Atasözleri Ve Deyimlerin Menşei

Çevrimdışı öğretmenim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 198
  • 159
  • 198
  • 159
25 Nis 2007 16:56:39
   Günlük hayatta anlatımımızı güzelleştirmek için pek çok deyim ve atasözü kullanırız.peki bu cümlelerin nasıl oluştuğunu ilk ne zamn söylendiğini merak ediyor musunuz?
    Bu bölümde var msınız hep birlikte Atasözlerin ve Deyimlerin nerden geldiğini niçin söylendiğini yazalım..
    ilki benden olsun....


       "Şamar Oğlanına Dönmek"
 Osmanlı zamanlarında şehzadelere lalalar eğitim verirdi.Ve onlarda bazen çok sinirlenirler ve şehzadeye vurmak isterlermiş.Bi lala bile olsa şehzadeye vurabilir mi hiç.Onun içindir ki her Lalanın yanında  maaşlı bir çocuk yer alırmış.lala şehzadeye çok sinirlenince Maaşlı çocuğa vururmuş.Bu maaşlı çocukların ismide Şamar Oğlanmış..
     Günümüzde başkasına kızıp acısını bizden çıkaranlara hep deriz "Şamar oğlanına çevirdin beni iyice"....
    Acaba Fatih Sultan Mehmet'in şamar oğlanı kimdi ya da Yavuz Sultan Seilim 'in...  :)
   

Çevrimdışı asortik19

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.841
  • 2.803
  • Okul Müdürü
  • 4.841
  • 2.803
  • Okul Müdürü
# 25 Nis 2007 17:18:33
             Ateş Pahası

osmanlı zamanında padişah ve veziri bir yerde misafir olmuşlar.

gece kalmak için kadına para teklif etmişler ama kadın kabul etmemiş.

padişahla vezirinin kaldığı oda çok sogukmış.
kadından ateş isteyince kadın ateşe karşılık 100 altın istemiş.

padişahta nerde pahalı bir şey görse "ateş pahası" dermiş

Çevrimdışı mtdemirci

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.051
  • 9.256
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Nis 2007 17:47:56
Öğretmen arkadaşlarım, bu konu üzerine İskender Pala' nın hazırladığı "İki Dirhem Bir Çekirdek" kitabını tavsiye ederim. Birçok deyimi orda bulabilirsiniz. 211 tane deyimvar.

Çevrimdışı habitat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.007
  • 1.986
  • 2.007
  • 1.986
# 25 Nis 2007 18:06:17
İlk göz ağrısı

    Eskiden savaşlar şimdikinden çok olduğu için, Anadolu' nun hemen her köyünden, hemen her hanesinden şu yada bu cephede savaşan bir asker olurmuş.

     Bu askerlerin geride kalan anaları, kardeşleri, hanımları, nişanlıları, yavukluları olurmuş elbette.     
Bu biçareler, vatanını, milletini, dinini muhafaza için cephe cephe koşan yiğitleriyle elbet gurur duyarlarmış ama ağlamadan, göz yaşı dökmeden de gün geçirmezlermiş.

     Bazen aşikar, bazen gizli gizli ağlayan genç kız ve gelinlerimizin göz pınarları kuruyup gözleri çapaklanmaya ve ağrımaya başlarmış.

     Birbirleriyle konuşurken, o zamanın terbiyesi icabı: 
"Senin yavuklun, senin kocan" diyemezler, utanırlarmış.

     "Benim göz ağrımdan hiç mektup gelmiyor, seninkinden haber var mı?" diye sorarlarmış.

     Bu deyim, sevdiklerimiz içinde en birincisi anlamında kullanılır.

Çevrimdışı öğretmenim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 198
  • 159
  • 198
  • 159
# 26 Nis 2007 10:54:05
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Öğretmen arkadaşlarım, bu konu üzerine İskender Pala' nın hazırladığı "İki Dirhem Bir Çekirdek" kitabını tavsiye ederim. Birçok deyimi orda bulabilirsiniz. 211 tane deyimvar.

   Hocam bende zaten o kitabı okuduktan sonra bu konuyu açmaya karar verdim.  :)  Ve sizlerle paylaşmak istedim.
 

Çevrimdışı öğretmenim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 198
  • 159
  • 198
  • 159
# 26 Nis 2007 13:26:58
  “Ağzındaki baklayı çıkarmak”
  Vaktiyle adamın biri çok küfür edermiş.Bu halinden de pek bir şikayetçiymiş. Bir dergaha gidip bu huyundan kurtulmaya karar vermiş. Şeyh adamı dervişliğe kabul etmiş ve eline baklaları tutuşturmuş.
  -“Bu baklaları ağzına bırak ve her istediğinde dilinin altından çıkar ve  aklına küfür etmemen gerektiğini anlarsın ”demiş.
   Şeyh dervişi yanından hiç ayırmamış.Birgün birlikte sokakta yürüken bir kız çocuğu pencereden  bağırmış.
   ıŞeyhim biraz bekleseniz ya.
    Derviş ve şeyh başlamışlar beklemeye..
    Dakikalar geçmiş gelen yok.tam gideceklerken kız yine çıkmış pencereye “Aman şeyhim durun “demiş.
   Sonunda kız pencereye gelmiş ve “tamam gidebilirsiniz “demiş
Şeyh bu işe pek sinirlenmiş :” Kızım derdin nedir senin bizi bu sicim gibi yağmurun altında niye beklettin?”
     Küçük kız cevap vermiş:
  “Annem yumurtaları kuluçkaya koyacakEğer bu sırada dışarıdan bir kavuklu geçerse onu bekletirsek civcivler horoz olur”
 Bu duruma çok sinirlenen Şeyh dervişe döner ve
    “ulan derviş çıkar ağzından şu baklayı”demiş.

  İşte o günden beri çok sinielenince söylemek istediklerimizi söyleyemeyince éÇıkar ağzından şu baklayı “deriz..

Çevrimdışı fel

  • Uzman Üye
  • *****
  • 839
  • 722
  • 839
  • 722
# 26 Nis 2007 14:25:27
Çok ilginç hikayelermiş.Bunların böyle hikayeleri olduğunu hiç düşünmemiştim.Atasözlerinin bir hikayesi vardır mutlaka ama böyle deyişleri ilk defa duyuyorum....:):):)

Çevrimdışı ayşegülaslanlı

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.591
  • 2.110
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.591
  • 2.110
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 Nis 2007 15:28:07
Ben de çok beğendim sayın 'öğretmenim' kitaptan biraz daha örnekler yazar mısınız.

Çevrimdışı öğretmenim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 198
  • 159
  • 198
  • 159
# 26 Nis 2007 15:56:47
“Abayı Yakmak “
Aba : Siyah renkli yünden dokunmuş kumaş Genelde Dervişler Şeyhler giyer..Bunun beyazına da kebe derler çobanlar giyer.
  Osmanlı zamanında Allah dostları mecliste toplanıp Sohbet eder Allah’ı zikrederlermiş. Meclis sıcak olsun diye sohbet başlamadan önce şömineyi iyice doldururlarmış.Ki kimse üşümesin.
     Bir gün bu mecliste Allah dostları sohbete başlıyor.İçlerinden birisi kendini O aşka o kadar kaptırıyor ki ateşin yanına yaklaştığını fark etmiyor.Abasının ucu tutuşuyor.
   Meclisteki diğerleri de onu bozmamak için Diyorlar ki
“ Kendini Allah aşkına o kadar kaptırdı ki abayı yaktı haberi yok!”

   O günden sonra kendini kaybedecek kadar bir şeylere dalan etrafını unutanlara “abayı yakmış “ deyimi kulanılır.

Çevrimdışı öğretmenim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 198
  • 159
  • 198
  • 159
# 26 Nis 2007 16:00:48
Hocam çok ilginç değil mi hikayeler.beğendiğinize sevindim. İnşallah dahasınıda yazıcam :)

Çevrimdışı habitat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.007
  • 1.986
  • 2.007
  • 1.986
# 26 Nis 2007 17:13:42
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hocam çok ilginç değil mi hikayeler.beğendiğinize sevindim. İnşallah dahasınıda yazıcam :)

Gerçekten çok ilginç hocam. Devamını bekliyoruz. Ben de yazmaya çalışacağım.

Çevrimdışı ayşegülaslanlı

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.591
  • 2.110
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.591
  • 2.110
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 Nis 2007 17:14:28
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hocam çok ilginç değil mi hikayeler.beğendiğinize sevindim. İnşallah dahasınıda yazıcam :)
ilginç bu kitaptan edinmek lazım:)

Çevrimdışı habitat

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.007
  • 1.986
  • 2.007
  • 1.986
# 26 Nis 2007 17:16:18
Kel başa şimşir tarak

    Şimşir sözcüğü, kılıç anlamına gelir. Deyimde kullanılan şimşir sözünün aslı çok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel v.b. yapımında kullanılan 'şimşir' ağacından gelmektedir.

     Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış. Oğlan evine, adet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş. Kayınvalide, iki görümce ve eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş.
      Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş. Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş.

     Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış. Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:
      "Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yeni gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı." Oğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş. O kızgınlıkla çıkışmış: "Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile" deyivermiş.

     Bu atasözü, yoksul, ya da durumu kötü bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır.   

 

Çevrimdışı pelin

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 93
  • 281
  • 93
  • 281
# 26 Nis 2007 17:44:13
Buyrun cenaze namazına deyiminin hikayesi,
IV. Murad zamanında tütün,içki ,keyif verici madde yasağı koyar.ve yasağa uymayanları şiddetle cezalandırır.
bugünkü üsküdar civarında bir kahvehanede tütün vs. içildiğini istihbarat alır.
derviş kılığında tebdili kıyafet buraya gider.
selam verir.oturur.kahveci yanına gelip,
-baba erenler kahve içermi diye sorar.
-padişah. evet.
-k.tütün içermisin.der.
-p:hayır.der.
kahveci işkillenir.tütün içimiyorda ne işi var burda.zaten padişahın tebdili kıyafet dolaştığı haberleri var.eli titreye titreye kahveyi götürür.
-k.baba erenler ismini bağışlarmı?
-p.Murad.
-k.peki isimde sultanda varmı?
-p.elbette var.
deyince kahvecinin bet beniz atar.zangır zangır titrer.ve.
-k.öyleyse buyrun cenaze namazına der.olduğu yere yığılır.
IV. Murad bu lafa çok güler ve kahveciyi bir defalığına af eder.

Çevrimdışı pelin

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 93
  • 281
  • 93
  • 281
# 26 Nis 2007 17:45:40
Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak
Dimyat Mısır'da, Süveyş Kanalı ağzında ve Portsait yakınlarında bir iskeledir. Eskiden Mısır'ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Türkiye gelirdi.

Dimyat'a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi Akdenizde Arap Korsanları tarafından soyulmuş ve adamcağızın kemerindeki bütün altınlarını almışlar.

Binbir müşkilat içinde Türkiye'ye dönen pirinç tüccarı o yıl iflas etmek durumuna düşmüş. İstanbul'dan kalkmış, memleketi olan Karaman'a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığından, kendi ev halkı kışın bulgursuz kalmışlar. "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" sözünün aslı buradan kalmıştır

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK