Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.220
  • 53.879
  • 4.220
  • 53.879
# 13 Oca 2016 08:26:49
Bir bilsen kimlere tasa, kedersin,
Anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki?
Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar
Ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar.
Akşam - akşam, kara sevdam ağırır
Aman, aman hey...


Ahmed ARİF

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.402
  • 69.701
  • 3.402
  • 69.701
# 13 Oca 2016 08:39:35
Ben mi? Evet

Ben mi? Evet...
bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünler bırakarak...
bir çiçek merhaba diyecek...
hoş geldin diyecek dağ...
orman gülümseyecek...
anımsayışların, bekleyişlerin, ümitlerin ya da ümitsizliklerin
hırsların, yarışların, tasaların kalktığı yerde
tam anlatının kaldığı yerde başlayacak şiir...

Ataol Behramoğlu

Çevrimdışı TANAĞRISI

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 153
  • 4.189
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 153
  • 4.189
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 13 Oca 2016 09:00:32
 Bazen,
 Her şeyi akışına bırakmak gerekir..
 Su akıp yolunu bulsun diye..
 Bazen,
 Ağlamak gerekir..
 Güçsüzlük sananlara inat,
 Rahatlamak için..
 Bazen,
 Kimseyi dinlemeyip içinden geleni yapmak gerekir.
 Mutlu olmak için..
 Bazen,
 Susman gerekir..
 Büyüklüğün sen de kaldığını anlamaları için..
 Bazen,
 Görmezden gelmen gerekir..
 Sonradan olanları görmek için..
 Bazen,
 Sana değer vermeyenlerin hayatından çekip gitmen gerekir..
 Tek başına da mutlu olabileceğini herkese kanıtlamak için..
 Ve bazen,
 Yokluğunda seni özleyen birilerinin olduğunu bilmen gerekir..
 Çıkarsız,
 Hesapsız,
 Her ne olursan ol,
 Seni ''sen'' olduğun için seven birilerinin,
 Olduğunu hissetmen için..
 Her şey vaktini bekler,
 Ne gül vaktinden önce açar,
 Ne de güneş vaktinden önce doğar..
 Bekle senin olan sana gelecektir..


Çevrimdışı tubilig01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.021
  • 4.423
  • 2.021
  • 4.423
# 13 Oca 2016 10:56:58
Yoldaş, senin bir gülüşün
Bir dostunun yarasını
Saramıyorsa artık
Sen artık kendin değilsin

Vur öfkeni dostuna
Yansın dağlarca göllerce
Dökülmeyen gözyaşınla
Boğulsun deryalarca

Yitip giden devrimler gibi
Dost sesin dost gülüşlerin
Şimdi çöllerde bir damla su
Sen artık kendin değilsin

Öfke çaresizlik bilirim
Çaresizliğine ölürüm
Sesinde açan bulutlara
İnan herşeyimi veririm

Sanmaki bir yitiktir
Hüzünlere sarılman
Sanmaki gülüm,
Bu hüzün öldüğünde bitecektir

Bir gün mavi bulutlara
Biner sonsuza giderim
Dost sesini bulana dek
Karanlığa gülümserim.

Çevrimdışı Ayperisi88

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.165
  • 17.379
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 3.165
  • 17.379
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 13 Oca 2016 12:50:17
Bir hoscakala sigdirdi beni, yere göğe sigdiramadigim...

Necip Fazil

Çevrimdışı M.TARIK

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.153
  • 2.487
  • 1.153
  • 2.487
# 13 Oca 2016 15:46:03
Sis


Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
Ey zulümler sâhası... Evet, ey parlak alan,
ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!
Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,
Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
sefahate susamış bağrında yaşatan.
Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde
sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,
ey bin kocadan artakalan dul kız;
güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli,
sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.
Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!
Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır,
İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın.
Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri;
Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
Milyonla barındırdığın insan kılıklarından
Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

Örtün, evet ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
Kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar.
Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler;
ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler.
Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu;
“Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları.
Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra
canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan
vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi
sembole eden harap ve sessiz evler;
ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş!
Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü
her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar!
Ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât!
Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus;
ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu.
Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”!
Ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek
vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret!
Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm;
ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet!
Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç!
Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
ey kimsesiz; âvâre çocuklar... Hele sizler,
hele sizler...

Örtün, evet, ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!



Tevfik Fikret
18 Şubat 1317
 

Çevrimdışı REİKİ26

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 282
  • 4.077
  • 282
  • 4.077
# 13 Oca 2016 17:18:04

                             O Gün

 Sana uzanan ellerimi,bıraktığın gün
 Sensiz kalan bu kalbimi,yıktığın gün bugün
 Uzaklarda olsan bile,yanımdaydın o gün
 Söz vermiştin sen bana,tutmadığın gün bugün
 Yol vermiştin sevdama,görmediğin gün bugün

 Sessizce ağlıyorum,hatıralar gözümde
 Hasretinle yanıyorum,seninleyken bile
 Yokluğunda boğulup,sensiz giderken o gün
 Dönecektin hani bana,söz verdiğin o gün
 Dönecektin hani bana,dön dediğim o gün

 Acı içinde kıvranırken,sen gidiyordun
 Aşkın ile yanıyorken,söz dinlemiyordun
 Arkandan ağlıyorken,geriye bakmıyordun
 Dileğim kaldığında,sen gelmemiştin o gün.
 Dileğin olduğunda,sen sevmemiştin o gün

 Güzel düşler görmüştüm,uykumdaydın benim
 Hayalimde sevmiştim,kollarındaydım senin
 Tek dileğim senden,ayrılmayalım sevgilim
 Hatırladığım son şey,kavuştuğumuz o gün.
 Unutmadığım tek şey.....

Çevrimdışı cananm

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 324
  • 4.709
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 324
  • 4.709
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 13 Oca 2016 19:02:43

Annem gözyaşları için "ekmek kırıntısı gibi değerlidir"derdi.
Üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum..
                                             Cemal Süreyya

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.823
  • 227.512
  • 28.823
  • 227.512
# 13 Oca 2016 19:17:39
UÇUN KUŞLAR
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.

O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Orda geçti benim güzel günlerim;
O demleri anıp bugün inlerim.
Destan-ı ömrümü okur dinlerim,
İçimde oralı bir bülbül vardır.

Uçun kuşlar, uçun burda vefa yok;
Öyle akar sular, öyle hava yok;
Feryadıma karşı aks-i seda yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.

Hey Rıza, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
Sende -derya gibi- daima taşkın,
Daima çalkanır bir gönül vardır.

Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.220
  • 53.879
  • 4.220
  • 53.879
# 13 Oca 2016 19:39:59
sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım
şiiriniz adamakıllı şiir
dumanı da caba
dumanı da caba



Turgut UYAR

Çevrimdışı İSTANBULLL

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.076
  • 17.641
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.076
  • 17.641
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 13 Oca 2016 20:31:39
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
UÇUN KUŞLAR
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.

O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Orda geçti benim güzel günlerim;
O demleri anıp bugün inlerim.
Destan-ı ömrümü okur dinlerim,
İçimde oralı bir bülbül vardır.

Uçun kuşlar, uçun burda vefa yok;
Öyle akar sular, öyle hava yok;
Feryadıma karşı aks-i seda yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.

Hey Rıza, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
Sende -derya gibi- daima taşkın,
Daima çalkanır bir gönül vardır.

Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI

Uçun kuşlar, uçun burda vefa yok;
Öyle akar sular, öyle hava yok;
Feryadıma karşı aks-i seda yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır...

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.947
  • 47.568
  • 2.947
  • 47.568
# 13 Oca 2016 21:33:40
Herşey ölür, gül, insan ve peygamber
Gönül sever, acı çeker, intikam alır gider
Gün biter, uzar ihanet ve yordam
Deniz durur, dokunulmaz.

Adımız uyum olursa olsun, bu ancak bir ömür sürer
Vakti bellidir o da biter
Herşey biter, bitmez aşk
Beslenerek biryerden gürbüzleşir
İlk aşk ve son aşk aynı soydandır
Aşk tekbir gövdedir

Morarmış dudaklarınla söylediğin türküyü unutmadım
Sesin kısıktı ve sonbahardı
Yıldızlar akardı, biz yürürdük
Öğretirdik insanlara, nasıl yaşardı
Yıldızlar akardı, aşk aynı söylev
Umut, tıkanıklık, hep tekrarlanan sözler
Ve peygamber
Ne kadar güçlü ve savaşcı ve ne kadar musaddık
Bu geçtiğimiz birlikte, kaçıncı mavera yıllarca

Herşey ölür, ne kalır aşktan başka...
                                           İlhami Atmaca

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.220
  • 53.879
  • 4.220
  • 53.879
# 14 Oca 2016 08:43:06
Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması.
Ne kötüdür an kadar yakın, bir asır kadar uzak olması
Ve bilir misin ne acıdır? İnsanın bildiğini anlatamaması.!
"Ben" deyip susması, "Sen" deyip ağlamaklı kalması...

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı frezyaa34

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 278
  • 2.741
  • 278
  • 2.741
# 14 Oca 2016 09:40:55
Ayrılık Sevdaya Dahil

açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın



rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan




ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili

telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili



yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle



sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız..

 Attila İlhan

Çevrimdışı TANAĞRISI

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 153
  • 4.189
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 153
  • 4.189
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 14 Oca 2016 09:44:46
BAĞIŞLA


Ya zamanından çok erken gelirim
 Dünyaya geldiğim gibi
 Ya zamanından çok geç
 Seni bu yaşta sevdiğim gibi

 Mutluluğa hep geç kalırım
 Hep erken giderim mutsuzluğa
 Ya herşey bitmiştir çoktan
 Ya hişbir şey başlamamış

Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
 Ölüme erken seviye geç
 Yine gecikmişim bağışla sevgilim
 Seviye on kala ölüme beş.

Aziz Nesin                   

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK