, geldiğin gün son bulsun!
Ölümden bahset bana, tıpkı yaşamak gibi kanatıyor mu insanı?
Yahya Kemal haklı mı, memnun musun yerinden?
Bilirim, saçma bulacaksın sorularımı, döneceğim! diyeceksin; ne gitme!
ne de kal! çıkamayacak ağzımdan...
Ama, sen gel hele; söylenmedik hiçbir şey bırakmayalım sabaha...
Bir hayalin bitişiyle son bulsun pişmanlıklar..
Bir gülüşün kalsın bende; donmamış, tozlanmamış; hala sıcak ve taze�
İçimi ürperten bir dokunuş, bir öpüş
Ve sevdiğini söyleyen tatlı, ılık bir ses
Pası silinsin kulaklarımın...
Biliyorum, çabuk geçer zaman, ansızın doğar güneş
Son kez sarılmak ne demek, yeniden öğreniriz.
Ardından bakarken, paha biçilmez bir anın minneti olur içimde ve bir daha yakalanmayacak mutluluk için keder
Kader deyip geçemem; attığın her adım ömrümü eksiltir, sensiz geçen her saniye uzarken
Ve gözyaşım, düştüğü her yeri yakar!
Doğamam ölümlerden
Hayat!
Sadece gözyaşıdır belki
Başı sonu belli bir yol
Azığına razı olup devam etmek gerekir.
Ve er geç, tek başına kalacağın gün gelecektir.
Ne olurdu sanki,
Bu insafsız yolda,
Bir an için de olsa beraberce yürüsek!
Yalvarsam fayda eder mi, ya bağırsam; feryat figan!;
Gel! desem,
Yeter! desem?
Hasret!
Davetsiz bir konuk gibi yerleşmiş yüreğime...
Nereye saklansam, yokluğundur yüzleştiğim...
Ne çok şey varmış,
Sana benzeyen, seni hatırlatan...
Bilemezsin !
Dün, birini sen sandım telefonda...
Nutkum tutuldu bir an...
Biliyorum olamazdın,
Ama muhtaçtım işte,
Rüyalardan da taşındın!
Ah ölüm!
İsteyince fersah fersah uzağında...
Ummadığı anda yanı başındasın insanın!
Gel!dedim kaç kere,
Canım senindir!
Onunkini alıverdin bir çırpıda,
Benimkine kıyamadın!
Yaşamak güzel diyorlar.
Ölüm olmasaymış,
Bu kadar kıymet verilmezmiş hiçbir şeye...
Acı, hayatta olduğunun kanıtıymış bir bakıma...
Demek ki yaşıyorum,
Yaşıyorum yaşamasına da
Gelmedin hala!
Ah..........
Bu gece de gelmeyecek beklenen...
Güzel bir düşten, çaresiz bir gülümseme kalacak geriye...
Uzun süren yangınının tek kârı olacak;
Bu alevden satırlar!