Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ~Sükut-u HayaL~

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.081
  • 6.760
  • 4.081
  • 6.760
# 18 Ara 2010 17:27:29
yaRIM

Benim içim acımaz mı sanıyosun
Ben giderken
yarım sende kaldı bilmezmiyim
Her karanlıkta aklımda sen
Her şarkıda ağlayan ben
Senden gittim diye vicdansız mı sanıyosun
Her sabah uyandığımda hala
ilk merhaba sana
her sabah uyandığımda
yanımda öksüz bi günaydın
alınmadık belli
sahibi öğlen uykusunda
 
Ceyhun Yılmaz
 
--------
Yasak

Kimselere söylemeden çıktım yola
Sabahtan bile erken, güneşe hissettirmeden
Kimsesizliğim merak eder mi diye düşündüm seni
Dolmabahçe'de bir çay söyledim kendime ve garsona rağmen ikinci bir çay sana
Senin içmediğin çayına bakarak düşündüm seni
İstanbul'a yakalandım sensizliğimle,
Ne var bunda canım o da yasak değil yaa...
 
Ceyhun Yılmaz
 

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 18 Ara 2010 17:34:27
ters bir nota verdi tanrı elçisi :
zaptiyelerdeydi en büyük hata !
denize dökünce marx'ı , engels'i ,
kitaplardan geçti balıklara da
diyalektik materyalizm illeti !
''ne mucize , ne ağ , ne de tırata ,
yutmuyorlar artık'' diye diretti .
Can Yücel ‎.

Çevrimdışı ~Sükut-u HayaL~

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.081
  • 6.760
  • 4.081
  • 6.760
# 18 Ara 2010 17:39:44
Yok

uykumu uyuttum uykusuz yatıyorum
ama sen herşeyden habersiz
ne güzel uyuyorsundur kimbilir
ne kadar güzeldir saçlarının yastığı öpüşü
tabi, ne yastığın haberi var ne saçlarının
ben uyumuyorum.. yastığımda yok
saçlarında..
 
Ceyhun Yılmaz
 
----------

Yokluğun Yanımda

Yokluğun yanımda
İlacı yok ki yokluğunun hükmü olsun
Gözlerimin ağrısı bir kadının çığlığı
..ve gecemi kimse anlamıyor artık
Diğerlerine benzemiyor yokluğun
Diğerlerine benzemiyor ayrılığın...
Niye benzesin ki?
Hepsinden çok sevilmedin mi?
 
Ceyhun Yılmaz
 

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 18 Ara 2010 18:26:10
ÇOKTUR EFENDİM

Bizim memleketten haber sorarsan
Kimi açtır kimi toktur efendim
Koltuğu bulanlar bizi unuttu
Arada sürünen çoktur efendim

Avukat elinden hakim şaşırdı
Adalet sabrını böyle taşırdı
Soyguncu fakirde boza pişirdi
Akıl fikir vicdan yoktur efendim

Seneler geçse de onmaz bu yara
Fakir fukaraya güneş kapkara
Devrin peygamberi kesildi para
Hastaları çığ yer doktur efendim

Mahzuni Şerif'im kime darılır
Sazı koyar başka şeye sarılır
Bir gün her zalimden hesap sorulur
Çünkü Hak'kın yolu haktır efendim

AŞIK MAHZUNİ ŞERİF

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 18 Ara 2010 18:27:37
             DÜŞÜNCELER

Durmaksızın yürüyorum bu kıyılarda,
kumla köpüğün arasında.
Yükselen deniz ayak izlerimi silecek,
rüzgar köpüğü önüne katacak,
ama denizle kıyı daima kalacak.

Bugünün acısı, dünün hazzının anısıdır.

Anımsamak bir tür buluşmadır.
Unutmak ise bir tür özgürlük.

Yüreğimdeki mühür
kalbim kırılmadan çözülebilir mi?

Sevgililer birbirlerinden çok
aralarındakini kucaklarlar.

Arkadaşlık her zaman için
tatlı bir sorumluluktur,
asla bir fırsat değil.

Ancak büyük bir acı veya büyük bir sevinç
senin gerçeğini açığa çıkarabilir.
İşte böyle bir anda
ya güneş altında çıplak danset,
ya da çarmıhını taşı.

İnsanlık, sonsuzluğun dışından
sonsuzluğa akan bir ışık nehridir.

Şafağa ancak
gecenin yolunu izleyerek ulaşılabilir.

Gariptir ki,
kimi zevklerin tutkusudur,
acılarımızın bir kısmını oluşturan.

Kişinin hayal gücüyle, düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe,
yalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir.

Cennet orada,
şu kapının ardında,
hemen yandaki odada;
ama ben anahtarı kaybettim.
Belki de sadece koyduğum yeri unuttum.

Kuş tüyünde uyuyanların düşlerinin,
toprak üzerinde uyuyanlarınkinden
daha güzel olmadığı gerçeğinde,
yaşamın adaletine olan inancımı
yitirmem mümkün mü?

Bana kulak ver ki,
sana ses verebileyim.

Karşındakinin gerçeği
sana açıkladıklarında değil,
açıklayamadıklarındadır.
Bu yüzden onu anlamak istiyorsan,
söylediklerine değil,
söylemediklerine kulak ver.

Söylediklerimin yarısı beş para etmez;
ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir
diye konuşuyorum.

Yalnızlığım, insanlar geveze hatalarımı övüp,
sessiz erdemlerimi eleştirmeye
başladığında doğdu.

Bir gerçek her zaman bilinmek,
ama ara sıra söylenmek içindir.

İçimizdeki gerçek olan sessiz,
edinilmiş olan ise gevezedir.

İçimdeki yaşamın sesi,
senin içindeki yaşamın
kulağına ulaşamaz.
Yine de kendimizi yalnız
hissetmemek için konuşalım.

Sözcüklerin dalgası
hep üstümüzde olsa da,
derinliklerimiz daima dinginliğini korur.

Yaşam kalbini okuyacak
bir şarkıcı bulamazsa,
aklını konusacak
bir filozof yaratır.

Zihnimiz bir süngerdir,
yüreğimizse bir nehir.
Çoğumuzun akmak yerine,
sünger gibi emmeyi seçmesi ne garip!

Eger kış,
"Baharı yüreğimde saklıyorum"
deseydi, ona kim inanırdı?

Her tohum bir özlemdir.


Öğretilerin çoğu pencere camı gibidir.
Arkasındaki gerçeği görürsün,
ama cam seni gerçekten ayırır.

Haydi seninle saklambaç oynayalım.
Yüreğime saklanırsan eğer,
seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun
ardına gizlenirsen,
seni bulmaya çalışmak
bir işe yaramaz.

Neşeli yüreklerle birlikte
neşeli şarkılar söyleyen
kederli bir kalp ne kadar yücedir.

Yürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim,
durup yürüyenlerin geçişini seyretmek değil.

Hayır, boşuna yaşamadık biz !
Kemiklerimizden kuleler yapmadılar mı?

Özel ve ayrımcı olmayalım.
Unutmayalım ki, şairin aklı da,
akrebin kuyruğu da gururla
aynı yeryüzünden yükselir.

Evim der ki, "Beni bırakma,
çünkü burada senin geçmişin yaşıyor."
Yolum der ki, " Gel ve beni izle,
çünkü ben senin geleceğinim."
Ve ben hem eve, hem de yola derim ki,
"Benim ne geçmişim,
ne de geleceğim var.
Eğer kalırsam,
kalışımda bir ayrılış vardır;
gidersem,
ayrılışımda bir kalış.

Yalnızca sevgi ve ölüm
her şeyi değiştirebilir."

Daha dün, yaşam küresi içinde
uyumsuzca titreşen bir kırıntı
olduğumu düşünürdüm.
Şimdi biliyorum ki,
ben kürenin ta kendisiyim,
ve uyumlu kırıntılar halinde
tüm yaşam içimde devinmekte .

Adlandıramadığın nimetleri özlediğinde,
ve nedenini bilmeden kederlendiğinde,
işte o zaman büyüyen her şeyle
beraber büyüyecek ve
üst benliğine uzanacaksın.

Ağaçlar yeryüzünün
gökkubbeye yazdığı şiirlerdir.
Ama biz onları devirir ve
boşluğumuzu kaydedebilmek için
kağıda dönüştürürüz.

Güzelliğin şarkısını söylersen eğer,
çölün ortasında tek başına olsan bile
bir dinleyicin olacaktır.

Esin daima şarkı söyler;
asla açıklamaya çalışmaz.

En büyük sarkıcı,
sessizliğimizin şarkısını söyleyendir.

Eğer ağzın yemekle doluysa
nasıl şarkı söyleyebilirsin ?
Ve eğer elin altınla yüklüyse,
şükretmek için nasıl kaldırabilirsin?

Sözler zamansızdır.
Onları zamansızlıklarını bilerek
söylemeli ya da yazmalısın.

Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir.
O, kanayan bir yaradan
veya gülümseyen bir ağızdan
yükselen bir şarkıdır. .

Halil CİBRAN
Bir açıklama ekle
DÜŞÜNCELER

Durmaksızın yürüyorum bu kıyılarda,
kumla köpüğün arasında.
Yükselen deniz ayak izlerimi silecek,
rüzgar köpüğü önüne katacak,
ama denizle kıyı daima kalacak.

Bugünün acısı, dünün hazzının anısıdır.

Anımsamak bir tür buluşmadır.
Unutmak ise bir tür özgürlük.

Yüreğimdeki mühür
kalbim kırılmadan çözülebilir mi?

Sevgililer birbirlerinden çok
aralarındakini kucaklarlar.

Arkadaşlık her zaman için
tatlı bir sorumluluktur,
asla bir fırsat değil.

Ancak büyük bir acı veya büyük bir sevinç
senin gerçeğini açığa çıkarabilir.
İşte böyle bir anda
ya güneş altında çıplak danset,
ya da çarmıhını taşı.

İnsanlık, sonsuzluğun dışından
sonsuzluğa akan bir ışık nehridir.

Şafağa ancak
gecenin yolunu izleyerek ulaşılabilir.

Gariptir ki,
kimi zevklerin tutkusudur,
acılarımızın bir kısmını oluşturan.

Kişinin hayal gücüyle, düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe,
yalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir.

Cennet orada,
şu kapının ardında,
hemen yandaki odada;
ama ben anahtarı kaybettim.
Belki de sadece koyduğum yeri unuttum.

Kuş tüyünde uyuyanların düşlerinin,
toprak üzerinde uyuyanlarınkinden
daha güzel olmadığı gerçeğinde,
yaşamın adaletine olan inancımı
yitirmem mümkün mü?

Bana kulak ver ki,
sana ses verebileyim.

Karşındakinin gerçeği
sana açıkladıklarında değil,
açıklayamadıklarındadır.
Bu yüzden onu anlamak istiyorsan,
söylediklerine değil,
söylemediklerine kulak ver.

Söylediklerimin yarısı beş para etmez;
ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir
diye konuşuyorum.

Yalnızlığım, insanlar geveze hatalarımı övüp,
sessiz erdemlerimi eleştirmeye
başladığında doğdu.

Bir gerçek her zaman bilinmek,
ama ara sıra söylenmek içindir.

İçimizdeki gerçek olan sessiz,
edinilmiş olan ise gevezedir.

İçimdeki yaşamın sesi,
senin içindeki yaşamın
kulağına ulaşamaz.
Yine de kendimizi yalnız
hissetmemek için konuşalım.

Sözcüklerin dalgası
hep üstümüzde olsa da,
derinliklerimiz daima dinginliğini korur.

Yaşam kalbini okuyacak
bir şarkıcı bulamazsa,
aklını konusacak
bir filozof yaratır.

Zihnimiz bir süngerdir,
yüreğimizse bir nehir.
Çoğumuzun akmak yerine,
sünger gibi emmeyi seçmesi ne garip!

Eger kış,
"Baharı yüreğimde saklıyorum"
deseydi, ona kim inanırdı?

Her tohum bir özlemdir.


Öğretilerin çoğu pencere camı gibidir.
Arkasındaki gerçeği görürsün,
ama cam seni gerçekten ayırır.

Haydi seninle saklambaç oynayalım.
Yüreğime saklanırsan eğer,
seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun
ardına gizlenirsen,
seni bulmaya çalışmak
bir işe yaramaz.

Neşeli yüreklerle birlikte
neşeli şarkılar söyleyen
kederli bir kalp ne kadar yücedir.

Yürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim,
durup yürüyenlerin geçişini seyretmek değil.

Hayır, boşuna yaşamadık biz !
Kemiklerimizden kuleler yapmadılar mı?

Özel ve ayrımcı olmayalım.
Unutmayalım ki, şairin aklı da,
akrebin kuyruğu da gururla
aynı yeryüzünden yükselir.

Evim der ki, "Beni bırakma,
çünkü burada senin geçmişin yaşıyor."
Yolum der ki, " Gel ve beni izle,
çünkü ben senin geleceğinim."
Ve ben hem eve, hem de yola derim ki,
"Benim ne geçmişim,
ne de geleceğim var.
Eğer kalırsam,
kalışımda bir ayrılış vardır;
gidersem,
ayrılışımda bir kalış.

Yalnızca sevgi ve ölüm
her şeyi değiştirebilir."

Daha dün, yaşam küresi içinde
uyumsuzca titreşen bir kırıntı
olduğumu düşünürdüm.
Şimdi biliyorum ki,
ben kürenin ta kendisiyim,
ve uyumlu kırıntılar halinde
tüm yaşam içimde devinmekte .

Adlandıramadığın nimetleri özlediğinde,
ve nedenini bilmeden kederlendiğinde,
işte o zaman büyüyen her şeyle
beraber büyüyecek ve
üst benliğine uzanacaksın.

Ağaçlar yeryüzünün
gökkubbeye yazdığı şiirlerdir.
Ama biz onları devirir ve
boşluğumuzu kaydedebilmek için
kağıda dönüştürürüz.

Güzelliğin şarkısını söylersen eğer,
çölün ortasında tek başına olsan bile
bir dinleyicin olacaktır.

Esin daima şarkı söyler;
asla açıklamaya çalışmaz.

En büyük sarkıcı,
sessizliğimizin şarkısını söyleyendir.

Eğer ağzın yemekle doluysa
nasıl şarkı söyleyebilirsin ?
Ve eğer elin altınla yüklüyse,
şükretmek için nasıl kaldırabilirsin?

Sözler zamansızdır.
Onları zamansızlıklarını bilerek
söylemeli ya da yazmalısın.

Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir.
O, kanayan bir yaradan
veya gülümseyen bir ağızdan
yükselen bir şarkıdır. .

Halil CİBRAN

Çevrimdışı gülsümgülmez

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 145
  • 96
  • 145
  • 96
# 18 Ara 2010 19:51:20
 

İŞTE GİDİYORUM

 

İşte gidiyorum

Karşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü

İşte gidiyorum

Toprak alsın benimde bu hazin öykümü

 

İşte gidiyorum, gurbet yorgunu gövdemi

Çukura kim indirecek

İşte gidiyorum

Bu menfur cinayeti, şimdi çıkıp kim üstlenecek

 

Çürüdü gözlerim, yüreğim, bu yağmurlu şehirde

İşte gidiyorum

Beni kaldırın, hicran kalsın teneşirde

 

Size yüzyallardır sesini kaybetmiş

Bir türkü söyliyecektim...

Ve bir yayla şefkatiyle

Kirpiğinizin ucundan öpecektim

 

Bir masum türküydü sadece

Yüzbinlerce madurun gönlünde

Belki söyleriz hepbirlikte

Belki, mahşerin birinci gününde

 

Nasıl sevmiştim hepinizi..nasıl böyle oldu akıbetim?

Ve nasıl çöle döndü

O benim gül gülistan memleketim

 

İşte gidiyorum, hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız

Ben başımı verdim, sizinse

İnsafsız bir linç oldu karşılığınız

 

İşte gidiyorum

Penceresiz bir dünyanın labirentine

İşte gidiyorum

''Saçlarındaki yıldızları koparabilirsin anne''

 

Sonunda kaptırdım gönlümü

ölüm denen o kaypak türküye...

Ve işte kurtuldun benden

Şen olasın ey sevgilim Türkiye

 

Elbet benimde vardı

Kendime ve yurduma dair umutlarım

Belki bıraktığım yerden sürdürür

Dostlarım, karım ve çocuklarım...

 

Çatladı yüreğim çatladı sazım

Demekki böyleymiş yazım

Sizlere armağan olsun

Sizlerden ödünç aldığım bu yürek sızım...

 

Benim hiç hayalim olmadı anne

Ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat

Bir mutluluk fotoğrafı bile çekdirmedi bu hayat

Kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne

Ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat...

 

Sayki yollarda akan, şu feydasız çamurdan anne...

Sayki ıslanmaktım, üşümektim

Sayki yağmurdum anne?

 

Bunca yıldır gözyaşını, hangi denizlere sakladın,

Oy ben öleyim, sen beni ne diye doğurdun anne?

Çevrimdışı gülsümgülmez

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 145
  • 96
  • 145
  • 96
# 18 Ara 2010 19:52:55
 

GERİDE KALDIN SEN

 

Devrilip gidiyorum işte

Geride kaldın sen...

 

Aşınmış sevdalar gibi

Yıpranmış postallar gibi

Lime-lime, yarasız

Geride kaldın sen...

 

Kaprislerinle, nazlarınla

Bakışlarınla, sözlerinle

Tutulmayan vaatler gibi

Harcanmış saatler gibi

Tek başına, kararsız

Geride kaldın sen...

 

Buraya kadarmış güzelim

Boynumda bıraktığın diş izi

Bitmez sandığın aşk denizi

Buraya kadarmış.

 

Vedalaşmak isterdim oysa

Klasik bir film öyküsü gibi

Ellerini tutup usulca

Son bir kez öpmek isterdim

Kendimi mazur gösterip

Masum ve mağrur bir duruşla

Her şeyi kadere yıkmak isterdim.

 

Ne gerek var oysa

Yürümeyen birtakım şeylerin

Nedenlerini tartışmaktansa

Asla yürümeyeceğini anlayıp

Bunu hiç konuşmamak

Daha bir yiğitçe değil mi?

 

Süzülüp gidiyorum işte

Bela olmadan

Yoluna çıkmadan

Hesap filan sormadan

İncitmeden, acıtmadan...

 

Bir bileti yırtar gibi

Bir kabuğu atar gibi

Sıyrılıp gidiyorum işte

Geride kaldın sen...

 

Bir tren penceresinden

Akıp giden bozkırın

Ortasında bir kuru ağaç gibi

Geride kaldın sen...

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 18 Ara 2010 20:04:09
HERKES ÖLDÜREBİLİR SEVDİĞİNİ

Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez


***********************
Açıldım yine sevdâ denizine,
Dalgalar sert, dalgalar engel…
Sonunda boğulmak varsa bu denizde,
İstemem… Beni kurtaracaksan gel!..

Aldırmadan saçıma, ilerleyen yaşıma,
Çıktım yine yola, hem de tek başıma,
Zehir katacaksan ekmeğime, aşıma,
İstemem… Beni doyuracaksan gel!..

Yol uzun, dizlerimde derman yok.
Yüreğim yanık, çâresiz derdim çok.
Benim yalana, fazla lafa karnım tok,
İstemem… Beni ben yapacaksan gel!..

Sönen umutlarımı daha da söndüreceksen,
Aydınlık dünyamı cehenneme döndüreceksen,
Dostu, düşmanı ardımdan güldüreceksen,
İstemem… Beni mutlu edeceksen gel!..

(alıntı)

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 18 Ara 2010 20:06:40
SON DEFA...

Nasılsın nasıl gitti?
Alıştın mı sen de?
Rahat mısın artık İstanbul'da?
Evlenmişsin, nasıl oldu?
Bulabildin mi sonunda?
Hep anlattığın o meşhur huzuru

İyiyim ben
Hep aynı şeyler işte
Uyku hapları
Yalan dolan gülümsemeler

İyiyim ben
Hem sen tanırsın beni
Ne yapsam ne söylesem
O geç kalmışlık hissi

Son defa görsem seni
Kaybolsam yüzünde
Son defa yenilsem sana
Hiç anlamasan da
Son defa benim olsan
Uyansam yanında.

İnan pek yeni bir şey yok.
Biraz yaşlandım tabi
Seyrekleşti biraz saçlarım

Bir bitmeyen gece bıraktın
Ve üç nokta düşürdün
Belli etmedim ben pek, tenhalaştım

EMRE AYDIN...

Çevrimdışı smncn2009

  • B Grubu
  • 1.001
  • 3.698
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 1.001
  • 3.698
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 18 Ara 2010 20:13:07

AYRILIK SEVDAYA DAHİL
 
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın

En görkemli saatinde yıldız alacasının

Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader

Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın

Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları

Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan

Onu çok arıyorum onu çok arıyorum

Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları

Bir yerlere yıldırım düşüyorum

Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan

Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu

Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş

Tedirgin gülümser

Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili

Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar

Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili

Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar

Gittikçe genişliyen yakılmış ot kokusu

Yıldızlar inanılmıyacak bir irilikte

Yansımalar tutmuş bütün sahili

Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var

Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil

Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil

Çünkü ayrılanlar hala sevgili

Yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık

Hava ağır toprak ağır yaprak ağır

Su tozları yağıyor üstümüze

Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır

Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı

Karanlık çöktü denize

Yanlızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin

Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin

Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan

Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince

Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice

Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak

Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına

Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle

Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız

İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız

Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi

Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı

Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız

Atilla İlhan

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 18 Ara 2010 20:18:13
Dilimin Ucunda Kelimeler 
 
Karşımdasın ilk kez yıllardan sonra
Gözlerinden gözlerim kaçıyorsa
Hoş gör bu halimi sakın darılma
Yanımdasın ilk kez yıllardan sonra

Ellerinde ellerim titriyorsa
Dilim anlamsız sözler söylüyorsa
Nedenini o an sakın sakın sorma

Dilimin ucunda kelimeler
Bir türlü söyleyemiyorum
Dilimin ucunda kelimeler
Nerden başlasam bilmiyorum

Dilimin ucunda kelimeler
Bir türlü söyleyemiyorum
Dilimin ucunda kelimeler
Nerden başlasam bilmiyorum

Hatırlar mısın o eski günleri
Anlatırdın bana hep dertlerini
Bir dosttum yalnızca senin için değil mi?
Oysa içimde sevgili özlemi

Yıllarca duygularımı gizledim
İçimde fırtına vardı ben sakladım
Oysa hep seni sevdim seni yaşadım

Dilimin ucunda kelimeler
Bir türlü söyleyemiyorum
Dilimin ucunda kelimeler
Nerden başlasam bilmiyorum

Dilimin ucunda kelimeler
Bir türlü söyleyemiyorum
Dilimin ucunda kelimeler
Nerden başlasam bilmiyorum

Dilimin ucunda kelimeler
Bir türlü söyleyemiyorum
Dilimin ucunda kelimeler
Nerden başlasam bilmiyorum

Dilimin ucunda kelimeler
Bir türlü söyleyemiyorum
Dilimin ucunda kelimeler
Nerden başlasam bilmiyorum
 
Sezen Aksu 

Çevrimdışı mehmet_00202

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 195
  • 426
  • 195
  • 426
# 18 Ara 2010 20:18:26
LEYLİM LEYLİM
Leylim - leylim dünyamızın yarısı
Al - yeşil bahar,
Yarısı kar olanda
Gene kavim - kardaş, can - cana düşman,
Gene yediboğum akrep,
Sarı engerek,
Alnımızın aklığında puşt işi zulüm
Ve canım yarı geceler
Çift kanat kapılarına karşı darağaçları,
Mahpusanede çeşme
Yandan akar olanda,
Gelmiş yoklamış ecel
Kaburgam arasından.
Yoklasın hele...

Çağıdır, can dayanmaz,
Çağıdır, en çatal, en ası,
Cehennem koncası memelerinin.
Çağıdır, kırk gün - kırk gece
Kolların boynuma kement,
Ha canım kötüye inat...
Vah ki ne desem,
Kurşunları namlulara sürülü,
İki elleri kan,
Baskıncılar uykumuzu yıkar olanda,
Alır yüreğim:

Yankın yasak, aynalara.
İnemem bahçende talan,
Tam, boş yanı bu, derim namussuzun,
Tam, bıçağım cehennem gibi güzelken,
Aklıma düşüyorsun
Ellerim arık...

Bilmiş
Bütün zulalar
Eğri hançer, kara mavzer, kan pusu.
Ve insan düşüncesinin o en orospu,
O en ayıp, frengili yemişi,
Çıldırtılmış uranyum
Bilmiş,
Bilsinler!
Sana nasıl yandığımı
Uuuuy gelin...

İşte kan tutmuş korsanlar,
Haramla beslenmiş azgın,
Düzmece peygamberler
Ve cüceleri
Ve iğdiş ve aptal kölelerine karşı,
İşte bir kez daha
Bu can bendeyken,
Delin, divanenim işte
Uuuuy gelin...

Bu yasaklar,
Firavun kalıntısı.
Yoksun,
Akdan - karadan.
Gizline, canevine kurulu faklar.
Gün ola, umut kesip korkunç yetinden,
Murdar tutkusuna dünyasızlığın,
Gün ola, düşesin bekler.
Düşme!
Ölürüm...
Gözlerinden, gözlerinden olurum.

Leylim - leylim
Ayvalar nar olanda
Sen bana yar olanda.
Belalı başımıza
Dünyalar dar olanda.



AHMED ARİF

Çevrimdışı ecrinh

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.215
  • 9.778
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.215
  • 9.778
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 18 Ara 2010 20:23:35
Bir Ah Etmem

Elde mızrap dilde türkü değilsin
Nasıl çalsın söylesene saz beni
Bende ben ol herkes beni sen bilsin
Bak aynaya senden gizli süz beni

Sultan iken baş üstünde tuttuğun
Viran edip kölem diye sattığın
Hasretlere ilmek ilmek attığın
Kördüğümüm, vuslatım ol çöz beni

Bir ah etmem senden gelen bin derde
Arat beni vur emriyle her yerde
Katilime bir resmini gösterde
Görmüş olsun seni gören göz beni

Suya kanar aşka susar niceler
Gözyaşımı mesken tutar geceler
Harf çıldırsa deli olsa heceler
Anlatamaz seni bilmez söz beni
 
Serdar Tuncer
 
 
 

Çevrimdışı wanted1

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.442
  • 3.859
  • 3.442
  • 3.859
# 18 Ara 2010 20:25:11
Sen İstanbul Kokardın

Martıların gözlerinden dinledim
İstanbul'un boğazı yanmış dün gece
Yıldızlar şahitlik etmiş, güya suçlu benmişim
Oysa can, yemin olsun yanağımdan süzülen denize
Ben bu şehre yüreğimi içirmedim

Göklerden hicran yağdı, İstanbul'lu bir geceydi
Yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın
İsmin dudaklarımda idamlık bilmeceydi
Yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın

Sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda
Bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi...
Utanır, intihar ederdi ölüm,
Hayata rest çekip ağladığımda,
Korkak gibi, tutsak gibi, yaşanmamış an gibi...
Ben lal olmuş bülbülüm, sen deli gülsün bağımda
Toprak gibi, yaprak gibi, candan özge can gibi
Kuş uçmaz kervan geçmez dağımda,
Kah aşkı yağan kar tanesi
Kah Leyla tüten rüzgardın
Zambak gibi leylak gibi,
Sigaramda duman gibi
Sevdiceğim, sen İstanbul kokardın

Dayadım ondörtlüyü İstanbul'un şakağına
İstediğim gül içmekti gözlerinden bir yudum
Seni sordum gündüzlerce bu şehrin her sokağına
Söylemedi, inat ettim gece seni uyudum

Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Ayla toprak şahittir, şahittir denizle gece
Sensizken, İstanbul'da bir kez olsun gülmedim
Yıllar kapımı çaldı, ellerinde vur emri
Yokluğun var sen yoktun, ölüm geldi ölmedim
Ağladım yüreğimde sen, sende divane İstanbul
Aşkından hatıra dedim göz yaşımı silmedim
Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Belki de can ben bu şehri güller için çok sevdim

Gözlerimden dökülen yaş denizi ıslatıyor
Sevda kilim, hasret nakış, gönül derdi dokuyor
Çatlayası deli yürek 'sen sen' diye atıyor
Oy gece gözlüm oy, İstanbul seni kokuyor
 
Serdar Tuncer
 
 

Çevrimdışı van65

  • Uzman Üye
  • *****
  • 243
  • 979
  • 243
  • 979
# 18 Ara 2010 20:30:25
Unutmak zor zanaat, gidebilmek mesele
Ama gerektiğinde gidebilmeli kişi
“Kapıyı vurdum çıktım,
Çıkar çıkmaz da unuttum” demek zor zaten,
...Ama kapılar kapanmadan;
Hangi kapıdan çıktığını bilerek gitmek gerekir bazen…
Kolay değildir istemeyerek gitmek
Ama olmayacağını anlayınca;
“Yok, artık olmaz” da diyebilmeli,
Bilirim gidilse de çıkmaz akıldan
Ama her zaman tıka basa doyulmaz;
Bazen de yarı aç, yarı tok kalkılmalı masadan

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK