...
Türkçe'de başarızlığın temel nedeni kitap okuma alışkanlığı olmayan bir neslin yetişiyor olması.
Bu nedenle de ne okusa okuduğunu anlamayan bir nesil var.
Sınavların yoğunluğu nedeniyle test tekniğiyle düşünen daha doğrusu düşünemeyen yorum gücü kısıtlı her soruya kısa cevap veren öğrenciler yetişiyor maalesef.
SMS kültürü de Türkçe'nin en büyük katillerden bir tanesidir.
Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
Özelde öğrencilerin, genelde hemen herkesin her soruya kısa cevaplar vermesi problemine çözüm önerime geçmeden 2 örnek vermek istiyorum.
1) Asansörün gelmesini beklerken, tanımadığım bir bayan, yanında 2-3 yaşlarında bir çocukla geldi.
Asansörün gelmesini beklerken küçük çocuğa bakarak "Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?" sorusunu yönelttim.
Çocuk annesinin arkasına doğru hafif bir hareket yaparken, cevap annesinden geldi:
- Henüz 3 yaşında, önümüzdeki sene ana okuluna göndermeyi düşünüyoruz.
Tercih etmeme rağmen, asansör gelene kadar bayan ile sohbet ettim.
Bayan 2. katta inmeden önce son sözlerimiz şunlardı :
- Bu yaştaki çocuklar pek konuşmaz,
çocuğu konuşmaya alıştırmak için kaçıncı sınıfa gittiğini sormuştum.- Haklısınız, yabancılarla konuşmaya çekiniyor.
2) Yemekte misafirlerimiz var. Misafirlerimizden biri ergenlik çağında bir erkek çocuğu. Yemek servisi yapan kız kardeşim çocuğa bakarak :
- Çorba mı istersin yoksa yaprak sarma mı yersin?
Çocuğun annesi anında olaya dahil olur :
- Çorba koy, ağzına sebze girmez. Ne yaparsam yapayım sebze yediremiyorum.
Yaşınız kaç olursa olsun ebeveynlerinizin yanında size sorulan sorulara cevap vermeniz yasaktır. Öğretim kurumlarında öğretimin ilk günü genel olarak tanışma merasimi günüdür.
Dershanede görev yaptığım dönemde tanışma olayında şöyle bir yöntem uyguluyordum.
Tahtaya aşağıdakilere benzer 10-15 soru yazıyordum.
- Adınız soyadınız
- Memleketiniz
- Öğrenim durumunuz
- Kaç kardeşsiniz?
- Hangi takımı tutuyorsunuz?
- Herhangi bir sporla uğraşıyor musunuz?
- Hangi tür müzikten hoşlanırsınız?
- Beğendiğiniz sanatçılar hangileridir?
- Şarkı söyler misiniz? Müzik aleti çalar mısınız?
- Hobiniz var mı?
- Evcil hayvanınız var mı?
- Çok yakın bir arkadaşınız (kankanız) var mı? Varsa özellikleri nelerdir?
- Issız bir adaya düşseydiniz yanınıza almak isteyeceğiniz 3 şey ne olurdu?
vs.
Öğrencilere sırayla, sanık sandalyesine (öğretmen masasının arkasındaki sandalye) oturarak, bu sorulardan İSTEDİKLERİNE cevap vererek kendilerini tanıtmalarını söylerdim.
(Sanık sandalyesine oturtmamın sebebi diğer öğrencilerle yüz yüze olmaları ve konuşurken ayakta durma sıkıntısı yaşamamalarıydı.)
Ben sınıfın uzak bir köşesinde dururdum.
En geç 2. cevapta oturan öğrencilerden laf atma türünden sohbet başlardı.
- Vay hemşo! Sivas'ın / Kayseri'nin / Yozgat'ın neresindensin?
- Demek sen de benim gibi üniversitenin arka kapısından çıkanlardansın
- 5 mi? Daha neler? O kadar kişi eve nasıl sığar?
- Helal sana! Yaşasın cim bom bom.
vs.
Sanık sandalyesindeki öğrenci, herhangi bir soruda laf atma / cevap verme sona erince kolayca tahtaya bakıp bir sonraki soruya geçerek sohbeti devam ettirebilirdi.Sadece istediklerine cevap verebilecekleri konusunda yaptığım bilgilendirmeye rağmen tüm öğrenciler her bir soru için az çok bir şeyler söylerdi.
Bazı gruplarda tanışma faslı bütün gün devam ettiği halde sona ermezdi.
Kısa cevaplar verilen sohbetlerin önünde geçmek için benzeri uygulamalar yapılabilir.
Dikkat edilmesi gereken hususlar:
- Sohbet edecek kişilerin yüz yüze bakabilecek bir ortam olması
- Sohbetin başlangıç noktasını ve sürdürülebilmesi için gerekli hatırlatıcı bilgilerin herkesin görebileceği bir noktada (sınıfta en uygun yer tahtada) olması.
- Gerektiğinde sohbetin konu dışına çıkılmasını engelleyecek veya konunun can alıcı noktasına dokunulduğunda daha fazla tartışılması için yönlendirme yapacak kişi (öğretmen)
Örneğimizdeki uygulama bir kitap konusu / güncel bir olay / sohbete dahil olacak kişileri ilgilendiren bir durum üzerine yapılabilir.