Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 10 Oca 2014 13:12:22


       h.n.a.


DAVETİYE
 
 Ey benito musolini! Ey gayet yüce,
İtalyanlar başvekili muhterem Duce!
 Duydum ki, yelkenleri edip de fora
 Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
 Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür;
 Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür.
 Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
 Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
 Hem karadan, hem denizden ordular indir!
 Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
 Kalem, fırça, mermer nedir? birer oyuncak!
Şaheserler süngülerle yazılır ancak!
 Çağrı Beğ’le Tuğrul Beğ’in kurduğu devlet
İtalyalı melezlerden üstündür elbet;
 Bizim eski uşakları alda yanına
 Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
 Çelik zırhlı kartalları göklere saldır…
Fakat zafer sizin için söz ve masaldır…
Dirilerek başınıza geçse de Sezar
 Yine olur Anadolu size bir mezar.
 Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
 Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
 Tanıyoruz Atilla’dan beri cermeni,
 Farklı mıdır prusyalı yahut ermeni?
 Senin dostun cermanyaya biz Nemşe deriz,
 Bir gün yine bec önünde düğün ederiz.
 Söyle, kara gömlekliler etmesin keder;
 Ölüm-dirim savaş bir gün mukadder!
 Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
 Fakat yine biz Osmanlı, sen venediksin!
 Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
 Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
 Bu hayaller zamanları hızla aşmalı,
Gök Türklerle Romalılar karşılaşmalı!
Görmüyorsan gönlümüzün içini, körsün!
 Kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!
 Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
 17′ye karşı 44 milyon az gelir.
 Arnavudu yendim diye kendini avut,
 Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
 Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
 Dalmalıdır gövdelere çelik süngüler!
 Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
En yiğitler serilmeli en önce yere!
 Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
 Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
 Büyük devlet kurmak için büyük kan ister.
 Damarında var mı senin böyle bol kanın?
 Türk’ün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
 Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
 Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
 Karşısında olmasaydı şanlı “Türk Budun”
Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,
İnsan oğlu ümitlerle dolup taşmalı,
Aryalarla Turanlılar karşılaşmalı.
Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
 Hız verecek biricik şey ona savaştır!
 Keskin olur likörlerden ayranla kımız,
 Karnerayı yere serer Tekirdağlımız.
 Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
 Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru…
Biz güleriz façyoların felsefesine,
 Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?
 Bizim yanık Fuzuli’miz engin bir deniz!
 Karşısında bir göl kalır sizin danteniz!
 Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşık!
“General”ler “Paşa” larla atamaz aşık!..
 Ey İtalyan başvekili! Ey musolini!
İki ırkın kabarmalı asırlık kini…
Hesabını göreceğiz elbette yarın
 Yedi yüzlü, yedi dilli İtalyanların!
 Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
 Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih
 Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa…
Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
 Haydi, hamle kafirindir… İlkönce sen gel
 Ecel ile zaman bize olmadan engel!
 Burada tanklar yürümezse etme çok tasa;
 Süngülerle çarpışmadır savaşta yasa.
 Olma böyle sinsi çakal, yahut engerek!
 Bozkurt gibi, kartal gibi döğüşmek gerek!
 Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
 Atilla’nın ateşi var içimizde!
 Kanije’nin gazileri daha dipdiri!
 Sınırdadır Plevne’nin kırk bir askeri!
 Edirne’de Şükrü Paşa bekliyor nöbet!
 Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
Şehitlerden elli milyon bekçisi olan
 Aşılmaz bir kayadır bu ebedi vatan!

Çevrimdışı ilay**

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 237
  • 1.008
  • 237
  • 1.008
# 10 Oca 2014 13:58:58
penguen

penguen
bana sırtını dönme
biliyorum, sana benziyorum
ve içinde saklı tuttuğun yele.

penguen
benim de içimde saklı tuttuğum
buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.

kim bağışlayacak beni, penguen
çizdim senin beyaz ve narin yerini.

bir yanım bembeyaz ışık
kör ediyor, bir yanım zehir gece
parktaki salıncağa binmeyi
beceremedim bugün ben de.

penguen bana sırtını dönme.
unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
dünya yordu bizi. benim de söyleyemediklerim
var. hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.

penguen,
kim bağışlayacak beni
çizdim senin beyaz ve narin yerini
elimde unuttuğun ince metalle.
                                                          Birhan Keskin

Çevrimdışı tubilig01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.021
  • 4.423
  • 2.021
  • 4.423
# 10 Oca 2014 14:45:18
Susuştu Yüzün

bir ufukta bitiyor yüzün
ve başka bir gökyüzü başlıyor
komşu ellerle sarmalanıyorsun
yanıyorsun...

ne kadar övülsen az
avazım çıktığı kadar susuyorum
ismindeki sesli harfleri

mayınlı bir gülümsemeyle
senin karasularında olmak
üstünde ilkbahar bir entari;
sanki
yeniden
eski bir öyküye başlamak...

yüzündeki o billur akşam kahvaltısı
sürgülerken özümü,
ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?...

                           Yılmaz Erdoğan
 
 

Çevrimdışı mavera44

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.801
  • 15.293
  • 4.801
  • 15.293
# 10 Oca 2014 15:29:39
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]


ne kadar övülsen az
avazım çıktığı kadar susuyorum
ismindeki sesli harfleri

                           Yılmaz Erdoğan

kelimlere verilen anlamlar
siiri hep zirvede kilar.
tipki bu sozler gibi
...
paylasim icin tsk ogretmenim

Çevrimdışı rumeysa BORAN

  • Üye
  • *
  • 7
  • 5
  • 7
  • 5
# 10 Oca 2014 15:33:47
gelip de görsem yüzünü
dünyalar benim olurdu eminim
kalbim sevgiyle dolardı sevgilim

Çevrimdışı tubilig01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.021
  • 4.423
  • 2.021
  • 4.423
# 10 Oca 2014 19:47:35
       ÇELİŞKİ

        Hem istiyorum ki
        Bir elimle öbürünü tutunca
        Senin nabzını duyayım
        Ve sen tutunca kendi göğsünü
        Duyasın benim yüreğimi
        Usundan geçeni konuşmalıyım
        İçimden geçeni yapmalısın
        Öylesine yakın
        Aynı uzamı bölüşelim
        Hem istiyorum ki
        Değil yan yana
        Sonsuza dek böyle can cana

        Hem de istiyorum ki
        Bana hiç gelmeyesin
        Bu güçsüzlüğümü
        Bu yarım kalmışlığımı hiç görmeyesin
        Yine de seni
        Taa uzaklardayken duyumsayayım içimde

                                            Aziz Nesin

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2014 18:46:07
Şimdi Yoksun…   

Kelimeler yanlışlıkla değil, yalnızlıkla çıkmıştı dilimden…
Kalmayı geçtim de, sen gitmeyi bile beceremedin…
Her veda son bir bakış ister ya… sen o bakışı da unuttun…
Kaybettiklerim kaldı dilimde…
 ”gel” demeyi o kadar çok isterdim de…
Sen şimdi gidişinin hesabını yaparsın…
Bilirsin belki, tutarsız sevdim biraz…
Nöbet tutardım uykuma, düşlerim bozulmasın diye…
Bi an açılsa gözlerim gidişinin solgunluğu kaplayacaktı şafağımı…
En çokta gün doğumunu izlemeyi severdim, o tarafa gitmeseydin…
Acımı veriyor bilmiyorum ama sevmiyorum artık izlemeyi…
Şimdi daha bi keskin kokuyor sensizlik…
Nedense ihtiyacım olmadığı halde daha hızlı soluyorum bu aralar..
 Ve sen hala gülüyorsun…
Ne demeliyim bilmiyorum bayan…
Bensizde mutlu oluyorsun ya…
Sen yoksun…
Daha bi dikkat çekiyorum…
Daha çok can çekişiyorum…
Sana ait olmayan gözler çevriliyor çehreme…
Yalan söylemediğimden belki, kimseye gitti diyemiyorum…
Kim bilir daha seni nerelerde yaşatıyorum…
Arada gülüyor gibi yapıyorum, inanlar bile oluyor…
Sövülecek yanını, ben hala seviyorum be kadın…
Sonra susuyorum, susturuluyorum…
Med-cezir hesabına düştük biraz…
Ben hep gelirdimde, sen yine giderdin..
İtiraz etmezdim…
Öyle olsun bayan…
Çok mu saftım yoksa çok mu kaptırdım…
Sahi ya uzun uzun gözlerine dalardım…
Ne bileyim işte bi vardın,
Şimdi yoksun…

Kahraman TAZEOĞLU     

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2014 18:48:07

Sana Geldim   

Geldim işte
 Bitmeyecek umutların, hayal kırıklarıyla geldim
 Üşüyen yüreğim,
 Görmeyen bedenim,
 Hüzünbaz sevmelerin
… Çiğnenmiş artıklarıyla geldim…

Katran gecelerin heyulasında
 Ayyuka çıkan feryadımın suskunluğuyla
 Ömrümün en körpe soluğunda
 Kesilmiş bir hesabın
 Ağır vebaliyle geldim…

Kırılan dizelerim,
 Koparılan sözcüklerim
 Ve hislerimi asamadığım boşlukta
İçime kazıdığım
 Yetim şiirlerimle geldim…

Dilsiz kelamın dikişlerini söke söke
 Sağır susuşlarımı yırttığım çığlığımla
 Kör gecelere salıverdiğim umudun çaresizliğinde
 Gözü dönmüş hüzne başkaldırıp
 Mâhkun kederin katmerli galibiyetiyle geldim…

Hilelerin satıldığı pazarlarda
 Ucuza giden ümitlerim,
 Yağlı ipin çaresizliğiyle
 Asılan düşlerimin kıyısında
 Yargısız infazlarımla geldim…

Kanayan gözlerin,
 Çiseleyen bakışlarıyla
 Parçalanan göğsümün,
 Dikiş tutmaz çeperinde
 Bütün hücrelerimi yırtarak
 Yaşama isteğimin iflasıyla geldim…

Penceresiz bir gezegenin,
 Bilinmez labirentinde
 Çözümsüz sırlarımı omuzlayarak
 Ezik bir yorgunluğun sancısıyla
 Soğuk terlerimi dökmeden geldim…

Devrilen yıllarımın sonbaharında
 Solgun bir Eylül akşamı,
Kurumuş hasretimin savruluşuyla
 Buz tutan bakışlarımı,
Gözlerinle eriterek geldim…

Uyan! Ey yürek!
 Geldim işte…
Beynimden sıçrayan tanelerini avuçlayarak
 Yine asi adımlarımla
 Bıkmadan, usanmadan
 Ve de utanmadan…
Yana yakıla
 Belaya çarpa çarpa
 Utanç duvarımı yıkıp
 Cürm yığılı enkazı dağıta dağıta
 Tek bir soluğuna dokunabilme şecaatine namzet,
 Gelemediğim kendimle
 Sen olacak b/ana …
Üflediğim tüm ışıklarda,
 Yakacağım bir tek Sana geldim…

Sezgin KARADAĞ   

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2014 18:52:28

Elif Gibi Sevmek   

Bir martının boğazda süzülmesini hayal edersin,
 öyle kusursuz, içten ve kendiliğinden..
 Oysa ki tefekkür yalnızlığındaki dualarının
 tek hecesi eksiktir hep..
 Bir nefes eksiksindir hep,
 bir nefes, bir bakış bazen bir sarılış,,
hepsinden eksiksindir, bir elif miktarınca..

Özetiyse bazı şarkılar eksikliğinin,
 istemsiz şiirler geliyorsa gözlerinin önüne,
 her baktığın yer içten içe buğuluysa eğer,
 gönlüne elif perdesi çekilmiştir bir kere,
 gözlerindeki buğuya sarılır yatarsın geceleri,
 sabahları da boğazında bir düğüm, rüyalarından kalma..
 hepsi sana özlemdir, bir elif miktarınca..

Hikmet Anıl ÖZTEKİN

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2014 18:58:17
İçimdeki Şu Zalim Şüpheyi Kaldır 


İçimden şu zalim şüpheyi kaldır
 Ya sen gel ya beni oraya aldır
 Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
 ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
 kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
 kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
 onların yardımıyla dünyamıza acıdım.

Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran.
 Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya
 Benimse dar
 çünkü dargın havsalamın
 gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
 Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
 sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
 sakın Styks sularının heyulası sanmayın
 er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
 biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
 öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
 ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
 ne ellerin hırsla yaban tutuşu
 ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
 dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya.
İnsanlar
 hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
 o ferah ve delişmen birçok alınlarda
 betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
 çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
şakaklarıma dayanınca güneş
can çekişen bir sansar edasıyla
 uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum
 kadınların sahiden doğurduğuna
 toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
 nicedir kavrayamam haller içinde halim
 demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
 bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
 su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
 duydum yağmurların gövdemden ağdığını.

Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
 aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
 sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
 beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
 öyle mahzun
 ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.

İsmet ÖZEL

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2014 19:07:52
Senle Açamam   

 Bir fidan olsam toprakta suyum sen olsan
 Kurur kalırım gülüm senle açamam
 Varsa söylenecek bir söz sevgi adına
 Bırak ben söylerim gülüm sen sadece sus
 Görmedin mi vefasızlar vefa görmezler
 Bilir misin son sözü Aşk adamı söyler
 Son demlere bakıp yüreğini soğutma
 Bu yürek kırk vefasızı bir anda siler
 Tel tel olsa yüreğim her tel sen olsan
 Koparırım yureğimi yine aramam seni
 Varsa söylenecek bir söz sevgi adına
Bırak ben söylerim gülüm sen sadece git

İşte böyle gideceksin
 Salına salına ardına baka baka
 Kimi bekliyorsun da bakarsın ardına
 Demezler mi adama
 Sen bir gurursuzu sevmedin ki güzelim
 Ki gelsin ardından
 O asilce sevdi ve asilce gitti
 Yaptığını çekeceğinden kuşkun mu vardı da
Şimdi elem içinde ağlarsın
 Görünen köy misali var mıydı gerek kılavuza
Şimdi yerli yersiz ağlama vaktidir
 Çevrene ne yapacağım diye sorma vaktidir
 Alacağın cevabı ben söyleyeyim güzelim
 Bilmiyorum diyecekler
 Kimin gücü yeter ki zamanı geri çevirmeye
 Öyleyse sen sadece susmayı dene
İlk gittiğin gibi güçlü sansınlar seni
 Bu beni daha mutlu eder
 Bir çaresizi mi sevmişim dememem için
 Sen öyle olmasan da ve ben bilsem de
 Sen güçlüymüş gibi yap
Şimdi hoşçakal deme zamanı
Amma sen hoşça kalmayı haketmiyorsun ki
 Sevmenin ve sevilmenin hakkını verebilenendir o
 Sana söylenecek tek sözüm var
 Bu ömrü sevgiye hasret mecnun misali yaşaman dileğiyle

Tel tel olsa yüreğim her tel sen olsan
 Koparırım yüreğimi yine aramam seni
 Varsa söylenecek bir söz sevgi adına
 Bırak ben söylerim gülüm sen sadece sus

Fatih Yeşilgül

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.261
  • 230.616
  • 29.261
  • 230.616
# 12 Oca 2014 10:20:54
Yollar

Varsın biraz da yollar çeksin benim cefamı
Artık verin çocuklar, artık verin asamı!.
Bir başka kâinata, bir başka yurda yol var;
Siz örtünün garipler siz örtünün abamı!
Yorgun düşüp uzandım altında asumanın;
Gölgende buldum ey dal bir anne ihtimamı.
Şahane manzaraydı dünya sınırlarında
Bir kubbenin rüku’u, bir zirvenin kıyamı.

Yükseklerinde ömrün dağlar, sular kovuklar:
Yükseklerin diliyle tekrar edin nidamı!
Dağlar lisana geldi, gökler lisana geldi;
Şerh oldu Mesnevi’den yıldız
Şerh oldu Mesnevi’den yıldızların kelamı.
Şeffaf mavinizden abdest alıp el açtım
Artık yakındayım, ey gökler, duyun duamı!

Arif Nihat ASYA

Çevrimdışı zeynep_zehra

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.521
  • 7.992
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 1.521
  • 7.992
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 12 Oca 2014 15:57:47
Yağmur

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
 
Nurullah Genç
 

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Oca 2014 18:09:33
Sana şâhid, sonsuzlar, ezelden beri her an,
Sana şâhid, âyetler, her zerre ve her mekân,
Senden uzak kalmaya, nasıl dayanır ki can?
Sen, her canda Cânânsın, Yâ Hazreti Muhammed.

Mîraç gecesi, bir bir, açılıyorken gökler,
Seni selamlıyorken, her katta peygamberler,
Öyle bir an geldi ki; durdu bütün melekler,
Hâkk' a yalnız yürüdün, Yâ Hazreti Muhammed.

Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin,
Dünya'da dönmeyen dil, mahşerde ne söylesin,
Allah, bütün beşeri, ümmetinden eylesin,
Sancağının altında, Yâ Hazreti Muhammed.

Hâkk ile, kul vuslatı, o îlahi düğünde,
Hiç kimseden kimseye, fayda olmayan günde,
Hasatları, has tartan, o terazi önünde,
Noksanları bağışlat, Yâ Hazreti Muhammed.

Bu îman meş'alesi, hiç sönmeden yanacak,
Ümmetin, Seni her an, mahşere dek anacak,
Gönül tortularımız, nûr'unla paklanacak,
Andımıza şâhid ol, Yâ Hazreti Muhammed.

Biliriz ki; hükmü yok, bu dünya nîmetinin,
Gönüldür sermayesi, âhiret servetinin,
Sana, Salât ve Selâm, gönderen ümmetinin,
Cennetler şâhidi ol, Yâ Hazreti Muhammed..

Cengiz Numanoğlu..

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Oca 2014 23:32:29
bir Gece

on Dört Asır Evvel Yine Böyle Bir Geceydi.
kumdan Ayın On Dördü Bir Öksüz Çıkıverdi.
lakin O Ne Hüsrandı Ki;hissetmedi Gözler.
halbuki Kaç Bin Senedir Bekleşmedelerdi.

nerden Görecekler Göremezlerdi Tabii,
bir Kere Zuhur Ettiği Çöl En Sapa Yerdi.
bir Kere De Mamure-i Dünya O Zamanlar,
buhran İçindeydi,bu Gündende Beterdi.

sırtlanları Geçmişti Beşer Yırtıcılıkta,
dişsiz Mi Bir İnsan Onu Kardeşleri Yerdi.
fevza Bütün Afakını Sarmıştı Zeminin.
salgındı,bugün Şarkı Yıkan Tefrika Derdi.

derken Büyümüş Kırkına Gelmişti Ki Öksüz,
başlarda Gezen Kanlı Ayaklar Suya Erdi.
bir Nefhada İnsanlığı Kurtardı O Masum,
bir Hamlede Kayserleri,kisraları Serdi.

aczin Ki Ezilmekti Bütün Hakkı Dirildi;
zulmün Ki Zeval Aklına Gelmezdi Geberdi.
alemlere Rahmetti Evet Şer-i Mübini,
şehbalini Adıl İsteyenin Yurduna Girdi.

dünya Neye Sahipse Onun Vergisidir Hep,
medyun Ona Cemiyyeti Medyun Ona Ferdi.
medyundur O Masuma Bütün Bir Beşerriyet.
ya Rab Bizi Mahşerde Bu İkrar İle Haşret.

Mehmet Akif Ersoy

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK