Atasözleri Ve Deyimlerin Menşei

Çevrimdışı iso_cann

  • Uzman Üye
  • *****
  • 468
  • 762
  • 468
  • 762
# 11 Nis 2010 21:38:42

Cemâziyelevvelini Bilmek

 Dilimize yerleşen ve konuşmalarımızda zaman zaman kullandığımız “Biz onun cemâziyelevvelini biliriz” sözü, bir kişinin geçmişiyle ilgili olumsuzluklarını anlatmak anlamını içerir.

“Cemâziyelevvel”, hicri takvimdeki aylardan beşincisinin adıdır. Onu izleyen aya da “cemâziyelâhır” adı verilmiştir.

Bu sözcüklerin aslı, Arapça “cumadu’l-ula” ve “cumadu’l-Ahire”dir. Arabistan’da takvimin yürürlüğe girdiği zamanlarda iki ay boyunca yağmursuzluktan kaynaklar kurumuş, bu duruma bakılarak da bu kuraklık aylarına “cumadu’l-ula” (ilk kuraklık) ve “cumadu’l-ahire” (son kuraklık) adları verilmişti.

“Cemâziyelevvel” ve “cemâziyelâhır” aylarını, halk arasında “üç aylar” olarak bilinen recep, şaban ve ramazan ayları izler.

“Cemâziyelevvelini bilirim” sözünün kaynağındaki “cemâziyelevvel”in anlamı budur ve sözün öyküsü ise şöyledir:

 “Bilinmesi gerektiği gibi, Osmanlılar’da arşivciliğe büyük önem verilir ve devlete ait her belge titizlikle saklanırdı. Şimdiki gibi dosyalama düzeninin olmadığı o dönemde devlet dairelerinde bu iş için çuvallar kullanır ve her aya ait biriken belgeler bir torbaya doldurarak korunurdu. Arşive kaldırılan belgelerin birbirine karışmamasının ve arandığı zaman kolay bulunabilmesinin sağlanması için torbaların üzerine iri yazı ile ait olduğu ayın adı yazılır, bundan sonra torbalar mahzene indirilip, orada sıraya konulurdu.

Yıllardan birinde “cemâziyelevvel” ayına ait belgelerin bir sandığa konulup, sandığın kapağı mühürlenerek belgelerin başka bir yere götürülmesi gerekmişti.

Arşivde görevli dar gelirli bir memur, istenilen belgeyi sandığa boşalttıktan sonra boş torbayı alıp evine götürmüş. Bir süre sonra da yoksulluk nedeniyle bu torbadan kendine bir iç çamaşırı diktirmiş, onu giymeye başlamış.

Torbanın üzerindeki saf bezir işi mürekkep, çamaşırın birkaç kez yıkanmasına karşın çıkmamış ve torbanın üzerindeki “cemâziyelevvel” yazısı, iç çamaşırın arka bölümünde olduğu gibi kalmış.
Bir gün işyerindeki öteki memur arkadaşları, onun iç çamaşırının arka bölümündeki bu “cemâziyelevvel” yazısını görmüşler ve kendi aralarında gülüşmeye başlamışlar.

Bu dar gelirli memur, ilerideki yıllarda daha yüksek okullarda okumuş ve işinde daha yüksek makamlara yükselmiş. Artık kadife astarlı samur kürkler, mücevher işlemeli kaftanlar giyer olmuş. Eski arkadaşları kendisine gıptayla bakmaya ve hatta onu zaman zaman da kıskanmaya başlamışlar.

Bir gün onun başarılarından söz edilirken, onu kıskanan eski arkadaşlarından biri hemen söze karışmış ve “Siz onun bugünkü durumuna bakmayın” demiş. “Biz onun cemâziyelevvelini biliriz.”

“Cemâziyelevvelini bilmek” sözü o günden sonra, herhangi bir kişinin geçmişteki bir kusurunun unutulmadığını “üstü kapalı bir biçimde” anlatmak için kullanılmaya başlandı.
 

Çevrimdışı aysekarakus

  • Uzman Üye
  • *****
  • 926
  • 1.198
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 926
  • 1.198
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Nis 2010 10:14:43
isocan öğretmenim hep merak ettiğim ama bir türlü araştırmadığım bir konuya parmak basmışsınız teşekkür ederim sayenizde ben de bugünden itibaren araştırmaya başladım bir örnekte benden gelsin teşekkürler...


iki Dirhem bir Çekirdek Deyimi Nereden gelmiştir ? Anlamı Nedir ?


''Keçiboynuzunun Yunanca adı keration, İngilizce’de carob, Arapça’da ise
kırrat.
Keçiboynuzu tohumu yüzyıllar boyunca elmas ölçmek için kullanılmış.
Elmaslar keçiboynuzu tohumu ile tartılarak satılmış.
Bu yüzden keçiboynuzu, kırat ya da karat denilen ölçüye adını vermiş.

” Keçiboynuzu çekirdeği doğada ağırlığı değişmeyen bir tohumdur.
Bütün tohumlu bitkilerden yalnız keçiboynuzu uzun süre suda
bekletildikten sonra filiz verebilir.
Bu hem çok kuruduğu ve meyvesinden çıktıktan sonra son ve sabit
ağırlığını aldığı için hem de içine su alması olasılığının çok az ve
çok uzun zamana bağlı olduğu içindir.

Bu nedenle Araplar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde ağırlık ölçüsü
olarak kullanılmıştır. Dört tanesi bir dirhem eder.Dirhem değişmekle
birlikte 3 gr. ağırlığı temsil etmektedir. Satıcı iki dirhemlik birşey
satarken (8 çekirdek) lütfedip 1 çekirdek fazla tartarsa bu malı alanın
itibarını gösterir.

Olağandan fazla giyinen, süslenen vb. kişilere de ”iki dirhem bir
çekirdek” denmesi bundan kaynaklanmaktadır.”

Gördüğünüz gibi keçiboynuzu çekirdeği özelliklerinden dolayı bütün

kültürlerde elmasın değişmez ölçüsü olarak kullanılmış, bu ölçüye adını

vermiş ve deyimlere yerleşmiştir.

Çevrimdışı aysekarakus

  • Uzman Üye
  • *****
  • 926
  • 1.198
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 926
  • 1.198
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Nis 2010 10:18:03
Yanlış hesap, Bağdat'tan döner

İstanbul kapalı çarşıya kervanlar gelir.Tüccarların siparişleri kumaş,kürk,baharat neyse dağıtılır.Daha sonra tüccarlardan paraları tahsil edilirmiş.
Yine bir alış veriş sonrasında, tüccarın biri hesap yaparken dört işlem hilleri ile kervancıyı 400-500 altın içerde bırakır.
Hesaptaki yanlışlığı anlayamayan kervancı Bağdat –Hicaz ve Mısıra seferine çıkar.

Tüccarda, şimdi bu Mısırdan altı-yedi ayda zor döner.bende bu parayı işletirim. diye düşünür.

Kervancı yol uzun ,zaman bol bütün hesapları tekrar tekrar inceler.
Tüccarın yaptığı hileyi anlar.Kervan Bağdat’a girmek üzereyken,kervanı oğlu vv güvendiği bir kişiye emnet eder,
-Siz beni Bağdatta bekleyin. der.
İyi bir Arap atı alıp dört nala İstanbula dönmeye başlar.

Yolda, bu adam bu parayı hemen öyle vermez diye düşünüp bir plan kurar.İstanbuldaki dostlarında plan için yardım ister.

Ertesi gün tüccarın dükkanına iki kadın gelir.
Tüccara ,
-Sorup soruşturduk bu civarda en dürüst ,en güvenilir kişi sizmişsiniz.Biz Hicaza gideceğiz.Size bu iki çantayı emanet etmek istiyoruz.derler.

Çantaları açıp tüccara gösterirler.Çantaların için inci.altın,pırlanta envayi çeşit müccevher.

-Olurda gelemezsek bunlar size helali hoş olsun.bize bir dua okutur,belki bir hayrat yaptırırsın.derler.

Bunları duyan tüccar sevinçten uçar.Kadınları hürmet ,ziyafet.
Bu sırada kervancı içeri girer,
Bunu gören tüccar ,daha kervancı lafa başlamadan ,
-Yahu hoşgeldin.bizim hesapta bir yanlışlık olmuş .paralarını ayırdım.Çocuklarada tenbihledim,eğer ölürsem kervancının parasının mutlaka verin.Ben kul hakkı yemem kardeşim. der.

Parayı hemen verir.
Bu sırada kadınlar, –Biz bu sene gitmekten vazgeçtik .Kısmetse seneye !.deyip dükkan
çıkarlar.

Oyuna geldiğini anlayan tüccar ,kervancıının peşinden koşup ,
-hani sen Mısır'a gidecektin .yaktın beni! diye bağırır.
Atına binen kervancı,
-yanlış hesap adamı Bağdattan döndürür der ve yoluna gider.


Çevrimdışı iso_cann

  • Uzman Üye
  • *****
  • 468
  • 762
  • 468
  • 762
# 12 Nis 2010 18:44:07
Çıkar ağzındaki baklayı

Zamanında çok küfürbaz bir adam varmış. Sonunda kendine yakıştırılan küfürbazlık ününe dayanamaz duruma gelmiş. Soluğu bir bilgenin yanında almış, ona akıl danışmış.

‘Her kızdığım durum karşısında küfretmek huyumdan kurtulmak istiyorum’ demiş. Adamın içtenliğini görünce bilge, ona yardımcı olmaya karar vermiş. Bakkaldan bir avuç bakla tanesi getirtmiş ve bunları küfürbazlıktan kurtulmak isteyen adamın avucunun içine koymuş.

‘Şimdi bu bakla tanelerini al, birini dilinin altına, ötekilerini cebine koy’ demiş. ‘Konuşmak istediğin zaman bakla diline takılacak, sen de küfürden kurtulma isteğini hatırlayıp o anda söyleyeceğin küfürden vazgeçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir bakla çıkarırsın, dilinin altına onu yerleştirirsin.’

“Adamcağız bilgenin dediğini yapmış. Bu ara da bilgenin yanından da ayrılmamaya çalışıyormuş. Yağmurlu bir günde birlikte bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılmış ve genç bir kız başını uzatmış, seslenmiş:

‘Bilge efendi, biraz durur musun?’ demiş ve pencereyi kapatmış. Bilge söyleneni yapmış ama sicim gibi yağan yağmur altında iliklerine değin ıslanmış. Sığınacak bir saçak altı da yok. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencereden kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçmiş içinden fakat tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünmüş ve isteğini yinelemiş:

‘Bilge efendi, lütfen birkaç dakika daha bekler misiniz...’

“Bilge içinden öfkelenmiş ama kızın isteğini de yerine getirmiş. Fakat yanındaki ‘eski’ küfürbaz adam, kendini zor tutuyormuş. Bu arada yağmurun şiddeti gittikçe artıyor, bilge de, adam da, vıcık vıcık ıslanıyorlarmış.

Bir süre sonra pencere açılmış ve kız yine seslenmiş

‘Gidebilirsiniz artık!..’ demiş.

Bilge bu durumu çok merak etmiş ve sormuş:

‘İyi de evladım bir şey yoksa bu yağmurun altında bizi niçin beklettin?’

‘Efendim, sizi elbette bir nedeni olmadan bekletmiş değilim’ demiş ve bekletme nedenini şöyle açıklamış:

‘Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi sokaktan geçerken görünce hemen yumurtaları kuluçkaya koydu ve yumurtaları tavuğun altına yerleştirene dek pencerenin önünden ayrılmamanızı istedi.’

Saygısızlığın böylesi karşısında bilgenin de tepesinin tası atmış. Yanındaki ‘eski’ küfürbaza dönmüş ve:

‘Çıkar ağzından baklayı!..’ demiş.

Hemen her benzer durumda veya birini konuşturmak istediğimizde kullandığımız bu deyimin hikayesinin böyle olduğu rivayet edilmektedir. Şimdi umarız sizler de “ağzınızdaki baklayı çıkarıp” hikayesini veya varsa ilginç yönünü bildiğiniz deyim veya atasözlerimizi bizlerle paylaşırsanız konu başlığımız amacına ulaşacaktır.

Çevrimdışı iso_cann

  • Uzman Üye
  • *****
  • 468
  • 762
  • 468
  • 762
# 12 Nis 2010 18:50:09
Eşek sudan gelinceye kadar

adamakıllı dövmek anlamında kullanılan bir deyim. balkan harbi sıralarında cephedeki bir askeri birlikte su ihtiyacını her bölüğün saka neferleri temin ederdi. o zamanlar, mekkare katırlarından başka adına karanfil kolu denilen, merkepli nakliye kolları da vardı. her bölüğe de bir merkep tahsis edilmiş. saka neferleri bu eşeklere yükledikleri fıçılarla, ordugâha yarım saat uzaklıktaki bir pınardan su taşırlarmış. bölüklerden birisinin saka neferi çok saf ve tembel imiş. bir gün pınar başında yatmış, uyumuş. eşek de çimenler üzerinde otlarken uzaklara gitmiş. uyandığı zaman akşam olmak üzere imiş. merkebi aramış, bulamamış. koşarak bölüğe gelmiş. susuzluktan kıvranan bölüğün çavuş ve onbaşıları sakayı yakaladıkları gibi, bölük kumandanı alaylı yüzbaşının karşısına çıkarmışlar. Çok sert ve aksi bir adam olan yüzbaşı saka neferini sorguya çekmiş. neticede uyuduğunu ve eşeğini kaçırdığını öğrenince, hemen etrafa atlılar çıkarıp eşeği aratmaya göndermiş. sakayı da çadırın direğine bağlayıp başlamış dayak atmaya. can acısı ile avaz avaz bağıran saka: -aman yüzbaşım, ölüyorum, bir daha uyumayacağım. artık dövme! diye yalvardıkça, yüzbaşı: -acele etme, daha eşek bulunamadı. eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyeceksin ki bir daha eşeğine sahip olup, muharebe yerinde, vazife başında uyumayacaksın… demiş

Çevrimdışı iso_cann

  • Uzman Üye
  • *****
  • 468
  • 762
  • 468
  • 762
# 12 Nis 2010 19:01:24
Değerli eğitimhane dostları;Konumuz ATA-sözleri ama ben ATA mızın çok beğendiğim bir anısıını sizlerle paylaşmak istiyorum..




Ata, yanındaki valinin kulağına eğilip sorar;

Kimdir bu ?

Vali yanıt verir; Efendim kendisi Şıh'tır. Yörede çok hatırlısı vardır.

Atatürk Şıh'ı yanına çağırır ve;

"Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan" der ve eliyle de boyun
altı hizasını gösterir.

Şıh; "Emrin olur Paşam" diyerek yerine çekilir.

Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya'daki Şıh'ı hatırlar ve Valiyi telefonla arayıp durumu sorar.  Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, Şıh'ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır.

Atatürk telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiliği'ne tebliğ etmesini ister. Ertesi gün Amasya'dan bir haber gelir ki Şıh Efendi Ata'yı  görmek üzere Ankara'ya yola çıkmış...

Şıh gelir Ata'nın karşısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet baştan sona değiştirilmiş, bambaşka görünüme bürünülmüştür.

Atatürk'ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve Ata'ya sorarlar;

"Aman Paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne  ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız? " Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp;

"Dün akşam Amasya Valiliği'ne bir yazı gönderdim ve Şıh'ı Afyon'a  vali atadığımı bildirdim" der.

Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da Şıh'a vermesini söyler.

Yazıda söyle yazmaktadır;

"İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen  yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla...

Bugünün Türkiye'sini aslında ozaman anlatmış olan Ata'mızın  kemiklerini sızlatmamak dileğiyle...

Şimdi üst makamlarda, milletvekili koltuklarında oturan, fakat aynı yukarıda anlatılan zihniyetle bu ülkeyi yöneten insanlara hitabedilmişcesine yaşanmış ve yazılmış bu yazıyı, değer yargılarımızı ve ilkelerimizi, en önemlisi de Atatürk'ün bize miras bıraktığı bu ülkeyi korumak adına bu yazıyı okuyup, geçmişi ve geleceğimizi, yakın geçmişi unutmadan! yeniden analiz etmenizi rica ediyoruz.

Çevrimdışı iso_cann

  • Uzman Üye
  • *****
  • 468
  • 762
  • 468
  • 762
# 12 Nis 2010 19:37:30
Adam ol baban gibi, eşek olma

Vaktiyle Eğitim Bakanlığı da yapmış olan tarihçi Abdurrahman Şeref Bey, Galatasaray Lisesi’ nde müdür iken , birgün Sultan Abdülhamid’ in hizmetkarlarından bir paşanın oğluna kızar Öğrencilerin arasında çocuğa;

“Adam ol” der, “baban gibi eşek olma!”

Çocuk bunu babasına anlatır

Babası:

“Vay, demek ben bugüne bugün padişahımın mahiyetinde bir paşa olayım da, bana eşek desin Bunu ona soracağım” der

Ertesi gün okula gidip hocayı bularak;

“Beyefendi, sizin bana eşek demeye ne hakkınız var? Ben, padişahın mahiyetinde paşayım” deyince, Abdurrahman Şeref bey;

“Ne münasebet ben sizi tanımıyorum Ne zaman eşek dedim”, diye sorar

Paşa;

“Geçen gün okulda oğluma “adam ol, baban gibi eşek olma” diye bağırmışsınız” der

Bunun üzerine Abdurrahman Bey;

“Doğru, çocuğunuzu payladım Çalışmıyordu Sizi örnek göstererek, “adam ol baban gibi! eşek olma! diye söyledim“ der

Bu cevap üzerine paşa, hem özür diler, hem de teşekkür eder ve oradan ayrılır
 

Çevrimdışı imgesel150

  • Uzman Üye
  • *****
  • 718
  • 2.900
  • 718
  • 2.900
# 12 Nis 2010 19:41:43
hikayeleri bir yana dünyanın en çelişkili atasözleri de bizdedir herhalde

Çevrimdışı imgesel150

  • Uzman Üye
  • *****
  • 718
  • 2.900
  • 718
  • 2.900
# 12 Nis 2010 19:43:05
ör. iti an çomağı hazırla
iyi insan lafını üzerine gelir :) örnekler çoğaltılabilir

Çevrimdışı iso_cann

  • Uzman Üye
  • *****
  • 468
  • 762
  • 468
  • 762
# 12 Nis 2010 19:47:35
:) haklısnız öğretmenim biz de yok yok:) Bu çelişkili durumları çoğaltabiliriz.

Bir elin nesi var iki elin sesi var.
Kurda sormuslar 'neden ensen kalin?' 'Yalniz calisirim da ondan' demis.

Bekarlik sultanliktir.
Evlilikte keramet vardir.

Sakla samani gelir zamani.
Kefenin cebi yok.

Damlaya damlaya gol olur.
Tasima suyuyla degirmen donmez.

Çevrimdışı imgesel150

  • Uzman Üye
  • *****
  • 718
  • 2.900
  • 718
  • 2.900
# 12 Nis 2010 19:50:58
 :) her durum için bir olumlu bir olumsuz atasözümüz var öğretmenim,duruma yada kişiye göre hangisi tuttuysa artık :D

Çevrimdışı dadal_33

  • Uzman Üye
  • *****
  • 352
  • 455
  • 352
  • 455
# 12 Nis 2010 19:51:31
arkadaşlar geçen sene resimli ve açıklamalı atasözleri vardı eğitimhanede . tekrar yükleyebilir misiniz. bulamadım da:(

Çevrimdışı dadal_33

  • Uzman Üye
  • *****
  • 352
  • 455
  • 352
  • 455
# 12 Nis 2010 19:54:06
Bizim orda "iki öküzün olcağına bir amadın(ahmet) olsun" ya da "öküzün yanında heybe taşıyan amat" diyorlar. Ahmetler çalışkan olurmuş galiba.bu iki atasözüne çok gülüyorum:)

Çevrimdışı iso_cann

  • Uzman Üye
  • *****
  • 468
  • 762
  • 468
  • 762
# 12 Nis 2010 19:55:04
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
arkadaşlar geçen sene resimli ve açıklamalı atasözleri vardı eğitimhanede . tekrar yükleyebilir misiniz. bulamadım da:(

panaoya asabileceğiniz resimli atasözleri.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı dadal_33

  • Uzman Üye
  • *****
  • 352
  • 455
  • 352
  • 455
# 12 Nis 2010 19:58:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
panaoya asabileceğiniz resimli atasözleri.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

teşekkürler hocam

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK