Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ayçiçeğim

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 908
  • 1.889
  • 908
  • 1.889
# 19 Tem 2010 15:09:41
ANLA ARTIK YORULDUM..

Bir toz bulutu uğradı gecelerime
Ansızın terkedip gidince;
Bahanelerin dolandı ayaklarıma
Başa çıkamadım arkada bıraktıklarınla
Gözyaşlarıma sığındım,
Yana yakıla
Yoruldum artık anla...

Keşkeler biriktirip,
Kuytu köşelere saklamaktan
İçimde hasretin acısı yaşanırken
Sende kaybettiğim kendimi
Bulamamaktan yoruldum..

Avuçlarımın arasında;
Kum tanesi gibi tutmaya çalıştıkça
Parmaklarımın arasından kayıp gittin
Yenildim hayata,
Yoruldum artık anla..
Anla ki !
Son ver artık aynı yerden defalarca vurmaya..

Çevrimdışı kardelen_4410

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.452
  • 2.278
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.452
  • 2.278
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 19 Tem 2010 15:37:24
KESKELERI ÇIKARDIM HAYATIMDAN

Keskeleri çikardim hayatimdan
eyvallahlar bana göre degil artik
bana göre degil pismanliklar
keskeleri çikardim hayatimdan.
ben seni unuturum sevdigim
ela gözlerini bir bardak rakiya gömerim
anilari içime
yillar önce bir temmuz gecesinde
zamansiz bir yagmur altinda baslayan
o zamansiz askimizi unuturum
ben seni unuturum sevdigim
zaten hayat bir yalan.
gece agir agir sirtini vermekte sabaha
üzerimde eskiden kalma bir sevdanin yorgunlugu
yüregimin kara kapli defterinde
sararmis sayfalarin arasinda
bir adamin yillar arkasinda kalmis
suskunlugu var
ve küskünlügü hayata
o ki kapanmis bir kapi umutlarima
çaresizlige bir geçit
durma hadi gözlerimden de çekip git
çek git gecelerimden
bir daha girme düslerime
kanima girme artik
yeter git.
kimseler bilmez geceden baska yine yalnizim
sokaklar dolusu insan içinde
bir ben bir ben yalnizim.
gece agir agir sirtini vermekte sabaha
ne firtinalar kopar yine içimde
bu sevda yakar yüregimi
yikar derinden
susar içimdeki agitlar
geceler inadina susar
ben susarim.
an gelir
zamanlar dolusu aglarim
aglarim çocuk gibi
ihanet karasi gecelerde
kivrandirir bir sanci
kahpe bir kursun gibi
arkadan vurur yalnizlik
sabahlara kadar aglarim
aglarim ölesiye.
neden içi karanlikti bu kadar gecelerin
neden geceler umut tasimaz sabaha
ve neden aglatir beni bu uzun yolculuklar
yeter artik yeter
buraya kadar
keskeleri çikardim hayatimdan
eyvallahlar bana göre degil
bana göre degil yerli yersiz aglamak
madem ki bir kez yasaniyor bu hayat
kilicimi çektim kinindan
kusandim cesareti
ve bitirdim esareti
gömdüm denizlere.
keskeleri çikardim hayatimdan
eyvallahlar bana göre degil artik
anladim ki insan her an sevebilir
mevsimsiz açan bir çiçek gibi
dirilir yeniden
keskeleri çikardim hayatimdan.
geleceksen bugün gel
yarin çok geç olabilir.

 SEBNEM KISAPARMAK

Çevrimdışı Mimoza12

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 62
  • 191
  • 62
  • 191
# 19 Tem 2010 15:45:32
Hayır sus !
Gitmeni anlarım ama sus !
Bahanelerini cüzdanına kaldır !
Gitmek zorundayım’la başlayan cümlelerini ağzının içine topla...
Küçükken öğrenememişsin... Ağzında yalan varken konuşma!..


Özdemir Asaf

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 19 Tem 2010 18:05:49
güzel mısralar ;)

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 19 Tem 2010 18:18:05
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hayır sus !
Gitmeni anlarım ama sus !
Bahanelerini cüzdanına kaldır !
Gitmek zorundayım’la başlayan cümlelerini ağzının içine topla...
Küçükken öğrenememişsin... Ağzında yalan varken konuşma!..


Özdemir Asaf


çok güzel...

Çevrimdışı turgut01

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 230
  • 423
  • 230
  • 423
# 19 Tem 2010 19:29:07
O GECE DEN GİDİYORDUN


O gece sen gidiyordun
O gece sen gidiyordun
Yıldızlar bir bir düşüyordu
Günlerden bir yaz gecesi
Ama kalbim üşüyordu

O gece sen gidiyordun
Bir aşk daha bitiyordu
Buz gibiydi ellerin
Ayakların titriyordu

O gece sen gidiyordun
İçimde dağlar yıkılıyordu
Sanki bütün mermiler
Üzerime sıkılıyordu

O gece sen gidiyordun
Yollar sana küsüyordu
Yüreğimde bir ihtilal
Dudaklarım susuyordu

O gece sen gidiyordun
Oysa gölgen duruyordu
Kimsesizdim pencereme
Binlerce sen vuruyordu

O gece sen gidiyordun
Yeni bir son başlıyordu
Gururum direnişte
Duygularım çıldırıyordu

O gece sen gidiyordun
Bütün denizlerim yanıyordu
Böyle bir ayrılığa
Ölü kuşlar ağlıyordu

O gece sen gidiyordun
Ama kimse bilmiyordu
Olacak şey miydi bu
Dünya hala dönüyordu
Hayat devam ediyordu!

AHMET SELÇUK İLKAN
 

Çevrimdışı AYNALI

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.281
  • 21.083
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.281
  • 21.083
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 19 Tem 2010 19:34:35
SENİ YAZDIM EBEM KUŞAKLARINA

seni yaşadıktan sonra anladım
bana sensin mahşer nuru, kol-kanat
içimde şahlanıp duran huysuz at
dizginsiz gemsiz değil!

unuttum gözyaşı döken kadını
ördüm gerçek aşkın ruh mihrabını
bir yay gibi gerdim göğe adını
gönül kubbem artık alemsiz değil!

benim neme gerek yıldız, dolunay
rahatlığa paydos, çileye hayhay
ne kuştüyü yatak ne ruhsuz saray
günlerim İbrahim Etem'siz değil!

açılın açılın kalabalıklar
içerim zemheri, dışarım bahar
bir alev halinde geçtiğim yollar
Hallac-ı Mansur'suz, Keremsiz değil!

uzakların daha uzaklarına
büyük zaferlerin nur tabakalarına
seni yazdım ebemkuşaklarına
ellerim çaresiz, kalemsiz değil!

 Yavuz Bülent Bakiler

Çevrimdışı burcum7

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.555
  • 42.732
  • 5.555
  • 42.732
# 19 Tem 2010 22:33:18
Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına.
Ey ufuklar diyorum, yolculuk var yarına.

Ayrılık görünmüşken yâr tutmuyor elimden.
Misafirim bugün ben, gurbet akşamlarına
   

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.858
  • 1.093
  • 11.858
# 20 Tem 2010 00:53:42
h.n.a.


TÜRK GENÇLİĞİNE

Adalar Denizinden Altayların daha
ötesine kadar bütün Türk gençliğine....

Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme... Gerilmekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan
Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın...

Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğüse takılan bir çiçeksin;
Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

Kızıl Elma uğrunda kılıç çekince kından
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kursunla gider “Hayat” dediğin;
“Tanrı Yolu” uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

Hayatin kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını Paris`e, Moskova`ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş! Bu yolda ben de coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatin gel beraber gülelim
Ölümüne, gamına, tipisine, karına...

Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş..... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında.

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
“Çanakkale” ufkunda, “Sakarya” toprağında.

Siyasette muhabbet... Hepsi yalan palavra...
Doğru sözü “Kül Tegin” kitabesinde ara...
Lenin’den bahsederse karşında bir maskara
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı`nda...

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın
Yorgunluğunu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak’tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duygular ölmüştür... Tapınılan bir kızın
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına katta göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç
Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşın da...

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 20 Tem 2010 01:33:21
HAYIR HAYIR HAYIR

Hayır hayır hayır hayır
Gökyüzünde bir çapak gibi duruyorken güneş
Evlerde oturmak bana göre değil
Elimde pergeller, gönyeler, iletkiler
Bir gülün hacmini ölçmeye kalktım
Yanıldığım kesin
Yenildiğim belli değil
Hayır hayır hayır hayır
Bütün şiirlerimi odanın duvarına astım
Ağzım kurudu tükürmekten
Ömrümü cm2'lere böldüm de bir türlü anılarımı Yazamadım
Sarı peruka takmış bir acı
Sokaklarda sürtüyor boyuna, barlarda benim adıma beş tek bir duble konuşuyor
Ancak ölümle diyor, ancak ölümle sağalır yara
Cebimde jeton var, uluslararası
Sylvia Plath'ı arıyorum, mezarında buluyorum konyağını yudumlarken
Bana daha bir incelmiş, ne bileyim daha bir güzelleşmiş gibi geliyor
Thank you very much! diyorum ve jetonumun soluğu tükeniyor
Cüzdanımda mor bir biletten başka bir şey yok
Gecenin son otobüsü çoktan gitti
Durdum ardından baktım
Güneşi sabah sabah burnunu karıştırırken yakaladım
Ay ağlıyordu ve bilmem kaç milyonuncu kez öldüğünü sanıyordu
Parkta çükünden su fışkıran o tuhaf melek heykelinin önünde yüzümü yıkadım
Kar yağıyordu usul usul
Hayır hayır hayır hayır
Paltomun yakasını bir daha kaldırdım, atgözlüğü gibi
Yalnızca önümü görmek istiyorum artık
Kızılay'dan Ulus'a doğru yürürken yolda Pink Floyd için üç şarkı sözü yazdım
Küllerini suyla yoğurup bir hamur yapmak istedimse de boşuna
Doymadı karnım
Radikal takılıyorum son günlerde
Ultra-yalnızlık sokağından geçtiğimden beri
Dün annemin aynasına bir boyunbağı astım
Ve üstüne yapıştırdım on yıl önceki resmimi
Bu kadar bendeki nostalji
Hayır hayır hayır hayır
İpsizin biriyim, doğru
Kendime oniki formalık kara bir defter aldım
Oturdum sarı şiirler yazdım
Artık bana kim inanır
Güneş ve ay yerli yerinde duruyorken
Ve ben sonsuza dek kova burcunun çocuğu
Sanki bir yağmur yağsa oluklardan gök boşanır
Yüzüme öyle dönüp dönüp bakma
Bana artık herşey yakışır
Terzim dünya çünkü, o ki kimlere neleri yakıştırdı
günlerini ölüme teğelledi
ölümlerini unutuşa kopçaladı
Hayır hayır hayır hayır
Duymak istemiyorum artık tek sözcük bile
Niye ben, neden, böyle mi olmalıydı
Aklımı her hafta temizleyiciye vermek
Aç karnına yuvarlamak binlerce birayı
Niye ellerim ceplerimde hala
Niye bir yumruk durumunda değil
Dünyada bir tek insanın bile
Kuracağı bir şeyler vardır
Hayır yaşam hayır ölüm hayır su hayır toprak
Hayır hayır hayır hayır
Çok mürekkep yaladım
ama tükürüyorum burada hepsini
Bütün sözcüklerini
Okuduğum kitapların
Yazdıklarımınsa arasından bilmem ne kalır
Aynalarda her sabah her sabah
O cam kırıklarından oluşmuş yüzü görmekten bıktım
Hiç değilse elişi kağıtlarım olsaydı
İpsiz uçurtmalarım
Göğe fırlatılan bir naylon tabak gibiyim
Ve kendi kollarıma atılıyorum her keresinde
Hayır yalnızlık hayır kimsesizlik hayır sıla hayır gurbet
Hayır hayır hayır hayır
Gezinip dururum yıllardır
Koltuğumun altında
Radarlardan kurtulmuş üç beş kitap
İyi demlenmemiş bir çay gibi kaldım
Kırdım dolduğum tüm fincanları
Bana iyilik edenlerin yüzüne tükürdüm
Ve sevdim düşmanlarımı
(Atılan güller solar, geride hep taşlar kalır)
Hayır hayır hayır hayır
Ne saptan yanayım şimdi ne de baltadan
Kırdığım ceviz sayısı kırkı geçmedi daha
Ama hiç değilse az kaldı
Hele bir geçsin
Olurum iyi bir aile babası
Hayır akşam hayır yol hayır otobüs hayır ev
Hayır hayır hayır hayır
Ölüm ki ancak bir başka ölümle yıkanır
Teneşirler bu yüzden hep beyaz kalır
Kandan, pıhtılaşmış kandan bir anıt yükseliyor önümde
Gece artık bütün günü içeriyor
Ve ben umutsuzluk hakkımı elimde tutmak için
Bir sürü saçmalık yapıyorum
Bay garson, sizden özür diliyorum
Demek saat 0.2, demek ki servis çoktan kapandı
Bahşişin güneş olsun iyi mi
Hayır hayır hayır hayır
Toprakta yaralar açıyor her damla yağmur
Kovulacak bir kapı daha bulmak için
Yangın merdivenlerine tırmanıyorum ben
Annem niye böyle uzakta oturuyor
Ve otobüsler niye bu kadar erken
Geçip gidiyorlar ufkumdan
Şöförleri ölü, yolcuları uykusuz
Her gece oniki kilometre yürüyorum
Köstekli saatimi rehin bıraktığım için
Hayır hayır hayır hayır
Kardeşler, bu dünya bana göre değil
Kötü basılmış bir kitap gibiyim
Çamur duygusu veriyorum okuyana
Elimde bir gümüş zincir
Alnımda bir derin leke
Kar mı yağmur mu ne yağdığını bilmediğim bir gecede
Ey hayat, seni sevdiğim için özür diliyorum
Duruyorum önünde, düğmelerim ilikli, aklımın ipleri çözük
Hayır hayır hayır hayır
Yazmak umurumda bile değil
Okumak da bir rastlantıdır artık
Annem üzümlü kek yapıyor mutfağında
Karım akvaryumdaki balıklarla oynuyor
Okul-aile birliğinden gelen bir yazıyı okuyorum bense
Çiçekler bile sulanmaktan bıktılar
Ellerim titriyor, neden bilmem
Belanı mı arıyorsun be adam!
Böyle diyor kimi görsem
Ne yapsam yağmurdan kaçırılmış bir şemsiye kadar saçma kalıyorum şu dünyada
Bütün insanlar tutuklanır sanıyorum
Ellerimi göğsümde kavştursam
Güneşi masturbasyon yaparken yakalıyorum o an
Hayır hayır hayır hayır
Ey hayat
Başımda lacivert berem
Önümde konyak durur
Beni oğlum, beni oğlum diye
Saracaksın ne zaman
Radikal bir çiçeğim ancak kendi saksısında açan
Annesini seven
Oğlunun okul taksitlerini ödemeye hazırlanan
Karısını ancak barışırken görebilen
Böyleyim, sulak toprakta gövermeyen tek ekin
Bilmem bir yerde durur muyum, durulur muyum
Alnıma dövülürse kara bir yalnızlık gibi ölüm
Arkamdan üç kulfallahi bir enam okunsun
Sonra naaşım Tekel kibritiyle yakılsın
Nasılsa gözyaşları söndürür
Hayır hayır hayır hayır
Bırakmayın, beni ölüm götürür...

 AHMET ERHAN

Çevrimdışı Mimoza12

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 62
  • 191
  • 62
  • 191
# 20 Tem 2010 01:55:33
Üçüncü Şahsın Şiiri 

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım

Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım

Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım

Atilla İLHAN

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 20 Tem 2010 03:07:04
Dayanırsın Yüreğim
Kahreder bu ayrılık dayanamam desen de;
Köz külle örtülünce, dayanırsın yüreğim…
Ardından hiçbir dağa dayanamam desen de;
İz sineden geçince, dayanırsın yüreğim…


Geceler nâra doğru yürüse bile bile,
Gün karaya belense, tarumar olsa bile,
Çözülse dizin bağı, kırk gün çeksen de çile;
Diz takate erince, dayanırsın yüreğim...


Düşlerde kanatlanıp uçarsan ardı sıra,
İnce maraz tez gelir kederin yanı sıra.
Gözde hüküm sürse de anılar sıra sıra;
Göz gözü görmeyince, dayanırsın yüreğim…


Dövünsen de gam ile kavlimiz vardı deyip,
Koca âlem içinde kalsan da garip garip,
Feryadını bir nebze duymazsa da o habip;
Söz ahla tükenince, dayanırsın yüreğim...


Sanma ki yas tutuyor ne Urfa ne de Harran
Nedeyim kuşatmışsa yazgını karla boran!
Devrik sultansın işte! Dayan, deme yok soran;
'Biz' sana el verince, dayanırsın yüreğim…

Saadet ÜN

Çevrimdışı f_001

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 120
  • 127
  • 120
  • 127
# 20 Tem 2010 07:21:24

Birikimlerimiz kısıtlı, arzularımızın ışığı,egoizme yansıdı, ya da kısıtladık insancıl yanımızı,
tokatladık karanlığa mum yakanları.
Barış hududuna mermi atanların akıbetini yazan hocalarım oldu savaş yanlısı.Literatürün gerereği yapıldı.
Atamın ellerini aradım.Kürsülerde yetişen mengenelere her yılım on elimi kaptırmaktan yıldım,
yılım bana zehir oldu yine, halkım alkış tuttu ve ben elimi kırdım.
Geçemediğimiz köprüler ardımızdan ağladı, tıpkı yere düşen ekmek kırıntıları gibi,
zan altında masum yedi kelepçeleri ve sırıttı birileri,
makam arabalarna yol ver geçsin, emri vaki olmuş her yolcu,
açılan çenelere çekici ver çaksın, yazılı kuralların kuramları aştı.
Parmakları kırılan bu yazar yılmadı, kaç yazar alim olsan,
amacını yamacında doğarak yok oldu Sezar, dedelerin toprak oldu bak orda mezar!...
Yalanla savunan dürüstle tanıştı, tekmeyle kovulan kiniyle yarıştı, paradan
uzak olan silahla tanıştı, hayatla darılan ölümle barıştı.


Hainlik diz boyuna, laik durum acı kadere bağlanmış iş bitik
Taktiklerimizin nefesi kesilmiş, didaktik kitaplar sobada odun
Ve yurdun taşı toprağı çakıla karışmış, hocalarım eylem yürüyüşünde
Bilginlerim afaroz edildi didaktik kitaplar sobada odun.


Bir okumuşum tam onbeş sene sürece, ve okulumu kırmışım kırılmışım dünümde.
Şimdilerde ezbere büyüdüğümü anladım tek düze.
Bilgilerimi çöpe attığım defterlerimde bıraktım ve soru kağıtları artık yok önümde,
tıpkı sorulan sorulara cevap olamadığı gibi.
Verilen cevaplara kayıtsız kalanım, ben talanım, ortadayım çevremde bu koca şehir,
elimde dumandan ibaret bir zehir,
kibirle yıkanan insancıklar ortasında binlerce çocukluğum, çantalarına koymak için bekliyor geleceğini.
Ben işte oydum şimdi buyum.
Önümüze bakıp da yönümüzü bulamadık, gözümüzü açıp da yolumuza varamadık,
sözümüzü tutup da ileriye adım atamadık, adımızı karaladık ama temize çıkaramadık,
Atamıza rüsvayız, şimdi ben soruyorum sayın hocam pişman mısınız?
Gelecek sizin eserinizdir, ezbere nesiller yoldalar, kırmızıda geçtiler, yeşili beklemeden meydanı boş
bulan her hergele, mengene oldu ülkemi yedi afiyetle beni de.
Siz diplomasına imzalarınızı attınız, şimdi yine soruyorum sayın hocam pişman mısınız?
İmzalarınız ateşe verdi kibritin torpilini ve yandı okul önlükleri, üniformalarda saklanan büyük teröristleri yarattınız,
kararttınız, 25 senedir beklediğim aydınlık geleceğimi, biraz abarttınız!...

Sagopa Kajmer Didaktik kitaplar

Çevrimdışı ayçiçeğim

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 908
  • 1.889
  • 908
  • 1.889
# 20 Tem 2010 10:40:02
SUSTUM...

Ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor...
sustum
sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız!
sustum!
bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
sustu benimle deniz,
sustu deli dalgalar, sustu martılar...
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor...
saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor...
Sustum!
tuz basıp yaralarıma!
sustum
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi her gece
kimse bilmiyor...
sustum!
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
atıyorum uçurumlardan
kimse görmüyor
sustum!
saçlarını kokluyorum rüzgarların
dudaklarından öpüyorum hayatı
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
mendil silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor
sustum
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman
sustum
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
kimse duymuyor
sustum!
İçimdeki dalgalar kabardıkça volkanlar gibi
sustum
sustu dudaklarım, sustu gözyaşlarım
sustu gözlerimdeki şiir
gönlümdeki nehir
bulutlar haykırdı isyanımı
şimşekler haykırdı
sadece ben duydum
sadece ben
ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
yaralar merhem tutmuyor
geceler avutmuyor
ben sustum
acılarım konuşuyor yalnız
ben sustum!
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor her gece dışarda inleyen rüzgar
gelmiyor bahar
kuşlar sevinmiyor
yıldızlar küs
ay üzgün
güneş doğmuyor
acılar dinmiyor
içimde binlerce şiir kanıyor her gece
kimse bilmiyor
sustum!
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret,
sustu hayat
sustu zaman
acılar konuşuyor yalnız
acılarım konuşuyor
kimse duymuyor...
duymuyor...
duymu...
duy...

 :'(

Çevrimdışı sevimli.girl

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 63
  • 68
  • 63
  • 68
# 20 Tem 2010 13:06:01
Gittin...
Ben arkandan sadece baktım.
Oysa söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki...
’’gidersen, iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini.
Gidersen, sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
Gidersen, karanlığa mahkum edeceksin günlerimi.
O karanlıkta yolumu kaybedeceğim...’’ diyecektim sana.
Konuşamadım...

Gittin...
gidişini görmemek için gözlerimi kapattım.
Öğlesine acıdı ki içim, tutup koparsalardı kolumu,
bacağımı bu kadar acı duymazdım.
Acım yaş olup akmalıydı gözümden.
Ağlayamadım...

Gittin...
gidişini önlemek için tutmalıydım ellerinden. .
Bir kez dokunsam, bir kes tutsam ellerini,
gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu.
Tutamadım…

Gittin...
bir yıkım gibiydi gidişin.
Sen adım, adım uzaklaşırken benden çöküp kaldı bedenim olduğu yerde.
Nice terk edişlere dayanan bu yürek bu kes yenilmişti.
Bu kadar zayıf değildim ben, kalkmalıydım.
Kalkamadım...

Gittin...
oysa ben geldiğin gün gideceğini biliyordum.
Hazırdım gidişine.
Kaçak zamanları yaşıyorduk.
Zaman bitecek ve sen gidecektin.
Bense gidişinin ertesi günü hayatıma kaldığım yerden devam edecektim.
Edemedim...
Başlayamadım...

Gittin...
bir şey söyledin mi giderken?
‘KAL’ dememi istedin mi?
Son bir kez ‘ SENİ SEVİYORUM ’ dedin mi?
‘BEKLE BENİ DÖNECEĞİM’ dedin mi?
Beynim öylesine uğulduyordu ki...
Duyamadım...

Gittin...
Nereye gittiğin önemli değildi.
Binlerce kilometre uzaklarda dahi olsan,
iki metre ötemde de fark etmiyordu.
Artık yoktun ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu.
Kurtulmalıydım senden,
bu yokluğun duygusundan kurtulmalıydım.
Kurtulamadım...

Gittin...
unutulanların arasına katılmalıydın.
Anıları bir sandığa koyup hayatı
bir yerinden yakalamalıydım.
Bu aşk noktalanmalıydı,
bu sevdadan vazgeçmeliydim.
Yapamadım...

Gittin...
bir okyanusun ortasında,
tek küreği kaybolmuş
sandalda dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim artık.
Bil ki; Sevmekten vazgeçmedim seni,
bil ki seninle birlikte sevdanıda taşıyacağım yüreğimde.
Bil ki seni...
unutamadım..

Can YÜCEL

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK