Anlamlı Yazılar

Çevrimdışı mihri zeynep

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 203
  • 2.345
  • 203
  • 2.345
# 08 Kas 2023 00:07:09
Kasım, güzün son durağı... Kasım, Arapça ksm "bölen, taksim eden" sözcüğünden geliyor. Kısmet de aynı kökten. Pay, nasip anlamındadır.Ekimden sonra gelmesi de manidar...
   Nasibimizde bir kasım daha var mıdır?

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.351
  • 35.796
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.351
  • 35.796
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 08 Kas 2023 07:32:29
Ekimde çekip gitti işte.
Kasımda gelir geçer Aralıkta.
Her gecenin sonu sabah.
Her kışın ardı bahardır.
Takvimler hangi günü gösterirse göstersin.
Soframızdan ekmeğimiz, yüreğinizden sevgimiz, hayatımızdan dostumuz eksik olmasın...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.818
  • 227.479
  • 28.818
  • 227.479
# 08 Kas 2023 08:41:36
*Bu Dünya!..
Acılardan kaçamayacağın kadar küçük,
Kaybettiklerini bir daha bulamayacağın kadar büyüktür...*


Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.402
  • 69.701
  • 3.402
  • 69.701
# 08 Kas 2023 10:01:22
Hangi mevsim gelirsen gel
Yüzünde tebessüm varsa
Bahar sayarım…

Ertuğrul Bayam

Çevrimdışı Sufiii

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 580
  • 2.649
  • 580
  • 2.649
# 08 Kas 2023 11:34:13
bir derviş berbere gidip:
– Vur usturayı Berber efendi, der.
… Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:
– Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.
‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Arabanın oku göğsüne saplanan Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Gürültüye hızla dışarı fırlayan Berber gördüğü manzara karşısında afallayarak dönüp dervişe bakar, sorar:
– Biraz fazla olmadı mı derviş efendi?
Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:
– Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Çevrimdışı lolipop

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 217
  • 1.888
  • 217
  • 1.888
# 08 Kas 2023 11:42:56
Herkesin konuşacak tonlarca şeyi olduğu bu dünyada en çok "işitebilen" yüreklere ihtiyaç var.

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.220
  • 53.878
  • 4.220
  • 53.878
# 08 Kas 2023 18:52:01
mevsimsiz yağmurlar gelip geçiyor
kararmış şehirlerden
yitirmiş beyazını bulutlar
sana yenik bir şiir düşüyor
sana yitik bir şair üşüyor

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.351
  • 35.796
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.351
  • 35.796
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 08 Kas 2023 23:05:38
İplere asılmıştı takvim yaprakları.
Kim istemezdi ki zamanı ,
Yıkayıp kurutup yeniden kullanmayı...

Çevrimdışı güleaşık

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 437
  • 3.572
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 437
  • 3.572
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 09 Kas 2023 11:02:32
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
bir derviş berbere gidip:
– Vur usturayı Berber efendi, der.
… Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:
– Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.
‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Arabanın oku göğsüne saplanan Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Gürültüye hızla dışarı fırlayan Berber gördüğü manzara karşısında afallayarak dönüp dervişe bakar, sorar:
– Biraz fazla olmadı mı derviş efendi?
Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:
– Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

 Bugünlerde, birilerine anlatmayi en çok içimden geçirdiğim/istedigim ama, sadece sustugum kıssa...
Teşekkür ederim zira,  benim için hem  çok anlamlı, hem de çok ilginç bir tevafuk  oldu hocam.

Çevrimdışı dark city

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.938
  • 62.522
  • 9.938
  • 62.522
# 09 Kas 2023 11:21:03
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
bir derviş berbere gidip:
– Vur usturayı Berber efendi, der.
… Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:
– Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.
‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder. Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Arabanın oku göğsüne saplanan Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir. Gürültüye hızla dışarı fırlayan Berber gördüğü manzara karşısında afallayarak dönüp dervişe bakar, sorar:
– Biraz fazla olmadı mı derviş efendi?
Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:
– Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!
Teşekkürler sayın hocam. Tam da bu yüzden sayın hocam, zalimler gerçekten çok cahil insanlar. Sonlarını bir türlü bilmiyorlar çünkü...

Çevrimdışı Sufiii

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 580
  • 2.649
  • 580
  • 2.649
# 09 Kas 2023 13:18:52
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Teşekkürler sayın hocam. Tam da bu yüzden sayın hocam, zalimler gerçekten çok cahil insanlar. Sonlarını bir türlü bilmiyorlar çünkü...
sayın hocam gönül ister ki  zalimler bu dünyada cezasını bulsun.Bütün kabakların sahibi Allah.ama bu dünyada olmasa bile diyebiliriz ki "ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM"

Çevrimdışı jelibon

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 22
  • 198
  • 22
  • 198
# 09 Kas 2023 13:26:38
"Feride Öğretmen, yirmi beş dakikalık rahat bir yürüyüşten sonra okula geldi. Okulun hizmetlilerine selam verip “Günaydın,” dedikten sonra öğretmenler odasına gitti. Öğretmen arkadaşlarıyla ders başlamadan önce biraz zaman geçirmek hoşuna gidiyordu. Onlarla selamlaşmanın, günlük yaşamdan bazı paylaşımlarda bulunmanın, bazı mesleki konularda sohbet etmenin bir ihtiyaç olduğunu hissediyordu.
Öğretmenler odasında ilk olarak çay makinesine yöneldi. Çayını aldıktan sonra pencere kenarındaki ufak masayı gözüne kestirdi. Öğretmenler odasında bir büyük masanın yanı sıra dört tane de küçük masa vardı. Gazete, kitap ve dergi okumak isteyenler için küçük masaların üzerinde farklı yayınlar bulunurdu. Bazı öğretmenler burada günlük gazetelere kısaca göz atar, kendi aralarında aktüel konuları değerlendirirlerdi.
Öğretmenler odasına küçük masaların konulmasını önerdiklerinde okul müdürü, büyük bir masanın daha iyi olacağı yönündeki fikrini belirtmişti. Fakat sonradan, öğretmenlerin farklı farklı konularda kendi aralarında toplanıp konuşma olanağı bulmalarının değerli olduğunu kavramış ve orta büyüklükte bir masa ile dört küçük masanın köşelere konmasını sağlamıştı.
Feride Öğretmen’in kendine yakın bulduğu birkaç meslektaşı vardı. Bu öğretmenlerle okudukları kitapları değiş tokuş ederler, gördükleri filmlerin eğitici yönlerini tartışırlar, televizyonda izledikleri bazı programlardan sağladıkları kazanımları paylaşırlardı. Özellikle Sabiha Öğretmen’in sohbetlerinden zevk alırdı. Onunla, son zamanlarda duyduğu ya da kendi geliştirdiği bazı mesleki kavramları paylaşır, öğrencilerine bu kavramlarla ne gibi yeni ufuklar açtığını anlatmaya çalışırdı. Sohbet ettiği meslektaşlarının arasındayken kendini atölye çalışmasındaymış gibi hisseder, oradan ayrılırken zihninin güçlendiğini fark ederdi.
Feride Öğretmen, ne yazık ki aynı olumlu duyguları tüm meslektaşları için besleyemiyordu. Bazı öğretmenler farkına varmadan hem kendilerine, hem meslektaşlarına, hem de öğrencilerine dolaylı yoldan zarar verecek etkileşimler içine girebiliyorlardı. Nitekim birbirlerini gördüklerinde muhakkak, bir şeylerden yakınırlardı. Feride Öğretmen, bu gruba “Şikâyet Kurulu” adını vermişti. Bu kurula göre; anne ve babalarının terbiye edemedikleri çocuklar sınıfları doldurmuştu; öğrencilikle ilgisi olmayan, haylaz, tembel, terbiyesiz çocuklarla uğraşmaktan yorulmuşlardı. İnşaat işçisi bile öğretmenden daha çok kazanıyordu. Öğrenciler düşünce tembeliydiler; düşünmek yerine kopyalayarak işin kolayına kaçmanın peşindeydiler.
Feride Öğretmen’i üzen bir başka husus da, okul içinde değişik siyasal tutumları yansıtan alt grupların olmasıydı. Okul idaresinin taraftarlarıyla karşıtları birbirleriyle konuşmuyor, öğretmenler odasının farklı kısımlarında oturuyorlardı. Sanki tüm öğretmenler öğrencilerin eğitimi için burada değillermiş gibi bir tavır içinde, politik konulardaki bakış açısı farklılıklarına tahammülsüzlük gösteriyorlardı. Feride Öğretmen, “Öğretmenler kendi aralarındaki farklılıklara bu odada hoşgörü ile bakarlarsa, toplumda da demokratik anlayış yayılır.” diye düşünüyordu.
Maalesef sık sık dedikodu yapılmaktaydı. Az sayıda da olsa bazı öğretmenler, o gün aralarında olmayan bazı meslektaşlarının arkasından konuşuyor, alaycı bir tavır içinde onların söyledikleri veya yaptıklarını birbirlerine aktarıyorlardı. En rahatsız olduğu şey de aynı öğretmenin arkasından konuştuğu bir kimseye bir başkasını çekiştirmesiydi. Feride Öğretmen bu meslektaşlarına hiç güven duyamıyor ve onların yanında fazla kalmamaya özen gösteriyordu. Bazı öğretmenler sınıfta yaşadıkları olayları aktararak öğrencilerin arkasından bir tür dedikodu yapıyorlardı. Velileri çekiştirenler de az değildi.
Feride Öğretmen, okul kültürünün en önemli göstergelerinden biri olarak gördüğü öğretmenler odasının atmosferini dikkatle gözlemleyip dinliyordu. Öğretmenler odasında yaşayan değerleri keşfetmeye ve kendi inandığı değerleri her fırsatta yaşatmaya çalışıyordu. İnsan onurunu, öğrenmeyi ve bilgiyi yücelten, aydınlık bir geleceğin temeli olacak “gayret”, “dürüstlük”, “sevgi”, “işbirliği” ve “güven” gibi değerleri konuşma ve davranışlarında her fırsatta göstermeye, beslemeye çalışıyordu.
Uzak durmaya çalıştığı bir başka grup da bardağın hep boş tarafını gören “Karamsarlar Kurulu” idi. Bu kurulun üyeleri, olumsuz söz ve tavırlarıyla dünyayı kara bir tablo olarak gösterip insanın içini karartırdı. Yağmur yağdığında yağmurdan, güneşli günlerde sıcaktan yakınırlardı: hep “güzel günleri” beklerlerdi. Bekarlar bekarlıklarından, evliler eşlerinden memnun değillerdi. Ne mesleklerinden. ne öğrencilerinden, ne oturdukları evden, ne yürüdükleri kaldırımdan hoşnutlardı.
Sonunda ders zili çaldı. Öğrencilerinin parıldayan gözlerini bir an önce görmek üzere sınıfa doğru yürümeye başlayan Feride Öğretmen, neden burada olduğunun bilincinde olarak şimdi tüm olumsuzlukları geride bırakmıştı. Koridorda sınıfına doğru yürürken, öğrencilerine “Günaydın” dedikten sonraki ilk giriş cümlesini kafasında evirip çevirmeye başlamıştı bile. Ardından sınıf kapısının önüne geldi ve bilinçli bir kafa, şevkli bir yürekle sınıfa girdi."

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.818
  • 227.479
  • 28.818
  • 227.479
# 09 Kas 2023 22:41:40
Kendine bak kendine..
Özüne ..Sözüne.. Benliğine..
İlgilenme kimseyle..
Kim ne yemiş, ne giymiş
Bundan sanane..
Sen kendini besle..
Bilgiyle..
Sevgiyle..
Merhametle..
Ancak o zaman ulaşırsın
İnsan olmanın erdemine..

T.Tuğba Baş



Çevrimdışı hanife67

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 696
  • 6.384
  • 696
  • 6.384
# 10 Kas 2023 20:50:46
Aradığın bir eşyaysa onu bulursun. Aradığın bir ruhsa onu bulmak için önce kendini bulman gerekir.

(Erhan Altunay)

Çevrimdışı Sufiii

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 580
  • 2.649
  • 580
  • 2.649
# 14 Kas 2023 11:51:38
ARUN ALEYKÜM,ARUN ALEYKÜM

Baba! Diyorlar ki sen suçlusun.
Baba! Sen suçlu değilsin…
Baba! Neden tutukladılar seni?
Baba! Seni benden neden esirgediler?
Beni bir defa bile öpmeden,
Annemin gözyaşlarını silmeden.
Anne!
Her sabah yanaklarında gözyaşı görüyorum.
Filistin her şeye lâyık değil mi?
Her gün güneşe sesleniyorum…
Anne! Babamı bir kez daha görebilecek miyim?
Yoksa, kıyamete kadar bir daha göremeyecek miyim?
Yoksa, annemin gözyaşları kıyamete kadar akacak mı?
Baba, neredesin!
Neredesin!
Baba, neredesin!
Neredesin!
Topraklarımız işgal ediliyor.
Filistin çiçekleri koparılıyor.
Babamı hiç öpmedim,
Güneş doğduğundan beri.
Bayramlar bayramı, şenlikler şenliği kovalıyor.
Şehid üstüne şehid düşüyor…
Babam demir parmaklıklar arkasında!
Kölelerin tutulduğu duvarların ötesinde.
O gün ne zaman?
Parmakların kırılacağı gün ne zaman?
Her sabah çocuklarını öpen babalar!
Çok şey mi istiyorum?
Çok şey mi istiyorum?
Utanın utanın utanın!
Ve babam demir parmaklıklar arkasında.
Babamı istiyorum…
Babamı istiyorum…
Babamı istiyorum…

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK