Son bir meseleye daha açıklık getirip, bu konudaki söyleyeceklerimi noktalamış olacağım, zira bu noktadan sonra yazacağım her şey kendimi tekrara düşmüş olurum
Aşı olmazsam, -bekle gör- stratejisini uygularsam sonuçları ne olur? Öncelikle bu soruya bir doktor cevap versin;
“Aşı olması gereken grupta yer almasına rağmen aşı olmayıp ‘bekle-gör’ yapanlara ne dersiniz?
Kesinlikle yanlış bir yaklaşım. Şu anda yapabileceğimiz en iyi şey eğer aşı grubundaysak bulduğumuz ilk aşıyı olmak. Aşıların koruyuculuk seviyeleri var, hepsinin özellikle ağır hastalık ve ölüm oranlarını düşürdüğü yönünde bilimsel kanıtlar var. Dolayısıyla aşı fırsatı yakalayan bir insan bunu hemen yaptırmalı. Şu an, hele ki risk grubundaysak, kendimiz için yapabileceğimiz en iyi şey bu.”
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] Peki neden böyle? Toplumsal bağışıklık için gereken oranlara ulaşılması için… Dolayısıyla A kişinin aşı olması, sadece kendisi için değil, toplumsal fayda adına da bir gerekliliktir. Bahsedilen %70 lik aşı oranına ulaşılmadığı sürece, virüs bir tehlike olarak hayatımızı altüst etmeye devam edecek. Yani sizin aşı olmuyorum, güvenmiyorum bekleyeceğim demeniz ve bu söylemin yaygınlaşması, bu ülkede süren 2 yıllık karantinanın devamına sebep olacaktır, unutulmasın ki karantina demek, insanın tüm özgürlüklerini yok etmek demektir, toplum karantina ile tam bir yıkıma uğradı, insanlar işsiz kalıp intihar etti, nesiller 2 yıldır eğitimsiz, bu yıkımın bedelini de uzun yıllar yaşacağız ne yazık ki, dolayısıyla aşıya dair güven bunalımı yaratmak toplumsal bağışıklıkta gerekli oranların yakalanamamasına, bu da daha fazla karantina ve daha fazla yıkım demektir. Ve aşılanmayan her bireyin bu yıkımda payı var demek mümkündür.
% 70 lik orana hayli hayli yakalanır, ben olmasam nolur ki?Sizin virusu kapmanız ve hastalanmanız halinde, doktora hastaneye gideceğinizi, bunun da aynı düzeyde devlet adına bir yük oluşturacağınızı unutmayın. Yani doktorların aşıyı olman şart derken, aşı olmayıp doktorun kapısını çalmanız başlı başına ahlaki bir mesele aslında, ayrıca ironik bir şekilde, tıbbın ürettiği güvenilir dediği aşıya güvenmeyip, virusu kapmanız sonucunda tekrardan kendinizi güvenmediğiniz o ilaç ve tıp endüstrisine bırakacaksınız.
Ve çok bilinmeyen bir gerçek;
Aşı olmamış bir vucut , aşı olmuş bir vucuda göre daha korunmasızdır. Dolayısıyla virusler aşı olmamış bir bedenden cok daha güçlü bir şekilde çıkar, yani bahsedilen mutasyon aslında, aşısız vucutlarda meydana gelir. Aşısız vücutlar virusun güçlenmesi için muazzam yerlerdir. Dolayısıyla aşısız kişi sayısı arttıkça virusun yaygınlaşmasına, mutasyona uğrayıp aşıların koruyuculuğunu yok etme riski taşır. Bu sebeple tüm dünyada aşı seferberliği yapılır. Aşılar bulaştırıcılığı engeller mi?Artık bu sorunun da bilim için cevabı nettir; EVET!
Kronolojik olarak durumu incelediğinizde şöyle başlar süreç:
Bilim insanlarına bu soruyu aşı süreci başlamadan önce sorarsanız cevabi nettir, “BİLMİYORUZ, AMA UMUTLUYUZ”
Bilmiyorlardır, çünkü aşının bulaştırıcılığı ancak aşıyı belirli bir oranda uyguladıktan sonra anlayabilirsiniz.
Umutlulardır, çünkü aşılı bir beden ile aşısız bir bedeni kıyasladığınızda şu gerçeği tahmin etmemiz hiç zor değildir, aşılı beden virusu yok edecek antikorları hazırdır, dolayısıyla vucuda girer girmez çoğalmasını engelleyerek, yok edecektir. Dolayısıyla aşılı bedenlerde virus yükü hiç yok veya az olduğundan dolayı kişinin bulaştırıcılığı çok net bir şekilde aşısız bir bedene oranla daha az olacaktır. Dolayısıyla burada bahsedilen umut dayanaksız temelsiz değil, bir bilimsel gerçeğin gelecekteki yansımasını göstermiş olur.
“Araştırmalardan biri, bir doz Pfizer–BioNTech aşısı olan insanlardaki viral yükün aşılanmamış enfekte kişilere oranla 20 kata varan ölçüde daha az olduğunu ortaya çıkardı”
Fakat aşılama neredeyse 6 aydır bizlere yeterli verileri verdi ve bulaştırıcılığında net bir şekilde engellediğini söylüyor.
Bunu anlamak için aşılama oranı en yüksek ülkelere bakmak yeterli, ilk sonuçlar İsrail’den geldi, şu görüldü, aşılama oranı toplumsal bağışıklık seviyesine ulaşmadan, hem ölüm oranları hem de pozitiflik oranları düştü. Sanırım % 30-40 lara gelindiğinde pozitiflik oranı da düşme eğilimi gösterdi, yani aşılı bedenler aşısızlar arasında bir duvar görevi görüyor. Bu sonuçlara İngiltere ve ABD de görmek mümkün, aşılama oranı arttıkça pozitiflik oranının da düşmesi, aşının aynı zamanda bulaştırıcılığı da engellediğini söylemiş oluyor. Peki nerede lancet? Hani makale denilebilir?
Bugün tüm ülkelerin ilk ve temel amacı virusun hasta edip insanların ölümüne sebep olmamasını engellemektir, bu başarıldı, şuan bahsi geçen ülkelerde bulaştırıcılık üzerine çalışmalar sürüyor, çok yakında bu sonuçlar kamuoyuyla da paylaşılacaktır. Peki bunları kafamdan mı uyduruyorum? Hayır, buyurun;
“Tam bir sonuca varmak için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Ancak İsrail'de yapılan bu iki araştırma, Corona virüsü aşısının sadece kişilerin hastalanmasını engellemekle kalmadığı, aynı zamanda virüsün yayılmasının da önüne geçtiğine ilişkin yapılan ilk çalışmaları oluşturuyor.”
“Profesör Linial, "Bulaşmanın yüzde 75 ya da 90 oranında azalması fark etmez, bu oranlar bulaşmada çok ciddi düşüş olduğuna işaret ediyor. Bu demektir ki sadece aşılanan kişi korunmakla kalmıyor, aşı aynı zamanda kişinin çevresine de koruma sağlıyor" şeklinde konuştu.”
“Mayo Clinic ve Birleşik Krallık’ın yaptığı diğer iki araştırmada ise Pfizer–BioNTech aşısı yapılan 85 bini aşkın sağlık çalışanı rutin olarak teste tabi tutuldu. Aşı, enfeksiyon sayısını yüzde 85 ile 95 oranında azalttı. Tüm bu kanıtlar, mevcut üç aşının, aşı olan insanların büyük çoğunluğunda enfeksiyonu önleyici bir etkisinin olduğu gerçeğinin altını çiziyor.” ( Burası yanlış anlamaya çok müsait, kişiler enfeksiyon olmuyor, yani virüs bulaşamıyor,virus aşılı bedenlerin % 85 lik kesmine giriş yapamıyor)
Fikir birliği oluşmaya başlıyor
Mart ayında mRNA aşılar konusunda yapılan çok sayıda araştırma sayesinde daha fazla kanıta ulaşıldı. İsrail’de 9 bin 109 sağlık çalışanıyla yapılan bir araştırmada, iki doz Pfizer–BioNTech aşısından sonra enfeksiyonların yüzde 75 oranında azaldığı keşfedildi. Bir diğer araştırma ise bir doz aşı olduktan sonra enfekte olan kişilerde viral yükün dörtte bir oranına düştüğü açığa çıkarıldı.
Mayo Clinic’te enfeksiyon testine tabi tutulan 39 bini aşkın hastanın, her iki mRNA aşısının ilk dozundan 10 gün sonra yüzde 72 oranında daha düşük enfeksiyon riski taşıdığı, iki dozun ardından ise bu oranın yüzde 80’e çıktığı görüldü. New England Journal of Medicine dergisi, Teksas Üniversitesi Güneybatı Tıp Merkezi, Kudüs Hadassah İbrani Üniversitesi Tıp Merkezi ve Kaliforniya Üniversitesi’nde tam aşılı sağlık çalışanlarında enfeksiyon riskinin azaldığını gösteren araştırma makaleleri yayımladı.
Dean’e göre en ikna edici kanıt, nisan başlarında Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi tarafından, her iki mRNA aşısından birinin her iki dozunu da aldıktan sonra üç ay boyunca her hafta teste tabi tutulan 3 bin 950 sağlık çalışanına ilişkin araştırmanın sonuçları. Bu sonuçlara göre tam aşılama –belirtilerden bağımsız olarak– enfeksiyon sayısını yüzde 90’a varan oranlarda azaltırken, tek bir doz aşı da yüzde 80 oranında düşürdü.
“Bir de etrafımızda gördüğümüz kanıtlar var,” diyor Kindrachuk.
“Ülkedeki virüs yayılımında oldukça çarpıcı bir düşüşe tanıklık ettik. Bu da aşıların yalnızca şiddetli hastalığa karşı koruma sağlamadığını, aynı zamanda da yayılım oranında da bir azalma görüldüğünü belirtiyor.”
Tüm bu kanıtlar bir araya getirildiğinde her iki mRNA aşısıyla da yapılan tam aşılamanın enfeksiyon riskini birinci dozun ardından en az yarı yarıya indirdiği, ikinci dozdan iki hafta sonra ise yüzde 75 ile 90 arasında azalttığı görülüyor. Johnson & Johnson aşısı üzerinde daha az araştırma yapılmış olmasına rağmen deney verileri enfeksiyon sayılarında yüzde 70’in üzerinde bir azalma görüldüğünü belirtiyor. Aşılar enfeksiyonu bu denli yüksek oranda önlerken aynı zamanda da aşılanan kişilerin büyük bir bölümünün virüs yaymasını da önlemiş oluyor.
Ez Cümle: Aşı olursanız, başkasının da hayat hakkını korumakta büyük bir yardım da bulunmuş olurunuz
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
( Yazının yayımlanma tarihine dikkat, 2 Mayıs 2021) Okumayı sevmeyenler için bir de izleme linki:
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] Son olarak belirtilen “Ülkemizde neden aşılanan insanlar da karantinaya alınıyor, aşı bulaştırıcılığı önlemiyor demek ki.”iddiası
Ne yazık ki doğru değil, eğer bu haber doğru olsaydı, 65 yaş üstü aşılı olanlara da karantina uygulanmıyor haberine de , bak işte aşı bulaştırıcılığı engelliyor demek ki, devlet özgürce gezin diyor,diyebilirdim, fakat demiyorum.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] Çünkü her iki haberin de bulaştırıcılıkla hiçbir ilgisi yok ne yazık ki. Bir toplumda bulaştırıcılığın bir veri olarak kullanabilmesi için, toplumsal bağışıklık oranına yakın bir oranın yakalanması şarttır. Dolayısıyla henüz ülkenin %10 aşılanmışken, bulaştırıcılık unsuru şuan bu ülkenin düşünebileceği bir tercih değil. Ayrıca aşılı bireyler, bulaştırıcılığı tümüyle değil, belirli bir oranda engelliyor, dolayısıyla devlet küçük ihtimal dahi olsa, toplumun %80 nini aşılamamışken, aşılı bireylere bu noktada bir özgürlük tanımaz. Tanıyamaz.
Bu konuyla ilgili son yazımdır. İyi günler