Bunları Biliyor Musunuz?

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.219
  • 53.875
  • 4.219
  • 53.875
# 10 Haz 2024 23:46:30
HÜZÜNLÜ BİR AŞK HİKAYESİ...
GAM ZEDEYİM DEVA BULMAM...

Tüm şarkıların bir hikayesi vardır...
 "Gamzede’yim Deva Bulmam."
Şarkısı da bu tür şarkılardan biridir...
Hemen belirtelim, Gam-zede, üzüntü sebebiyle kötü duruma düşmüş anlamındadır.
Hikayenin kahramanı Kemani Tatyos Efendi’nin kendi cemaatinden çocukluk aşkı bir sevdiği varmış.
Aile o tarihlerde Erivan’a göç ettiğinden evlenememişler.
Aradan uzun seneler geçmiş Tatyos efendi evlenmiş çocukları olmuş ancak kadın hiç evlenmemiş ve bir gün İstanbul’a dönmüş.
Bunu öğrenen Tatyos Efendi sözlerini de yazarak bir eser bestelemiş...
Kısa zaman sonra Beyoğlu’nda bir meyhanede gece nihayete ererken birkaç müşteri ve sandalyeleri toplayıp yerleri süpüren birkaç çocuktan başka kimse kalmamışken birlikte oturdukları Vasili ve Ahmet Rasim Bey de tam gitmeye hazırlanırken Tatyos Efendi kemana uzanmış sanki saatlerdir içen ve çalan o değilmiş gibi kemanı omuzuna yerleştirip, hafifçe başını kemana eğerek, dudaklarında acı bir tebessümle o ana kadar duyulmamış o uşşak şarkıyı ilk defa söylemiş...
Gamzede’yim deva bulmam,
Garibim bir yuva kurmam,
Kaderimdir hep çektiren,
İnlerim hiç reha bulmam.
Elem beni terketmiyor,
Hiç de fasıla vermiyor,
Nihayetsiz bu takibe,
Doğrusu ta'kât yetmiyor.
Ehl-i dilin yoktur kadri,
Uğraşma gel Tatyos gayri,
Eserin çok kıymetin yok,
Git talihine küs bari...
Tatyos kemanı omuzundan indirdiğinde hiç kimsenin tek bir kelime edecek hali yoktur...
Vasili hıçkıra hıçkıra ağlıyor meyhane de kalanlar da göz yaşlarını birbirlerine sezdirmeden silmeye çalışıyorlar...
Birkaç hafta içinde İstanbul’da bu şarkıyı ezberlemeyen ne  hânende ne sâzende kalıyor...
Şarkıyı besteledikten bir ay sonra Tatyos Efendi vefat ediyor naaşı kilisede iken otuz yıl önceki çocukluk aşkı olan kadın Ahmet Rasim’in yanına üzerinde
"Tatyos ile birlikte defnedilecektir..."
yazılı bir zarf bırakıyor...
Yarım saat sonra Tatyos’un naaşı ile birlikte toprağa verilecek zarfın içinde şu dizeler yazılıdır;
Gamzede'sin devân benim
Garip kuşsun yuvan benim
Çektiğimiz yeter gayri
Kaderimsin inan benim.
Ta'kât yetişmez eleme,
Bülbül imrenir çileme.
Bizim şu kara sevdamız,
Kalsın öteki aleme.
Elbet kadrini bilirim,
İste; canımı veririm.
Küsme talihine Tatyos
Çok durmam ben de gelirim...

Çevrimdışı Sadecesirius

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 171
  • 467
  • 171
  • 467
# 13 Haz 2024 18:22:21
Sirius yıldızının ; Bazı Câhiliye Arapları'nın taptığı yıldız, samanyolunun en parlak yıldızı. Gökyüzünde enerji kaynağı üreten, yoğun ışık saçan plazma kütlesi; gökyüzüne serpilmiş ışıklı noktalardan her biri. İslâm bilim tarihinde astronomi karşılığında kullanılan terim oldugunu biliyor muydunuz ?

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.219
  • 53.875
  • 4.219
  • 53.875
# 16 Haz 2024 19:00:55
Bire bin bereketli versin inşallah ne güzel bir yazı helal olsun güzel düşüncenize ne güzel egitim verilmiş senin anneni babanı aileni konu komşu akrabaları nı ve özellikle öğretmenlerinide  kutluyorum..

Çevrimdışı ilhami_60

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.343
  • 35.759
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.343
  • 35.759
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 20 Haz 2024 19:48:53
Hindistan'da filleri evcilleştirmek için ilginç bir yöntem kullanılırmış.

Orman zeminine, filin içine düşebileceği büyüklükte bir çukur kazılır ve üzeri dallarla örtülür. Yavru fil gelip dallara bastığında çukurun içine düşer.

Fil, çukurdan çıkmaya çabalar ama başaramaz, takatsiz kalır, kurtulma ümidi kaybolur, hayatına dair müthiş bir korkuya kapılır. Çaresizce bir mucize kurtuluş yolu veya ecelini beklemeye başlar.

Fil avcıları yüzlerini de kapatan tümüyle simsiyah giysiler içinde, ellerinde sopalarla gelip fili şiddetli bir şekilde döver, yara bere içinde bırakırlar. Hayvan, yediği sopaların ve yaralarının verdiği acıdan ve çukura düşmesi nedeniyle yaşadığı korkudan dolayı hayatında görmediği bir bunalım ve ruhi çöküntü yaşar, birkaç saat içinde.

Sonra aynı avcılar, ağaçların arkasına gider ve üzerlerindeki siyah elbiseleri tümüyle çıkarıp, baştan aşağı beyaz elbiselerle ve ellerinde çeşit çeşit yiyecek ve meyve sepetleriyle geri gelirler.

File şefkatle yaklaşır, onu besler, yaralarına pansuman yapar, okşayıp sever, güzel sözler söyler ve onu düştüğü çukurdan çıkarırlar.

Fil, bu beyaz giysili kurtarıcılarının kendisine gösterdiği karşılıksız sevgi ve ilgiden dolayı o kadar minnettar kalır ki o andan itibaren ömür boyu onların gönüllü kölesi olur.

Her istediklerini yapar ve asla sözlerinden çıkmaz.Onların kendisini az önce tuzağa düşüren, bunalıma sürükleyen ve döven siyah giysili adamlar olabileceği aklına dahi gelmez.

Psikolojide öğrenilmiş çaresizlik olarak geçen bu gibi durumların benzer etkisini birçok hayvanın üzerinde görebiliriz.
Hayvanlarda olduğu gibi insanlarda da aynı şey geçerlidir. Burda Drama Üçgeni (Kurban-Zalim-Kurtarıcı) rollerinden kurbanı empoze etmek için hem zalim hem kurtarıcı rolünün tek taraflı olduğunu görüyoruz.
Hayatımızda, çevremizde hatta ticarette bile böyle insanlar, kurumlar karşımıza çıkmaktadır.
Siz kurban rolünü üstlendikçe zalim de hep olacaktır kurtarıcı da..!!..





Çevrimdışı Sadecesirius

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 171
  • 467
  • 171
  • 467
# 20 Haz 2024 19:52:22
Güzel hikaye [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]   ama bence öyle bir devirde yaşıyoruz ki kim kurtarici kim zalim kim kurban ayirt etmek çok zor.

Çevrimdışı Harmoni

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.133
  • 19.691
  • 3.133
  • 19.691
# 20 Haz 2024 19:54:05
Hababam Sınıfı;
1. Rıfat Ilgaz'ın eseri ilk olarak tiyatroya uyarlanarak seyirciyle buluştu. Sahnede olan isimler Zeki Alasya ile Metin Akpınar'dı.
2. Hikaye serisinde olmayan bazı karakterler film için eklendi ve revize edildi. İnek Şaban, Mahmut Hoca karakterleri Kemal Sunal ve Münir Özkul'a göre düzenlendi.
3.Hayta İsmail'in askerden geldiği sahneler pek kurgu değildi. Rol icabı değil gerçekten de o dönem askerdeydi ve seti ziyarete gelmişti.Onun için ekstra sahneler çekildi.
4. Savaş anılarıyla gaza getirilen Paşa Nuri karakterini canlandıran Sıtkı Akçatepe, gerçekte de Kurtuluş Savaşı gazisiydi.
5. İlk film, döneminin en sevilen yapımı oldu ve 28 hafta boyunca gösterimde kaldı.
6. Güdük Necmi'nin, İnek Şaban'ın babasıymış gibi rol yaptığı sahnedeki tokatlar epey sertti. İşte bu sahnenin provalarında Sunal'ın yüzü kanamış.Tabii Halit Akçatepe nazik olmak istemiş ama disipliniyle bilinen Ertem Eğilmez, gerçekçi olmasını isteyince tokatın dozu kaçmış.
7. Ertem Eğilmez, sete geç kalmayı asla affetmezmiş. Hatta bir gün bu yüzden Tarık Akan ve Ayşen Gruda'ya tek ayakta durma cezası bile vermiş.
8. Bütün oyuncular senaryoya, diyaloglara bağlı olmak zorundayken Kemal Sunal için doğaçlama yapma özgürlüğü verilmiş.Çok esprili olduğu için senaryodan daha komik eklemeler yapabiliyormuş.
9. Pek çok kez birlikte rol alan Kemal Sunal ve Şener Şen'in birlikte rol aldıkları ilk film Hababam Sınıfı'ydı.
10.Seriyi bize kazandıran Rıfat Ilgaz, daktilo alacak parası olmadığı için Hababam Sınıfı'nı el yazısıyla yazmak zorunda kalmış.

(Alıntı)

Çevrimdışı Harmoni

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.133
  • 19.691
  • 3.133
  • 19.691
# 20 Haz 2024 23:57:58
Şakşak nedir?
Orta oyununda Hokkabaz'la Pişekâr'ın kullandığı tahtadan yapılma alet.

Şakşak nasıl bir alettir?
Bu sorunun yanıtını Mehmet Zeki Pakalın'ın hazırladığı "Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü'nün 3. cildinden okuyalım:

"Şakşak, hokkabazların çıraklarına, orta oyununda Pîşekâr'ın Kavuklu'ya vurduğu, bir tarafının iki ucu bitişik, öbür tarafının uçları serbest iki parça tahtadan yapılma âletin adıdır. Halkı güldürmek için kullanılan bu alet vurulunca şak şak diye ses çıkardığından bu ad verilmiştir."

Çevrimdışı Harmoni

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.133
  • 19.691
  • 3.133
  • 19.691
# 22 Haz 2024 11:07:00
Bir fabrikada, büyük bir makine aniden durmuş.Tamirciler geliyor, bir türlü çalıştıramıyorlarmış.
Sonunda, yaşlı bir tamirci bulmuşlar. Tamirci, makinenin etrafında dolaşarak, dikkatli bir şekilde kontrol etmiş. Sonra, kendini izleyenlere dönerek;
"Bana bir çekiç getirir misiniz?" demiş.
Çekiç gelmiş. Çekici eline alan tamirci, makineye yaklaşmış ve tespit ettiği bir yere çekici "tık" diye vurmuş. O da ne? Makine, başlamış çalışmaya...
Patron, son derece memnun. Sormuş;
- Borcumuz ne kadar?
- 1000 dolar.
- Neee... Çekiçle makineye şöyle bir vurdun, o kadar. Bunun için mi 1000 dolar istiyorsun?
- Evet.
- Peki... O zaman bana ayrıntılı bir fatura düzenle. İstediğin 1000 doların ayrıntılarını görmek istiyorum.
Bunun üzerine yaşlı tamirci, faturayı düzenleyip, patrona uzatmış. Patron, faturayı almış ve dikkatle okumaya başlamış;
-Çekiçle, makineye vurmanın bedeli:
1 dolar.
-Çekici nereye vuracağını bilmenin bedeli:
999 dolar.
Toplam: 1000 dolar.

Çevrimdışı dark city

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.905
  • 62.375
  • 9.905
  • 62.375
# 29 Haz 2024 20:37:44
     Kainatta;.dünyadaki bütün çöllerdeki ve kumsallardaki toplam kum tanesinden daha fazla sayıda yıldız olduğunu.

Çevrimdışı Sadecesirius

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 171
  • 467
  • 171
  • 467
# 29 Haz 2024 21:03:41
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
     Kainatta;.dünyadaki bütün çöllerdeki ve kumsallardaki toplam kum tanesinden daha fazla sayıda yıldız olduğunu.
Ama sirius gibi en parlak yildizlardan olan bazi yildizlarin bir tane oldugunu

Çevrimdışı Harmoni

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.133
  • 19.691
  • 3.133
  • 19.691
# 01 Tem 2024 19:24:26
Zamanında köyün birinde bağ, bahçe ve tarlaların sulandığın bir su kaynağı varmış. Köyün ortak malı olan bu kaynaktan başka hiç bir kaynak yokmuş. Köylüler sırayla bu kaynak ile bağ bahçelerini sularmış. Herkes bu sırayı takip eder ve komşularının da haklarına saygı duyarmış.
Fakat köyde açıkgöz biri de yaşarmış. Sırası geldiğinde suyunu alıyor ancak bununla yetinmeyerek kaynak ile tarlası arasına gizli bir su yolu yapıyor, kimse farketmesin diye de su yolunun üstünü taşlarla kapatıp üzerlerine saman balyaları dolduruyormuş. Bu sayede su samanların altından aka aka kendi tarlasına kadar gitmiş.
Yazın ortasında diğer köylülerin tarlaları susuzluktan yanarken, onun tarlasındaki fidanlar boy üstüne boy atar ve yemyeşil olur, tarlanın ortasındaki sulama havuzu da her vakit tam dolu olurmuş. Köylüler de bu işin içerisinde bir iş var diyerek araştırmaya başlamışlar ve açıkgöz köylü komşularının ne yaptığını çözmüşler.Böylece "Saman altından su yürütmek" deyimi, ''gizlice iş gören, kimselere farkettirmeden kötü işler yapan'' anlamında kullanıla gelmiş...

Çevrimdışı Sadecesirius

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 171
  • 467
  • 171
  • 467
# 01 Tem 2024 19:27:13
Guzel hikayeleriniz var [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] hocam

Çevrimdışı dark city

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 9.905
  • 62.375
  • 9.905
  • 62.375
# 02 Tem 2024 18:47:26
Yol Su Elektrik Genel Müdürlüğü (YSE) 1965 yılında kurulmuştur.

Köyişleri Bakanlığına bağlı olarak faaliyet göstermiş teşkilat. "ödediğiniz vergi size yol su elektrik olarak dönecektir"deki "yol su elektrik" işte bu.

1985'te topraksu genel müdürlüğü ve toprak-iskan genel müdürlüğü ile birleşerek köy hizmetleri genel müdürlüğüne dönüşmüştür.

    Özellikle pek çok köylü vatandaşımız bu kurumda çalışmış ve emekli olmuştur.
 80'li ve  90'lı yıllarda, köylerde öğretmenin vatandaşla olan sohbetlerinde ;"Nereden emeklisiniz? sorusuna vatandaşın cevabı:"YSE'den." olurdu bazen.
   Kurum 2005 de kapatılmıştır.

Çevrimdışı Hederahelix

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 424
  • 1.624
  • 424
  • 1.624
# 04 Tem 2024 16:23:57
Kur'an-ı Kerim'de Necm suresinde gecen şira ( sirius ) kuyruklu yildizi 5,6,7 temmuz'da güneş ile kavuştugu icin edilen dular kabul oluyormuş. Hayirli olan dualarımız kabul olsun.

Çevrimdışı Hederahelix

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 424
  • 1.624
  • 424
  • 1.624
# 05 Tem 2024 16:21:44
Leonardo da vinci son aksam yemegi tablosunu yapmak icin iyi olan isayı resmetmesi ve kötü olan yahudayı ( isanin arkadaşı ihanet eden arkadaşı) 2 modele ihtiyac duyuyor. Ve o donem birgün gittigi konserin şarkicisinin Isa tasfirine cok uydugunu farkediyor ve Isayi resmetmek icin onu atölyesine davet ediyor ve İsa figürünü iyiyi temsil eden isayı ciziyor aradan 3 yıl geciyor ama Leonarda da vinci kotuyu temsil edecek yahuda modelini bulamiyor ve birgun kaldirimda perisan alkol almis bakimsiz bir sefil adam goruyor ve resmetmeye basliyor o an adam uyaniyor ve " Sen beni 3 yıl önce atölyende İsa olarak resmetmiştin " diyor kisacasi tablodaki iyi insanda kotu insanda ayni model oluyor.

                   Şeytan ve Genç Kadın ( Paulo Cohello )

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK