Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 26 Eki 2013 19:08:52



          h.n.a.


YAŞAYAN TÜRKÇÜLERE AĞIT

Bir mahşere binlerce kader tutsağı gelmiş,
Titrek ve metin cümle adımlar ona doğru...
Gitmekte bütün kafile, meçhula yönemiş,
Nerden gelerek hangi karanlık sona doğru?

Her şey kopuyor istemeden kendi yerinden;
Herkes geliyor, sonra da herkes gidecektir,
Milyonlar asır geçse de arzın üzerinden
Bir kere giden bir daha ses vermeyecektir.

Meçhul kaderin çizdiği yoldan gideceksin;
Bilmem ki bu meçhulleri hep Tanrı mı yazmış?
Öyleyse bırak, ruh bütün işkenceyi çeksin,
Bin bir kere ölmeksizin insan yaşamazmış...

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2013 19:38:45

Nerdesin

Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpertiyle dolar: Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki, ben onu,
Aşıkıyım beni çağıran bu sesin.
..........
..........

 Ahmet Kutsi Tecer
 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2013 19:44:45
Bir Gün Kaldığın Yerden Başlayacaksın 

Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın
Biri seni bulacak...
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan
Biraz ürkeceksin.
Ne kadar dirensen de nafile
İnsansın sonuçta, seveceksin....
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara
Gavura kızıp da oruç bozulmaz
Sök at kafandan acaba'ları!
Bir kemik aynı yerden
İki defa kırılmaz..

Artık kararmaz gecelerin.
Bir daha yaşlar akmaz gözünden.
Sabahların gecikmez.
Kim bilir ağladığın günlere gülersin
Bir defa öldün ya zamanında?
Bir daha ölmezsin..

CAN YÜCEL

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2013 19:48:22
Ansızın 

seni kaybettiğim o günden beri
içimi dağlıyor hasretin, sızın
kah gönderiyorsun yalnızlığını
kah karşıma çıkıyorsun ansızın

herhangi bir gecede, dumanlı bir köşeden
bazen ayın ondördü kadar şehla ve güzel
bazen bir ejder gibi, bakışları bir kızın
ıztırab şarabıyla ruhumu sarhoş eden
kil renkli gözlerini buluyorum ansızın

herhangi bir zamanda muamma bir şarkının
dalgın nağmelerinde duyuyorum sesini
ağlayan kirpikleri bazen kumral ve kısa
uçurtmalar taşıyor göklere nefesini

bazen karanlıkları örtecek kadar uzun
alevli saçlarında dağılıyor gül ve gün
kalbinden bir karanfil koparıyor sonsuzun
savaşta yenik düşen gemiler kadar üzgün

herhangi bir denizin efsunuyle yeniden
her şey sanki yeniden başlayacak derinde
sönerken mutluluğun nazenin kandilleri
yaralı bir güvercin görürüm ellerinde
hayalinde bulurum solgun karanfilleri

 

  Nurullah Genç 
 

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2013 19:50:46
SUSKUNLUK 

Her yıldız parsellenmişken bir çift aşık tarafından
Ben, kayan her yıldızı sana biriktiren avare
Ve her güle bir anlam yüklenmiş seni anlatamayan
Hüzün her ayrılığa ayrı ayrı hizmet eder
Seni ve beni taşıyan tek duygudur suskunluk…

İkimizin halini hesaba katmamış hiçbir alfabe
Bizde sadece göz teması kelimelere yüklenemeyen
Sızını yüklediğim her manzara harabe
Sana niyetlenip gezindiğin her viran şehir, saray
Seni ve beni anlatan tek ihtişam suskunluk…

Her seher benden önce uyanıyor sana aklım
Göz açtığım her sabah bıkmadan sana uyanmak
Sana benziyor diye kaç kişiyi vurabilirim
Sen olmadığın halde herkeste senin tebessümün
Seni ve beni haykıran tek feryattır suskunluk…

Dilinden dökülen her kelimede yer edinme telaşım var
Cümlelerinin arasında adımı duymak ne devlet
Gözlerinde gezinme hakkım hep on saniye kadar
Hayat, her şeye rağmen sadece gözlerin kadar
Seni ve beni yaşatan tek çaredir suskunluk…

Kavuşma ihtimalinin olmadığı tek ayrılıksın
Sana uzanamama gerçeğine sağır ve kör bir kalbim var
Birimiz diğerinde ölmeliyiz ki aşk doğsun
Sende bitmeyen yola düşüren hayata da aşk olsun
Seni ve beni barındıran tek barınak suskunluk…

Yitirmediğim tek inanç kader, yaşama zorunluluğumuz
Bilmeden ezberlediğimiz tek yazgı alnımızdadır
Her kul kaderine doğru kaçarken hazin hazin
Bana seni yaşatmayan hangimizin kaderi
Seni ve beni kavuşturmayan kaderimiz suskunluk…

Tebessümünü dahi anlatmaktan aciz şarkılar
Boşuna arayışım, seni çerçevelemeye yaratılmış duygu yok
Sana benzetebilmem için yine sana ihtiyaç var
Gözlerime değdiğin günden beri, ruh halimde huysuzluk
Seni ve beni kabullenmenin tek yoludur suskunluk…

Her adımın sonunda ecel ihtimali çok yüksek
Sana iç çektiğim hangi nefeste durur soluğum
Sensizliği yaşamanın sonu varmış nihayet
Her gecem sensizliğe gebe, her şafak seni doğurur
Seni ve beni var kılan tek duygudur suskunluk
Seni ve beni doğuracak tek yol var, suskunluk…

Mehmet ERCAN

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2013 20:02:47
  Diyemiyorum   

Bir bakışa bin mânâ gizlemiş siyah gözlerin
Hangi mânâda yerim var bilemiyorum
Dil alışkanlığın mıdır ‘canım’ diyen sözlerin
…‘Efendim’ demeye çekiniyorum
Aşk adına örneklerin hep Leyla’dan Şirin’den
Aşkımı görmedin mi sana şiirlerimden
Görüşürüz dediğin veda sahnelerinden
Bıktım, n’olur gitme diyemiyorum
Tek başına baharın müjdecisi, gülüsün
Karda hazana inat güneş gibi gülüşün
Sesin Allah’tan emir bülbüllere: “Ötüşün!”
Şu ömrümün gülü ol diyemiyorum
Aşkına yar kılsın beni Allah! “Aşkına”
Gözlerim sürülsün sürme diye gözlerine
Saçlarında gezinen ellerin ben olayım
El gibi görme beni diyemiyorum
Sevgimin imasısın söze dökemediğim
Kalbimde iman gibi tek sermayem bildiğim
Uzatmadan konuyu söylemek istediğim
Hayatıma sebep ol diyemiyorum..

  Mehmet Ercan

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.138
  • 24.241
  • 5.138
  • 24.241
# 26 Eki 2013 23:57:21
DÖNENCE

Hani kısrak memelerinden ufukları sağardık
Esrik dolunaylar öperdi çekik gözlerimizden
Gökten firuze yağardı hep yollara düşerdik
Böyle kirli değildi maviler
Denizler böyle soluksuz...
Topla çadırları apakayım burdan gidelim...

Bir divane kirmene sarardık sonsuz mesafeleri
Alp eren dağlara yaslanırdık korkulardan âzâde
Uçmaktan ırmaklar gelir çimerdik sularında
Önce kubbeler yıkıldı üstümüze
Gökler çökecek birazdan...
Eğerle atları apakayım burdan gidelim.

Sallanır dururdu güneş bir tuğun saçaklarında
Göğçek ormanlarda göğerirdi sevdamız
Oturur bengü taşlara adımızı vururduk
Böyle sert değildi kayalar
Uçurumlar böyle dipsiz...
Giyindir çocukları apakayım burdan gidelim

Bir yaz gecesinde çıkalım samanyoluna
Ata bergüzerı yıldızlara konalım
Bir ince yağmur yağsın uyansın kervansaraylar
Böyle ürkek değildi bakışların
Kirpiklerin böyle ıslak...
Haydi sil gözlerini apakayım burdan gidelim...

Dilaver Cebeci

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eki 2013 23:59:49
  Merdiven   

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer

Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

  Ahmet Haşim 
 

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.138
  • 24.241
  • 5.138
  • 24.241
# 27 Eki 2013 00:04:23
YILLAR SONRA

seni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim
nere gitti tohuma deresinde - o ishaklı yalnızlığım
saçlarının uzun uzun o güneşli sarısı
yüzünün papatya sabahlığı - haziranlarımda
gülüşünün baharlığı susuşunun sonsuzluğu
nere gitti sende benim olan o sonsuz özlem
seni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - guzelim

sen gittin - kaba kilimlerde kaldı ayak izlerim
pırıl pırıl selvilerde görkemli cevizlerde
asma altı su sesi - alacalı güneş sofralarında
sen gittin - inanılmaz öksüzlükler yaşadım
düştüm çetin yollara - türkülere ağıtlara belendim
saçlarımda bulut oldun - alnımda demirparmaklık
seni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim

ben çok çektim güzelim - karlı dağlar oldu başım
sen belki de mutluyudun - güzel günler geçirdin
çünkü kaf dağında prensestin - soylu bir güzelliktin
yaklaşılmaz bir varlıktın - masallık bir acıydın
gözgöze geldik birgün - bir dağbaşı durağında
bindik aynı trene - kavuştuk yıllar sonra
seni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim

haziranım sarıgülüm yazgüneşim özlemim
nice nice sular geçti - bildin mi köprülerden
kaç bahar kaç sonbahar kaç çocuk kaç intihar
nerdesin sen nerdeyim ben ne söylüyor bu çizgiler
bu aynalar neden böyle yakından bakıyorlar
neler anlatıyor bu şarkılar - uzak geçmişimizden
seni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim

ağlamak bir dağgülü - bir yanık orman belki
bir kurumuş çeşme belki - bir kimsesiz tutuklu
uçaklar otobüsler vapurlar telefonlar
haziranım sarıgülüm yazgüneşim papatyam
kime giydin o akları - kim kaldırdı duvağını
kim kokladı kim baktı - bağrına kim - yıllar önce
seni kimler kaçırdı o güzel yazlarımdan - güzelim


Hasan Hüseyin Korkmazgil

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.274
  • 230.712
  • 29.274
  • 230.712
# 27 Eki 2013 19:07:04
BEKLERKEN
Fırtınalar, kasırgalar yurduyum…
Suküt etti gönül toprağımda nar!...
Nerdesiniz, güldesteler sunduğum,
Can dediğim, sadık bildiğim dostlar…
Buldum yitiğimi diye beklerken,
Şimdi kar yağıyor yüreğime kar,
Hasretiyle günü güne eklerken,
Hayallerim yasta gelmiyor bahar…

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 28 Eki 2013 22:08:25
KADERİM OLMANI NE ÇOK İSTERDİM

Bir güne seninle başlamak ne hoş olurdu
İlk sevgi sözünü senden duymak
Gözlerine bakarak sabahı karşılamak
Sevgi çaylarını seninle yudumlamak
Kaderim olmanı ne çok isterdim

Geceler benim olmalıydı yanında
Huzurla yatarken seyredebilmeliydim
Sen uyurken, ne masumdur uykular
Kıymetini bilirsen, rüyalarımda olmalısın
Kaderim olmanı ne çok isterdim

Uyandığında bıraktığım gülleri bulmalıydın
Başına taç yapmalıydım papatyalardan
Yatağında gelinciler beyaz çarşaf üzerine
Sevgiyle serpilmiş gelincik tarlası gibi
Kaderim olmanı ne çok isterdim

Gözlerin karası yakmalıydı içimi
Ellerin okşamalıydı tenimi
Sarmaşık gibi sarmalıydı kolların
Kokun bedenimde kalmalıydı
Kaderim olmanı ne çok isterdim

Hasret olmasaydı pencerede bekleyen
Ellerim semada dua ederken
Sendin tanrıdan dileğim
Ölmeden bir görsem bir sesini duyabilsem
Bütün emelimdi ölüme giderken
Kaderim olmanı ne çok isterdim

Son dileğin nedir diye sorsalar
Seni diler seni isterdim
Son bir kez seni seviyorum diye bilmek için
Seni seviyorum seni seviyorum
Sen beni aramasan da..

                        Hayrunisa

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 28 Eki 2013 22:24:36
aşk-ı beka   

Gönül eteğimin suskun dervişi!
Müebbede mahkûm duamsın!
İstersen mürekkebinle dokunma cismime!
Aklımın bağlı ellerini çözen
==Ayın
=====Şın
=======Kaf
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Sağ elini uzat Hakkın bağına
Sineme düşen acım yapraksızlığın yaprağı
Dervişin ayak izlerine düşen gölge benim
Tespih tanelerine kardeş adın var
==Ayın
=====Şın
=======Kaf
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

K/af dağının ardında geçmişin sitemi
Niyaza açılan ellerime ses/sizlik şahit
Seccadene bıraktığım bir demet gül
Gök/ Yüzü(ne) haykırsın bendeki adını
==Ayın
=====Şın
=======Kaf
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Yokluğa açılan kapının ardında
Varlık fidanı duygu yaprağına hasret
Şavkın vuruyor her gece göz pınarıma
Sende kalan umudum
==Ayın
=====Şın
=======Kaf
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Be’nin anlamını güçlendiren nokta(yı)m
Şehadet parmağımla mühürledim bakışını
Oymalı sandığımda sevgi çeyizim
Hücrelerime kaydolan rengin kokusu
==Ayın
=====Şın
=======K/af…
ِ عٍِ ِ ش ِ ق

Ten mumu erisin
Abı hayat varlığının resmi
Boz bulanık kekre suyu temizleyen
==Ayın
=====Şın
=======Kaf…

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 28 Eki 2013 22:43:57
MONNA ROSA

I- AŞK VE ÇİLELER

Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!

      *
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
Monna Rosa, bugün bende bir hal var,
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.

Zeytin ağacının karanlığıdır
Elindeki elma ile başlayan...
Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
Zeytin ağacının karanlığıdır.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr,
Işıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi...
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.

Açma pencereni perdeleri çek:
Monna Rosa, seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek;
Anla Monna Rosa, ben öteliyim...
Açma pencereni, perdeleri çek.

Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;
Saat on ikidir söndü lâmbalar.
Uyu da turnalar gelsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.

Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine;
Kiminin rengi ak, kiminin sarı.
Ah, beni vursalar bir kuş yerine!
Akşamları gelir incir kuşları...

Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O mâsum bakışlar...Su kenarında
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa:
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler...
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.

Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artık inan bana muhacir kızı.

Altın bilezikler, o korkulu ten,
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,
Bir tüy ki, kapalı geceye, güne;
Altın bilezikler, o korkulu ten!

      *

Monna Rosa, siyah güller, ak güller,
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!

         (1952, Bahar)


II- ÖLÜM VE ÇERÇEVELER

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bir hançer bölüyor, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve...

      *
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Gece kar yağacak sabaha kadar.
Toprakta et, kemik çıtırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar
Değince bir taşa kafatasları.
-Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...-

      *
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı,
Açıyor elini göğe bir kadın.
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların...

      *

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları
Sızıyor bir kapı aralığından;
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı.

      *

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Çocuklara açar mağaraları
Gün görmemiş kuşlar ve örümcekler.
İlân-ı aşk eden dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder...

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları,
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer.
Baykuşlar ötüyor harabelerde;
Yanıyor lâmbalar, hafif ve sarı.
Bir kaza kurşunu bulur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları...
Bir ruhun ışığı vardır göklerde,
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Ötüyor baykuşlar harabelerde.

      *
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer.
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler.
Ta içinde duyar ani bir ağrı,
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler.

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş.
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş;
Kurşunlar sıkılır göklere doğru,
Serçe yavruları yuvada titrer.

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı...

      *
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
İnce yelkenleri alıyor yeller.
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller.
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı,
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları....

      *

İnce yelkenleri alıyor yeller;
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı.
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlıyor siyah kediler;
Titriyor gönüller ve kara bayrak,
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller.
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı.

      *

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı,
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bölüyor bir hançer, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve...

                                          (1952,Yaz)


III- PİŞMANLIK VE ÇİLELER

Rüzgâr eser, yağmur yağar, tilkiler üşür;
Bir odun parçası aydınlatır ocağı.
Anne ateşin önünde perişan,
Anne ateşin içinde hür...
Rüzgâr eser, yağmur yağar, tilkiler üşür.

Yağmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır;
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın.
Bin parçaya böldü beni bir divane sır,
Sesi geliyor sesi günahkâr çocukların;
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır.

Gönüller yanarak kavuşacaktı;
Yüzdeki ıstırap, çile ocağı,
Onun bu ocakta yanan toprağı,
Bir gece rüyamda avuçlarımı yaktı;
Gönüller yanarak kavuşacaktı.

Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara.

      *

Annenin başı elleri arasında,
Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük.
Bir fotoğraf asılıdır duvarda:
Aynaya, geceye, maziye dönük;
Annenin başı elleri arasında,
Bir tüfeğin burnu havadadır,

Ateş almak üzredir, mermisiz.
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz!
Bir tüfek ateş almak üzredir, mermisiz...

Bir saman çöpüne tutunmuş kızların
Eteğini ben çektim.
Neyleyim göğsümü kara dağın sert rüzgârı doldurmuş,
Annemden ilk sütü Gülce'de içtim.
Ankara'ya, çatal kara bir zindandan gün vurmuş:
Az kalsın yerine ben ölecektim
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların...

Kediler halıları parçalıyor,
Kırmızı bir ışık düşüyor yere.
Annenin dizinde derman yok,
Annenin kafası iki parçadır.
Hükmedemiyor insan ruhuna ateş,
Rüzgâr hükmedemiyor incecik perdelere;
Kediler halıları parçalıyor.

Ateşte sarı gül açan saksılar,
Kızarmış bir ekmek gibi duruyor;
Kulağıma garip sesler geliyor.
Kuş yumurtasından çıkan insanlar
Ahırda bir ata eğer vuruyor,
Kulağıma garip sesler geliyor.

Ben bir şarkı, ben bir tüyüm;
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm.
Beni bir azizin nefesi uçurur,
Kalbimde Allah'ın elleri durur.
Cici ayaklarım iplikle bağlı,
Ben onun sılası, kendimin gurbetiyim;
Ben bir azizin hasreti,
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm.

Benim gözlerim yeşildir, evet evet, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...

      *
Ocak sönüyor, ateş kül oluyor.
Annenin saçları beyaz,
Anne saçlarını yoluyor.
Ateşin içinde gül açar, servi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür;
Ocak sönüyor, ateş kül oluyor,
Anne ruhunda ruhuma eğiliyor.

Yaralı kuş kanadını ısıtan
Bir güneş toprağı yarıp çıkacak.
Kadınlar sansa da yaşadığını,
Şarkısız kaldıkça yaşamayacak.
Kadınları şarkılar, geceler aydınlatır.
Kadınları şarkılar, akrepler aydınlatır.
Kadınları şarkılar, zehirler aydınlatır...

      *

Artık ben gideceğim, ata eğer vuruyorlar.
Hatırlarımı birer birer yakacağım.

Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere bırakacağım.
Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
Göğsüme siyah bir gül takacağım.
Batan güne doğru kurşunlar sıkıp
Kendimi boşluğa bırakacağım.
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz...
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
Siz beni ne anlarsınız siz!
Artık ben gideceğim atım kişniyor;
Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor,
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz, bir deniz;
Beni onun gözleri çağırıyor, duramam duramam.

Benim gözlerim yeşildir, ah, onun gözleri kara;
Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara...

                                                      (1952, Güz)

                                            Sezai  KARAKOÇ

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 29 Eki 2013 18:37:31
SESSİZ GEMİ

Artik demir almak gunu gelmisse zamandan

Mechule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hic yolcusu yokmus gibi sessizce alir yol;

Sallanmaz o kalkista ne mendil, ne de bir kol.

Rihtimda kalanlar bu seyahetten elemli,

Gunlerce siyah ufka bakar gozleri nemli,

Bicare gonuller! ne giden son gemidir bu!

Hicranli hayatin ne de son matemidir bu.

Dunyada sevilmis ve seven nafile bekler;

Bilinmez ki giden sevgililer donmeyecekler.

Bir cok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Bir cok seneler gecti; donen yok seferinden

Yahya Kemal BEYATLI

Çevrimdışı hayat1sahne

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 343
  • 1.279
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 343
  • 1.279
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 29 Eki 2013 19:14:19
Sadece Vazgeçmeyi Bildim

 Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim,
 Ya da asla birini severken karşılığını beklemedim.
 Dostluğuma değer biçmedim,sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim.
 Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim.
 Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım.
 Ama hata insana mahsustur dedim.
 Affettim, af diledim.
 Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim.
 Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.
 Belki de içten içe sinsice güldüler.
 Ama asıl unuttukları şuydu;
 Ben aldanmadım..!
 Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.
 Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için,
 Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için.
 Oysa ben hiç insan kaybetmedim.
 Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar..
 CAN YÜCEL

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK