Sevdiğiniz Şiirler

Çevrimdışı sultanmurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.620
  • 6.140
  • 2.620
  • 6.140
# 12 Ara 2008 00:08:48
SEVGİLİM YALAN SÖYLERSEM


Sevgilim yalan söylersem sana
Kopsun ve mahrum kalsın dilim
Seni seviyorum demek bahtiyarlığından

Sevgilim yalan yazarsam sana
Kurusun ve mahrum kalsın elim
Okşayabilmek saadetinden seni

Sevgilim yalan söylerse sana gözlerim
İki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar
Ve göremesinler seni bir daha

nazım hikmet ran

Çevrimdışı kahramankentli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 349
  • 60
  • 349
  • 60
# 12 Ara 2008 00:21:13
BİR PINARSIN İÇİLEN AMA HİÇ KANILMAYAN

Bir pınarsın içilen ama hiç kanılmayan
Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan
Özlenen sen, özleyen sen, özleten sen
Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan

  ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Çevrimdışı seyelanka

  • Uzman Üye
  • *****
  • 315
  • 1.044
  • 315
  • 1.044
# 12 Ara 2008 18:00:37
Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum.
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlanmıştı.
“Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil konuşulmaya”
diye
Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını, çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim, dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın demo,
Sunucunun spiker,
Gösteri adamının showmen,
Radyo sunucusunun diskjokey,
Hanım ağanın, first lady olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkanın store,
Bakkalın market,
Torbanın poşet,
Mağazanın süper, hiper, gross market,
Ucuzluğun, damping olduğuna kananınız var mı?
İlan tahtasının billboard,
Sayı tablosunun skorboard,
Bilgi alışının brifing,
Bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde welcome,
Çıkışında goodbye okuyanınız var mı?
Korumanın, muhafızın, body guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
İtibarın, saygınlığın, prestij olduğunu bileniniz var mı?
Sekinin, alanın, platform,
Merkezin center,
Büyüğün mega,
Küçüğün mikro,
Sonun final,
Özlemin hasretin, nostalji olduğunu öğreneniz var mı?
İs hanımızın plaza,
Bedestenimizin galeria,
Sergi yerlerimizi, center room, show room,
Büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantamızın fast food,
Yemek çeşitlerimizin menü,
Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?
İki katlı evinizi dubleks,
Üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa,
Eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin sempatik,
Sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör,
Eşkıyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa, sponsorluk diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezisini picnic,
Bilgisayarı computer,
Hava yastığını air bag,
Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı, okey diye konuşanınız var mı?
Çarpıcı önemli haberler,flash haber,
Yasa, varol sevinçleri, oley oley,
Yıldızları, star diye seyredeniniz var mı?
Virvirik dağının tepesindeki köyde, Cafe show levhasının altında, acının da acısı kahve içeniniz var mı?
Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken, dilimizin çalındığını, talan edildiğini, özün el diline özendiğine, içi yananınız var mı?
Masallarımızı, tekerlemelerimizi, ata sözlerimizi unuttuk, şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik, Türkçe’miz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?
Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum, göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı …
Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?
 

Çevrimdışı sultanmurat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.620
  • 6.140
  • 2.620
  • 6.140
# 13 Ara 2008 16:13:07
Anlatamıyorum..


Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

ORHAN VELI KANIK

Çevrimdışı sessizsinema

  • Uzman Üye
  • *****
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Ara 2008 17:21:26
VEDA

Akşamı getiren sesleri dinle,
Dinle de gönlümü alıver gitsin.
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin.

Güneşle köye in, beni bırak da
Küçüle küçüle kaybol ırakta.
Bu yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin.

Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgara salıver gitsin.


Necip Fazıl KISAKÜREK

Çevrimdışı tuba86250

  • Uzman Üye
  • *****
  • 572
  • 277
  • 572
  • 277
# 13 Ara 2008 17:30:06
Korkuyor

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.
                                             W. SHAKESPEARE

Çevrimdışı sessizsinema

  • Uzman Üye
  • *****
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Ara 2008 18:27:15
Korku

Bir kalbim var ki benim, sevdiğinden burkulur:
Kahredenden ziyade, sevilenden korkulur...

Necip Fazıl KISAKÜREK

Çevrimdışı tuba86250

  • Uzman Üye
  • *****
  • 572
  • 277
  • 572
  • 277
# 13 Ara 2008 18:28:37
Desem ki

Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem  ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.






Cahit Sıtkı TARANCI

Çevrimdışı sessizsinema

  • Uzman Üye
  • *****
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Ara 2008 18:32:23
YAŞAMAK

Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...
-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.


Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hala yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;

Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.


   
      Orhan VELİ


Çevrimdışı tuba86250

  • Uzman Üye
  • *****
  • 572
  • 277
  • 572
  • 277
# 13 Ara 2008 18:36:51
YAĞMUR

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
 
Nurullah Genç
 

Çevrimdışı kartal_33

  • Yeni Üye
  • 7
  • 0
  • 7
  • 0
# 13 Ara 2008 18:43:39
bir garip ölmüş diyeler
üç gün sonraduyarlar
soğuk su ile yuyarlar
şöyle garip bencileyinKARACAOĞLAN

Çevrimdışı sessizsinema

  • Uzman Üye
  • *****
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Ara 2008 18:46:18
CANIM İSTANBUL


Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.

                       İstanbul benim canım;
                       Vatanım da vatanım...
                                  İstanbul,
                                  İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
   
                         O manayı bul da bul!
                         İlle İstanbul'da bul!
                                   İstanbul,
                                   İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da,  yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir " Katibim"i...

                         Kadını keskin bıçak,
                         Taze kan gibi sıcak.
                                    İstanbul,
                                    İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

                         Gecesi sünbül kokan
                         Türkçesi bülbül kokan,
                                      İstanbul,
                                      İstanbul...






Necip Fazıl KISAKÜREK


Çevrimdışı tuba86250

  • Uzman Üye
  • *****
  • 572
  • 277
  • 572
  • 277
# 13 Ara 2008 18:47:48
ANLADIM

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,
kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
kendi yolumu çizdiğimde anladım.

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.
Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış.
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.

Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş.
Neden kendine aşık olduğunu anladım.

Acı, doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden.
Neden hiç ağlamadığını anladım.

Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş.
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.

Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş.
Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.

Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş.
Çok acıttığında anladım.

Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşını.
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.
Yüreğini elime koyduğunda anladım.

Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış.
Neden hiç yalnız kalmadığını anladım.

Ve Sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak.
Sana git dediğimde anladım.

Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum diyebilmekmiş sevmek.
Git dediklerinde gittiğimde anladım.

Dostun seni bir kez terk edermiş, bin kez değil.
Aslında hep yanımda olduğunu anladım.

Ve bir kez terk etti mi seni, affetmek çok zormuş,
Ben de affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan.
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.

Özür dilemek değil, affet beni diye haykırmak istemekmiş, pişman olmak.
Gerçekten pişman olduğumda anladım.

Affedemem, çok geç demek gururdan başka bir şey değilmiş
hâlâ sevgi varsa içinde eğer.

Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda anladım.
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,

sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.

Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi.
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.

Sevgi emekmiş, emek ise vazgeçmeyecek kadar
ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş. Anladım...

CAN YUCEL
_________________
kelimelerin anlattığı kadarım. ne anlatırsam anlatayım,anladığın kadarım   

Çevrimdışı elifim6058

  • Üye
  • *
  • 28
  • 5
  • 28
  • 5
# 13 Ara 2008 18:53:05
"İstiklal Marşı, Sakarya Türküsü şiirleri, Dur Yolcu" ki bunlar vatan, kahramanlık şiirleri benim en çok sevdiğim ve hislendiğim şiirler.  Ayrıca bu kadar şiir ve paylaşım şiir antolojisi gibi oldu harika bence. Aramakla bu kadar şiiri bir araya getiremezdik herhalde. Çok teşekkürler öğretmenlerim.

             DUR YOLCU

Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!…

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir!

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir!...

Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir!...

NECMETTİN HALİL ONAN  

Çevrimdışı sessizsinema

  • Uzman Üye
  • *****
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 977
  • 2.512
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Ara 2008 18:58:22
 
 
Melankoli

Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır.
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır.

Anlıyamam kederimi,
Bir ateş yakar derimi,
İçim dar bulur yerimi,
Gönlüm dağlarda bunalır.

Ne kış, ne yazı isterim,
Ne bir dost yüzü isterim,
Hafif bir sızı isterim,
Ağrılar, sancılar gelir.

Yanıma düşer kollarım,
Görünmez olur yollarım,
En sevgili emellerim
Önüme ölü serilir...

Ne bir dost, ne bir sevgili,
Dünyadan uzak bir deli...
Beni sarar melankoli:
Kafamın içersi ölür.
 
Sabahattin Ali
 
 
 

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK