Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
1)Eğitim camiası içinde yer alan öğretmenlerimiz zaten bir amaç etrafında bir araya gelmiş insanlardır.
Bu amaca ortak oldukları gün öğretmen andı ile başlar.
Okulda yapılan kurul toplantılarının altına attıkları imzalarla devam eder, yetiştirdikleri bireylerle şekillenir ve hiç bitmeden meslek hayatları boyunca devam eder.
Yani sizin benim bulduğum bir amacım var haydi bunun etrafında toplanın demenize gerek yok.
Yıl için yapılan özel ya da kurumsal çalıştaylarda, sempozyumlarda, panellerde, proje geliştirme çalışmalarında öğretmenlerimiz amaçlar etrafında bir araya gelip efor sarf ediyorlar zaten.
Öğretmen andını okudum. Çok geniş kapsamlı bir tanımlama mevcut.
Benzer bir uygulama milletvekilleri içinde yapılmaktadır.
Tüm milletvekillerinin aynı amaca, aynı yöntemlerle hizmet ettiği söylenebilir mi?
Diğer bir deyişle milletvekillerinin ettikleri yeminden anladıkları şey aynı mıdır?
Söylenen sözlere (yeminlere) değil yapılanlara bakmayı tercih ediyorum.Önceki mesajımda belirttiğim gibi
ifadelendirdiğim hedef şahsıma ait değildir, öğretmen andının içerisinde yer alan bir hedeftir.
Öğretmen sıfatıyla eğitim ve öğretim ile ilgili çalışmalar yapıldığının da bilincindeyim.
Sorguladığım "Egitimhane üyesi" sıfatı ile neler yapıldığıdır?Diğer bir deyişle "Egitimhane üyesi" sıfatı ile eğitim adına neler yapılmaktadır?
Bu konuda örnekler vermeniz beni memnun edecektir.
2)Evrensel bir kavram olarak tüm birey yetiştirme/geliştirme işlerine eğitim diyoruz. Eğitimi sadece sözlük anlamıyla değil tüm dünyada kabul gören bu anlamıyla ele almak gerekir. Eğitim-öğretim kavramları birbirine geçmiş, birbiriyle örtüşmüş bir hal almıştır.
"Eğitim-öğretim kavramları birbirine geçmiş, birbiriyle örtüşmüş bir hal almıştır." ifadesinin evrensel kabul gördüğüne inanmıyorum.
Bu durum ülkemizde uzun yıllardır eğitim ve öğretimin birlikte yürütülmeye çalışılmasından kaynaklanan bir ALGIDIR.
Son 10 yılda aktif olarak kullanılmaya başlanan "Duygusal Zeka" kavramını irdeleyen kitaplarda yer alan bilgiler eğitimin, öğretimden farklı olduğunu,
eğitimin biyolojik temelleri olduğunu göstermektedir.
3) Evet okullarımızda iyi eğitim veremiyoruz. Çünkü eğitimli birey öğrendiklerini sosyal hayatında uygulayabilen bireydir. Her çocuk yerlere çöp atılmaması gerektiğini, arkadaşlarıyla kavga etmemesi gerektiğini, büyüklerine saygı göstermesi gerektiğini vs. çok iyi biliyorlar. Bu konularla ilgili sorulan sorulara da hep doğru cevap veriyorlar. Ancak okul bahçesinde bunu davranışa dönüştürdüklerini göremiyoruz. Bu çocukları her gün 10 saat bu konularla ilgili bilgisayar uygulamalarına, animasyonlara, filmlere de tabi tutsanız sonuç değişmeyecek. Doğru bir öğrenme gerçekleşmeden eğitim olmuyor.
Şu hususu net şekilde ifade etmek istiyorum:
- Bilgisayarları kullanarak "EĞİTİM" veremezsiniz. Bilgisayarlar sadece "ÖĞRETİMDE" kullanılabilir.
"Bu çocukları her gün 10 saat bu konularla ilgili bilgisayar uygulamalarına, animasyonlara, filmlere de tabi tutsanız sonuç değişmeyecek."
ifadesi bu nedenle yanlıştır.
Çocuklara doğru davranışı kazandırmada en önemli etken öğretmen ve ebeveynlerdir. 4) PİSA sınavların amacı tam da hayat başarısına yöneliktir. PİSA da bilgi değil bilgiyi günlük hayatta kullanabilme becerisi ölçülür. PİSA örnek sorularına incelemek için zaman ayırırsanız göreceksiniz.
Anlayabildiğim kadarıyla "Hayat başarısı" kavramını "bilgiyi günlük hayatta kullanabilme becerisi" olarak tanımlıyorsunuz.
Öğrendiğim kadarıyla
genel kabul gören "Hayat başarısı" tanımlaması şu şekilde :
- Kendisi ve yaşadığı toplum ile barışık olmak
- İletişimi ve ilişkileri güçlü olmak
- Somut hedeflerin yanısıra soyut hedefleri de olmak
- Gelecekten umutlu olmak
- Özgüveni olmak
vs.
PİSA sınavları bunları ölçebiliyor mu? Ya da Finlandiyalılar bu özelliklere sahip bireyler olarak mı yetişiyorlar?
5) FATİH projesi beni de heyecanlandıran bir proje. Fakat uygulama safhasında gördüğüm ayrıntılar maalesef bu projenin 5-6 yıl sonra okulları bir akıllı tahta çöplüğüne çevireceğini gösteriyor. Akıllı tahta ve tabletler, yenilenmeyecek, garantisi bittiğinde arıza giderleri okullar ve veliler tarafında karşılanacak. Proje ile ilgili eğitim alan bir arkadaşımın dediğine göre en sık rastlanan arızasının maliyeti 800 TL civarında. Evet FATİH projesi okulların teknolojik altyapısını iyileştirecek ancak gelir kaynağı olmayan okulların üzerinde bir kambur olarak kalacak(Eğer bununla ilgili bir düzenleme yapılmazsa tabi)(Umarım yapılır).
Eminim ki bu yazdıklarımı 3-5 kişi dışında kimse okumayacak. Okuyanların da bazıları burun kıvıracak, bazıları zaten bildiğim şeyler diyecek. Tıpkı sizin yazdıklarınıza verilen tepkiler gibi. Su üstüne yazı yazmak gibi.
Hemen herkesin tahmin ettiği / gözlemlediği problemleri, projeyi tasarlayanların göremediğini düşünmek hata olur.
Bu problem için çözümler üretilmemiş olduğunu düşünmekte benzer hatayı tekrarlamaktır.
Egitimhane üyelerinin ÖN YARGILI olarak hareket ettikleri bir başka konuda yazdıklarının çok az kişi tarafından okunduğunu / değerlendirildiğini düşünmeleridir.
Google dahil, (egitimhane üyeleri haricinde) bir çok birimin forumda yazılanlarla yakınen ilgilendiklerini biliyorum.
Yazılanları su üzerine yazılanlar gibi görmek kendimizi ve Egitimhane'yi küçümsemektir.
Ayrıca yazılanlara gösterilen TEPKİLER kadar, TEPKİ GÖSTERİLMEMESİNİ DE dikkate almanız gerekir.
Kurumlar TEPKİ GÖSTERİLMEYEN / AZ TEPKİ GÖSTERİLEN fikirleri daha çok önemserler.Eğer Türk Milli Eğitim sisteminde çığır açmak gibi bir niyetiniz varsa bunu egitimhane üzerinden yapacağınız klavye hareketleriyle gerçekleştiremezsiniz.
Niyetim Türk Milli Eğitim sisteminde açılmış bir çığıra
bir nebze olsun katkı sağlamaktır.Emekli oldum diye, kimse benden yan gelip yatmamı beklemesin
Son Söz: Aynı yöntemleri deneyip farklı sonuçlar bekleyen adamdan daha çaresiz kimse yoktur.
Albert Einstein'in
-
Aynı deneyi, aynı ortamlarda defalarca yapıp farklı sonuçlar elde etmeyi hayal etmek aptallıktır.
sözünü okumuş olmalısınız.
Sürekli "FARKLI BAKIŞ AÇISI" vurgulaması yapan bir kişiye bu hatırlatmayı yapmak biraz haksızlık olmuyor mu?