Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı banu2011

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
  • 1.073
  • 3.654
  • Müdür Yetkili
# 04 May 2011 12:44:35
Gözlerine Yazılmamış Bir Destan



bu şiirde iki göz var
biri senin; biri onun
Senin o karanlık, küf kokulu
matem gözlerini terkediyorum

biliyorum; saçlarının sarısı
gözlerinin yeşiline karışmış
biliyorum; sana benzemek için
melikeler birbiriyle yarışmış
fosforlu ve derin bakışlarına
çağlar boyu nice destanlar yazılmış
oysa ben görülmedik bir lale yaprağına
gökleri kıskandıran bir destan yazıyorum
gözlerin değişip kaplasın karanlığı
bütün ufukları sarsın gözlerin
gene de hep bende kalsın gözlerin

l
kapama gözlerini; karanlıktan korkarım
atlılar kaybeder yolunu, hasretimin
posta güvercinleri geri dönmez ülkeme
yaslı dereler gibi mutsuzluğa akarım
kapama gözlerini; karanlıktan korkarım

ll
ateşten ve köpükten sıyırıp ellerimi
mekanımı gülistan eyleyendir gözerin
isyanıyla ihtiras ve gerilim yaşayan
Kabil’in ruhunu kan eyleyendir gözlerin
vuslat aşkını Leyla düşürmedi çöllere
arzı Mecnun’a hicran eyleyendir gözlerin
gözlerinde başladı tarihin macerası
Adem’i Havva’ya ram eyleyendir gözlerin
Kerem dağlar ardında aradı gözlerini
Kamber’i bile viran eyleyendir gözlerin
Ferhat dağları deldi yolunu bulmak için
sevmeyenleri giryan eyleyendir gözlerin
suların emzirdiği muamma bir çocuğu
yedi iklime hakan eyleyendir gözlerin

lll
gözlerin göklerinde
her yüzyılın başında
birer akkor olmuş gözlerin
çekip çıkarsam da mısralarımı
ben yalnız gözlerinin şairiyim aslında

hangi rüzgara verdiysem aşkımı
beni alıp yangınlara götürdü
muştu beklediğim bütün yelkenlilerden
ateş düştü içime

lV
yüreğimden fışkıran bir “ah” mıdır gözlerin
beni benden koparan “eyvah” mıdır gözlerin
Bu gözler, o aydınlık o güzel gözler değil
yoksa yalancı mıdır, günah mıdır gözlerin
ses midir, aynalarda çarpan kulaklarıma
kürdili hicazkar mı, segah mıdır gözlerin
Arif Bey’i Itri’yi ömür boyu inleten
nihavend mi, sultan-ı yegah mıdır gözlerin
kubbesinde yitirdim zaman duygularımı
akşam mıdır, gece midir, sabah mıdır gözlerin
ruhumu baştan başa acılarla dokuyan
beynimi kurşunlayan silah mıdır gözlerin
her köşede zifiri bir silüet bırakan
gönül memleketimde seyyah mıdır gözlerin
renkler avare; sitem başıboş kuytularda
mavi midir, yeşil mi, siyah mıdır gözlerin
yoksa yalancımıdır, günah mıdır gözlerin

V
nihan kıldı gözlerin bana kapılarını
oysa ben gözlerinden girerdim yüreğine
her bakışın bir damla ab-ı zindegan idi
hicranlı her gülüşün bin yıllık figan idi
içime, soluşundan sonra koyu renklerin
birer şirpençe gibi düştü gözbebeklerin
feryadıma gök bile bigane değil şimdi
söyle, kurtuluşun mu, harabın mı gözlerin
gözlerinde mi mehtab; mehtabın mı gözlerin

Vl
çağlayanlar bile hararetlidir
buğday başağının açlığıdır ufuklar
siperleri aşıklar mı doldurmalıydı
zalimler mi
neden böyle hıçkırıklı, umutlar

Vll
beni hangi urganla bağladın gözlerine
beni hangi ırmağa karıştırdın yeniden
senden kopamıyorum gözlerin var oldukça
sensiz yapamıyorum yüzün bahar oldukça
gözlerine baktıkça duruluyor yüreğim
ölse de, gözlerinden soruluyor yüreğim
indirme kirpiğini; tutuşmasın kainat
nazar kıl; ferahlasın; kavruluyor yüreğim
sensiz küle dönerek savruluyor yüreğim

Vlll
diyorlar ki ağla
ağla ki dumanı dağılsın yolların
ağlamayı denizlere bıraktım


yalnız gözlerindir hayatta kalan
uğruna adandığım
mahşeri sularla çevirip dört yanından
gönlümde sakladığım
aynalarda arayıp bulamazken günboyu
gölgesinde konakladığım
gözlerindir ufkumda dalgalanan

Rüstem’in kanını döktüm yerlere
İstanbul’u kuşattım gözlerin için
Azrail’e koştum siperlerimden
gözlerine baka baka dirildim
niçin kızıl kıyamettir gölerin bu gün
niçin heyelan var eteklerinde
İsrafil’den işaret mi almışsın
yanaklarında mahşer kalıntısı
dudaklarında mizan
bütün gamlı hüdhüdler Belkıs’le döner sana
yıldızlar vuslat için her gece iner sana
rengini, gözlerinde kaybolan bilir

lX
gözlerin uğrak yeridir bestekarların
şairler hüzne dalar yeşil okyanusunda
eşiğinde ölümsüz dilenciler
gözlerin gecenin intiharıdır

sen gözlerine mahkumsun; gözlerin bana
ben şiir yazmasam, kim tanır gözlerini
geçerken yalnızlık sokağından
hangi demirci indirir parmağına çekici
hangi berber yanağını keser müşterisinin
gözlerine bakmasam, doğar mı güneş

X
gözlerin boşluğa akan bir ırmak değil
gözlerin sadece ölmek, yaşamak değil
gözlerin tükeniş doruklarında
bulunmayanları aramak değil
gözerine aşina olduğum günden beri
ben artık hır gece sesleniyorum
düşe kalka
yorgun argın
derbeder
yapayalnız
duruyorum; yanlış anlaşılıyor
her hücremde bir inkılab
her gönlümde bir mahitab
evim harab; ömrüm harab
ne ay kaldı, ne de mehtab
gök bulanık; ufuk silik
gene de mağrur ve dimdik
yürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın

Xl
bu son şiir, o küflü gözlerine yazılan
bu son mezar kalbimde hicranla kazılan
senin gamsız gözlerin kahkahalar atarken
benim gözlerim viran; ağlamaya değer mi
her cilven bir ıstırab; her nazın kapkaranlık
yorgun kuraklığında ıslanmaya değer mi
hiç güzel olur muydun gözlerin olmasaydı
ateşlere girmeye ve yanmaya değer mi
bir kevser ırmağında serinlemek dururken
sellerine karışıp bulanmaya değer mi
aydınlığın gözleri çağırıyor kalbimi
zehir bakışlarınla boyanmaya değer mi
gözlerine bir ömür dayanmaya değer mi

 
 
Nurullah Genç
 
 

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.396
  • 6.345
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.396
  • 6.345
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 13:00:33
Ayrılan

Aşkı doğuran şey nedir;
O yakınlığı iki can arasında?
Ve kopuş ne zaman başlar?
Ne zaman biter bir sevda?

Bir kurt gibi içten içe
Gelişip büyür çürüme
Bir an gelir ki aynı mekandasınızdır
Ayrı duygusal zamanlarda

Ataol Behramoğlu

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 04 May 2011 13:11:03
                 TAKMA KAFANI

Şu dünyanın derdi çoktur çekilmez,
Her olur olmaza takma kafanı! ..
Çok şeyden geçilir,candan geçilmez,
Her olur olmaza takma kafanı! ..

Kimi hak yolunda sürer atını,
Kimisi sömürür,kurar tahtını,
Suçlama yoksulum diye bahtını,
Her olur olmaza takma kafanı! ..

Geleyim bir yere dersin gelinmez,
Sebebin sebebi bazan bilinmez,
Üzüntü de gerek,her an gülünmez,
Her olur olmaza takma kafanı! ..

Ellerin varmış da hanı hamamı,
Kül olur bir anda söner dumanı,
Kişinin mezarlık en son mekânı,
Her olur olmaza takma kafanı! ..

