Kendi Şiirlerimizi Paylaşalım

ŞAYİA

Büyüdü mü büyüyor yalan
Sivilceden çıbana anlamsız sünüklükle
Vesaikle pekiştirilmiş
Heredot'tan bu yana
Tarihi gerçek şuuyuna
Misal veremesem de tarihimizden
Örneği çoktur esatirde/historia'da

Çat çat çatapat
Çıt çıt çıtıfıt
Çıfıt

Zorsunmuş çayır çimen
Çaylak fırtınasında
Zarar vermesin alalanmış
Börtü böcek, çor çocuğa
Diyerekten sıkılan yeşil gurudana
Uçuğu çıkmış bahçenin
Tehlikeli ve çirkin
Onuda Allah yaratmış

Çamaşırcı çitilemiş
Çarşaf çarşaf karısı
Çat çat çatapat
Çıt çıt çıtıfıt
Çıfıt

Çepeçevre çevirdiler etrafımı
Seneye de inanırız eyyamcılığıyla
Büyük boy yalan beğenenler
Yalandı masallar
Anlatışa tav olan kızlar
Yalandı mülakata çağrılınca
Dalanmış ve fakat diş geçirilememiş
Çekmedi dikkatini tenim
Vesikalı yarin

Bakraçla çeşme başında çoru
Sürçmüş yüreciği
Çerçinin çürüğüne
Çayda tokuçla borç
Çamaşırcı çitilemiş
Çarşaf çarşaf karısı
Çat çat çatapat
Çıt çıt çıtıfıt
Çıfıt

Ne cevherler var, bence bunlar biraraya getirilip basılacak kitaptan elde edilen gelirlerle de eüitimhane de yardım bekleyen okullarımıza ulaştırlbilir, haberim yok belki de yapılmıştır

Oysa aşk sızlanmak ,
Duymamazlıktan gelmek değil
Filizlenip cogalmakmış...

uzun yaz susuşları en güzel bezek
insan eli değmiş kalbimizden
ne uzak
hanidir göğsünde daralan
ödünç bahar.."

GECE  YOLCUSU

Her gece böyle, bir tren geçer geceden,
Üç yolcusu var, gittikleri yön bilinmez.
Belki her biri ayrı hülyalar içinden
Geçerler de, yaradandan  başkası  görmez.

İstasyondan ayrıldıkları an hemen de,
Aynı,  başlangıç; flu bir sabah mı  ki?
Sıkıştırmış acılı hülyalar cenderesinde,
Yol uzar acılarla birlikte cenderemde!..

Kapalı,çapraşık,anlaşılmaz ,koridor.
Çıkılacak yönü göremeden dönerim,
Ellerim,ayaklarım tutmazken; yüreğim kor!
Bu acıyla söndü,başlamadan ümitlerim….
                                             
                                    Hikmet   BAŞ

İnsanı besleyen
Kurumak nedir bilmeyen
Taş atmakla dolmayan
Sevgi diye bı kuyu var bilirmisin?

Ey hüzün, bak yüzüme sana sorarım
Sen de hiç onur gurur yok mu
İstenmediğin yere gelir durursun
Sevilmesin, istenmezsin sende bilirsin
Gene de yüzsüz utanmaz gibi gelirsin
Oturursun baş köşeye ,hiç de çekinmezsin
Ey hüzün, kaçırma gözlerini sana sorarım
Sen de hiç onur gurur yok mu

BEKLEYİŞ TARİHİ

anadolunun bağrında gül benizli çocuklar saklandı divan altına yamalı düş bahçeleri
sevmek için talan edilmiş

dürüstlükten dem vura vura yağıyor zaman
çok bulutlu şiirler eşliğinde yeryüzünden
 kılı kırk yamalı bir sevda türküsü

bir ıhlamur ağacının telini titretirken zaman
yamayalım ilkyazı aşk imkansızlığın sırtına

kalbe ayar çekilen vakitli zaman
silgisiz hayat yok
askıya alınmış baharlar bekliyor
önümüzde yağmura teyellenen günce
insan insanı eskitir eksilir ardına
 düş/tük har'ı gül fani kamışlıktan içre..

hem unutuluş
hem hatırlanma defterinde yazı zaman

Bir ur var  yüreğin ortasında
İçindekilere dair..
Bir yer var gariplerin sığındığı
Uzak mı uzak 
Bir acı var en yaralısında
Tuzak mı tuzak
Ne bırakır
Ne sahiplenir
Kovamadığın,tutamadığın
Sahiplenemediğin
Bir yara
Acısını bilip
Adını bilemediğin
Dünyaya ait olmayan
Çabasız dolmayan çile ile
Mıh gibi oturmuş taa derine..

                               Davet
Bitti, münzevi hayatımın sonundayım
Karlı dağ misali her şeye uzaktayım
Gelmedi bir ömür onca beklediklerim
ölüm, şimdi gel canıma susamaktayım.

VAKİT
Her vakit nasibine gebedir
Beklemez sadece insan
Bekler nasibin de inan
Sabır der sabır her inanan.

Biz, düğü ile toz şekeri karıştırıp yiyen çocuklardık.. Yokluktan..

Yokluğu görmenin en büyük varlık olduğunu o zaman da bilmek isterdim..

Dünyayı anlamamızı bekliyorlar bizden..

Onları da anlamıyoruz..

DÖKÜLMÜŞ  ANILAR…

Hüzün ve acı var:
Ruhumun yalnızlıklar işlenmiş çıplak tepelerinde.
Kapatıyor ufku beyaz perde!
Ne varsa ardında kalıyor, belki başka sehere…
……
Şimdi akşamın kızıllığı vuruyor ufkuma,
Bir mor tül sarıyor asılmış hatıralarımı.
Zaman dolmakta, bir sal yanaşmakta rıhtıma.
Gidiyor son bir mevt kurumasa da sıcak kanı.
Toplasın mazi yerlere dökülmüş anıları…. 
                                    Hikmet Baş

SON ADIMIMDA
Sesler üstüme geliyor,  durdurulmaksızın,
Sanki  bir sırrı ifşa  ile  ansızın orada;
Çıkıverecek ummadık hayat kavşağında,
Yıkılacağım  bu  vurgunla son  adımımda…...
                                    Hikmet Baş

ESKİ YERİNE
Coşuyorum geceleyin seller sular gibi,
Açsın bana açılmamış sırlarını ati!
Uyanıyorum sanki bir hayata yeniden,
Almışım ki büyülü gizi ta ötelerden.
Kapanmak istiyorum gecede en derine,
Diyorum gördüğüm o hayal eski yerine.
Sarmışsa sızının pelerini bedenimi,
Zannım, şifa onun içinde irdelenmeli!
Ve her acıdan olur merhem, insan derdine,
Biterse çile ruhlar döner eski yerine…
                                    Hikmet Baş