Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 03 Eki 2010 10:53:06
Benden cok uzaklarda,kimselerin seni göremedigi, Görse bile farkedemediği aşk dolu, sevgi dolu, hüzün dolu,umut dolu bir yerdesin şimdi, benim yüreğimdesin sevgili. Kaybetmeyeceğine söz verir misin beni ?.. Beni gerçekten sevebilir misin? Benimle ağlayabilir misin? Yanında olmadığım anlarda bile, Ben var gibi davranabilir misin? Kokumu hissedebilir misin? Beni gözlerinde taşıyabilir misin ? Uykuya dalarken,yalniz beni düşünüp, yastığa basını koyabilir misin? Rüyaların adını, benim adımı verebilir misin? Sabah kalktığında,güneşe merhaba derken, O güneşi aslında benim aydınlattığımı düşünebilir misin? Aynaya baktığında yalnız kendini değil, benide görebilir misin? Okuduğun kitapta, o roman kahramanını bana benzetebilir misin? Dinlediğin tatlı bir müzikte, benide o melodiyle beraber dudaklarında mırıldayabilir misin? İçtiğin suda, yediğin yemekte, ben olabilecek miyim ? Sorgusuz, sualsiz bu aşkın varlığına her daim şükredebilecek misin? Beni sevdigini her defasında haykırırcasına söyleyebilir misin? Hayatı ben olduğum için sevebilir misin? Bütün herşeyde birazda "o" var diyebilir misin? Güldüğünde, ağladığında, aslında onun ruhu yanımda, bedenimde diyebilir misin? Yağmurum olabilir misin? Sonbaharım, yapraklarım olabilir misin? Tanıyor musun kendini ? Kendini bu aşka mahkum edebilecek misin? Hey sevgili! sen beni gerçekten sevebilecek misin? İşte sana bir fırsat, Seni çağırıyorum yüreğime, Yalnız misafirim değil, hayatım olacaksın. Yüreğimdeki biriktirdiğim tüm virgüller senin olacak, Ve bende bu aşkın sonuna nokta koyacağım. Ben senin, sende benim olacaksın, Sonsuzluğa bir adım daha beraber atacağız, Yalnızca ikimizin olduğu bir dünya kuracağız, Var mısın benimle? Güvenebiliyor musun kendine? Beni ne pahasına olur olsun bırakmayacağına söz verebilir misin? Unutmak kelimesini, gurur kelimesini dilinden söküp atabilir misin? Hadi söyle sevgili beni gerçekten sevebilecek misin? İçimdeki Sevgi...; Hayatı oluruna göre yaşayan sen Sevgiyide öyle zannettin belkide Sanki içinde bir korku var Korkuyor musun yoksa beni sevmekten? Sevgim seni tüketmek için değil, yüceltmek için. Sevginin ne anlama geldiğini biliyor musun sen ? Biliyorsan içimdeki aşkıda kazandın demektir. Sevgiyi bilmeyen aşkı hiç yaşayamaz, Sen sevgiyi benimle öğreneceksin Ve aşkın o inanılmaz tadı, Seni bambaşka diyarlara götürecek, Kimsenin olmadığı çok uzaklara, Kimselerin bizi göremediği, Görse bile farkedemediği, Aşk dolu,sevgi dolu, Yalnızca ikimizin varlığına ait, Küçücük bir dünya, tatlı bir dünya Bulacaksın karşında... Hadi sevgili cesaretin var mı bu aşka? Sevdan bir değil tirilyonlarca ateş olabilecek mi bende? Ben sevgi adamıyım, ben aşk adamıyım, İşte kaybolan,adı bile olmayan, Benim yüreğim bu, Tüm çıplaklığıyla karşında, Hakkettiğin neyse onu yaşayacaksın benimle? Ve bende tek kelime etmeyeceğim sana, Aşkı hesapsız yaşayacak sensin, Bense varlığımı tüketeceğim Hayatımı sana adayacağım, Ben bir beyaz kağıt, sen bir kalem olacaksın, Beni yazacaksın, beni çizeceksin. Ve "zaman"sevgimizi kıskanıp, Yelkovanla akrepi bizden uzaklaştıracak, Zamanın önemi olmayacak artık dünyamızda, Her var olanda biz olacağız, Çiceğin kokusunda bile bizim kokumuz olacak, Hadi söyle sevgili beni sevebilecek misin? Korkuların...; Hadi sevgili yeterince düşünmedin mi? Cesur musun? böyle bir sevgiyi yaşatabilir misin? Etrafına neden bakıyorsun öyle? Gerçek sevgiler kalmadi ki? Doğru olanı gün yüzüne çıkarmanın zamanı geldi sevgili, Soğukluğun geliyor bana, anladım ki korkuyorsun? Hayattan korkuyorsun belkide, hatta yaşamaktan. Sen ki beni bu kadar seven, Cesaret edemedin böyle sevgiye, Adım atmaya korktun, Korkaksın ve bir korkak asla yüceltemezdi sevgimi, Yaşanılması gereken seninle yaşanamazdı, bunu anladım. Kabullendin... Şimdi bu umutsuz sevgini al ve git..! Bitmedi...; Aşk buruk bir sevinç bıraktı arkamda, Sevgi kayboldu gitti, Tekrardan geri dönmek ve aynı soruları başka yüreklere haykırmak anlamsız, Ama geri döndüm sayfama, Aşkıda sevgiyide sorgulamaya hiç bıkmadan usanmadan devam edeceğim. Aşkı sonsuzluğa taşıyabilirim, Aşkın formülünu çözebilirim, Sevgi zaten bende, Kalemde bitmez, Evet bir umudum olmalı hala, Kıyıda köşede, çok uzaklarda Kimsenin göremediği, görse bile farkedemediği kücük bir umut. Ve ben şimdi hayata dair o ışığı bulmalıyım, O umut ışığı aydınlatmalı beni, Beklemek çözüm değil, Sevgi arayışlarına başlamalıyım, Zor değil, umudu bulabilmek için umutlu olmam gerekli, Tıpkı yüreğimdeki sevgi gibi... Neden, niçin, neden böyle oldu, neden böyle hissettim Bilmiyorum... Dinle şimdi ey yar, bir sevda benimkisi... Eğer söyleme dersen içindekilerini, Asla dokunmam sana, Çekerim elimi... Biliyorum ki sende biliyorsun içimde yanan ateşi.. Yalnız bilmediğin bir taraf var, Benim sığınacak ne bir ''limanım'' ne de bir ''gemim'' var, Denizin ortasında yapayalnızım, Ve ben kıyıya ulaşmanın savaşını veriyorum su an, Sana ulaşmanın... Bilir misin, Ölümlerin ve sevdaların acılarını süzüp, kendine bir mutluluk payı çıkarmayı? Bilir misin insanı bu denli sevmeyi? Bilir misin yalnızlık hissi insanın yüreğini darmadağın ettiğini? Bu soruları ben sana sormuyorum sevgili...! Bu ben değilim, Sana soruları soran sadece ve sadece duygularım. Bunu anlatabiliyormuyum yada anlayabiliyormusun. Saf yalın ve ölümsüz duygular.. Özünden hiç bir şey kaybetmeyen duygular... Şimdi sana sesleniyor, Şimdi sana sunuyor benliğini, Bak tüm ihtişamıyla dimdik karşında... Bir yanda şöyle düşünüyorum; Yüreğim bundan sonra bir darbeye daha dayanır mı acaba? Şimdi konu sensin ve ben bunu düşünemezdim... Seninlede biter mi acaba diye düşünmemeliyim. Şimdi haykırmalıyım sana olan aşkımı... Konu şu an aşka geldi Sevgilim... Konu aşka geldiğinde istem dışı hareketlerde bulunuyor musun? Kendi hatalarını başkalarının hatalarını sürekli aklından geçiriyor musun? Ya peki sığınmak istediğin, bazen olur ya ağlamak istediğinde başını gerçekten yaslayabileceğin biri olsun dediğin oldu mu? İşte ben bunları istiyorum senden sevgili...! Ama hüzünlenmeni istemem benim gibi, Sadece izin ver bana, izin ver bana, bir nebzede olsada içinde yanan o ateşi, seni sürükleyen o kimliksiz sevdalara dur dememi, Ve herşeyin bir sonu olduğunu, Fakat her sonun bir başlangıç olduğunu... İzin verir misin bunları açıklamama... Şu an parmak uçlarını çoktan geçtim, Ve damarlarından, kalbine doğru yol alıyorum, sessiz ve sakin bir şeyleri kırıp dökmeden, Çünkü seni kaybetmekten korkuyorum, Bazen çırpındığım oluyor, sana bir şeyleri anlatırken, Bir şey dediğim sadece saf ve temiz bir duygu... Eyy sevgili, hiç düşündün mü böyle bir sevgiliyi benim gibi,? Seni gözleriyle değil, yüreğiyle seven birini hiç düşündün mü? İşte seven, böyle delice seven karsındaki.. Satır aralarında ne söylediğini sezebilecek biri karşındaki, Noktasından, virgülüne kadar... Mutsuzluklarla örülü dünyasında mutluluğun anlamını çok iyi biliyor karşındaki. Ve hüzünlerin arasından her seferinde mutluluğu ortaya çıkarabiliyor karşındaki. Ne değişiyor, ne de değişitirmeye cabalıyor, Neyse o...! Söylemesi gereken ne ise söylüyor karşındaki. Yüreğine yaklaşıyorum sevgilim... Ve oraya geldiğimde sevginin ne anlama geldiğini tadabileceksin, Şimdi benim kim olduğumu sorgula kendine, Neden bu tutkuyu sana hitap ettiğimi sorgula, Hüzünlen bir an için acısın, Ağlamaklı ol beni düşünürken ama sakın ağlama ben senin ağlamana dayanamam ölürüm.Sen ağladıkça sanki gökyüzündeki bütün yıldızlar birer hançer olup batıyor bedenime çok dayanılmaz acılar duyuyorum sen ağladıkça. Sessin buğulu gelsin bana.. Yüreğime yaklaş, Ve sessiz sessiz gir dünyama... Ben sendeyim, sana bıraktım kendimi, Senden beklediğim, Seninde kendini bana bırakman... Sevgilim duygularımı bir çırpıda söylemek anlamsız olur benim için, Bugün bu kadar yazdım sana, Diğer sayfalarımı bekle, Yüreğimin atışını dinle ellerinin terlemesine izin ver. Tekrar geleceğim... İlan-ı aşk nedir? Herkese göstereceğim, Çünkü bu bir ilan-ı aşk... Ama bitmedi bu ilan-ı aşk... Sessiz sessiz geldin, dünyama sevgili Usul usul seveceğim seni... Bunun cabasını veriyorum şimdi... Döneceğim bekle beni sevgili...! Şiirlerimde Farkedilmeyen Küçük Ama Sevgi Kokan Taneler... Aşkın tek Noktası Bende, Sevgiler, hüzünler, hayat işte onlar tek bedenimde Kanayan yaralarımın içinde. Hadi Sende Virgülünü Al Gel Yüreğime, Bir Noktada buluşalım seninle Kelimelerim senin, hadi virgülüm ol, Şiirlerime anlam katalım tek hecede. Soru İşaretleriyle Tüketme Beni, Cevabını al gel, ruhunu al gel soru sorma bana, Ünlem bizi heyecanlandırsın, Zaman zaman kork, bazen ağla, bazense ayrılık korkusu çöksün yüreğine Uc Nokta Gibi Sonu Olmayan Bir Aşkın Varlığına Kapılalım sessizce. Hiç durmadan seni anlatayım, yazayım bir hikaye ol bende, Aşkın, sevginin tatlı hikayesi... Noktalı Virgül, Özlem, hasret yaratsın,sevgimizi, seni her daim beklemek için bana umut versin. Güç versin, emek versin, sana olan tutkumun tek göstergesi olsun. Bir solukta yaşanan aşka, sevgiyle kanatlandırsın. Parantezler açalım küçücük dünyamıza, Ne acı keder bulsun bizi, ne de geride bıraktığımız tarih olmuş yıllar. Gelecek bizde saklı kalsın,geçmiş ise karanlık bir oda da... Tırnak işaretleriyle süsleyelim, Kahkahalarımızı, gülen gözlerimizi, aydınlığımızı,sevinçlerimizi Kısacası Aşkin En güzel yönlerini. Öznem Ol , yüklem bağlasın aramızdaki mesafeleri, Zamir bile saklayamaz seni,gölgemsin tıpkı sıfat gibi. Şimdi bunları al gel satır aralarıma, Hikayen başladı bende, Aşkın Kuralları da bende, Bir Nokta Gibi Anlamsız hissetmeyeceğim artık kendimi, Virgülümsün sen, kelimemim ta orta yerinde.. Bir Cümle Kadar yakınım sana, Hikayen yazılı Bende... Bir gün Bir gün o güzelliğinde bitecek, O vahşi bakan gözlerin sönecek, Ellerin buruşacak, Aynaya baktığında boş bir çuvaldan farksız olduğunu göreceksin. Ama ben ilk gün nasıl sevdiysem öyle seveceğim seni, İçimdeki sevginin büyüklüğü beni ayakta tutmaya yetecek. Sessiz kalacak senin bu çaresizliğin karşısında, Silip, atacak hayatından seni. Bir gün herkes gibi sende hayatını bitireceksin, Bir elinde baston, başın hep yerde olacak, İşte o an hayatın senin için bittiği zaman olucak, Ve sevgimin bir zamanlar seni nasıl ayakta tuttuğunun farkına varacaksın. Zaman tıpkı bizden öncekilere acımadığı gibi sana acımayacak sevdiğim, Aşkın tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamayacaksın. Bense içimdeki sevginin büyüklüğü ile dimdik ayakta duracağım, Herkes hakkettiğini yaşar, hakkettiğini yaşayacaksın. Ve ben seni ilkgünkü gibi çok kere çok SEVİYORUM VE SEVECEĞİM........... Kalbim aklımla savaşır.O sevişleri o öpüşleri çıkaramadım içinden. O sıcaklığın yakıyor beni atamadım hala içimden.. Ne yapsam seviyorum.haydi vazgeçir kalbimi yanıyorum. Elimde değil çok ama çok özlüyorum..

Çevrimdışı yelcin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.875
  • 5.220
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.875
  • 5.220
  • Müdür Yardımcısı
# 03 Eki 2010 14:36:36
Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber. 
 
Mehmet Akif Ersoy
 
 

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 03 Eki 2010 16:14:18
Eskici   

Eskiden yeterdim kendime
Artardım bile
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende
Can da eskimiş
Ben de....

 
Bedri Rahmi Eyüboğlu

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 03 Eki 2010 17:18:25
Canım İstanbul...

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;

O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.

Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;

Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.

Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,

Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.



İstanbul benim canım;

Vatanım da vatanım...

İstanbul,

İstanbul...



Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;

Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...

Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;

Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...

Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;

Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;

Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...



O manayı bul da bul!

İlle İstanbul'da bul!

İstanbul,

İstanbul...



Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;

Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.

Oynak sular yalının alt katına misafir;

Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.

Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,

Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...

Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?

Cumbalı odalarda inletir "Katibim"i...



Kadını keskin bıçak,

Taze kan gibi sıcak.

İstanbul,

İstanbul...



Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!

Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...

Eyüp öksüz, Kadıkoy süslü, Moda kurumlu,

Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.

Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından

Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.

Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;

Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...



Gecesi sünbül kokan

Türkçesi bülbül kokan,

İstanbul,

İstanbul...



N.F.K.

