Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerinize olsun.
Elif Şafak "Siyah Süt" romanı hakkında şunları söylüyor :
Her kitap akılda kalmak, yeryüzünde bir iz bırakmak arzusuyla yazılır. Bu hariç.
Bu kitap okunur okunmaz unutulmak için yazıldı. Suya yazı yazar gibi...
"Siyah Süt" kadınlığın, kadınların hayatının kasvetli ve karanlık ama son tahlilde geçici bir dönemiyle ilgili. Birdenbire gelen ve geldiği gibi hızla dalgalar halinde çekile çekile giden bir haletiruhiye burada incelenen.
Bu haliyle elinizde tuttuğunuz kitap bir nevi tanıklık.
Otobiyografik bir roman.
Elif Şafak "Siyah Süt" romanında kişiliğinin 6 farklı yönünü 6 karakterle anlatmaya çalışmıştır.
Karakterler :
- Sinik Entel Hanım
- Anaç Sütlaç Hanım
- Can Derviş Hanım
- Hırs Nefs Hanım
- Saten Şehvet Hanım
- Pratik Akıl Hanım
Kitabı okurken kişiliğimin FARKLI yönlerine karakter isimleri vermeye çalıştım. Başarılı olamadım.
Elif Şafak'ın karakterlerinin özelliklerini bir araya getirmeye çalışarak,
bu kişiliklerden hangilerinin bende de var olduğunu tesbit etmeye çalıştım.
Benim için faydalı bir çalışma oldu. Forumdaşlarım için de faydalı olur umuduyla derlediğim bilgileri paylaşmayı uygun görüyorum.
Sinik Entel Hanım:
Pencereleri örümcek ağlarıyla, duvarları Che Guevara ve Marlon Brando posterleriyle kaplı, perdeleri kızıl kadifeden, kasvetengiz bir şatonun karanlık kütüphanesinde barınır ekseriya.
Yerlere kadar inen uzun hippi elbiseleri, saçaklı aynalı Hint etekleri giyer. Boynuna rengârenk fularlar dolar. Kollarına Doğu motifli bilezikler takar. Aklına esti mi gider dövme yaptırır ya da hızma taktırır.
Saçlarını gününe göre ya omuzlarına salar, ya gelişigüzel toplar.
Raja yoga, reiki ve meditasyon yapar. Ne yazık ki bunca meditasyona rağmen sigarayı bırakamamıştır halen. Ağzında ya bir sigara ya ince puro, içmese bile tütününü çiğnemeyi sever.
İçine kitap-defter-fotokopi koyabilmek için en büyük boy alır el çantalarını.
Bir yere gideceği zaman bavul gibi yanında taşır bu heyulaları.
Sinik Entel Hanım bu aralar alternatif beslenme yöntemlerine taktı kafayı. Şimdi de önünde bir tabak organik ıspanak, organik kabak, hintsafranı ve soyadan yapılmış bulanık renkli türlü duruyor.
Vejetaryendir. Seneler var ki et yemez. Tavuk yemez. Balık yemez.
Hayvanları yemekle onların içlerindeki ölüm korkusunu da mideye indirdiğimizi iddia eder. Bu yüzden hastalanıyormuşuz.
Onun yerine barışçıl, sakin ve yeşil otlar yemeliymişiz. Madımak, maydanoz, nane ya da fesleğen...
"Sinik Entel Hanım, Sinik Entel Hanım" diyorum.
"Bir de sana danışsam şu annelik meselesini, ne dersin?"
"Danışmak neye yarar ki?" diyor olanca kuşkuculuğu ve karamsarlığıyla.
"
İnsan duymak istediğini duyar. Öyle bir nokta var ki söze dökülemez artık hiçbir şey.
Wittengstein boşuna dilin bittiği yerden bahsetmemişti. Tractatus'u okumanı salık veririm."
"Boş ver şimdi Tractatus'u. Dil bitse de sen söyle. Ta buraya senin cevabını dinlemeye geldim" diye üsteliyorum.
"Öyleyse, gıpta kavramı üzerine düşünmeye davet ediyorum seni. Günlük hayatta zannediliyor ki gıpta basit bir duygu.
Oysa son derece felsefî bir problematiktir gıpta denilen mefhum. O kadar önemlidir ki insanlara ve olaylara yön verir.
Hatta Jean Paul Sartre ırkçılık ya da yabancı düşmanlığı gibi aşırı siyasi uçların temelinde gıpta olduğunu söylerdi.
Kişinin kendinde olmayıp da başkalarında olduğunu zannettiği ayrıcalıklı unsurlara duyduğu çekim..."
"Sinik Entel Hanımcım, rica etsem biraz daha anlaşılır bir dille anlatamaz mısın?"
"O zaman şöyle söyleyeyim. Eski bir atasözümüz vardır, bilirsin herhalde.
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür!"
"Yani?"
"
Yani, şayet çocuk doğurursan, doğurmayıp da kariyerinde ilerleyen hemcinslerini kıskanacaksın.
Kariyerinde ilerlediğin takdirde de çocuk doğuran kadınları kıskanacaksın.
Hangi yolu seçersen seç, seçmediğin yolda kalacaktır aklın."