Hayata Dair...

Çevrimdışı rabia3360

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.431
  • 2.687
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.431
  • 2.687
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Şub 2010 23:08:24
çok ilginçmiş gerçekten tac mahal i biliyordum ama hikayesini bilmiyordum..tesekürler paylaştıgınız için....

Çevrimdışı eseme

  • Uzman Üye
  • *****
  • 574
  • 787
  • 574
  • 787
# 13 Şub 2010 00:16:52
Aşk Deprem Gibidir
Ne zaman kimi vuracagini asla bilemezsiniz.
Gece yarisi aniden, dipten yukselen coskulu bir dalga gibi kabarir içinizde.
Toprak ayaginizin altindan kayiyor gibi olur ve en hazirliksiz oldugunuz anda bütün siddetiyle vurur.
Sarsilir, neye ugradiginizi sasirirsiniz.
Heyecan,korku, kararsizlik, cesaret, ...aci, ofke,huzun,merhamet, siddet kaplar bir anda dunyanizi.
Es dost yardima kossa da kolay toparlanamazsin.
Bittiginde agir bir enkaz birakir geride.
Daha kotusu, "tamamen bitti" sandiginiz sarsinti, hafif bir siddette artci soklar halinde yillarca surebilir.
Kalbinizdeki kirik hat ara sira yoklar yeniden...

Can Dündar

Çevrimdışı eseme

  • Uzman Üye
  • *****
  • 574
  • 787
  • 574
  • 787
# 13 Şub 2010 01:59:02
Her şeyi bildiği söylenen âmâ bir bilgeye oyun oynamak isteyen genç bir hatun avucunda tuttuğu kelebeğin canlı mı yoksa ölü mü olduğunu sorarak emeline ulaşacağını zanneder. Eğer bilge "canlı" derse kelebeği ezip öldürecek, "ölü" derse serbest bırakacaktır. An gelir ve kız bilgeye sorar; "Avucumdaki kelebek canlı mı, ö...lü mü?". Bilge cevap verir; "Senin ellerinde kızım, senin ellerinde........

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.905
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.905
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 13 Şub 2010 11:20:19
Kuş Ağacı

Annesi altı yıl önce, onu doğururken ölmüştü.

Babası ise İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği

bir hapisanede mahkumdu küçük kızın. Bu nedenle mahkum

babanın yılda sadece bir kez görüş hakkı vardı ve bu süre

sadece yirmi dakika ile sınırlıydı.

Nihayet uzun zamandır bekledikleri gün gelmişti.

Halasıyla birlikte hapisaneye gidip babasını ziyaret

edecekti. Babasını daha önce de ziyaret etmiş olmanın

verdiğim tecrübe ile, neler yapılacağını biliyordu. Önce

kimlikler teslim ediliyor, sonra uzun saatler bekleme salonunda

bekleniyordu. Ardından bitip tükenmeyecekmiş gibi gelen,

sürekli açılıp, kapanan demir kapılar ...

Nihayet en son demir kapının önüne gelmişlerdi. Bu kapıyı da

açarlarsa artık babasını kucaklayabilecek, ona kendisi için

çizdiği resmi hediye edebilecekti. Ancak hapisane kurallarına

göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara

verilmesi yasaktı. Gardiyan küçük kızın elindeki

kağıdı işaret ederek;

-O ne? diye sordu

-Resim. Babam için çizdim.

-Ver bakayım

Resimde kocaman yeşil bir ağaç ve üzerinde duran

bir sürü kuş vardı. Gardiyan resme şöyle bir göz attıktan sonra;

-Hıımm ! Kuş resmi yasak. Bu resmi babana götüremezsin.

diyerek resmi buruşturup çöpe attı.

Çok üzülmüştü küçük kız, ağlıyordu... Bu davranışa o kadar

içerlemişti ki, babasıyla görüşmesi için sadece 20 dakikası

vardı ve küçük kız hıçkırıklarına bir türlü engel olamıyor,

babasıyla dilediğince hasret gideremiyordu.

-Üzülme kızım, yine çizersin dedi adam.

Ama küçük kızı teselli etmek bir hayli güçtü. Bir süre sonra,

resmi "YASAK!" diye çöpe atan gardiyan göründü kapıdan.

-Görüş süresi sona erdi.

Küçük kız babası ile vedalaşıp hücreden ayrıldı.

Bir yıl sonra, yine o beklenen gün gelmişti.

Küçük kız yine babasına ziyaretinde bir resim çizip götürdü.

Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik

benekler çizmişti. Gardiyan sordu;

-Bu ne?

-Meyve ağacı.

-Tamam bunu babana hediye edebilirsin.

Baba kız hasretle kucaklaştılar, öpüştüler,

sonra kız heyecanla elinde tuttuğu resmi babasına uzattı.

-Babacığım bunu senin için çizdim.

Babası keyifle uzun uzun resme baktı ve sordu;

-Ne güzel bir ağaç bu böyle,.. üzerindeki benekler ne, meyve mi?

Küçük kız birden bire telaşlandı, endişeli gözlerle

etrafına bakındı;

-Pişşştttt babacığım lütfen yavaş konuş, gardiyan duyacak!..

Sonra babasının kulağına uzanıp şu sözleri fısıldadı;

-Onlar meyve değil, ağacın içine sakladığım kuşların gözleri !

Sunay Akın'dan

tuğra ;)

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.905
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.905
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 13 Şub 2010 11:28:51
DÜNYA NÜFUSU

Dünya nüfusunu, mevcut halkların nispetlerini muhafaza ederek, 100 kişilik bir köy kadar küçültebilseydik bu köy söyle olacaktı:

57 Asyalı,

21 Avrupalı,

14 Amerikalı (Kuzey,Orta,Güney) ve

8 Afrikalı .

Bunların 52''si kadın, 48''i erkek olacaktı.

30 beyaz, 70 beyaz olmayan,

30 Hıristiyan, 70 Hıristiyan olmayan,

89 Heteroseksüel, 11 homoseksüel.

6 kişi bütün servetin % 59''una sahip olacaktı ve bunların hepsi ABD kökenli olacaktı.

20 kişi iyi evlerde yasayacaktı,

30 kişi okuma-yazma bilecekti,

1''i ölmek üzere, 1''i de doğmak üzere olacaktı.

1 kişi bilgisayar sahibi,

1 kişi de (evet, sadece 1 kişi) üniversite mezunu olacaktı.

Simdi şunları göz önünde bulundurun:

Eğer bu sabah hastalıklı değil de sağlıklı uyanmış iseniz, 1 hafta sonrasını göremeyecek olan 1 milyon insandan daha şanslısınız.

Bir harp tehlikesi ile, işkence görmek ihtimali ile, aç kalma korkusu ile karsı karşıya değilseniz, 500 milyon insandan daha iyisiniz.

Tutuklanmaktan, işkence görmekten yahut öldürülmekten korkmadan ibadethaneye gidebiliyorsanız 3 milyar kişiden daha iyi bir sansa sahipsiniz.

Buzdolabınızda yiyeceğiniz, üzerinizde elbiseniz ve basınızı sokup uyuyabileceğiniz bir eviniz varsa, dünyadaki insanların % 75''inden daha zenginsiniz.

Bankada ve cüzdanınızda para varsa, dünyanın en imtiyazlı % 8''i arasındasınız.

Anneniz, babanız sağ ise, siz bu dünyada nâdir kişilerdenbirisiniz.

Birisi bu yazıyı sizin okumanız için yazdı, çünkü okuma yazma bilmeyen 2 milyar kişiden biri değilsiniz

Paraya ihtiyacın yokmuş gibi çalış.

Kimse seni üzmemiş gibi sev.

Kimse seni seyretmiyormuş gibi danset.

Kimse seni dinlemiyormuş gibi şarkı söyle.

Veya... Siz gene her zaman yaptığınız gibi nereye olduğunu bilmeden, kan ter içinde koşmaya ve hayattan şikayet etmeye devam edin.

tuğra ;)

Çevrimdışı eseme

  • Uzman Üye
  • *****
  • 574
  • 787
  • 574
  • 787
# 13 Şub 2010 14:45:18
Ülkenin birinde bir bilge ne yaptıysa kendisini halka hiç sevdirememişti.
Ne yapsa makbule geçmiyor,
halk her gün kendisiyle uğraşıyordu.
Nihayet :
Öyle bir şey yapayım ki, hepsi mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :

-Pazar günü saat 10`da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.

Pazar
sabahı saat 10`da tüm halk toplandılar......
Bilge geldi ve elinde
bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.
Karşı kıyıya kadar da
yürüdü geçti.
Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.

Fakat ertesi gün sokalarda konuşulan şuydu:
-Bunak yüzme de bilmiyor....

( Bazen ağzınla kuş tutsan yaranamazsın.......)
                         ;)      ;)

Çevrimdışı eseme

  • Uzman Üye
  • *****
  • 574
  • 787
  • 574
  • 787
# 13 Şub 2010 21:56:39
"Korkuyorum...
Yağmuru sevdiğini söylüyorsun; ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun.
Güneşi sevdiğini söylüyorsun; ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun.
Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun; ama rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun.
İşte bundan korkuyorum; çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun!… "
William Sheakspare

Çevrimdışı eseme

  • Uzman Üye
  • *****
  • 574
  • 787
  • 574
  • 787
# 13 Şub 2010 23:10:18
Huzur Senin Varlığının Özüdür, Onu Dışarıda Aramaya Gerek Yoktur. O Zaten Seninledir; Fakat Senin Zihnin Sürekli Çalışmakta... Düşünce Varken Huzuru Fark edemezsin. Uyurken Huzur Vardır, İçinde Bir Boşluk Vardır, Sessizlik ve Dinginlik Vardır; Çünkü Uyurken Zihni Stop Ettin, Onu Kapattın. Sana Herkes Kafanı Çalıştır De......di ve Bu Yüzden Gün İçinde Sürekli Kafanı Çalıştırmaktasın, O Yüzden Yolun Kenarındaki Çiçekleri Göremiyorsun, Sadece Olanı İzle!

Çevrimdışı gammy

  • Uzman Üye
  • *****
  • 504
  • 1.175
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 504
  • 1.175
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 13 Şub 2010 23:12:34
 nekadar doğru hiç bu şekilde düşünmemiştim teşekkürler öğretmenim ( 24 saat engeline takıldım )
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
"Korkuyorum...
Yağmuru sevdiğini söylüyorsun; ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun.
Güneşi sevdiğini söylüyorsun; ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun.
Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun; ama rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun.
İşte bundan korkuyorum; çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun!… "
William Sheakspare

Çevrimdışı sulem

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.729
  • 3.307
  • 2.729
  • 3.307
# 14 Şub 2010 00:20:11
TESPİTLER ÇOK DOĞRU DEĞİL Mİ ARKADAŞLAR


EN SON GERÇEKÇİLİK KURALLARI

&Yer Çekimi Kuralı
Yere düşen her şey en zor ulaşılabilecek noktaya yuvarlanır.

& Yanlış Numara Kuralı
Yanlışlıkla çevirdiğiniz bir telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz ve biri daima cevap verir.

& Mazeret Kuralı
Patronunuza işe geç kalma sebebinin patlak lastik olduğunu söylerseniz ertesi sabah lastiğinizi muhakkak patlak bulursunuz.

& Değişkenlik Kuralı
Eğer trafikte şerit değiştirirseniz, eski şeridiniz şimdi bulunduğunuzdan daha hızlı akar. (Bu hep böyledir)

& Banyo Kuralı
Vucudunuz tamamen ıslandığında telefon çalar.

& Yakın Tesadüf Kuralı
Beraber görülmek istemediğiniz biriyle beraberseniz tanıdığınız biriyle karşılaşma ihtimali tavan yapar.

& Sonuç Kuralı
Birine bir aletin çalışmayacağını ispat etmeye çalıştığınız  zaman o alet çalışır.

& Biomekanik Kuralı
Kaşınma katsayısı vucudunuzda ulaşılması zor olan yerlerde en yüksektir şekilden şeklile girersiniz.

& Tiyatro Kuralı
Ne olursa olsun koridordan en uzak sandalyenin sahipleri en geç gelir.

&  Starbucks Kuralı
Bir kahve içmek için oturduğunuzda patronunuz sizden bir görev ister ve bu görev süresi kahve soğuyana kadardır.

& Murphnin Soyunma Odası Kuralı
Eğer soyunma odasında sadece iki kişi varsa, onların soyunma dolapları bitişiktir.

& Yüzey Kuralı
Tereyağlı ve reçelli ekmeğinizin yeni yaptırdığınız veya aldığınız halıya düşme ihtimali, halının pahalılığı ve yeniliği ile doğru orantılıdır.

& Mantıksal Tartışma Kuralı
Neyi konuştuğunuzu bilmiyorsanız her şey olabilir.

& Brown'un Fiziksek Görünüm Kuralı
Papuç ayanıza tam geldiyse, o papuç çirkindir.


&  Wilson'ın Pazarlama Stratejisi Kuralı
Gerçekten çok sevdiğiniz bir ürünü bulup aldığınızda, o ürünü üretmekten vazgeçerler.

& Doktorların Kuralı
Eğer kendinizi hasta hissedip doktor randevusu alıp gittiğinizde aniden iyileşirsiniz. Eğer randevu almazsanız hastalık devam eder.


 & Olasalık Kuralı
Birisi tarafından seyredilme olasalığı yaptığınız işin aptallık katsayısıyla doğru orantılıdır.

 

Çevrimdışı hamiyet64

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 89
  • 205
  • 89
  • 205
# 14 Şub 2010 01:09:19
İŞTE SİZE GERÇEK BİR ANI
       Yıl 1991. Görev yerimiz olan Bitlis İli Güroymak ilçesinin Gölbaşı ilköğretim okuluna dönüyoruz. Ne zaman? Yarı tatilimiz sona erdi. Yarı tatilimizi Gaziantep Araban ilçesinde astsubay olan bacanağımın yanında geçirmiştik. Memleketimiz olan Çanakkale uzak birde henüz bir yaşında olan oğlumuz olduğu için yarı tatilinde gelmedik.
       Dönüş yolunda Baykan deresine çığ düştüğü için (Diyarbakır-Bitlis karayolu) Baykan ilçesinde durdurulduk. Tabi ki onlarca otobüs. Kadınları öğrenciler henüz dönmedikleri için ilköğretim öğrenci yurduna yerleştirdiler. Biz erkekler başımızın çaresine bakacaktık. Tabiî ki ilçede elektriklerde yok. Her şey oldu karaborsa. Eşim ve çocuğumu yurda yerleştirirken bir ses duyduk bir kadın sesi idi.
       Ben buranın postahane müdürünün hanımıyım.Evime misafir almak istiyorum ama çocuklu bayan olsun.
       Her taraf karanlık sesi duyan eşim ben gideceğim o bayanla dedi. Yanıma geldi.Sesin geldiği yere gittik. El fenerleriyle  gördük tanıştık. Eşim çocuğumu alarak birkaç daha çocuklu bayanla birlikte postahaneye gidip onları lojmana bıraktık. En şanslı kişilerdik.Sıcak bir oda.Elektrik var.Jeneratörle sağlanıyor. Biz erkekler ayrılıp camilerde kaldık. Tam 5gün beş gece.
       Paramız bitti. Para yok, Kolumuzda iki bilezik bozdurmaya sarraf yok. Telefon desen ne cep telefonu. Postahaneden sıraya geçeceksin sıra gelirse. Hatlar çalışırsa.
       Son paramla oğluma 1 litre süt aldım.Siirt’e bir bilet. Orada altını bozdurup geldim. O postahane müd hanımından Allah razı olsun. 5 gün eşim ve çocuğumu misafir etti. Hatta ara sıra beni bile oğlu Oktay’ı  salıp yemeğe çağırdı. Bize banyosunu yaktı.
       5. gün sonunda yol açıldı otobüs tabiî ki bizi bekliyor.Bindik ve Bitlis’e doğru yola çıktık. 2 Saatlik  yolu 10 saatte. Bitlis öğretmenevine ulaştık.
       Oradan bir hediye paketi hazırlayıp (oyuncak) Baykan’a gönderdik.
       Yıl 2009.
        Çanakkale Biga ilçesinde çalışıyoruz. Okul çıkışında çarşıya çıktı eşim ile kızım. Ben bahçeye gittim.
        Biga ilçesinde dergi satan üniversite gençleri olur çarşamba günleri. Eşim onların yanından geçerken,
        Hocam dergi alır mısın der bir genç. Eşim hayır diye cevap verir. Hocam bak Atatürk dergisi Atatürk için al der. Eşim hemen durur fiyatını sorar ve 1 adet dergi alır.
        Sen nerelisin der? eşim gence.
        Bitlisliyim der. Ben Bitlis’te görev yaptım.
        Hocam. Bitlis’in Adilcevaz ilçesindenim ama biz Baykan’da kalıyorduk. Bitlis’i pek bilmem. Babam oranın postahane müdürüydü deyince ipler kopar. Eşim hemen gencin boynuna sarılır.Oktay sen misin yoksa der. Benim der, ben Oktayım. Eşim olan biteni Oktaya anlatır cep telefonu ile annesiyle görüşür. Eşim beni çağırır. Hep beraber Biga’da biraz gezip dolaştıktan sonra onları uğurladık buradan.
        Dünya çok mu küçük.

Çevrimdışı sulem

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.729
  • 3.307
  • 2.729
  • 3.307
# 14 Şub 2010 01:16:43
Hocam film gibi gerçekten hayatta neler oluyor iyiki paylaştınız.

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.905
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.905
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 14 Şub 2010 09:46:55
özürlü olimpiyatları...

Bir kaç yıl önce Seattle Özel Olimpiyatlarında tümü fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Başlama işareti verilince hepsi birlikte başladılar bir hamlede başlamadılar belki ama yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Yarışa başlar başlamaz içlerinden genç bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer sekiz kişi oğlanın ağlamasını duydular. Yavaşladılar ve geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler ve geriye döndüler ve oğlanın yanına geldiler. içlerinden Down Sendrom'lu bir kız eğilip oğlanı öptü ve "Bu onun daha iyi olmasını sağlar" dedi. Sonra dokuzu birden kol kola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp dakikalarca onları alkışladı. Orada bulunan insanlar hala bu öyküyü anlatıyorlar. Neden mi? Çünkü şu tek şeyi derinden bilmekteyiz : Bu hayatta önemli olan şey kendimiz için kazanmaktan çok daha ötede olan bir şeydir. Bu hayatta önemli olan yavaşlamak ve yönünüzü değiştirmek anlamına gelse bile diğerlerinin de kazanması için yardım etmektir. Kendisinden güçsüzü ezmeyi ilke edinen daha güçlünün kendisini ezmesine davetiye çıkarmış olur.

Çevrimdışı eseme

  • Uzman Üye
  • *****
  • 574
  • 787
  • 574
  • 787
# 14 Şub 2010 09:50:24
Bugünü ve yarını mutlu yaşayın, mutlu bugünler ve yarınlar sizin olsun...yaşamın kendisi en güzel SEVGİLİ, kıymetini bilmek lazım...
sevgilisi olanların günü kutlu olmayanlarınşen olsun...
 ( bu alemde tek kalem olup _benim gibi  ;( _bazen yazıp bazen çizenler KENDİ'nize iyi davranın,!!!!!!!!günlerin ne günü olduğu önemli değildir ;önemli olan sizin gününüzün ne ve nasıl olduğudur....)
 saygıyla kalın...

Çevrimdışı eseme

  • Uzman Üye
  • *****
  • 574
  • 787
  • 574
  • 787
# 14 Şub 2010 09:56:51
Yuvam, “beni terketme, burada geçmişin yaşıyor.” der,yol ise,”gel ve beni takip et, ben senin geleceğinim!” ve ben hem yuvama, hem de yola
derim ki,“ ne geçmişim, ne de geleceğim var benim.Kalırsam, kalışımda
bir gidiş, gidersem, gidişimde bir kalış olacaktır.Sadece sevgi ve ölüm
her şeyi değiştirir."

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK