Matematik Ve Türkçe Derslerinde İstediğimiz Başarıyı Neden Elde Edemiyoruz?

Değerli arkadaşlar, sizleri hepimizin ortak sorunlarından birine birlikte çözüm aramaya davet ediyorum.  

Ülke olarak en büyük sorunlarımızdan biri öğrencilerimizin diğer derslere oranla matematik ve Türkçe derslerinde istediğimiz başarıyı gösterememesi.

Neden Matematik ve Türkçe derslerinde istediğimiz başarıya ulaşamıyoruz?

İlkokuldan başlayıp üniversite sınavlarına kadar uzanan bu sorunun nedenleri, aksayan yönleri, çözüm yolları, sizlerin bu konuyla ilgili düşünce ve önerileriniz, yaşadığınız sıkıntılar nelerdir? Neler yapabiliriz, neler yapmalıyız?  Hangi teknik ve yöntemleri kullanmalıyız? Sorunun kaynağı ve çözüm yolları nelerdir? Gelin bu problemi birlikte çözelim.

Konuyla ilgili düşünce ve önerilerinizi, tecrübe ve paylaşımlarınızı bekliyoruz.

Özellikle matematik fobisi var öğrencilerimizde.Ben yapamam korkusu ile ders sevilmiyor ve yapılamıyor.
Kendi öğrenciliğimden öğretmenimizin korkusundan matematik dersleri gelmesin isterdim.Öğretmenliğimde öğrencilerime bu ders için özellikle daha sakin ve anlayışlı olmaya çalışıyorum.Sevmelerini istiyorum.

bu iki dersi az konu çok soru yontemi ile islemeye calisiyoruz. sorudan kastim ozellikle matematikte 5dk konu 30 dakika soru cozuyoruz kisa vadede etkisi pek olmasa da uzun vadede verim alindigi soylenebilir.

not: tum bu oneriler sinav odakli olundugu surece basari getirir. Eger bir gun Egitim sistemimiz kritik odakli olursa yukardaki oneri ise yaramayacaktir

Benim nacizane fikrim özellikle 2. sınıftan itibaren gereksiz konular yumağıyla karşılaşıyor çocuklar örneğin toplama ve çıkarmada verilmeyeni bulma. 5 saat verdiği kazanımı ben bir ayda anlattım evet şuan yapabiliyorlar ama ezbere (!)  işlem becerisi gelişti çocuklarda ne kadar güzel değil mi :/ eleştirel düşünme, problem çözme, akıl yürütme hak getire
eee çocuklar yapamayınca bende de anlatma hevesi kalmıyor üçüncüye.

Şunları deniyorum ben hepimizin uyguladığı şeyler aslında
Üst üste zor konuları anlatmıyorum kazanım sırasını değiştiriyorum, matematiğinde temeli anlama dayalı bol bol okuma anlatma anlama çalışmaları yapıyorum, problemleri yazarken uzun dolaylı cümleler kurmuyorum.

İnanıyorum yarıştıran sistemin içinde kaybolmadan başarılı olacak çocuklarım.

Matematik fobisi düşüncesine katılıyorum ancak bu fobinin oluşması için yeterince neden var ortada. Sistem öğrenciyi 1.sınıfta çarpmayla, 2.sınıfta bölmeyle -ki içimizdeki bazı kahramanlar daha da acele edip bölmeye birinci sınıfta başlıyor ki onun sınıfı parmakla gösterilsin!!!- tanışıyor. Minik beyinlere olması gerekenin fazlası verilmeye çalışılıyor ve sonuç ortada. Öğrenci daha 1.sınıfta başarısızlığı tadıyor zaten. Kazanımlar ve dört işlem becerisi 12 yıla yayılmalı.

Ben matematikte konularin sinif düzeylerine dogru dagitilmadigini ve de siralamasinin da cocuklar icin uygun olmadığını düşünüyorum. Insiyatif kullanarak konularin yerlerrini değiştirdigim oluyor acikcasi.
Ornegin cocuk daha pay nedir payda nedir anlayamadan sıralama yaptiriyoruz. Payda ne demek anlasa konuyu anlatmaya da gerek yok hani. Simdi ezbere yapıyorlar tamamen Paydasi esit olan kesirlerde siralamanin hemen ardindan payi esitlerde siralama gelince herşey corba oluyor.
Bu ornekler çoğaltılabilir.
Bunun kötü yani cocuk matematige karsi basarisiz saniyor kendini. Yapamiyorum zaten deyip uzaklasiyor.
Elimden geldigince eglenceli hale getirmeye calisiyorum ama ne derece basarili oluyorum bilemiyorum. 
Zamani gelmeden konu anlatmam hic. Benimde sorunum su, benim baslamaya korktugum bolme konusuna velim çoktan gecmisti.    E sonuç kafasi karmakarisik bir ogrenci 

Kitap okumayı sevmiyorlar. Kitap okumayı sevseler muhakeme becerileri artacak. Sorgulamayı, farklı bakış açılarından bakmayı öğrenecekler.

Kitap okuma konusunda ebeveynler cok önemli. Benim elimde hep kitap vardir. Bilirler okuduğumu. Incelemelerine musaade ederim. Kac sayfa olduğuna bakarlar vs.
Gecen sene annelere de kitap yolladim. Ilk başlarda guzel gitti. Sonralari annelerini sikayete basladilar. Daha kotu oldu Annem okumuyor vb sikayetler. Evde anne dizi izlediğinde cocugun baska odasi yoksa olmuyor iste. Okuma saati olmali her evde.

Türkçe dersi için yeni nesil dokunmatik nesil.Okumuyorlar okuduklarını zannediyorlar.Onların suçu da değil.Bu bir aile meselesi.Bizim aileye benim küçüklüğümden beri kitap gazete dergi hep girmiştir.Oturma odamızda gazeteliğimiz duvarda mutlaka bir kitaplığımız vardı.
Matematik konusuna gelince bu milli mücadele şeklinde ele alınmalı.Çünkü matematik bilmediğimiz için teknoloji üretemiyoruz.Şu anda yapılan herşeyi biz yaptık sanıyorsunuz.Sadece dışardan al vidala.İçerik herşey yabancı.Yerli olan birşey yok.Ben meb ankette ilkokuldan itibaren özel bir matematik ve kod yazma dersinin olması gerektiğini yazdım.

Benim tekniğim konuyu 5 ya da 10 dakikada veririm geri kalan sürede(kazanımın kazanılması gereken süre ) sürekli problem çözerim.Örneğin bölme konusunu anlatır anlatmaz problemlere başlarım.Böylece problemdeki durumları göre göre bölmenin mantığını kavrarlar.Ya da uzunluk ölçülerini anlatırken temel prensibi veririm.(1 metre=100 cm) Sonra bununla ilgili problemlere geçerim. Çevirmelerle filan çok uğraşmam.Mantığını problem çözerken daha iyi kavradıklarına inanıyorum.Çünkü biz millet olarak problem çözemiyoruz.Ben çocuklara hep şunu söylerim.
"Toplama,çıkarma bilmek marifet değil.Asıl marifet bunu problemlerde kullanabilmek."
Bir de şuna inanıyorum.Öğretmen matematiği seviyorsa öğrenciler de seviyor.Biz matematik derslerini severek işliyoruz.

Matematikten fazlasıyla korkuyoruz. Bu da matematik dersine odaklanmamızı engelliyor. Eğitim öğretim hayatımız boyunca gereksiz bir şekilde çok fazla matematik konusu yüklemesi de başarının önünde büyük bir engel teşkil ediyor.  Hayaller matematiği sevdirerek öğretmek ama gerçekler matematikten korkan ve nefret eden bir nesil...

Türkçe'de başarızlığın temel nedeni kitap okuma alışkanlığı olmayan bir neslin yetişiyor olması. Bu nedenle de ne okusa okuduğunu anlamayan bir nesil var. Sınavların yoğunluğu nedeniyle test tekniğiyle düşünen daha doğrusu düşünemeyen yorum gücü kısıtlı her soruya kısa cevap veren öğrenciler yetişiyor maalesef. SMS kültürü de Türkçe'nin en büyük katillerden bir tanesidir.

Çok yeri olmayabilir ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; öğretmenler olarak Türkçe'yi biz ne kadar doğru kullanıyoruz? En azından bir eğitim sitesinde tüm forumların kitap gibi düzenli olmasını arzuluyor gözüm ancak çeşitli sebeplere dayandırılarak bunun mümkün olmadığı belirtiliyor.

Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir makalede; 'chat dilinin konuşma diline dönüşeceğini hiç birimiz kestirememiştik' diye bir cümle vardı. Gerçekten de bazen duyuyorum gençler arasında s.a şeklinde sözel selamlaşma şeklini.

Bizim çeşitli sebeplerle güzel yazıyı terk etmemizin de korkarım bu tür sonuçları olacak.

İlkokulda matematik müfredatı çok ağır (özellikle 4.sınıf ). Konular yetişmiyor hiç bir zaman. Basite indirgenmeli konular. Geometride açılar, üçgenler gibi konular iyice sadeleştirilmeli.

Okumayı sevdirmek gerek.Peki bunu nasıl başaracağız?
Çocuklar okuma saatlerinde okudukları kitaba dalabiliyorlar mı?
Ya da kitaptaki karakterlerin yerine kendilerini koyarak okuyabiliyorlar mı?
Aldığım setlerdeki kitapların eğer sınavları yoksa ben kendim oturup 4 bölümden oluşan bir sınav hazırlıyorum.(çoktan seçmeli-boşluk doldurmalı-doğru-yanlış ve klasik sorular)
Bu sınavları yapabiliyorlar mı?Okuduklarını anlayabiliyorlar mı?
Sınıfta bu konuda başarı elde edebilmek için 2.sınıftan beri her hafta aynı kitaptan çocukları haftada iki kitaptan sınav yapıyorum.Okuduklarını anlama becerisi kazanabilsinler diye.Matematiğe de faydası oluyor.

Matematikten fazlasıyla korkuyoruz. Bu da matematik dersine odaklanmamızı engelliyor. Eğitim öğretim hayatımız boyunca gereksiz bir şekilde çok fazla matematik konusu yüklemesi de başarının önünde büyük bir engel teşkil ediyor.  Hayaller matematiği sevdirerek öğretmek ama gerçekler matematikten korkan ve nefret eden bir nesil...

Türkçe'de başarızlığın temel nedeni kitap okuma alışkanlığı olmayan bir neslin yetişiyor olması. Bu nedenle de ne okusa okuduğunu anlamayan bir nesil var. Sınavların yoğunluğu nedeniyle test tekniğiyle düşünen daha doğrusu düşünemeyen yorum gücü kısıtlı her soruya kısa cevap veren öğrenciler yetişiyor maalesef. SMS kültürü de Türkçe'nin en büyük katillerden bir tanesidir.

Kaleminize sağlık.Teşhis doğru.