Karozan fakirim diye yerinme,
Şımarma zenginim diye gerinme,
Sen neysen öyle ol,sahte görünme,
Her olur olmaza takma kafanı! ..
 
                                           İsmail Kara
 
 

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 04 May 2011 13:18:37
En sevdiğim şiirlerden biri


Yaşamak/Yaşamaya Dair/Nazım Hikmet

1

yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

1947

2

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

3

bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için... 
 

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.534
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.534
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 13:21:30
SEN YOKSUN Kİ

gün çingeneler gibi göçebeydi ufukta,
çimenler üzerinde yuvarlandığımız gün,
akarsulardı gittikçe kararan boşlukta;
sularda yüzünden yayılan tatlı bir hüzün.

göğe sessizce yükselen ay on dördündeydi;
gece akasya dalında asılı gölgeydi,
bahtiyar başlarımız aynı penceredeydi!

hala o penceredeyim, lakin sular ölgün;
sen yoksun ki, vefasız, sularda ay görünsün.

CAHİT SITKI TARANCI

Çevrimdışı gokseldeniz34

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.877
  • 3.718
  • 2.877
  • 3.718
# 04 May 2011 16:37:18
DAR AÇI


Uzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar
Bir gökyüzü bitince öteki başlardı
Çevik taylar dururdu güneşte olgun başaklar
gölgelikler dururdu,
Ovalar aydınlıkta dururdu
Bulut geçti derdik bilemedin
Ya da yağmur yağacak derdik
Fesleğen saksıda güzel dururdu
Bak bu olacak şey mi kömür beni vurdu
Ayaklarım aldı başını gitti
Ellerim kaldı duvarda
Kalk ne olur pencereyi aç
Uzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar
Bir gökyüzü bitince öteki başlardı.



    Arif DAMAR


Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.703
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 17:57:57
Bu ne biçim Postacı
Üç defa çalıyor kapıyı
Bu ne biçim kel
Hem merhemi var
Hem sürmüyor başına
Bu ne biçim biçimler
İstediğiniz kadar çoğaltılabilir
Memleket çok müsait buna
Örneğin yeni bir komşu taşındı karşıya
Bir baktım Fahriye Abla!
Kırk yıllık bir rötar yapmış
Erzincan Treni
Ben gelmişim şu yaşıma
O ise şiirdeki yaşından gün almamış daha
Benimki ne biçim hayat
Uymuyor ne gördüklerime
ne duyduklarıma
ne okuduklarıma
Ben ne biçim benim
Ne kendime benziyorum
Ne başkalarına

Murathan Mungan

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.273
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 19:02:33
Yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
Her şey çeker ve iter,
anlatamazsın...

Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın…

Yılmaz ODABAŞI

Çevrimdışı muarmu

  • Uzman Üye
  • *****
  • 332
  • 1.494
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 332
  • 1.494
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 20:17:27
           BİRİSİ

Bir şey var aramızda
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden
Dalıveriyoruz arada bir
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki

Gülüşerek başlıyoruz söze
Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek

Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda
Senin gözlerinde ışıldıyor
Benim dilimin ucunda

Nahit Ulvi AKGÜN

Çevrimdışı ayas42

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 156
  • 1.076
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 156
  • 1.076
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 21:43:57
Saçların

Söküp atılmıyor bende mi kusur?
Doğarken kök salmış öze saçların.
Bir kara sevda ki ya büyü ya sır,
Sığmıyor kaleme,söze saçların.

Örgüde bir başka,düzde bir başka,
Gizlendiği zaman nazda bir başka
Omuzda bir başka yüzde bir başka
Kirpik olmuş inmiş,göze saçların

İpekten sırmadan, tel tel yaratmış
Telini bir ömre bedel yaratmış
Sanki Vasfi için özel yaratmış
Dört mevsim bir başka taze saçların
 
Hayati Vasfi Taşyürek
 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 21:45:41
Sen Sen Sen

Bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyorum yeniden.,
Dağbaşı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter..

Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter..

Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter..

Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
Bende sabır sende naz..
Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz
Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter..

Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün,
Sende karar kıldığını...
Ve içimin şerha şerha yarıldığını,
Sen bilsen yeter..

Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi..
Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek..
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
Eğilsen yeter...........
 
Yavuz Bülent Bakiler
 
 
 

Çevrimiçi gazili0606

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 6.558
  • 15.400
  • 6.558
  • 15.400
# 04 May 2011 21:49:32
Hemen Gitme
 
Unutmuşum aşkta söylenenleri
Nasılsını bile bir başkaydı
Hemen gitme
Böyle tenhalaşmışım ya
Durup halini hatırını soruyorum gölgemin
Sanki yüzgöz olmuşum hüzünlerle
Kalbim diyorum ellerim çıkıp geliyor
Kovamıyorum da
Hemen gitme
Sana bir yaprak kadar solgunum desem, rüzgar çeler aklımı
Dallanıp budaklanır içimdeki boşluk
Bahara karın tokluğuna gelen ağaçlar gibi olurum
Hemen gitme bu kente bir sokak daha gelse
Söyle kim arar seni
Kırılır gülümsemelerin bir bir içime düşer ve
Bir gülü uyandırıp uygarlığından kırmızılığı ne kadar
Kim götürür seni
Ahh neydi ki suçum
Gençliğimi ve terketmelerini kayırmaktan başka
Alıp başını gidiyorsun benden
Hemen gitme
Sana diyorum bir ağlasam, üşüsem derin bir kuyu gibi
Omuzlarından başlayıp yıkılsam önüne
Utanır sevinçlerim insan içine çıkamayan toprak gibi olur
Hemen gitme
Anla beni ben bu yalnızlıkla geçinemem
Geçinemem terkedilmiş bir yürekle
Ama yinede sen sen herşeysin işte
Hayata açılan pencerem
Sevinçlerimi büyüten odalarım
Hemen gitme
Terkedilmiş evler gibi olurum
Hemen gitme.....
 
Kahraman Tazeoğlu

Çevrimdışı akkaya33

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.105
  • 12.722
  • 2.105
  • 12.722
# 04 May 2011 23:06:05
Kolayıma gelmedin, zoruma gittin...

Bir kâğıda sığar mı bir yürek?
Ya da bir yürek kadar büyük olabilir mi bir kâğıt?
Daha sana yaralarımı göstermedim.
...Kaldı ki ben,
Senden önce kendime tehlikeyim.

Üşüme diye çıkartmıyorum ceketimi.
Astarında paylaşmıştık ortak bir aydınlığı.
Gitmeseydin gözlerimin içinden okuyabilirdin adını.

Biriktirme unutacaklarını!
Oyuncak tabancalar kadar yalan,
Hüzündür yakama iğnelediğim yamam.
Hangi çığlığıma anahtar olabilirdin?
Beni bir gülle bıçakladığın zaman…

Gitmişsin işte çekiştirip durma adımı.
Tülden bekleyişler kımıldanıyor ardın sıra bil!
Ey gözlerimin arka bahçesi!
Bu dağa tırmananlar düşer,
Seyredenler değil.

Yitik bir aşkta uyuyakalmış,
Kırıp kırıp büyüttüğün yüreğim.
Meğer aşkı yazıp yazıp satırlara sıkıştırmışım.
Öyle durulup durulup.
Oysa ölmek ve düşmek ne güzeldi,
Yârin gözleriyle vurulup…

Bir rüzgâr esse senden, geçmişim üşüyor.
Sesin kulağımdan düşüyor.
Ben sadece,
Gidişine dayanabilecek kadar ayaktayım.
Daha fazlasını verme!

Ey yar
Böyle çok çorak bekledim.
Kolayıma gelmedin,
Zoruma gittin…


KAHRAMAN TAZEOĞLU

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.396
  • 6.345
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.396
  • 6.345
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 23:11:54
Eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde `onca ayrılığın birinci dereceden failidir` denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! !

Can Yücel

(Zannediyorum bu şiir daha önceden de bu sayfalarda yer almıştı.Ama istedim ki tekrar okunsun.)

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.534
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.534
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2011 23:23:36
ANNELER

Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
- Tenimde bir yara işler gibisin
Titrerim rüzgarlar keder vermesin.

Anneler beşikten der çocuğuna:
- Acını görmesin gözüm alemde
Teselli demeksin bana son demde.

Bütün ümitleri yel alır gider
Tomurcuk açılır, sel alır gider
Anneler büyütür, el alır gider.

AHMET KUTSİ TECER

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK