Haklısınız isteyen gider isteyen gitmezde bu düşünceye nasıl sahip oldunuz , onu anlayamadım sayın hocam...
Sorun aslında din eğitimi sorununu da aşıyor; eğitim sisteminin bütününü kilitleyen ve felce uğratan bir sorun aslında bu.. Çürümüş, çökmüş ilkel bir eğitim sistemi içinde, çağdaş dünyanın gerektirdiği hiçbir şeyi öğrenmeden ve eğitilmeden yıllarını geçiren çocuklarımızı, sadece din eğitimi ile ilgili tartışmalarda “sistemin mağdurları” olarak hatırlıyoruz. “Din eğitimi”, eğitim sisteminin bütünü içinde “normal” bir yerde durmuyor. Cumhuriyetin başından beri, din eğitimini mümkün olduğu kadar daraltmak, daraldığı alanda da sadece “resmî devlet eğitimi”ne konu etmek, eğitim sisteminin bütününü bir tabu haline getirdi. Sistemin en temel sorunu eğitimin, demokratik bir toplumla uyumlu, demokrasiyi geliştiren ve yaşatan bir dünya yerine, yasaklarla çevrili bir alana hapsedilmesidir. “Din eğitiminin önü açılır” endişesi, eğitimin bütününde, rasyonel bir adım atılmasını engelliyor. Yaşadığımız örneklere bakalım: Yükseköğretim reformu, üniversiteye girişte katsayı sorununa adil bir çözüm getirilemediği için gerçekleştirilemedi. Reforma direnenler mevzilerini, “laikliğin bekçisi”, yani “din eğitimine geçit vermeyenler” sıfatıyla tanımlıyorlar. Türkiye’nin ara kalifiye insan gücü ihtiyacını karşılaması gereken meslek liseleri, sırf imam-hatiplere yolu kapatabilmek için baltalanıyor. Kısaca “din eğitimi” sorunu gerçekte karşımıza koskoca bir sistem sorunu olarak çıkıyor. Bu sorun çözülemediği için, çağın uzağına düşüyoruz, enerjimizi ve sınırlı imkanlarımızı heba ediyoruz; bu sorun çözülemediği için demokrasi eğitimini veremiyoruz. Yasaklarla yaşamayı doğal kabul ediyoruz. Özgür bırakılmayan, rüşdünü ispatlayamayan ve özgüveni bir türlü yerleşemeyen toplumun sorun çözme yeteneği de gelişemiyor..
Din eğitiminin devlet eliyle verilmesi Türkiye’ye has bir düzenleme: Din eğitiminin miktarı ve içeriği devlet tarafından belirleniyor. Halbuki hem miktarı hem de içeriği din eğitimini talep edenlerin belirlemesi gerekir. Sorunun çözümü de budur: Vatandaş din eğitimini talep edecek; devlet de bu talebin özgürce karşılanmasına yönelik düzenlemeler yapacak. Hiç olmazsa, talep edenin seçme özgürlüğü olacak. Sünni vatandaş için, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın belirleyeceği muhteva; bugün karşılanamayan din eğitimi ihtiyacına da cevap verecektir. Alevilik gibi, farklı inançlar için de, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bu inanç mensuplarını temsil eden düzenlemeler yapılmalıdır.
Özgür olmayan bir toplum, hoşgörüyü ve uyumu yakalayamaz. Kamulaştırılmış din eğitimi yerine, özgür toplumun talebiyle biçimlenen din eğitimi, eğitim sisteminde reformun kapılarını da sonuna kadar açacaktır.
O yüzden yaz kuran kursları da bir makyajdan öteye giden bir çalışma değildir.Göz boyamacadan başka bir şey değildir.