Çevrimdışı samurai

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 203
  • 785
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 203
  • 785
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Eki 2010 17:20:45
Bulut mu Olsam

Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı albatros44

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.328
  • 47.818
  • Lise Branş Öğrt.
  • 6.328
  • 47.818
  • Lise Branş Öğrt.
# 03 Eki 2010 17:21:58
Bir başka tepeden

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

Çevrimdışı aydogmus

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.387
  • 880
  • Müdür Yetkili
  • 1.387
  • 880
  • Müdür Yetkili
# 03 Eki 2010 17:24:12
 ANIT

Biz ilkokulda okurken
Zil çalınca mısır gibi patlardık
Niçin patlardık bilmem
Niye sığmazdık koridora öğretmenim.
Biz ilkokulda okurken
Ayaklarımız yiterdi oyunda
Burnumuz, kulağımız yiterdi.
Nasılda bulup verirdin
Öğretmenim
Mendilinle ağız silerdin
Acılarımızı silerdin, yüzlerimizden
Senin hiç mi acın yoktu öğretmenim.
Sen bize güldüğün zaman
Nereden gelirdi gözlerin
Sen bize küstüğün zaman
Yüzün nere giderdi öğretmenim
Sen bize görme öğretirken
Kediler niçin ışığı tırmalardı
Niçin havlardı karanlık öğretmenim
Ben 1-A sınıfı öğrencisi
Ne zaman seni ansam
Mavi bir gül olurdu gökyüzü
Ak bir kanat yükselir içimde
Niçin yükselir öğretmenim

Ali Yüce

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Eki 2010 17:53:04
BULUTLAR ADAM ÖLDÜRMESİN


Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

Gelinler aynada saçını tarar,
aynanın içinde birini arar.
Elbet böyle sizi de aradılar.
Gelinlere kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

İhtiyarlıkta aklına insanın,
tatlı anıları gelmeli yalnız.
Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,
efendiler, siz de ihtiyarsınız.
Bulutlar adam öldürmesin.


 nazım hikmet

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.086
  • 23.782
  • 5.086
  • 23.782
# 03 Eki 2010 17:57:08
Tokat Öğretmen Okulu mezunlarından ve okulumuzun yetiştirdiği değerli yazar-resam ağabeyimiz Serhat Ünsal'ı kaybettik. Tüm Yozgatlılara, kederli ailesine, yakınlarına ve bütün Tokat öğretmen Okulu mezunu arkadaşlarıma başsağlığı diliyorum.Mekanı cennet olsun.
Yazmış olduğu şiirlerinden birini siz değerli arkadaşlarımla paylaşmak istedim.


BİR ŞEHİR ÖLÜYOR BİR BİZ

Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
“Soğluğ’un” başında bir acı duman,
İmbiğimiz, gül dalından olsa da buram buram buhurdan;
Türkülerimiz devriliyor; kaval artığı,saz boyu…
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Eski bir tamburda”mahur” ve içli bir “hicaz” boyu…

Köşe başı bir ev ağlıyor panjur panjur
Bahçe duvarlarında intihar ağzı.
Seyrederek “Beş Çamlar” üstünden kayan yıldızı…
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Erguvanlarda feryâd, akasyalarda figân, bademlerde sızı…

“Un pazarı”,”Üzüm pazarı””Arasta”…
Medrese’den Tekke’ye, Tuzkaya’ya…
Kemer kemer, sütun sütun, sokak sokak hep yasta…
“Şekerpınar” öfkeli,”Camızlık”, ”Çırçır” buruk,
Ağlamaklı “Kule”,boğazında hıçkırık…
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Dışımız gülse bile, her yanımız kötürüm, içimizse kıp kırık…

Kuşlar küstü önce; serçeler, güvercinler,kargalar…
Geçmiş bir hatıra şimdi Lise boyu gezinti
Genç yumruklarımızla bilmeden” morarttık!” muhabbeti,
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
İndi baştan tepsiler, kırıldı kâse, döküldü “nişan şerbeti”…

“Çarşamba Kızları” gelmiyor sinemaya,
“Çıkış Delikanlıları” cırtık ve yırtık-pırtık
Çocuk seslerimiz gurbet edeli çok oldu;
Köşe başlarında “dalye” oynanmıyor artık,
“Hotam tuzlu”,”kömen” ve “bilye”, giderek “moriz”
Ve son “karsapanımızla” bıraktığımız iz,
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Sanki akındayız, sayki , ok yemiş birer yeniçeriyiz…

Gitti gider duvar dibi sohbetler…
“Çiğdem çiğdem çiçecik”; yağ,bulgur unuttuk
Son mektupla göçtü sonbahar ablaları…
Adreslerini pastırma yazında kuruttuk.
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Sanki, “dokuz taş günü” böyle bir niyet tuttuk…

“Sırasöğüt ”,söğüt hasretinde bir Salıpazarı,
“Hastane önü” incir fakiri bir sarı…
Kovaladığımızdan beri Tefçi İsmail’i,
Ve Boğos Kalfa’yı hem; Artin’i, Aliksan’ı…
Şeyh’imiz bize küstü, öptürmedi elini
Yok ettik diye gökkuşağını, açtık diye mahremini…
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Dağıttık “duşkasını”,”sumsukladık” belini…

Temcit pilavlı, iftar ikrâmlı, badem şekerli…
Top sesleri sustu susalı peksimet yavan.
Ve telteli çekilen gecelerden artakalan;
İncir uyutmalı, taş kadayıflı, arabaşılı
Helle çorbalı, hasideli, papara bakışlı…
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Dirimiz eciş bücüş, ölümüz yakışıklı…

Son faytonla gitti Durak Ağa ve İhsan Paşa
Salepci’siz kaldı çarşı,”tatlı mayasız”…
Çümbüşsüz çiftetelli, Cezayirsiz uğurlama
Ve Kel Hasan’sız kurabiye çıktı çıkalı;
Halet’siz artık, Gülkız’sız, Şahinde’siz şakalar
Kırıldığından beri havalar, bozulduğundan fiyakalar
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Omzumuzda fötr fakiri bir baş, buruşmuş gömlek,kolasız yakalar…
“Soğuksu’dan””Kumdöken”e yirmi dört ayar
Yok artık suları yıkayan o “Dursun Dede”,
Ve Naneci Memet gitti gideli cezbe’den,
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Nefes nefes,can can,beden beden…

Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Nohutlu Nohutlu, Çamlık Çamlık…
Söküldü arnavut kaldırımlar, gitti iskârpinli beyler,
Çapanoğlu başta, Başçavuşlar, Ulusoylar, Bilecenler…
Hacı Rıfat’lar derken, Terzi İsmail’ler, Zengin Emir’ler
“Yılkı” da kaldı Abbas, Kara Durak külhan’da
Eryaşar’dan Özsümer’e, Dündar’dan Karslıoğlu’na
Ve Deli Üsüyün’e… anı yumak her yanda;
Çelebi’siz kaldık, Irgatoğlu’suz, Çopur Bahri’siz…
Biz , Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Çoğalıyor azalmışlığımız, renklerimiz kimsesiz…

Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Sustu salonlarda ud sesi, salındı yana eller
Kırıldı ortasından “nalinnim”, kırıldı çifte teller,
Kaşı rastıklı, gözü sürmeli,üç etekli güzeller
Suzinâk bir fasılla düşlere konduğundan beri,
Ve Yozgat ,“Yozgat’ta, Yozgat’lısız” kaldığından beri
Ağızlar doldu küfür, bakışlar hodbin, bakışlar dökük
Argo sardı her yanı; çirkin mi çirkin, kaba mı kaba…
Biz, Yozgat’ı birlikte ve hep ölüyoruz;
Bir yanımız gecekondu, diğer yanda tezek tezek köy,
Ve büyür gider, büyür gider içimizde “haldır hayat” kasaba…
 
SERHAT ÜNSAL

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 03 Eki 2010 17:58:21
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Tokat Öğretmen Okulu mezunlarından ve okulumuzun yetiştirdiği değerli yazar-resam ağabeyimiz Serhat Ünsal'ı kaybettik. Tüm Yozgatlılara, kederli ailesine, yakınlarına ve bütün Tokat öğretmen Okulu mezunu arkadaşlarıma başsağlığı diliyorum.Mekanı cennet olsun.
 

Allah rahmet eylesin,sizin ve yakınlarının ailesinin sevenlerinin başı sağolsun...

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.086
  • 23.782
  • 5.086
  • 23.782
# 03 Eki 2010 17:59:35
Sağolunuz sayın hocam.Allah razı olsun.
Teşekkür ederim.

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 03 Eki 2010 20:33:38
SİTEM...  

Önde zeytin ağaçları arkasında yar
Sene 1946
Mevsim
Sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim.
Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.

Yar yar!..Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım.
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var...
 
BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU

Çevrimdışı bilgemm

  • Aktif Üye
  • **
  • 4
  • 82
  • 4
  • 82
# 03 Eki 2010 21:15:40
Derin bir nefes aldım,
Gözlerimde İstanbul.
Uzanmış laleler bir koyda,
Uyumak ne güzel İstanbul'da.
Susuz yüreğim ,çorak
Ellerim soluk toprak.
Denizden maviyi çaldım,
Yeşilin koynuna koydum,
Biraz uyudum biraz uyandım,
Sonunda güzel bir rüyaya daldım,
Dalgalar biraz şakacıydı ama;
Gülmek hepsinden harikaydı.
Karınca misali insanlar,
Yuvalarını bulmaya çalışıyorlar.
Güneş bir başka sanki,
Yüreği zıplayarak bakıyor Boğaza
Aynı benim gibi
Göz kırpıyor doğaya,
Ah ,şu insan eli bi de herşeyi bozmasa!
Hem tarih hem yeşil hem de mavi
Mükemmel uyum
Karşı geliyor kirli ellere
O da güzel!
Aşk böyle bir şey.

Bilge Erol

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 03 Eki 2010 21:35:20
          EY HAYAT NEREDE KALMIŞTIK
Hayat
Hayatı yaşamak gerek güvercin özgürlüğünce
korkmadan,
Gökyüzünün maviliğinin üzerine düşen beyaz bulutlar misali severek,
Yaşamak için sevmek gerek,
O yüzden sıkı sıkı sarılmalı sevdiğine
Yeri geldiğinde ateş olmalı yakmalı, yeri geldiğinde yağmalı gökyüzünden
Nisan yağmurları gibi delicesine ama, incitmeden ıslatmalı
Severken ağlamalı hayatı hissetmek icin
İnci taneleri dökülmeli göz pınarlarından hayata dair, sevdiğine dair.
Yırtık ayakkabıyla gezmeli gerektiğnde, aç kalmalı kendisi, sevdiği için..
Sevgisinden beslenmeli yasamak icin
Güvercinlerle konusabilmeli ,
Yağmurdan sonraki gökkuşağı gibi olmalı hayat, öylesine renkli ama tek
Sevmeli insan ilk önce, sonra bağlanmalı
Hayatını feda edebilmeli bir hayata karsılık
Hep hayat acımasız derler ,
Hayat değil acımasız olan, hayatı paylaştıklarımızdır acımasız olan,
Adınada hayat deriz
Aslında annemizdir, babamızdır, sevdiğimizdir, ugruna can veririm dediğimizdir.
Ne kadar sevgi dolu olsalarda, acımasız yanları vardır hepsinin..
Hep terkedilişlerden, hep ihanetlerden, hep vefasızlıklardan bahsediriz ya,
Sonrada; hayat ne kadar acımasız der geceriz..
Yakıştırmayız cünkü sevdiklerimize,
Hayat değil acımasız olan !
Hayatı acımasız KILAN bizler değilmiyiz
Oysa hayat güzel, yaşamak güzel, sevmek, sevilmek güzel
Kuşların kanat çırpışı, baharda yağan yağmur, o çim kokusu..
Yağmurda yürümek kafanda bin düsünce varken
Hayatı seviyorum, sevmeyi seviyorum
BENİM GİBİ.....
'' Ey Hayat Nerde Kalmıştık ? ''

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 03 Eki 2010 21:38:17
Sebepsiz sevmektir aşk,
Nedeni olmadan bağlanmak birine.
Gözlerine baktığında erimektir içten içe.
Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.
Hatta sarılamamaktır utançtan,
Çünkü utanmaktır sevmek aslında,
Sevmek nedir aslen?
Ölmek mi uğruna?
Yaşamak mı onunla?
Sevmek mi ömür boyunca?
Yoksa ayrılmak mı gerekince?
Nedir insanı başkasına bağlayan?
Güzelliği mi? Bilmez kimse bu soruların cevabını..
Kimi sever güzelini, kimi sever özelini...
CAN YÜCEL

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK