Çocuk davranışları üzerinde yapılan çalışmalarda, ilginç bir gerçekle karşılaşıldı. Çocuklar belli yaş dönemlerine girdiklerinde benzer davranışlar sergiliyorlardı. Örneğin, daha önce keyifli, sakin de olsa, 2 yaşına girdiklerinde huzursuzlanıyor, inatçılaşıyor, tepkiselleşiyorlardı.
Ya da daha önce annesinin peşini bırakmayan, onu kimse ile paylaşmayan, bir başka çocuğu kucağına aldığında kıskançlık gösteren çocuklar, yaklaşık dört yaşına geldiklerinde, bırakın annesini kıskanmasını Benim niye kardeşim yok? Ben de kardeş istiyorum demeye başlıyorlardı
Veya, 4 yaşına geldiğinde çocuklar koltukların üzerinde zıplamaya, koltuktan koltuğa hoplamaya başlıyorlardı
Çocukların belli yaş dönemlerindeki ortak davranışları, sadece günümüz çocuklarında değil, geçmiş yüzyıllarda da böyleydi
Bundan yüz yıl önceki çocuklar da, aynı yaş dönemlerine girdiklerinde, aynı davranışları sergilemişlerdi
Bu bir tesadüf müydü, yoksa bilmemiz gerekli önemli bir pedagojik ayrıntı mıydı?
Çalışmalar derinleştikçe, çocukların duygusal gelişiminin bir tesadüf değil, ilahi bir plan doğrultusunda gerçekleştiği ortaya konmaya başladı.
Her çocuğun içinde sanki buyurucu bir iç kılavuz vardı. Bu kılavuz, belli yaş dönemlerinde çocuğu belli davranışlar yapmaya zorluyor, çocuk istemsizce gerçekleştirdiği bu davranışlarla belli ruhsal kazanımlar gerçekleştiriyordu.
Aslında birçok anne babanın çocukları ile yaşadıkları çatışmaların kökeni de işte buradaydı.
Çocuk, bir ilahi sevk ile belli kazanımlara doğru ilerlerken, anne babalar çocuklardaki bu garip duruma anlam veremedikleri için onları durdurmaya, engellemeye, yaramazlık yaptıkları gerekçesi ile baskı oluşturmaya başladığında sorunlar başlıyordu.
Örneğin; birçok anne baba çocuklarının tertip ve düzen alışkanlığı edinemediğinden şikâyetçidir. Çocuklarının odalarının dağınıklığından, eşyalarının birinin orada, diğerinin burada oluşundan
Çamaşırlarını katlayıp dolaba yerleştirmediğinden rahatsızdırlar.
Hâlbuki çocuklar belli yaş dönemi geldiğinde, düzene karşı bir duyarlılık hali oluşur. Eğer ebeveynler bu duyarlılık halinin başladığını görebilir ve bu kutsal var oluşa destek olabilirlerse, çocuklarında hiç de zorlamaya gerek kalmadan tertip ve düzenin oluştuğunu göreceklerdir.
Çocuklarda düzene karşı duyarlılık üç buçuk-dört yaşında başlar. Bu yaşa giren çocuklar, enteresan bir davranış sergilerler. Onların oyun yeri olarak masa altlarına girdiklerini görürüz. Ya da iki koltuk arasına saklanır, üzerlerini kapatırlar. Hatta bir de anne babalarının eşyalarını alır, orada onlarla oynarlar. Çocukların bu davranışları içsel bir yol alışla gerçekleştirdiğini fark edemeyen ebeveynler, onları girdikleri yerden çıkartmaya, oyun için kullandıkları kendi eşyalarını alıp Bir daha buraya saklama demeye başlarlar
Aslında birçok yetişkine göre anlamsız gibi görünen bu davranış, çocuğun bir alan oluşturma mücadelesidir. Zira bir yerde düzen olabilmesi için, önce alan olması gerekir. İşte çocuk masa altına girmekle veya kendince bulduğu sınırları belli alanlar içine kendini almakla, düzen kazanımı elde etme mücadelesindedir. Küçük alan içinde kendince bir düzen kurmasına izin verilmiş çocukların bir süre sonra burada elde ettikleri kazanımı kendi odalarına, yaşam alanlarına taşımakta zorluk çekmediklerini görürüz.
alıntı