Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
Nurettin Topçu'nun Türkiye’nin maarif dâvası kitabından alıntılar :
Mektep Bölümü :
Biliyoruz ki mektep, öğrenme yeridir. Hayatta her gün yeni şeyler öğrenmedeyiz.
Lâkin hayat, hâdiselerinin sahip olduğu çokluk gözü ile ele alındığı zaman, mektep değildir.
İsterseniz hayata da mektep deyiniz.
Ancak
hayat çok gayeli öğretim yapar, mektep ise tek gayeli öğretim yapar; hayat hâdiselerinin mânâsız, ne sebebi ve ne de hikmeti anlaşılmaz çokluğundan kurtararak zihinleri mânalı ve tatmin verici birliğe ulaştırır.
Böylelikle, insan iradesine takip edeceği istikameti gösterir ve birliğe götüren her hareket gibi ruhî sonsuzluğun sevgisine kavuşturur.
Bu sebepten denebilir ki mektep, mâbeddir.
...
Hayatın çokluğuna nazaran
mektepte birlik vardır; hayatın kendi kendisinin dışında oluşuna karşılık
mektebin vasfı kendi kendine kavuşmaktır, kendini tanımaktır. Hayatta esas olan hâdise yaşamak, mektepte ise tanımaktır: Birincisi dışsallık, İkincisi içsellik ifade eder.
Mektep, öğrenme yeridir, dedik. Öğrenme ne demektir? Nasıl öğrenilir? Öğrenme, herşeyden evvel bir çıraklıktır.
Mektep çıraklık yeridir, diyebiliriz ki bir tezgâhtır. O tezgâhta usta yapar, çıraklar tekrarlar.
Usta verir, çırak alır. Alınmamış, benimsenmemiş,
benliğe mal edilmemiş bir ders, iyi bir ders sayılmaz....
Öğretimi en kolay şekle koyan
Amerikan metotlarıyla katledilen muallim mesleği yerine sinemadan radyoya sıçramak kabilse bile, dersin, mektebin, öğretimin ne olduğunu asla bilmeyen bu genç kalmış, iptidaî zihniyet karşısında
ancak ıztırap çekenlerin anlayacağı dille diyebiliriz ki; “gerçek mektepte muallimle talebe, ıztırap çekerek öğretmeğe ve ıztırapla öğrenmeğe muhtaçtırlar.” Ders, bu tadına doyulmaz ıztırabın sahnesidir....
Neyi öğrenip, neyi öğrenmemeliyiz?
İnsan, herşeyi öğrenmek zorunda mıdır? Herşeyi bilenler, herşeyi bilmek için iştiyak duyanlar bu halleriyle öğünenler, kendilerinden kaçıp âleme koşanlardır.
Kendini bilmek için âlemle kendi benliklerinin temas noktalarına uzanan, bilgilerini burada toplayanlar ise gerçeği bilenlerdir.
...
Çocuğa herşeyi öğreten mektep, onu ne kadar düşüncesiz yapabiliyor! Daha ilkokulda bütün eşyanın bilgisini sunan, orta öğretimde cihan tarihini, cihanın coğrafyasiyle birlikte genç dimağlara aktarmak isteyen bugünkü mektep pek bedbahttır.
Ruhlara istikamet verebilmekten uzaktır. Mektebin perişan ettiği şuurları, hayat insafsız pençesine geçirerek nice lüzumsuz ve kaatil bilgilerde doldurmakta, onlara bir çile devri yaşatmaktadır.
...
Zamanımızın gitgide zenginleşen hayat hâdiseleriyle genişleyen ilimleri hep birden kafasına sığdıracak insan tasavvur olunamaz.
Böyle bir çaba hem israf hem de şahsiyet törpüleme ve şahsiyetinden kaçma neticesini doğurur. Zamanımız cemiyetlerinde bu sebepten ihtisas, hem kemiyet, hem de keyfiyet görüşüyle kaçınılmaz bir zaruret olmuştur.
Bu bahsi bitirirken,
ahlâk kanunlarının da herşeyi bilmemize karşı geldiğini, fenalıkların bilgisinin bizi fena yapabileceğini söylemek icap ediyor. Zira, insan bir dereceye kadar öğnendiklerinin de esiridir. İyiyi bilen iyi olmak ister,
fenayı bilen fena olmaya, farkında olsun olmasın, heveslenir. Zira, her bilgide bir câzibe vardır.
Bilmek, harekete hazırlanmaktır. Fenalığın bilgisinden sonra
fenalıktan korunmak için ayrıca bir mukavemet kuvvetine ihtiyaç vardır. Bu ise insanı yıpratıcıdır....
Alış veriş, ticaret ve zanaat da mektep olmalıdır. Nitekim olgunluk çağlarımızda böyle idi. Küçük sanatlar devrinde bizde, zanaat sahipleri ve satıcılar, birer dinî tarikat teşkil eden loncalara bağlanıyorlardı.
Bir loncada bulunan esnafın yapacağı mal, onu yapma tarzı, mala vereceği şekil ve hususiyetleri, satış fiyatı ve kullanacağı âletler bile, lonca tarafından tayin ve tesbit edilmişti.
Kimse kendiliğinden bir motif ilâve edemez, hiçbir esnaf rekabete kalkışamazdı. Bütün esnaf, bir mektebin şakirdleri idiler.
Herbiri, kendi icadını loncaya arzeder, değeri kabul edilen yenilik bütün esnafa yayınlanarak herbirinin bundan aynı derecede faydalanması sağlanırdı.
Mektebin dışına çıkmak imkânsızdı.
...
Mektepleşme, daha yüksek bir hayata ve şu fâni hayat içinde huzura kavuşmamızın şartı olduğu halde, bugünkü durum tamamen aksi istikamette durmadan ilerliyor:
Her sahada, mektep yerini nizamsızlığa, kaidesizliğe, temelsizliğe terkediyor. Hayatın her hareket sahasında olduğu gibi, ilkokuldan üniversiteye kadar gençliğimizi içinde barındıran mektep dediğimiz müessese en zayıf şeklini almıştır.
...
Bize, BÜTÜN HAREKETLERİMİZ İÇİN DEĞER VE KAİDE SUNACAK, satıcıdan siyasiye, doktordan gazeteciye, çocuktan ihtiyara kadar hepimizin yaşayışına ruh ve mâna katacak, anlaşılmış, sistemleştirilmiş, hikmetleri, bütün birliği içinde saklayarak her âleme pencerelerini açacak
büyük mektebin temel hakikatlarını ihtiva eden bir kitaba muhtacız. Bu kitabı, asrın anlayışiyle bütün hürriyet, bütün hikmet ve bütün hakikatiyle mektebimize temel yapmalıyız:
Bu Kitap Kur’ân’dır.
Alış verişin mektep olduğu bir sistemde bayanların sınıf geçmesi mümkün olmaz
Harekete geçmek için gerekli DEĞER VE KAİDELERİ içeren kitap mevcut.
Diğer eksikliklere odaklanabiliriz.