Uzaktan Eğitim Etkinliklerinin Değerlendirilmesi

Çevrimdışı pattaban

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.779
  • 29.438
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 10.779
  • 29.438
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 26 Haz 2012 00:38:26
Bizde bugün başladık uzaktan eğitime ama malesef ön yargılarla birlikte dinlemedik. Başlagıçta biraz girip çıktık.sonra gölge olduğunu düşündüğümüz bir ağacın altında saatlerce oturduk.İmza var denilince gidip imzamızı attık.bu arada güneştede bol bol yanmışız.

Çevrimdışı omarım

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 244
  • 20
  • 244
  • 20
# 29 Haz 2012 09:15:24
Arkadaşlar Elinde Uzaktan Eğitim Deerlendirme Raporu Örneği Olan Var Mı?

Çevrimdışı 58SERVET

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Eyl 2012 10:12:51
3 EYLÜL 2012 MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER’İN AÇILIŞ KONUŞMASI
Bakan Dinçer, öğretmenlere ''Türkiye Eğitim Sisteminin Dünya Ortalamasındaki Yeri'', ''Eğitim Sistemiyle İlgili Yapılan Araştırmalar ve Sonuçları'', ''Değişen Dünyada Eğitimin Yeri'', ''Eğitim Sektörünün Fizyolojik İhtiyaçları'', ''Toplumun İhtiyaçlarına Uygun Açık Sistem İhtiyacı'', ''Eğitim Sisteminde Paradigma Değişikliği Örnekleri'', ''Eğitimin Niteliğinin Tanımlanması'', ''Eğitim Sorunlarının Tartışılması'', ''Eğitimde Başarıyı Artırma Yolları'' ve ''Milli Eğitim Bakanlığı'nın Yeni Yapısı'' konularında konuşma yaptı.
Eğitimin mevcut durumundan memnun olunmaması durumunda değişimin şart olduğunu belirten Dinçer, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumla dünyadaki uygulamalar arasındaki farklılıklara değindi.

Dinçer, ''Biz bir yılda 180 gün eğitim yapıyoruz. Toplam 36 haftalık bir eğitim süremiz var. Biz en az eğitim yapan ülkeler arasındayız. 190 gün, 200 gün, hatta 220 güne kadar çıkan ülkeler var'' diye konuştu.

Türkiye'nin 8 yıllık eğitim sonunda gelişmiş ülkelere kıyasla öğrencilerine 1 yıl eksik eğitim verdiğini ifade eden Dinçer, birinci sınıftan itibaren öğrencilere ders anlamında çok yüklenildiğini, bunun da okuldan kaçmanın yollarını aramaya neden olduğunu belirtti.

Öğrencilerin yoğun bir ders programı altında öğrenme mücadelesi içinde kaldıklarını ifade eden Dinçer, uygulanan politikalarda değil stratejilerde de ciddi sorunlar olduğunu söyledi.

''Kasım, aralık ayında okuma öğretmek için yarışmayın''

Türkiye'de 678 bin öğretmenin görev yaptığını belirten Dinçer, ''Eylül  ayında 40 bin öğretmen daha alacağız. Şubat ayında aldığımız 17 bin öğretmenle, alacağımız 40 bin öğretmen ilave olduğunda 57 bin öğretmenle Cumhuriyet tarihinin en fazla öğretmenini bu yıl alacağız, o da bana kısmet oluyor'' dedi.
Öğretmenlerden birinci sınıfa başlayacak öğrencileri okula kazandırmak için çaba göstermelerini isteyen Dinçer, kasım, aralık ayında çocuklara okuma öğreteceğiz diye yarışmamaları uyarısında da bulundu.

Dinçer, ''Biz çocuklarımızın yıl sonuna doğru okumalarını istiyoruz. Özellikle birinci yarıda çocuklarımıza daha çok oynamayı, okulu sevmeyi öğretiniz'' dedi. Dinçer, sınıftaki öğrenci sayısına bakılmaksızın öğretmenlerin eğitimi aksatmamaları gerektiğini de belirtti.

Bütün öğretmenlerin atandıkları yerde görev yapacağını vurgulayan Dinçer, konuya ilişkin valilik ile il ve ilçe müdürlüklerine gerekli talimatları verdiğini bildirdi. Dinçer, geçici görevlendirmeleri kaldıracağını da anımsattı.
Eğitim kalite çerçevesi çalışması yürüttüklerini bildiren Dinçer, çalışma tamamladıktan sonra bakanlıkta ve okullarda bu çerçeveyi uygulamaya koyacaklarını söyledi. Bunun Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi'ne uyumlu olacağını da ifade eden Dinçer, böylece Avrupa Birliği'nde çocukların sahip olduğu bilgi ve yeteneklerin, diplomaların geçerli olacağını kaydetti.

Çevrimdışı 58SERVET

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Eyl 2012 11:17:52
03/09/2012 Eğitim Sisteminde Yeniden Yapılandırma
Prof. Dr. Emin KARİP TTK Başkanı
12 yıllık zorunlu eğitim düzenlemesi nasıl çalışacak
12 yıllık zorunlu eğitimde yaş ile ilgili sorular
Okul öncesi uygulamaları
Geçiş sistemi ile ilgili düzenlemeler
        Son otuz yılda gelişmiş  ve  gelişmekte olan     ülkeler eğitim sistemlerini geliştirmek amacıyla bir çok yenilikler yapmıştır. Bu yenilikler,sistem düzeyinde reformları, modern kurumlar oluşturma çabalarım,modern öğretim araç ve gereçlerinin sağlanmasını, öğretmenlerin profesyonel bilgi ve beceri düzeylerinin yükseltilmesini ve okul yönetiminde
yenilikler yoluyla öğretme-öğrenme sürecini geliştirmeye yönelik değişik uygulamaları kapsamıştır.
          Uluslararası alanda eğitimin geliştirilmesine olan gereksinim üzerinde gittikçe artan bir görüş birliği bulunmaktadır. Ancak bu görüş birliğinin uygulanabilir politikalar haline dönüştürülmesinde büyük güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Türkiye de gelişmekte olan diğer ülkeler gibi, bir "taraftan eğitim sisteminin sayısal olarak genişletilmesi için çaba gösterirken, diğer yandan toplumun sürekli olarak değişen bilgi gereksinimlerini karşılayabilmek için eğitim sistemini nitelik yönünden geliştirme zorunluluğu içindedir. Türkiye'de eğitim yöneticileri eğitimde        niteliği artıracak ve daha etkili bir eğitim sistemi oluşturacak değişiklikleri bir süreç olarak planlamak ve uygulamaya dönüştürmek zorundadır.
12 yıllık zorunlu eğitim çerçevesinde ilkokul ve ortaokul ders çizelgeleri tamamen değişti.

Ders süreleri kademeli olarak arttırıldı, yeni zorunlu dersler getirildi, bazı konularda okullara esneklik verildi.
Prof. Karip, yapılan değişiklikleri şöyle anlattı:


“Bir öğrencinin ilk kez 3-4 yaşında müziğe ilgisinin olduğu görülebilir. Ona o fırsatı vermeliyiz. 8-9-10 yaşındaki öğrenci kesin kararlar veremez. Bireylere kendi yaşam projelerini hayata geçirmek için fırsatlar vermeliyiz.

    Matematik öğretiminde birinci sınıftan başlayarak haftalık ders saatini bir saat arttırıyoruz. Fen bilimleri öğretimi birçok ülkede birde başlıyor. Biz üçüncü sınıfa çektik. Yabancı dil ilköğretim ikinci sınftan itibaren başlıyor. Seçmeli dersler arasında var. Beşinci sınıfta farklı uygulama olacak. Hazırlık sınıfı değil. Ama yoğunlaştırılmış yabancı dil öğretimi beşinci sınıfta.

En önemli temel değişiklerden biri ilk üç yılda oyun ve fiziki etkinlikler dersi. Beden eğitimi ve spor mantığı ile değil. Öğrenciler, oyun mantığı ile eşofmanları giymeden günlük kıyafetleri ne ise bir ders saati her gün oyun oynayacak. Bu dersle kazandırılması gereken beceriler var. İnsan hakları yurttaşlık ve demokrasi dersi dördüncü sınıfa alındı ve zorunlu.”
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emin Karip, ilk yıllarda sıkıntılar yaşanabileceğini, “köy okullarında bunlar uygulanamaz” türü eleştiriler geldiğini belirterek, “Bütün yapıyı, ‘yoklukta eşitlik’ üzerine kuramayız. Bunu iyeleştirmenin yollarını da tartışalım. Daha iyisini yapan için de engel olmayalım. Onlar için fırsatları oluşturmamız ve esneklikleri sağlamamız lazım” dedi.
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Emin Karip, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla yenilenmesi gereken ilkokul 1. sınıf ders programına ilişkin bilgi verdi.
Çalışmaları yoğun şekilde sürdürdüklerini ifade eden Karip, öğrencilerin doğrudan doğruya okuma yazmaya, akademik içerikli bir derse başlamayacağını, bunun için de program ve materyal çalışmalarının yapıldığını söyledi.
İlkokul 1. sınıfın ilk 2,5-3 ayında daha çok okuma yazmaya hazırlıkla okula uyum çerçevesinde çalışmalar yapılması gerektiğini belirten Karip, ''Örneğin daha önceki uygulamada anaokulunda ikinci dönem yaptığımız bazı çalışmalar vardı. Orada çizgi çalışmaları, çeşitli boyama çalışmaları yapılıyor. Bunlarla birlikte sayılarla ilgili çalışmalar, diğer sosyal becerilerle ilgili çalışmalar da var. İlk 2 ve 3 ay, daha çok bu tür çalışmalarla geçecek'' diye konuştu.
TTK Başkanı Karip, birinci sınıflar için mevcut öğretim programının bir kısmının ikinci sınıfa kaydırılacağını belirtti.
Emin Karip, ilkokul 1. sınıflara mevcut ücretsiz ders kitaplarının yanında 2,5-3 aylık uyum dönemine yönelik çizgi çalışmaları, okuma yazma ve matematik öğrenmeye hazırlık çalışmalarını içeren materyaller dağıtılacağını bildirdi.
“Eğitimde geçirilen süreyi artırmamız gerekiyor, ancak bunun yanında, fark yaratan esas unsurun ‘öğrenme’ olduğu unutulmamalı. Türkiye bir yandan ortalama eğitim süresini yükseltmeye çalışırken, diğer yandan küresel ölçekte fark yaratabilmek için eğitiminin niteliğini ve öğrenme başarısını geliştirmek zorunda.

Öğrenme ve öğretme süreçlerimizi, insanımızın potansiyelini açığa çıkaracak şekilde yapılandırmalıyız. Çocuklarımızın doğasında olan merakı, hayal gücünü ve soru sorma isteğini köreltmeden, yaratıcı, eleştirel düşünen, araştıran, analitik, iletişim ve yabancı dil becerileri yüksek bireyler yetiştirebilmeliyiz.”

Çevrimdışı 58SERVET

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Eyl 2012 12:45:00
04/09/2012 SALI UZAKTAN EĞİTİM SINIFTA POZİTİF DAVRANIŞLARIN YÖNETİMİ
(Pozitif davranışın tanımı    Pozitif davranışın amacı  Pozitif davranışın gerekçeleri  Pozitif davranış uygulamaları )Doç. Dr. Necati CEMALOĞLU
"Bir adam okyanus sahilinde yürüyüşyaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve "Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun?" diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, "Yaşamaları için" yanıtını verince, adama şaşkınlıkla: "İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?" der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, "Bak Onun İçin Çok Şey Değişti," karşılığını verir.
Örgütsel davranış, bireyin örgüte getirdiği, örgütün kuralları ve etkileşimin sonucunda oluşan davranışlardır. Birçok davranışı, çevremizden öğreniriz. Kavga etmeyi, yardım etmeyi, dostluğu, sevgiyi ve saygıyı… Açıkgöz olmayı,kıyaslanmayı, ödül - ceza, rekabet etmeyi… Külyutmaz olmayı,tertipli olmayı, etik davranışları, meraklı olmayı, vefayı…İşgörenler, örgüte seçilirken kullanılan ölçütler, onların örgütsel davranış örüntüsünü belirler. İşgörenler pek çok davranışı çevrelerinden örgüte taşır. Örgütte karşılaştıkları davranışlarla bu davranışları birleştirirler. Örgütsel davranışı başka neler etkiler? Akıl, kültür, şartlar, en iyi - en uygun, takım çalışması, paradigma, güdülenme, hiyerarşi…Kalıplanmış insanın dış dünya, toplum ve başkalarının beklentileri ile olan ilişkisi, kendi özüyle olan ilişkisinden daha baskındır. Kişilik özellikleri; katı/sert, aşırı sorumlu, içe dönük, duygusal, düzensiz, şüpheli/paranoid, şüpheci, ımpulsive (düşünmeden hareket eden, düşüncesiz). Sol beyin; veri toplama ve anlam katma, rasyonel düşünme, uzun vadeli plân yapma, geçmişin üzerinde daha çok duran, soğuk, keskin, köşeli, mesafeli, sert, katı kuralcı, eğer - fakat sözcüklerini çok kullanır, anlama - erteleme, ben merkezci... Sağbeyin; kelime ve sayı, duygusal, sıcaklık ve yakınlık, "hemen" ve "şimdi", aceleci, hedonist, geleceğe odaklaşır. Birey çıkmazda olduğunda, anlaşılmadığını hissettiğinde, tehdit algıladığında, benliğine doğrudan saldırıldığını hissettiğinde bunlardan etkilenir.
Örgütsel davranışta öncelikle kendinizi, diğer çalışanları tanıyınız. James Baldwın; "Çaba sarfedilen her şey değişmez, fakat çaba sarfetmeden de hiç bir şey değişmez" der. Sınırlarınızı zorlayın… Örgütsel hastalıklar; mobbing, tükenmişlik, çatışma, örgütsel sessizlik… İşarkadaşım, hakkımda dedikodu yapıyor, susuyorum. Hakaret etmeyin, duygularınızı dile getirin, ben dilini kullanın, özsaygıyıgeliştirici dil kullanın. dik durun, diklenmeyin, etkin beden dilini kullanın.
Eğitimde disiplin, öğrencilerin kurallara uyma zorunluluğudur.
Öğretmenlerin zamanlarının %50’den fazlası,istenmeyen öğrenci davranışlarıyla uğraşmak ve onları çözmekle geçer.
İlk izlenim Öğrencinin;
• Öğrenciliğe,  • Okula, • Öğretmenine, • Arkadaşlarına,• Derslere, ilişkin ilk izlenimi, tutumu önemlidir.


Disiplin;
Okul yöneticisinden,
• Okulun programından,
• Diğer öğretmenlerden,
• Diğer öğrencilerden,
• Eğitici olmayan personelden,
• Okulun fiziksel yapısından,
• Öğrencilerin boş zaman aktivitelerinden,
• Okulun çevresinden ayrı düşünülemez.

Öğrenciyi tanımak;
Öncelikle;
• Öğrencinin bilişsel,
• Öğrencinin duyuşsal,
• Öğrencinin psiko-motor özellikleri,
• Öğrencinin ailesi,
• Öğrencinin sosyo-kültürel çevresi iyi bilinmelidir.
Eğitimcilerin; Hangi durumlar, bu okulda disiplin sorunu yaratabilir? Sorusunu kendilerine sormaları gerekir. “En sorunlu disiplin yaklaşımı, sorun ortaya
çıkınca çözme yaklaşımıdır”.
Sorunlu öğrenciler bilinmeli, okulun bu öğrencilere yönelik, sağaltım programı olmalıdır.
Her öğrencinin kendisini ifade edebileceği, becerilerini sergileyebileceği, varlığını
kanıtlayabileceği ortamlar yaratılmalıdır.
Varlığını kanıtlayamayan  öğrenci, büyük bir olasılıkla dikkat çekmek için, disiplin dışı davranışlar sergileyebilir.
Davranış Analizi: • Davranış öncesi,• Davranış,• Davranış sonrası
Öğretmen, farkında olmadan olumsuz davranışı pekiştirebilir.
Olumsuz davranışı görmezden gelmek,olumsuz davranışın sönmesini sağlar.

Her öğrenci kabul edilmek ve ait olmak ister.
Öğrenciler bu aşamada; • Dikkat çekmek,• Güç mücadelesi,• Öç alma,
• Yetersizlik, içinde olabilirler.
Öğrencilere gerçekleri göstermek gerekir. Ancak bu yolla davranışlarından
sorumlu olmayı öğrenirler.
Öğrencilere; • Seçenekler sunun,• Nasihat vermeyin,• Kararlara ortak edin,
• Kuralları kendileri hazırlasın,• Mantıklı çıkarımları kendileri yapsın.
İki önemli tuzak; • Eleştiri tuzağı    • Yardım tuzağı
Öğrencilerin davranışları nasıl değiştirilir?
• Öğrencilerin her olumlu davranışını görün, ödüllendirin.
• Öğrencilerin olumsuz davranışlarını görün,gördüğünüzü fark ettirin ama tepkide bulunmayın.
Öğrencilere, • Olumsuz davranışın yansımalarını, sonuçlarını fark ettirin.
• Olumlu / olumsuz davranışlarla ilgili empati  yapmasını sağlayın.
• Gerektiği hallerde, davranışların  gerekçelerini, öğrencilere buldurun.
Kuralların hazırlanması
Okul ve sınıf kurallarındatutarlılığı sağlayın
Kuralları açık ve anlaşılır biçimde ifade edin
Kuralların gerekçelerini oluşturun
Kuralları olumlu biçimde ifade edin
Kurallar listesini kısa tutun Kural belirlemeye Öğrencilerin katılımını sağlayın.
Kuralların uygulanması ve izlenmesi
• Tutarlı davranmak,
• Model olmak,
• Sık sık kuralları hatırlatmak,
• Yaptırım uygulamak.
Yaptırımlar;anında, tutarlı ve mantıklı olarakuygulanmadıkça, kural koymak öğretmenin  otoritesini zayıflatır.
Disiplin problemlerinin önlenmesi: • Öğretmen Özellikleri
– ilgi, samimiyet, değer ve önem
– Öğrencileri sorumluluk gösterme yeterliğine sahip görme ve sorumlu tutma
– Kendine ve başkalarına saygı
Öğretmenin temel yönetim becerileriÖrgütleme
Ders akışını düzenleme
Rutin olmaktan çıkma
Soruna odaklaşma
Sınıfa hakim olmak…• Sınıfı etkin bir şekilde izleme ve bunu
öğrencilere hissettirme
– Sınıfta bulunduğu yeri (pozisyon) iyibelirleme
– Öğrencilerle göz kontağı kurma
• Konulan kuralları etkin bir şekilde uygulama
• Problem öğrencileri ve problemin kaynaklarını belirleme
Dalga Etkisi Olumlu davranışlar için dalga etkisi yaratınız.
Etkin iletişim; • Beden dili• “Sen” dili yerine “ben” dili
• “Özsaygıyı” geliştirici dil• Etkin dinleme
Etkili sınıf yönetiminin temel dayanakları…
Koşulsuz kabul: Seni bir birey olarak kabul ediyorum.
Koşulsuz sevgi: Seni olduğun gibi seviyorum.
Duyarlı olma: Senin dünyanı anlamaya çalışıyorum.
Taktir ve teşvik: Sana güveniyorum.

“SEN” MESAJI YERiNE “BEN” MESAJI KULLANMA
SEN DiLi Çok kabasın, her zaman sözümü kesiyorsun. Çocuk gibi
davranıyorsun, kes şu ağlamayı.
BEN DiLi Konuşmaya başladığımda sözümü bitirmemi beklemediğinde çok
rahatsız oluyorum. İsteklerini ağlayarak dile getirmenden
hoşlanmıyorum.

Çevrimdışı whoojer82

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 407
  • 1.004
  • 407
  • 1.004
# 04 Eyl 2012 12:47:54
tek kelime ile saçmalık! fazla söze gerek yok.

Çevrimdışı 58SERVET

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Eyl 2012 12:55:50
04/09/2012 SALI UZAKTAN EĞİTİM OYUN VE FİZİKİ ETKİNLİKLER
LEVENT İNCE
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, bu yıl ilk defa okula başlayacak öğrencilerin eğitiminin oyun ağırlıklı olacağını açıklamıştı. Bu açıklamadan sonra öğrencilere verilecek eğitim merak edilmişti. MEB tarafından ilk adım atıldı ve birinci sınıftan başlayarak ilkokul son öğrencisine kadar yapılacak oyunlu eğitimin programını açıkladı. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın hazırladığı 92 sayfadan oluşan ‘Oyun ve Fiziki Etkinlikler Dersi Öğretim Programı’nda, her sınıfa farklı bir program hazırlandı.
Oyun ve fiziki etkinlikler öğrencinin bütüncül eğitiminde önemli bir potansiyele sahiptir.
Öğrenciler oyun ve fiziki etkinliklere katılırken fiziksel, duygusal, sosyal, zihinsel vb.
özelliklerini geliştirme ve bunlara bağlı sağlığını iyileştirme fırsatlarını elde etmektedir. Bu
nedenle, öğrencilerde ilkokuldan itibaren oyun ve fiziki etkinliklere düzenli katılım alışkanlığı
geliştirme ve bunlara bağlı bilgi birikimini edinme, genel eğitimin önemli hedeflerinden
biridir. İlkokul düzeyinde, oyun ve fiziki etkinliklere katılımdan özellikle hareket yetkinliği ve
aktif ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının altyapısının oluşturulması beklenir.
Hareket yetkinliği içerisinde üç temel unsur öne çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, temel
hareket becerileri olarak isimlendirilen öğrencinin bir noktadan başka bir noktaya yer
değiştirirken, hareket ederken veya olduğu yerde vücut dengesini sağlarken ve herhangi bir
nesneyi kontrol ederken gerekli olan hareket becerileridir. Bu becerilerin gelişimi bedenin
hareket potansiyelinin daha etkili kullanılmasını sağlamaktadır. Hareket yetkinliği içindeki
ikinci unsur ise hareket becerileri ile ilgili kavramların öğrenilmesidir. Bu kavramların
öğrenilmesi, öğrencinin bedenin nasıl hareket ettiğini anlaması ve ilgili bilgi birikimini
kullanması açılarından önemlidir.
Günümüzde, hareket yetkinliği geliştirmede temel hareket becerileri ve kavramlarının
yanında üçüncü bir unsur olarak uygun stratejileri/taktikleri geliştirme ve kullanma
beceriside önem kazanmaya başlamıştır. Buradaki stratejiler ve taktiklerden kasıt öğrencinin
oyun ve fiziki etkinliklerde daha etkili olabilmek için problem çözme becerilerini kullanarak
kendisi veya takımı adına en uygun yöntemleri belirleyebilmesi ve etkinlikler sırasında
kullanabilmesidir. Bu becerinin ilkokul düzeyinde ele alınmaya başlanmasındaki amaç,
ortaokul ve lise çağlarında öğrencilerde gelişen hareket becerileri ile birlikte, giderek önemi
artan daha karmaşık oyun stratejileri ve taktikleri için bir altyapı oluşturmaktır.
Sağlığın korunması ve geliştirilmesinde oyun ve fiziki etkinliğin önemi giderek daha belirgin
hale gelmektedir. Öğrencilerin sağlıklarını korumaları için günde en az bir saat oyun ve fiziki
etkinliklere katılma ihtiyacı duydukları bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur1,2,3. Bu
doğrultuda öğrencilerin oyun ve fiziki etkinliklere istekle, düzenli katılım alışkanlığı
geliştirmeleri önemlidir. Düzenli katılım için önemli unsurlardan birisi ise, öğrencinin oyun ve
fiziki etkinliklere katılırken eğlenmesi ve bu katılımın kendisine getirdiği faydaları somut
olarak anlaması ve görmesidir. Bu nedenle, aktif ve sağlıklı yaşam kavramları ve ilkelerinin
öğrenciler tarafından anlaşılması, bunları yaşamlarında eğlenerek uygulamaları için oyun ve
fiziki etkinlik önemli bir araçtır. Oyun ve danslarla ilgili kültürel mirasımız da aktif yaşamın
önemli boyutlarından biridir. Öğrenciler tarafından bu mirasın anlaşılması ve yaşanması,
özellikle Milli bayramlar/belirli gün ve haftaların kutlanmasında genel eğitim amaçlarımıza
ulaşmada önemli katkı sağlayacaktır.
Oyun ve fiziki etkinliklerin hareket yetkinliği, aktif ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarına etki
sürecinde gözden kaçırılmaması gereken bir diğer boyut: Öğrencilerin yaşam becerileri olarak
isimlendirilen kişisel, sosyal ve düşünme becerilerini geliştirme için yarattığı eğitim
fırsatlarıdır. Bunlar içinde kendini tanıma, bireysel ve sosyal sorumluluk, adil oyun, grupla
çalışma, iletişim, gözlem, hedef belirleme, uygulama, değerlendirme, yansıtma vb. beceriler
sayılabilir.
Oyun ve fiziki etkinlikler dersi öğretim programı yukarıda açıklanan eğitim öncelikleri
doğrultusunda hazırlanmıştır (Şekil 1).
2. Oyun ve Fiziki Etkinlikler Dersinin Amacı
Dersin amacı; öğrencilerin oyun ve fiziki etkinlikler yolu ile yaşamları boyunca kullanacakları
temel hareketler, aktif ve sağlıklı yaşam becerileri, kavramları ve stratejileri ile birlikte
bunlarla ilişkili yaşam becerilerini geliştirerek bir sonraki eğitim düzeyine hazırlanmalarıdır.
3. Oyun ve Fiziki Etkinlikler Dersinin Temel İlkeleri
Oyun ve fiziki etkinlikler dersinin dayandığı temel ilkeler aşağıda sunulmuştur:
1. Oyun ve fiziki etkinlikler dersi oyun yoluyla öğrenme temellidir.
2. Öğrencilerin gelişimi bir bütün olarak ele alınmıştır.
3. Öğrenci merkezli ortamlarda, öğrencilerin kendi öğrenmelerini yapılandırmalarına
imkan verir.
4. Süreç ağırlıklıdır.
5. Gelişimsel ve sarmal bir yapıdadır.
6. Esnek bir yapıdadır.
7. Temalar/konular istenilen kazanımlara ulaşmada bir araçtır.
8. Öğrencilerin eğitiminde çevresi ve diğer kişilerle deneyimleri önemlidir.
9. Öğrenme‐öğretme ortamlarında bireysel, eşli ve grupla çalışmalar (etkinlikler) dengeli
bir şekilde sunulur.
10. Yaratıcılığı geliştirme, eleştirel ve yansıtıcı düşünme ön plandadır.
11. Evrensel ve toplumsal değerlere yer verilmiştir.
12. Centilmence oyun ve mücadele anlayışı geliştirmek teşvik edilir.
13. Öğretmene özgürlük tanır.
14. Tüm öğrencilerin katılımı önemlidir.
15. Çevreye ve doğaya duyarlılık önemlidir.
16. Eğlenerek öğrenme ortamı sunar.
17. Değerlendirme süreci çok yönlüdür.
18. Aktif ve sağlıklı yaşam alışkanlığı kazandırır.
19. Keşfederek öğrenme yaklaşımı, öğrencilerin düşünmesi ve problem çözmesini
sağlayan bir anlayışla kullanılır.
Oyun ve fiziki etkinliklerdeki deneyimlerini problem çözme, hedef belirleme, planyapma vb. süreçlerde kullanır.
Oyun ve fiziki etkinliklerde öğrencilere problem çözme, eleştirel ve yaratıcı düşünme
özelliklerini kullanarak gözlem yapma, hedef belirleme, planlama, uygulama, bilgi işleme,
değerlendirme ve yansıtma yapma fırsatları yaratılmalıdır4,5,6,9,10,11. Öğrencinin, kendisinin
ve başkalarının hareket becerilerini ve aktif ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını gözleyerek
kendisi için uygun hedefler belirleme ve plan yapma özellikleri geliştirilmelidir.
Öğrencinin, kendisinin veya arkadaşlarının hareket becerilerini fiziksel etkinlik
kartlarındaki “öğrenme anahtarı” ölçütleriyle gözlemesi, günlük katıldığı oyun ve fiziki
etkinliklerin süresinin ve tipinin kaydını tutması, topladığı verilerden yola çıkarak
kendisinin ve başkalarının oyun ve fiziksel etkinlik ihtiyaçlarını belirlemesi, ihtiyaçlar
doğrultusunda hedef koyarak plan yapması, uygulaması, uygulama sonucunda ortaya
çıkan değişimlerin kaydını tutması (örneğin esneklik gelişimi, kas dayanıklığı vb), verileri
işlemesi (örneğin dakikada yapabildiği mekik hareketindeki değişimi belirlemesi),
değerlendirmesi ve yansıtma yapması bu sürece örnek olarak verilebilir.
İlkokul Öğrencilerinin Oyun ve Fiziki Etkinliklerle İlgili Gelişim
AKTİF VE SAĞLIKLI YAŞAM: Okullardaki oyun ve fiziki etkinlikleri düzenleyen program, iki temel öğrenme ve gelişim alanı üzerine tasarlandı. Kitapta programın amacı şöyle açıklandı: “Oyun ve fiziki etkinlikler dersi, ilkokul 1-4 sınıflar düzeyindeki öğrencilerin gelişim ihtiyaçları ve eğitim öncelikleri göz önüne alınarak “Hareket Yetkinliği” ve “Aktif ve Sağlıklı Yaşam” olmak üzere iki temel öğrenme ve gelişim alanı üzerine tasarlanmıştır. Aynı zamanda, “oyun ve fiziki etkinliklerin” içindeki kişisel, sosyal ve düşünme becerilerini geliştirme fırsatlarından etkili bir şekilde yararlanmak için bu boyutlarla ilgili kazanımlara öğretim programında yer verilmiştir.”
HER GÜN EN AZ 1 SAAT: ABD başta olmak, bazı Batılı ülkelerdeki modellerden de esinlenilerek hazırlanan program çocuklara her gün ve en az bir saat uygulanacak şekilde planlandı. Programla ilgili, “Çocukların sağlıklı olmaları ve sağlıklarını geliştirmeleri için haftanın her günü en az 1 saat fiziki etkinliklere katılmaları önerilmektedir. Bu bir saatlik etkinliğin ise en az 20 dakikasının, kalp atımında artışa neden olacak ve nefes alıp vermenin hızlandığı orta ve yüksek şiddette oyun ve fiziki etkinlikler içermesi çocuklarda fiziksel uygunluğun gelişimini destekleyecektir. Bu nedenle oyun ve fiziki etkinlik dersine katılan öğrenciler, haftanın her günü düzenli olarak hedeflenen zaman ve şiddette oyun ve fiziki etkinliklere katılma alışkanlığı edinmelidirler. Bu katılım sırasında sağlıklı beslenme, temizlik alışkanlıkları (hijyen), güvenlik riski oluşturmayan davranışlar ve oyun ve fiziki etkinliğe uygun spor kıyafeti seçmeleri için desteklenmelidirler” denildi.



Çevrimdışı SEHERVAKTİ

  • Uzman Üye
  • *****
  • 583
  • 211
  • 583
  • 211
# 04 Eyl 2012 13:01:21
Bu eğitimlerin videolarını nerden bulabilirim yarısını izleyebildim bugünkünü istiyorum

Çevrimdışı tozel

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 57
  • 280
  • 57
  • 280
# 04 Eyl 2012 13:22:14
paylaşan arkadaşa çok teşekkür ederim, eline sağlık

Çevrimdışı 58SERVET

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Eyl 2012 11:27:25
05/09/2012  UZAKTAN EĞİTİM AYLA OKTAY OKUL OLGUNLUĞU
Okul Öncesi dönemin özellikleri
-İlköğretimin temel özellikleri
-İlköğretimin çocuğun yaşamındaki yeri ve önemi
-Okula hazır oluş nedir?
-İlköğretime hazır oluşu etkileyen faktörler.
-İlkokul birinci sınıfa başlayacak çocukların sahip olması gereken yeterlilikler
-Nasıl Desteklemeliyiz
-Okul öncesi Dönemde İlkokula hazırlık nasıl sağlanır?
-Anne Babalar ilkokula başlayacak çocuklarına nasıl yardımcı olabilirler?
-Çocuğun okula hazır olduğuna dair başlıca ip uçları Nelerdir?
-Okul Öncesi Eğitim Programı ile İlköğretim Programlarının Temel özellikler açısından Karşılaştırılması

İnsanın yaşamında eğitimcilerin ve gelişim psikologlarının kritik dönem olarak nitelendirdikleri dönemler vardır. Okula başlama da bunlardan biridir. Kritik dönem denilmesinin nedeni kişinin yeni bir göreve alışması, adaptasyon için problem çözme becerilerini kullanmasını gerektirir. Amaç çocuğun gelişimine en uygun şekilde katkıda bulunmaktır. Bugünün çocukları gerek toplumsal gerekse teknolojik anlamda hızla gerçekleşen gelişmelere uyum sağlamak sorunu ile yüz yüzedir. Eskiden evdeki büyükler, kitaplar, okuldaki öğretmenler bilgi kaynakları iken bugün sayısız kaynaklar çocuğun hizmetindedir.
Okulun görevi, çeşitli bilgi kaynaklarından gelen bilgileri ayıklamak, çocuğun öğrenme düzeyine göre tasniflemek ve bunları onun gelişimine katkıda bulunabilecek şekilde ona sunmaktır. Bu işlev toplumsal ve bilimsel gelişmelere uyum sağlama çabası olarak da tanımlanabilir. Toplumsal uyumda sadece zihinsel faktörler işe karışmaz, sözel iletişim kurma becerisi, duygularının farkına varma, bedenini tanıma ve kullanabilme gibi pekçok yeterlilikte gereklidir.
Çocuğun doğal gelişim sürecinde okul yaşı gelip çattığında neler olur bir gözden geçirelim:
Pekçok eğitimci, ülkemizdeki en son yönetmeliğe göre okul açıldığında 6 yaş 0 aylık olma ve o yılın aralık ayına kadar 6 yaşını doldurma şartı ile çocukların okula başlayabileceğini söylemesine rağmen ‘okula hazırlıklı ise başlayabilir’ der. Okula hazırlıklı olmak ne anlama gelmektedir? Thackray, “Çocuğun her tür öğrenmeyi, duygusal olarak zorluğa uğramadan başarabilmesi, kolayca ve yeterli şekilde kendinden beklenen görevleri tamamlamasıdır.” şeklinde tanımlar. Bu zaman ya da yaş her çocuk için farklı olabilir. Eğer bu elverişli zamandan önce çocuğu bazı görevleri yapmaya zorlarsak hem onu hem de kendimizi yıpratmış oluruz. Biz eğitimciler bu kavramı olgunlaşmadan daha farklı bir kavram olarak ele alırız. Bir çocuğun belli bir işi yapabilmek için olgunluğa erişmesinin yanı sıra bu iş için gerekli ön bilgi, beceri ve tutumu kazanmış olması ile eş tutarız.
İlkokula başlamadan önce her çocuğun okula hazırlanması ve okula hazır olup olmadığının gözden geçirilmesi gerekir. Çocuk karşılaşacağı sorunların üstesinden gelebilmeli. Çünkü okul için yeterince olgun olmayan bir çocuk yeteneklerini kullanamıyor. Yaşadığı hayal kırıklığı nedeniyle de özgüveni sarsılıyor. Onun okulda başarısız olması (zihin yaşı takvim yaşından üst seviyede olsa bile) duygusal ve sosyal alandaki olgunluğunu, karşılaştığı sorunlarla başedebilme gücünü olumsuz etkiliyor. Buradan da anlaşılacağı gibi çocuğun 6 yaşında olması onun her zaman okula hazır olduğu anlamına gelmiyor.
* Çocuğun yaşamında okula hazırlık veya herhangi bir göreve hazırlıklı olmak tek anlık bir iş değil, bir sürekliliği temsil eder.
* Söz konusu olan görev öğrenme olunca çocukların her zaman öğrenmeye hazır olduklarını vurgulamak gerekir.
* Aslında çocuk okula hazır olmamalı, okul çocuk için hazırlanmalıdır. Özellikle küçük yaşlar için eğitim söz konusu olduğunda katı , sınırları önceden belirlenmiş programlar yerine çocuğun ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenebilecek programlarla eğitim verilmesi yerinde olur.
Okula hazırlıkta rol oynayan 4 temel faktör vardır:
1) Fizyolojik faktörler
2) Zeka faktörü
3) Çevresel faktörler
4) Duygusal faktörler
FİZYOLOJİK FAKTÖRLER
Altı yaşını doldurmuş veya Aralık ayının sonuna kadar 6 yaşını dolduracak olan çocuklar ilkokula başlayabilmektedir. Yaş kanuni bir gösterge olmakla birlikte okula başlayabilmenin en önemli kriteri ‘çocuğun gelişim seviyesidir’.
Birinci olarak aranan koşullar arasında çocuğun boyu ve kilosu hareket gelişimi ile becerileri gelir. Yaşıtlarına yakın boy ve kiloda olmak, çocuğun duyu özellikleri ile ilgili olarak görme ve duyma keskinliğinin olması, konuşma ve işitme bozukluğunun olmaması, 2 yaşından itibaren belirlenmiş olan sağ ve sol el tercihinin yetişkinler tarafından değiştirilmeye çalışılması okuma yazma için önemli fizyolojik etkilerdir. Yapılan araştırmalar bunların hiçbirisinin tek başına en önemli faktör olduğunu ortaya koymamaktadır.
ZEKA FAKTÖRÜ
“Zeka nedir?” sorusu ile başlamak gerekir. Piaget zekayı uyum yeteneği olarak tanımlamaktadır. Weschsler bireyin birleştirilmiş ve global bir kabiliyeti olarak kabul eder. Amaca uygun davranabilmek, akıllıca düşünmek ve çevresi ile etkilice tartışmak demektir.
Zeka seviyesinin okuldaki başarıyı sınırlayan bir etken olduğu bilinmektedir. Ancak çalışmada sebat, planlama, hedef yönelimli olmak gibi pekçok faktör sınırlı zeka potansiyeline sahip bir çocuğu bile başarıya götürebilmektedir.
•   Anlayış
•   Yorumlama
•   Kavram öğrenme
•   Problem çözme
•   Muhakeme
Okuma yazma için ve okul başarısı için önemli olan zihni faaliyetlerdir. Ancak bunların bir çocukta olması başarının mutlak olacağı anlamına gelmez.
ÇEVRESEL FAKTÖRLER
Ekonomik Koşullar: Ailenin gelir düzeyi, kalabalıklığı, çocuğun yaşadığı evin tipi, yeterli ve düzenli beslenme koşullarının olup olmadığı ile ilgilidir. Evin ekonomik koşulları denildiğinde para gücünün yüksek veya düşük olmasından çok bunun nasıl harcandığı ile ilişkilidir.
•   Oyun ve sosyal deneyimler için imkan sağlanması
•   Çocuğun evdeki konuşma ortamı onun sözel becerilerinin gelişiminde etkilidir. Ailedeki kişilerin konuşma biçimi ve miktarı bu konuda önemlidir.
•   Ebeveynin okuma yazmaya karşı tutumu: Anne babanın okuma sıklığı, okuduğu materyalin türü ve çocukla kitap okuma sıklığı
•   Kişilik gelişimini etkileyen anne baba ilişkileri açısından aile yaşamının etkileri
DUYGUSAL FAKTÖRLER
Çocuklar duygularını kontrol etmekte zorluk çekerler ve duygulanımları şiddetli ve değişkendir. Ağlarken gülebilir veya en ufak etkide duygusal tepki verebilirler. Çocuğun okul öncesi önemde özgür olmaya özendirilmesi ve bunun için fırsat sağlanması önemlidir. Aksi takdirde, annesi ile sınıfta birlikte oturmak isteyen çocuklar ve endişeleri nedeniyle öğretmenin anlattıklarını anlamayan ve sonrada sınıf arkadaşları ile arasında açılan mesafeyi kapatamayan çocuklara ilişkin bir tablo ortaya çıkar.
Çocuklar için sürekli girişimlerinin sınırlandırılması onları kendine güvensizliğe iten bir diğer nedendir. Onları sürekli eleştiren ve öfkeli ebeveynlerinin olması okulda öğretmene karşıda aynı tedirginliği ve olumlu sosyal ilişkiler kuramamayı getirecektir.
Çocuğunuz belirli bir duygusal olgunluğa erişmeli. Bunu anlayabilmek için duygularını gözlemleyin. İçe kapalı ve güvensiz olup olmadığı, özellikle olumlu yada olumsuz duygularını dile getirip getirmediği, tepkilerinin süresi, sorunları bastırıp bastırmadığı size bu konuda belli bir fikir verebilir.
NELER YAPMALIYIZ?
1) Çocuğun fizik gelişimini objektif bir şekilde gözlemeli ve öğretmenleri ve okulu ile paylaşmalıyız.
2) Zeka gelişimi konusunda şüphe uyandıracak durumlar varsa, geri olmak kadar ileri olmak gibi profesyonel bir ölçüme gitmeliyiz.
3) Çocuğun okula başlayabilmesi için okulöncesi kurumu öğretmeni ve uzmanından yardım almalıyız.
4) Çocuğun 6 yaşına kadar olabildiğince farklı deneyimler kazanmasını sağlayacak yaşantılar geçirmesine fırsat vermeliyiz. Örneğin, doğayı keşfetmek, oyuncakla oynamak, hareket becerilerini artıracak etkinliklerde bulunmasını sağlamak, koşmak, tırmanmak, yüzmek v.b.
5) Sağ ve sol el tercihi beyindeki lateralleşme ile ilgili olduğundan bunu gözlemeli ama değiştirmesi için zorlamamalıyız. Hangi elini hangi faaliyet için kullanıyorsa onu geliştirmesine olanak sağlamalıyız. Kağıt kesme, yapıştırma, su ile oynama, hamur ile oynama gibi.
6) Zekasını geliştirecek tarzda yapılanmış oyuncaklar ile oynamasını sağlamalı, problem çözme becerisini geliştirecek etkinlikler vermeliyiz.
7) Muhakeme etme becerisi için sosyal, şekilsel vb malzemeler üzerinde alıştırmalar yaptırmalıyız.
8 ) Duygusal olarak olgunlaşabilmesi için okulun ne olduğunu ona açıklamalıyız.
9) Okulun ondan bekledikleri hakkında onu aydınlatmalıyız.
10) Yaptıklarını ona göstererek yeni yapacakları için onu desteklemeliyiz.
11) Kendimizi çocuk eğitimi konusunda bilinçlendirmeli ve geliştirmeliyiz.
12) Çocuğu kendimize bağımlı hale getirmemeliyiz.
13) Okulöncesi dönemde sorumluluklar vererek gelişmesini sağlamalıyız.
14) Yapamayacağı görevlerden çok yapabildiklerini başarmasını sağlamalıyız.
15) Onun haklarına ve düşüncelerine saygı göstermeli onunda bizim düşünce ve isteklerimize saygı duymasına özen göstermeliyiz.
16) Ona karşı doğru ve dürüst olmalıyız. Verdiğimiz sözleri zamanında yerine getirmeli ve yapamayacaklarımız için söz vermemeliyiz.
17) Okul seçiminde özenli olmalı, öğretmeni ile dialog içinde olmalıyız.
Olumlu okul öncesi deneyimi olan, kendine güvenen ve kendini ifade edebilen bir çocuk, ilkokula başlarken fazla zorlanmıyor. Bu dönemde anne babadan ayrılmak, onun için önemini yitiriyor. Ancak yine de ilkokul, çocuk için yeni bir hayat tecrübesidir. Mekanın büyüklüğü, birey sayısında görülen artış ve performansa dayalı beklenti, ilk günlerde çocukta tedirginlik yaratabilir. Önceden belirtilen okul olgunluğu ile ilgili kriterlerin çocukta mevcut olması bu tedirginliği aşabilmesini kolaylaştırır.
Çocuğunuzun okula alışması, okula gidebilecek olgunluğa erişmesi; sizin, okulun, ve öğretmenlerinin ona karşı olan yaklaşımına bağlı. Çocuğunuz, okul olgunluğuna erişmiş olsa bile , öğretmenleriyle fikir çatışmasında bulunması okula uyum sürecini uzatıyor. Okulda çıkan problemlere karşı ilgisiz davranmanız, çocuğunuza yada çocuğunuzun öğretmenlerine aşırı tepki göstermeniz, sorunun çözümünü zorlaştırabiliyor, hatta sorunları daha da karmaşık hale getirebiliyor. Öncelikle sakin bir şekilde problemin kaynağını araştırmalı ve bunu çözmeye yönelik adımlar atmalısınız.
Okul seçiminin özellikleri, sizin beklentinize, eğitim anlayışınıza, çocuğunuzun yapısına ve sizin çocuğunuz için saptadığınız hedeflere göre farklılık gösteriyor. Ancak okul seçiminde mekânsal özellikler, sınıflardaki öğrencilerin sayısı, idari kadronun yapısı, okulun genel felsefesi, rehberlik servisinin işleyişi, çocuğun farklılıklarının dikkate alınması, potansiyelini kullanabilmesi ve her şeyden önce çocuğun bu mekanda mutlu olması dikkat edilmesi gereken en önemli faktörler. Çocuğunuz ancak mutlu olduğu ve sevildiğini bildiği bir ortamda başarılı olabilir ve potansiyelini en üst seviyede kullanabilir.
Anne babanın, öğretmenlerle kopuk ya da sağlıklı bir iletişim içinde bulunması, çocuğun başarısını etkileyen çok önemli bir faktör. Çocuğunuzun öğretmenine karşı sorgulayıcı, eleştirisel bir yaklaşım sergilemek yerine, onlara karşı objektif davranın ve işbirliğine her zaman hazır olun. Özetleyecek olursak;
•   Okula başlamadan önce çocuğunuzun el becerilerinin yeterince gelişmiş olmasına dikkat edin.
•   Çocuğunuzun sahip olduğu kelime haznesi, ifadeleri ve cümle yapısı yaşına uygun olmalı
•   Sağ ve sol arasındaki farkı bilmeli
•   Olayları belli bir düzen içinde anlatabilmeli
•   Renk, şekil ve sayıları tanıyabilmeli
•   Verilen sorumlulukları yerine getirebilmeli.
•   Sosyal ve duygusal anlamda olgunluğa ulaşmış olmalı
•   Topluluk içindeki kurallara uyabilmeli
•   Okul seçerken maddi ve manevi beklentilerinize uyup uymadığını kontrol edin
•   Sınıf ve öğrenci sayısını göz önünde bulundurun
•   Okulda rehberlik servisi olup olmadığını kontrol edin
•   Çocuğunuz için potansiyelini kullanabileceğine inandığınız bir okulu tercih edin.


Çocuğun okul yaşantısının başlangıcı olan 1.sınıf onun hayatında çok önemli
bir deneyimdir. Çocuğun öğrenme ve eğitim süreci ile ilk tanışması, ilk deneyimlerini
yaşadığı 1.sınıf onun bütün okul hayatı boyunca “okul ve eğitim” kavramlarını nasıl
algılayacağını belirlemektedir. Okul olgunluğu, çocuğun fiziksel, zihinsel, sosyal ve
duygusal gelişimi açısından belirli bir düzeye gelmesi ve okulda kendisinden
beklenilenleri başarılı bir şekilde yerine getirmeye hazır olmasıdır. Okul olgunluğuna
erişmiş bir çocuk ondan beklentileri rahatlıkla yerine getirebildiği için okula karşı
olumlu duygular ve olumlu bir tutum geliştirecektir. Okul olgunluğuna erişmemiş bir
çocuk 1.sınıfa başladığında çok zorlanacak, beklentileri yerine getiremeyecek, okula
karşı ve kendine yönelik olumsuz duygular oluşmaya başlayacak ve öğrenme
motivasyonunu kırılmış olacak.
Dengeli, duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında yetişen
çocuk anne ve babasının desteğiyle pek çok yeteneği kazanabilir ve aile ortamında
yeterli olgunluğa ulaşabilir.
ZİHİNSEL GELİŞİM
Görsel ve işitsel algılama yeteneği, algıladıklarını hafızada tutabilme, mantıklı
düşünebilme, neden sonuç ilişkisini kurabilme ve yeterli kavram bilgisine sahip
olmasıdır. Düşünce ve konuşma birbiriyle bağlantılıdır. Bunun için yönergeleri
anlayabilmeli ve düşüncelerini ifade edebilmelidir. Okumayı yazmayı ve matematiği
öğrenmesi istenen çocuğun, duyu organlarının yeterli şekilde gelişmiş olması gerekir.
Buna ilaveten detayları da kavrayabilmelidir. Hem görsel hem işitsel ayırt edebilme
yeteneği göstermelidir.
MOTOR GELİŞİM
Bedenini rahat kullanabiliyor ve bedensel koordinasyonunu sağlayabiliyor
olması gerekmektedir. Vücut hareketlerine hakim olması ve gösterilen hareketleri
yapabiliyor olması beklenmektedir. Çocuk kalemi tutup yazabilecek ince kas
gelişimine sahip olmalıdır.
DİL GELİŞİMİ
Okuma yazmaya hazırlık için en önemli beceridir. Çocuklar okuma yazmaya
başlamadan önce konuşma ve dinlemeyi öğrenmektedirler. Olayları kronolojik
sırayla anlatabiliyor olması, yeterli kelime hazinesine sahip olması, zıt kavramları
biliyor olması, bir konuşmayı aktarabiliyor olması gerekmektedir. Çocuğun ona
anlatılanları dinliyor olması ve yönergeleri anlıyor olması gerekmektedir. Akıcı bir
konuşmaya sahip olması beklenmektedir.
SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİM
6 yaşında okula başlayacak çocuğun öncelikle yeterli özgüvene sahip olması
gereklidir. Bunun için anne baba ile güvenli ilişki kurmuş olması ve güvenli bir ayrılığı
başarabiliyor olması gerekmektedir. Sorumluluk alabilmesi, yaşıtlarıyla rahat sosyal
ilişkiler kurabilmesi ve bu ilişkiyi sağlıklı bir şekilde sürdürebilmelidir. Çocuk kendi
başına hareket edebilme, kendini ifade edebilme ve sosyal problemleri çözebilme
becerilerine sahip olmalıdır.
DİKKAT VE EL-GÖZ KOORDİNASYONU
Dikkat, bir şeyi anlamanın veya bir şeyi başarmak için organizmanın uyanık ve
hazır duruma geçmesidir. Grupla yapılan etkinliklerde sakin bir şekilde oturma,
dinleme ve yönergeleri uygulayabilme bu yeteneğin geliştiğine ait başlıca belirtidir.
Resimli kitapları ilgiyle inceleyebiliyor olması, makası rahatlıkla kullanabiliyor
olması, ona verilen bir resmi çizgileri taşırmadan boyayabiliyor olması, sınırlı
alanlarda çizebiliyor olması, 20-25 dakika tek başına bir etkinlikte veya oyunda
yoğunlaşabilmesi beklenmektedir.

Çevrimdışı 58SERVET

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 Eyl 2012 11:47:29
05/09/2012 UZAKTAN EĞİTİM SOYAL BİLİMLERDE PROBLEM ÇÖZME
DOÇ.DR. NURDAN KALAYCI
Okullarda problem çözmeyi bir beceri haline dönüştürme işini nasıl tasarlarsınız?
Problem çeşitleri, Problem çözme basamakları,
Problem çözme basamakları için sınıf içi somut örnekler,

Proje tabanlı öğrenme, öğrenci açısından tasarı geliştirmeye, hayal etmeye, planlamaya,
kurgulamaya dayalı bir öğrenme yaklaşımı; öğretmen açısından ise öğrenciyi merkeze alan ve
gerçek yaşam ortamlarını sınıfa taşıyarak öğrencileri projeler çerçevesinde çalıştırırken, onların
disiplinler arası ilişki kurmalarını sağlayan bir öğretim yöntemidir.
Eğitimdeki değişim İçerisinde hiçbir unsur "problem çözme
becerisi" kadar günümüz eğitim etkinliklerine damgasını vuramadığı
görülmektedir. Hızla çoğalan bilgi ve belirli alanda derinleşme gereksinimi
çağımızda sayısız alanda uzmanlaşmayı beraberinde getirmiştir. Her
uzmanlık alanında edinilen bilginin tüme varım yöntemiyle
bütünleştirileceği bu süreçte ortaya çıkan bir anlayış olmuştur. İster gerçek
yaşamda, ister eğitim ortamında olsun problem karşımıza bu bütünsel1iği ile
çılanaktadır. Her ne şekilde çıkarsa çıksın problemi en kolay şekilde alıp
kullanmak gerekir.
Eğitim biliminde, öğrenme ve öğretme yöntemi olarak problem
çözme heceri.«inin son zamanlarda ön plana çıkarıldığı görülmektedir.

Öğrenciler problemleri çözebilmeleri için gerekli olan bilgilerin
bütününe önceden sahip olamazlar, burada soru sorarlar, ne bilmeleri
gerektiğini ve cevabı nerede bulmaları ve bulduklarını nasıl
anlamlandırmalan gerektiğini öğren!r1er. Böylelikle, hayat boyu öğrenmede,
iletişim ve takım kurma becerilerini edinirler . Öğrenciler problemleri çözme becerisi kazandıklarında, kendi kendine
düşünme ve öğrenme davranışını kazanmış olacaktır. Böylece öğrenciler
nasıl düşünülmesi gerektiğini, nasıl öğrendiklerini, ne bildiklerini anlamış
olacaklardır.Problemleri çözme becerisinin en önemli amacı ise;
1. Öğreneiyi edilgen bilgi aİleısı olmaktan çıkarıp aktif, özgür ve
kendi kendine öğrenen ve problem çözen kişi yaparak eğitim programının
vurgusunu öğretmekten öğrenmeye kaydırabilme,
2. Ezberlenmesi gereken bilgiyi sınırlandırıp, öğrenciyi yüklü
içerikler yerine çözüıecek problemlerle karşı karşıya bırakarak yeni bilgiler
edinmesini sağlayacak beceri ve tutumları geliştirmesini sağlayabilme,
164
Problem Çözme Becerisinin Temel Felsefesi
3. Öğretmenin, öğrencilere problemlerini çözmeleri ıçın
kolaylaştırıcı ortamlar hazırlaması ve işbirliği yapabilmesidir.
Problem çözme becerisi. bireyin bireyolma ve çevresiyle başetme
sürecinde en belirleyicİ rollerinden birisidir. Bu bağlamda, insanlığın
gelişimi ve refahı da bu üstün yeteneğin geliştirilmesine bağlıdır. Çünkü
insanoğlu çevresiyle ve sorunlarıyla kendi gücüyle, kendi problem çözme
gücü çerçevesinde başetmek zorundadır. Bunun oluşmastnda da kişinin
problemleriyle etkili bir biçimde başetıne konusundaki kendini
değerlendirmesi son derece önemli roloynamaktadır. Öyle ki, problem
çözmede olumlu benlik algıstna sahİp olan kişiler, gerçek problem çözme
becerİsinde de çok daha başarılı olabilecektir. Çünkü, "ben problemlerimle
başedebılirim, bu problemler başa çıkılamayacak korkutucu şeyler değil,
bunlarla başedebilmek büyük ölçüde bana bağlı" vb düşünceler içinde
problemlerine eğilen, akılcı bir bakış açısıyla yaklaşan kişinin, sırf bu
yaklaşımı bile, daha sağlıklı düşünebilmesini ve etkili çözümleri
bulabilmesini sağlayıcı olabilmektedir.
Yukarıda belirtildiği gibi problem çözme becerisi, belirli bir durumla
başa çıkabilme için etkili seçenekleri oluşturmayı, birini seçmeyi ve
uygulamayı içeren bilişsel ve davranışsal bir süreçtir. insanların çoğu,
problem çözme yeteneğiyle donanık olarak doğduğunu düşünür. Ancak, bu
konuda yeterince eğitim almış ve problem çözmenin önemini kavrayabllmiş
çok az birey vardır (Kneeland, 2001:3). Belirli bir problemle
karşılaşıldığında,analiz etme ve karar verme becerisi önem kazanır. Bununla
birlikte, bireyler farkında olmadan kendi kişilikleri, yetiştirilme tarzlan ve
okulda öğrendikleri ile kendi kişisel problem çözme ve karar verme
yöntemlerini geliştirirler (Amold, 1992:2). Aslında problem çözme becerisi,
diğer beceriler gibi öğrenilebilir bir beceridir.
Problem çözme sürecinin aşamalarmı aşağıdaki gibi
sıralamaktadır:
- Problemin anlaşılması,
- Gerekli bilgilerin toplanması,
- Problem in köküne inilmesi,
- Çözüm yollannın ortaya konulması,
- En iyi çözüm yolunun seçilmesi,
- Problemin çözülmesi.
Ancak bu aşamalar çoğaltılabilir. Bingham'a (1998) göre ise,
problem çözme becerisİ sürecinde aşamaları aşağıdaki gibi sıralamıştır:
- Problemi tanımak ve onunla uğraşmak gereksinimini hjssetmek,
- Problemi açıklamaya, niteliğini, alanını tanımaya ve onunla ilgili
ikincil problemleri kavramaya çalışmak,
- Problemle ilgili bilgileri toplamak,
- Problemin özüne uygun düşecek verileri seçmek ve düzenlemek,
- Toplanmış verilerin ve problemle ilgili bilgilerin ışığı altında çeşitli
olası çözüm yollarını saptamak,
- Çözüm şekillerini değerlendirmek ve duruma uygun olanlar
arasından en iyisini seçmek,
- Kararlaştırılan çözüm yolunu uygulamak,
- Kullanılan problem çözme yöntemini değerlendirmek.
Her çözüm için verilmiş olan bu aşamalarm tümü kullanılamayacağı
gibi, çözüm işi de aynı sıraya göre yapılamayabilir.

Problem çözmenin iç işleyişini, yani mekanizmasını iyi bilen, enerjilerini
toplumun sorunlarını çözme uğrunda birleştirmeye hazır ve iyi gelişmiş bireyler
yetiştirmek amacıyla harekete geçirici durumlardan yararlanmaya azimli bir
topluluk, sürekli bir şekilde değişen uygarlığın kendisine yüklediği ihtiyaçları
karşılamak için maksatlı bir hazırlık yapıyor demektir. Problem çözme
yönteminin öğretilmesindeki asıl amaç, öğrencilerin okul yaşamı dışında başka problemlerle yüz yüze geldiklerinde bunlarla baş edebilme becerisini
kazandırmaktır. Bu tekniklerin öğretilmesiyle;
1-Bilimsel düşünme becerisi kazanma,
2- Sorumluluk duygusu kazanma,
3- İşbirliği ile çalışabilme becerisi kazanma,
4- İletişim becerisi kazanma,
5- Zamanı yönetme becerisi kazanma,
6- Dikkati geliştirme,
7- Gerçek dünya ile okul yaşamını karşılaştırma,
8-Veri toplama becerisi kazanma,
9- Verileri düzeyine uygun olarak analiz edebilme,
10- Kestirimde bulunabilme,
11- Bilgileri görselleştirebilme,
12- Rapor hazırlama becerisi kazanma,
13- Topluluk önünde sunu yapabilme becerisi kazanma,
14- Değerlendirme yapabilme becerisi kazanma hedeflerine ulaşılabilir.
Problemler yapı olarak iki kısma ayrılır:
a) İyi yapılandırılmış problemler (Tek  çözümlü),
b) İyi yapılandırılmamış problemler (Çokboyutlu çözümü olan)
a) İyi Yapılandırılmış Problemler: Bu tür problemlerin genellikle tek bir
doğru cevabı vardır ve belli stratejiler bu doğru cevabı bulmayı sağlar.
Örnek matematik problemleri, fizik ve kimya deneyleri ve bulmacalar
b) İyi Yapılandırılmamış Problemler: Tek bir doğru cevabının olmadığı,
günlük yaşamda karşılaşılan problemleri kapsayan problem türüdür.
Genel olarak iyi yapılandırılmamış problemler, problemin açık
tanımının yapılamadığı, çözümleri belirlemenin işlemlere bağlı olduğu ve
çözümü değerlendirmek için kriterlerin olduğu durumlar olarak
tanımlanmaktadır İyi yapılandırılmamışproblemleri çözerken tek bir bilim dalına bağlı kalınmaz. Kişinin o zamana kadar bilgi edindiği alanlardaki bütün birikimi işin içine girer. Bilgi, sadece
gerçekleri bulmak için kullanılmaz aynı zamanda eğitim içeriğini öğrenmek ve diğer özel konulardaki bilgiyi almak ve kullanmak için kullanılır .
Problem çözme becerisinin sonunda, öğrencilerin kazanabileceği
beceriler aşağıdaki gibi sıralanmıştır;
Düşünme becerileri
Grup üyelerinin katılımını sağlama da dahil olmak üzere, grup çalışması
becerileri
Zamanı ayarlama becerileri
Bilgi edinme ve değerlendirme becerileri
İletişim becerileri
Bilgisayar ile ilgili
Buraya kadar balısedilen tanımlamalara çalışılan çağdaş eğitim ve
öğrenme kavramlarını dikkate alarak yaşama geçirilebilen bir öğretim
yöntemi var mıdır? Eğitim dünyasında adeta bir taşla onlarca kuş vurabilen
bir yöntem geliştirilebilmiş midir? Bu soruların cevapları tam anlamıyla
gerçekleşmiş değildir. Önemli olanın sürekli değişim halinde olan eğitimin,
bireylerin problem çözme becerilerini daha kolay ve az emek harcayarak
çözmeyi başarma gibi görevi üstlenmesidir.

Çevrimdışı 58SERVET

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Eyl 2012 11:20:46
6.09.2012 Uzaktan eğitim Perşembe Müzakereci Öğrenci
(Prof. Dr. Abbas TÜRNÜKLÜ)
Okullarda öğrencilerin yaşadığı kişiler arası çatışmaların yapıcı ve barışçıl çözümü konusunda müzakere ve akran arabuluculuk yaklaşımının olumlu sonuçlar verdiği alan yazında birçok çalışma sonuçlarından görülmektedir. Ancak bu çalışmalar genelde verilen eğitimin ve sürecin etkileri ve sonuçları üzerine odaklanmaktadır. Süreç sırasında öğrencilerin yaşadıkları güçlükler hakkında yeterli çalışma
bulunmamaktadır. Bu çalışmada, akran arabuluculuk sürecinde, çatışan ilköğretim öğrencilerinin yaşadıkları güçlükler, arabulucu öğrencilerin perspektifinden incelenmektedir. Alt sosyo-ekonomik gruptan öğrencilere eğitim veren iki ilköğretim okulunda 4 ve 5. sınıf öğrencilerinin verilen eğitim sonrasında akran arabulucular kolaylaştırıcılığında ortak sorunlarını müzakere ederken yaşadıkları güçlükler arabulucu öğrencilerin anlatımıyla nitel olarak incelenmiştir. Araştırmanın verileri nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşmetekniğiyle toplanmış ve içerik analizi yapılmıştır. Toplam 60 (34’ü kız, 26’sı erkek, 30’u 4. sınıf ve 30’u 5. sınıf) arabulucu öğrenci ile yapılan görüşmeler sonunda çatışan öğrencilerin arabuluculuk basamaklarında yaşadıkları güçlükler belli kategoriler altında gruplandırılmış ve incelenmiştir. Arabulucu öğrenciler, çatışan
tarafların sıklıkla kendilerini ifade etmede güçlük çektiklerini ve duygusal direnç gösterdiklerini, yetersiz iletişim becerileri ve yetersiz empati düzeyi nedeniyle ya yanlı ya da geçiştirme çözümleri ürettiklerini vurgulamışlardır.
Okullarda yaşanan şiddet olaylarının önlenmesinde, doğrudan öğrenci şiddeti üzerine odaklanıp, disiplin ve ceza yöntemlerine başvurmak yerine; asitmetrik bir yaklaşım benimsenerek öğrencilere barışçıl anlaşmazlık çözüm becerilerinin kazandırılması gerekmektedir. Bu becerileri kazandırmak amacıyla da kullanılabilecek en etkili okul temelli önleme programlarından biri olarak “Barış Eğitimi” göze çarpmaktadır.
Şiddetin önlenmesi ve barış kültürünün yaratılmasında okullar proaktif rol oynamalıdırlar. Okullarda barış kültürünün yaratılabilmesi için rekabete dayalı yarışmacı bir eğitim değil; işbirliğine dayalı bir eğitim yaklaşımı teşvik edilmelidir. Eğitimin amacı, bireyleri akademik açıdan güçlendirmenin yanısıra çok kültürlü bir bakış açısı içerisinde farklılıklara saygı gösteren, işbirliğine ve diyaloga açık, barışçıl anlaşmazlık çözüm becerilerine sahip, etkin vatandaşlar yetiştirmek olmalıdır.
Bu yaklaşım içerisinde, ülkemizin gerçeklerini ve gereksinimlerini dikkate alan, araştırmanın gerçekleştirildiği okulun koşullarını ve ihtiyaçlarını gözeten, kültüre duyarlı bir barış eğitimi programı geliştirilmiştir. Araştırmacı tarafından geliştirilen barış eğitimi programının, tüm okullarda altıncı sınıf düzeyinde uygulanmasının faydalı olacağı düşünülmektedir. Ayrıca, farklı sınıf düzeylerinde barış eğitimi programları geliştirmek isteyen araştırmacılar tarafından bu çalışmanın kılavuz olarak kullanılabileceği öngörülmektedir.
Liselerdeki sorunları arabulucu öğrenciler çözüyor.

Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olan Prof. Dr. Abbas Türnüklü, liselerde öğrenciler arasında yaşanan çatışmaları çözmek hedefiyle müzakere sistemini geliştirdi. Rehberlik öğretmenleri tarafından uygulanan müzakere sistemiyle, anlaşmazlığın doğası, müzakere, iletişim, öfke yönetim ve arabuluculuk becerileri gibi konuları içeren 30 saatlik bir eğitim sonucu her okulda arabulucu ve müzakereci öğrenciler yetiştiriliyor. Okulun barıştırıcıları, uzlaştırıcıları olarak görev yapan öğrenciler, çatışma yaşayan öğrenciler arasındaki sorunları çözüyor.

5 yılda 350 arabulucu öğrenci yetişti

İlk olarak İzmir’deki Aybers Hikmet Karabacak Lisesi'nde pilot uygulaması yapılan arabulucu öğrenci sistemiyle 5 yılda 350 arabulucu öğrenci yetişti ve 750 çatışma masa başında müzakere edilerek çözüldü. Bu yenilikçi uygulamayla, okuldaki şiddet olaylarında azalmalar yaşandığı, öğrencilerin sorunları çözme konusunda daha girişimci oldukları gözlemlendi. Öğrenciler, okuldaki uzlaşmacı yaklaşımlarını mahallelerine ve ailelerine de taşıyarak sorunları çözme konusunda daha aktif rol almaya başladı.


Çevrimdışı asude45

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 296
  • 390
  • 296
  • 390
# 06 Eyl 2012 11:35:31
58SERVET öğretmenim paylaşımlarınız için çook teşekkürleerr.. :)

Çevrimdışı 58SERVET

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.607
  • 1.731
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Eyl 2012 12:51:07
06/09/2012 UZAKTAN EĞİTİM OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK
YRD.DOC.DR. TURAN TEMUR
Okuma-yazmaya hazırlık çalışmaları algılayabilme, dikkatlerini toplama, kelime
dağarcığını arttırma, sözlü anlatımlarına teşvik etme, el ve göz koordinasyonlarını, kalem
kullanma becerilerini geliştirme, eşleştirebilme, değişik ilişkiler kurabilme, gruplama,
sıralama, eksik tamamlama ve karşılaştırama yapabilme gibi zihinsel işlevleri kolaylaştıracak
etkinlikleri kapsar. Bu etkinlikler öğretmenin çocuğu tanımasıyla başlayan, bireysel ve
küçük grup çalışmalarıyla gerçekleşen faaliyettir. Bu dönemde, çocukların ilkokulla hazırlık
yapmaları, erken çocukluk eğitiminin toplumsal amaçlarından biridir. Okulda düzenlenen
öğrenim yaşantılarıyla, öğrencilerin gelişimi arasında olumlu bir ilişki vardır. Erken çocukluk eğitiminde okuma-yazmaya hazırlık çalışmaları önemli bir yer tutar.
Günümüzde eğitim sistemimiz üstlendiği eğitim hedefleri bilimsel kurallara ve sağlıklı
yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Eğitim sistemimizde ilköğretimin birinci basamağının
başlangıcı olan erken çocukluk eğitiminde okuma-yazmaya hazırlık çalışmaları, öğrencilerin
bireyselleşmesinin sağlanması, bireyselleşmeyse; çocuğun kalıtımla getirdiği özelliklerinin,
elverişli bir çevre düzenlenmesiyle, karmaşık ancak dengeli bir etkileşimle oluşturduğu
gelişimsel özelliktir. Okul öncesi çocukta okumaya ve yazmaya hazırlık çalışmalarında
edinilen bilgi veya beceriler yoluyla zihinsel faaliyetler artar. Böylelikle çalışmalarda
edinilen bilgi ve beceriler, çocukta kabul görerek davranışlarında gözlenerek alışkanlık
oluşur. Öğretmenin hedefine uygun bir davranışın çocukta olması gerçek anlamda “öğretimi”
sağlar. Okuma-yazmaya hazırlık çalışmalarının çocukta sağlıklı öğrenmeyi gerçekleştirmesi
için yaşamın içine girerek çeşitli gözlem ve alıştırma deneyleri yapmaları gerekir. Bu
nedenle okul öncesi eğitim programlarında öğretmen mesleki bilgisi ve anlayışıyla çocukları
bu konularda da deneyim zenginliği kazandırabilir.
Okuma-yazmaya hazırlık çalışmalarında öğrenim ortamı, çoğu her zaman sınıftır.
Ancak çocukların sınıf dışındaki gözlem ve etkinliklerinde öğrenim yaşantılarını
düzenlemede gözlem, rehber olmalıdır. Çocuğun yazması, zihinsel gelişmesinin yanı sıra
göz-el koordinasyonuna, parmak kaslarının ve kemiklerinin gelişiminin tamamlamasına
bağlıdır. Doğru dürüst yazı yazmadan önce çocuğun elinin işaretleri çizecek yetenekte
olması gerekir. Çocukları okumaya yönlendirme işine öğretmen en elverişli zamanda
başlamalıdır. Önceleri çocuklar başkalarının yazdıklarına pek ilgili göstermeyebilir.
Kavram geliştirici oyuncaklar “Eğitici Oyuncak” olarak da isimlendirilir. Bu
oyuncaklar çocukların daha çok zihin gelişimlerine katkıda bulunan, onların bazı kavramları
geliştirmelerine ve oynayarak öğrenmelerine yardım eden oyuncaklardır. Anaokulu
ortamında hazırlanan, özel ve uygun bir çerçevede mutlaka kavram geliştirici oyuncaklara
yer verilmelidir. Kavram geliştirici oyuncaklar, çocukların algılamalarının gelişmesine,
problem çözme yeteneklerinin gelişmesine katkıda bulunur. Kavram geliştirici oyuncaklar
her etkinliğin içine dahil edilerek eğitim programlarına kullanılabilir. Bu tür oyuncaklar,
kavramların gerektiği gibi oluşup gelişmesini sağlar, nesnelerin ve olayların daha iyi
anlaşılmasını sağlarlar.
İlköğretim birinci sınıfta temel beceriler kazandırılmaya çalışılmaktadır. Bu
temel becerilerden biri de yazmadır. Ancak öyle anlaşılıyor ki yazmaya ilişkin bazı
becerilerin kazandırılmasında birinci sınıf dahi geç olabilir. Örneğin kalemin nasıl
kavranacağı, kâğıt veya defterin nasıl tutulacağı, sağlıklı bir oturma şeklinin nasıl olacağı
çocuklara okul öncesi eğitim kurumlarında veya ailede verilebilecek değişkenler
olarak durmaktadır. Bu durumda yalnızca eğitimcilerin görüşleri değil fizyoterapist
görüşlerinin alınarak çocuklar için en sağlılı yazma pozisyonunun belirlenmesi çok
yararlı olacaktır. Bunun yanında öğrencilerin kas gelişimine uygun ve onun fiziksel
özelliklerini en üst düzeyde kullanmasına imkân verecek farklı türlerde kalemlerin
üretilmesi önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Kâğıdın yazma sırasında nasıl
konumlandırılması gerektiği bilgisinin önce aile, sonra okul öncesi öğretmenleri
sonra da sınıf öğretmenleri tarafından öğrencilere anlatılması ve gösterilmesi yararlı
olacaktır.
Her öğrencinin boy uzunluğu, kilosu, parmak uzunlukları vb. fiziksel özellikleri
farklıdır; ancak oturdukları sıraların ölçüleri aynıdır.

Çevrimdışı canhan

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 841
  • 167
  • 841
  • 167
# 06 Eyl 2012 18:56:33
sunular ve içerik çok basit
dostlar iş başında görsün
dediler ya 3 ay tatilleri var diye sonra da bakın eğitim veriyoruz diyecekler halbuki okul başlamadan 2-3 hafta zaten öğretmenler semirner ve okulu temizleme düzenleme çalışmaları yapıyorlardı
kimi kandırıyorsunuz

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK