Arkadaşlar, eğitim yönetimi, denetimi,planlaması ve ekonomisi bölümünde yüksek lisans yapıyorum. Tez konum "öğretmenlerin yıldırma yaşantısı ". Konu ile ilgili bir ölçek hazırlamaya çalışıyorum tezde kullanılacak. Bunun için sizlerin yardımınıza ihtiyacım var. Ölçek için 60 civarı madde hazırladım. Ancak işi yapan ve sorunun içinde olan siz öğretmenlerim, okullarında yaşadıkları yıldırma yaşantılarını da benimle paylaşırlarsa daha sağlıklı bir çalışma olacağını düşünüyorum.
Bunun için siz değerli öğretmen arkadaşlarımdan okullarında, özellikle müdür ve müdür yardımcıları ya da meslektaşları tarafından uygulanan, meslekten ya da kurumdan ayrılmalarına yönelik hareketleri içeren ve sıklıkla tekrarlanan "yıldırma" kavramına uyan davranışlar varsa paylaşmanızı rica ediyorum. Örneğin " üstlerim tarafından kendimi gösterebileceğim okul etkinliklerinde görev almam engellendi" gibi...ya da " okulda kimse benimle mecbur kalmadıkça konuşmuyor" gibi...
Paylaşacağınız tek bir cümle dahi tezin amacına ulaşması için çok önemli...
İlginize çok teşekkür ederim.
Çalışan öğretmenlerin,başarılı olanların,hernedense yaptığı herşey göze batıyor.Derse girmeyip ortalıkta dolaşan sevgili meslektaşlarımız ne yapsa hakkıdır gibi algılanıyor.Sen zil çalar çalmaz fırlamazsan,idareci gözlediğinden dolayı,hemen tepende bitiveriyor.''Zil çalalı yıl oldu,bina yıkılıyor,hadi dersinize!!!!!!!'' Öğrenciyi konuşuyorsan,veliyle konuşuyorsan,velinin yanında bile çekinmeden sizi rencide edebiliyor.Bu hareketleri yaparkende maalesef,beraber çalıştığınız meslektaşınızdan güç alıyor.Beraber kumpas bile kuruyorlar.Tabi,bozulan sinirlerinizle,ne öğrenci,ne veli gözünüze görünmüyor ve tayin istiyorsunuz...
Bunu niçin yapıyorlar?Tüm bunları geride bırakırsak,benim ençok merak ettiğim konu bu...Onlar gibi düşünmeye ve çözmeye çok çalıştım ama olmuyor,bir türlü anlamlandıramıyorum.Kendimi yokluyorum,bakıyorumki sadece sınıfım için değil,okulum için de bir çok şey yapmışım(ÖR:Hayırsever bulup koskoca ve muhteşem bir kütüphane kazandırmak gibi ufak şeyler!)
Sonunda kararımı verdim.Bu insanların içlerindeki kötülüğün dışa yansıması.Artık kendi üzerime alınmıyorum ve dert etmiyorum,bu onların kendileriyle ilgili sorunları..
Kızıldereli kabilesinde bir dede torununa hayat dersi veriyormuş.''Bak yavrum insanın içinde iki tane kurt sürekli savaşır.Biri öfkeyi,kini,nefreti,kıskançlığı,anlayışsızlığı,sevgisizliği,kızgınlığı temsil eder,diğeri ise hoşgörüyü,sevgiyi,anlayışı,paylaşmayı temsil eder.''
Çocuk sormuş''Peki hangisi kazanır dede''
Çok kısa ve anlamlı cevap''BESLEDİĞİN yavrum''
Başka söze ne hacet....