ÇOCUĞUMUZLA İLİŞKİNİZDE YAŞADIĞIMIZ GÜÇLÜKLER
Çocuğumuzla ilişkimizde yaşadığımız güçlükler temelde aile içinde disiplin uygulanmasıyla ilintilidir. Aile içinde disiplin, sorumluluğu ve uyulması gereken kuralları öğreterek, iç denetim demek olan "ahlak gelişimi"ni sağlar. İç denetim dıştan gelen zorlamayla olmaz. Ancak sevgi temeline dayanan bir disiplin uygulamasıyla gerçekleşebilir. Bir diğer ifadeyle disiplin, sorumluluğun içselleştirilmesi ile ilişkilidir ve ceza demek değildir.
Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklar için de kabul ve takdir görmek, anne va babası tarafından kendisiyle gurur duyulduğunu bilmek çok önemlidir. Kabul görmeyen , gergin, sinirli yaklaşımlara, bakış ve yüz ifadelerine maruz kalan çocuk hayal kırıklığı yaşar ve kendisinden memnun olmayan, kendisini kabul etmeyen bu dış dünyayı kontrol ederek kendisini ortaya koymaya, kabul ettirmeye çalışır. Bu durum, çocuğun öğretilmek istenilen davranışa karşı tepki geliştirmeye başlamasına, kendi tutumunda ısrarla devam etmesine, anne ve babasını sınayarak ne ölçüde onları etkileyebileceğini ölçmek amacıyla onları sürekli zorlamasına sebep olur.
Çocuğun istediğini yapma konusunda ısrarlı olmasını sağlayan bir diğer neden ise, doğru ve yanlışı birbirinden ayırt etmek için gerekli akıl yürütme yeteneğinin henüz olgunlaşmamış olmasıdır. Bu durum yine de gerektiğinde çocuğun davranışına "dur" , "hayır" demeyi bilmeyi engellemez.
Sınır koymak, çocuğun davranışının net (kararlı, kesin, sakin ve sürekli) ve anlaşılır gerekçelerle kısıtlanmasıdır. Amaç,çocuğunuzun yapmaması gereken hareketi, sizin hatırınız için,kızdığınız ya da sinirlendiğiniz için değil, yapmaması gerektiği bilincine ulaşarak yapmamasıdır.
Bu nedenle de, anne baba olarak çocuğa, uyması gereken kuralları ve davranış kalıplarını;
Ona örnek olarak,
Olumlu geri bildirim vererek ya da hiç bir geri bildirimde bulunmayarak,
Hakkından yoksun bırakarak öğretebiliriz.
Çocuklar gördüklerini talit eder. Yaşamlarında önemli yeri olan yetişkinler, çocuğun olumsuz davranışı karşısında saldırganlık tepkisinde bulunuyorsa (bağırma, vurma, fırlatma, atma vb.), çocukların da bu örneği izleyerek benzer davranıları gösterme eğilimleri olur.
Bedensel ceza ve tehdit gibi olumsuz kontrol yöntemleri, çocuğun davranışını o an için değiştirebilir. Kimi zaman bu tür yöntemler iş yoğunluğu, stres altında olma gibi nedenlerle ebeveyn çocuğuna zaman ayıramadığında uygulanır. Ancak aynı yöntem ikinci kez uygulandığında genellikle işe yaramaz.
Uzun süre anne ve babalarından baskıcı ve saldırgan eğilim gören çocuklar da, arkadaşları ve çevreleriyle ilişkilerinde saldırgan davranma eğiliminde olmakla berber, mutsuz, hırçın, huzursuz, söz dinlemeyen, yalan söyleyen, sık sık öfke nöbetleri geçiren çocuklar olma eğiliminde olacaklardır.Çünkü, bu çocuklar kendilerini değersiz hisseden, onaylamayan, dışlanmış, benlik saygısı ve öz güveni düşük çocuklar olma yönünde pekiştirilmektedirler.
Ne kadar kötü hareket ettiklerini sık sık duyan, bu davranışları için sözel ya da fiziksel ceza gören, aşağılanan çocuklar bir süre sonra öyle olduklarına inanmaya başlayacaklar ve kendilerine yüklenen rolü benimseyeceklerdir.
Doğumundan itibaren çocuğuna anlayışlı, sevecen, saygılı ve kuralları net ifade eden anne-babaların yaramaz çocuklarının olma ihtimali azdır. Çünkü yaramazlık, çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak başka bir yol bilmediği için başvurduğu bir yöntemdir. Ayrıca yaramazlık, çocuğun sıkıldığı ve olumlu davrandığı zaman göremediği bir miktar ilgi ve dikkati yaramazlık yaptığında görebildiği ve farkedilmesini sağladığı için uyguladığı bir yöntemdir.
Sözü edilen tüm bu olumsuzlukların temelinde ve çözümünde çocuğunuzla olan iletişim süreciniz ve iletişim tarzınız önemli rol oynamaktadır.
Çocukla sağlıklı iletişim, çocuk ile ebeveyn arasındaki işbirliğinin oluşturulması ile şekillenir. Bunda da, "çevrenin yapılandırılması" ve "tutarlılık" temel unsurlardır.
Ebeveynin öncelikli hedefi,
çocuğun yaşına ve yeteneğine uygun olarak oluşturulacak seçenek ve geri bildirimleri öğrenmesini sağlamak (sınırlı seçenekler sunmak, küçük sorumluluklar vermek)
sınır koyma konusunda tutarlı olmak (açık, anlaşılır net ses tonu, yüz ifadesi kullanmak ve her uygulamada aynı yaklaşımı sergileyebilmek)
çocuğun önceden kestirebileceği istikrarlı geri bildirimler vermek (empati kurmak) olmalıdır.
Çocuğunuzu anlamanın temelinde onun neyi niçin yaptığının farkında olmanız, sözlerini geçiştirmeden onu dinlemeniz, oyunlarındaki ipuçlarını atlamamanız önemlidir.
Çocuğunuza olabildiğince ne demek istediğinizi onun anlayabileceği düzeyde (kapasitesi, yetenekleri, yaşı ve kişisel özellikleri) ve açıklıkta ifade etmeniz, neleri yapmaması gerektiğini değil, neleri yapması gerektiğini anlatmanız onun da sizi anlamasını kolaylaştıracaktır.
Ayrıca, anne baba olarak kontrolünüzü yitirmemeniz, onun sizi otorite olarak kabul etmesini, sizi daha az sınamasını ve kendisinin işbirliğine daha yatkın, uzlaşmacı olmayı öğrenmesini sağlayacaktır.
Uzman Psikolog Rabia Ünsaldı Köle
Çocuk ve Ergen Bölümü