Kendi Şiirlerimizi Paylaşalım

Torpor, eğreti gülümsemeler arasından sırıtan niyetler
Ayan beyan ortada; çokça vodvil entübe;
Deme/sen de.
Tarttığınız ruhum, terazinizin dengi değil!
Bu matematik kırık, hesap Bağdat'tan dönmüyor.
Sayı dediğin yaşım, ölüme amok koşucusu.
Tüplü televizyonlarda bırakmalıydık çocukluğu.
Üç adet mermi dişlerimin arasında dönüp duruyor!
Artık kimsenin anlamasını beklemiyorum haklılığımı.
Kan çağına ulanıyor parmaklarımız.

Bir çocuk
Dilek tut dedi,
Yarınlara koşmak için.
Bir dilek değil,binlerce dua ettim..
Niyet temiz,
Yürek temiz,
Duanın içinde büyür büyür,
Bir bilebilseniz..
Bir yürüseniz.
Uyandığınızda ufkunuz
Coşkun bir deniz..

Mutfaktaki tekil kap/kacak sesidir yalnızlık;
Mermerle granit arasında bir yerde başkalaşıyorum,
Kendimi kanırtarak söküyorum gecenin köpekleşen sessizliğindeki sorulardan.
Bir cinayet mahali gibi aklım; düşünmemem gereken yerlere kirli isimler çekilmiş.
Ne farkın var ki; itten-köpekten!
Geceleri karıştırıp durursun bilinç altıma atılmış cesetleri.
Belki de çok uzaklaştık ölmemiz gereken yerden.

 

Cehennem ruh hurdalığıysa;
Say ki, Dünya hurdacıların cenneti.
Belki de bu yüzden sesleri neşeli.
Çürümüş demirin pası da,
İçimizi çürüten bu iblis çağı da, kırmızıya boyar elimi.
Atmaya kıyamadığın bir sürü arızanın,
Ederi plastik bir göz yaşı kadar eğreti

Geriye dönemem, ki;
Kırık bir kapı gıcırdayıp durur gençliğimin baharında,
Uzaklaştıkça; inatla akıl ahırıma koşan en tiz hayvan!
Dönemem, tertemiz düşler balkonumdan bir sigara daha söndür karanlığıma
Bir küfür daha, kendi payıma.
Pırıl pırıl bir düş daha koşamam bu hasta ata

Boşu boşuna yaşadığımız bir çağ mı?
Tükenen ne!
Yolumuzu kesen eşkıyalar,
Çok tanıdık;
Vicdanımızla işbirliğindeler.
Yoksa, bir sıkımlık canı iblisin.
İçi doldurulan hayvanların, en içinden
Ne çıkarılmışsa içimizden,
Kalan, hiçbirimize yetmiyor.
Bu yarım yamalak cehennemde.

Gün taze ,heyecan dorukta
Tüm elemi  yenmiş yüreği arıyorum..
Gecenin sardığı en koyulukta
Günü müjdeleyen umudu kucaklıyorum..

Kimsesizliğin siyah bi yazgısında  cımbız izleri
Geçinip gidemeyen,eşkali bulunamayan hasretin  kıyılarına mıhlanmış uzaklıklar
Yağmur tohumu atılmamış toprağına
Yaşlandıkça azalan sevginin adına ömür demişler
Bitkin kocaman bi boşluk,
Kuş kanadında düşler
Nihavend makamında bulutlar yağmur çalıyor
Umut hikayesi kadar öznel, bi yaprakta çiğ tanesi kadar
Mısra mısra dökülürken ,dolunaylı gecelerde
Kırılmış yürek  hangi şiire kaçar ?

Bir çocuk
Dilek tut dedi,
Yarınlara koşmak için.
Bir dilek değil,binlerce dua ettim..
Niyet temiz,
Yürek temiz,
Duanın içinde büyür büyür,
Bir bilebilseniz..
Bir yürüseniz.
Uyandığınızda ufkunuz
Coşkun bir deniz..

Böylesine ince düşüncelere sahip olanların varolduğunu görmek; gelecek günler için ne kadar da ümitli bir şey.

ben gidiyorum
artık
sen kal çocukluğum
artık yoruldum

gençliğin hoyrat rüzgarları
geldi geçti
Artık
duruldum
sen kal çocukluğum
ben artık yoruldum

tükendim
bilendim
yöneldim
sen artık kal çocukluğum
ben artık yüceldim....

Hasta Kafanda Gezen İblisler
Açık Mektup Öyle Yazılmaz, Böyle Yazılır
Tamam Zaman Artık, Ödeşme Zamanı
İlaçlarını İçip, Adam Olabileceğin Günler Çok Geride Kaldı
Cezanı Çekmeyeceksin, Yolun Sonundayız Artık
En Sonunda İstediğin Yerdesin
Çubuğun İki Ucu Da Seni Koruyanların Kalbine Dayalı

     ENGELLİ  MİYİZ?

Engelli diyorlar bana,
Dayanamıyorum artık buna.
Anlatacağım birazdan sana,
İnanacaksın engelli olmadığıma.

Kaza sonucu kesilmiş ellerim,
Ayaklarımla yemeğimi yerim.
Onlarla suyumu içerim,
Olmuş bana ayaklarım, ellerim.

Ben de engelli bir insanmışım,
Doğuştan yokmuş ayaklarım.
Dizlerimle yol alırım,
Sonuçta gideceğim yere varırım.

Gözlerim görmüyor benim de,
Kör olmuş onlar, damdan düştüğümde.
Zorlanırdım başlarda yürüdüğümde,
Şimdi kolay artık, kulaklarımla gördüğümde.

Patlayınca bomba yanı başımda,
Sıkıntı var benim de kulaklarımda.
Konuşanların dudaklarını okuduğumda,
Mutlu oluyorum onları anladığımda.

Ben de menenjit geçirince küçükken,
Doktorlar yaşamaz bu demişken.
Kekeme olup, kurtulmuşum o illetten,
Bıkmışım bununla dalga geçen milletten.

Şimdi söyleyin bakalım, biz engelli miyiz?
Siz de birer engelli adayı değil misiniz?
Bizlerle yakından ilgilenirseniz,
Bizleri çok mutlu edersiniz.

Duydum ki bir karşılaşma durağı varmış
Kentin izdiham noktalarının ötesinde
Saydam duvarları arasında dünyanın
ahşap çerçeveli aynalara sıkışan

Kimseler uğramazmış aslında
çeşit çeşit yüzler saklıymış o durakta
Aşinalık alınıp biganelik satılırmış
hatır gönül paranın yerine geçermiş orada
Bir eyvallah bedel olup karşılığında

Sokaklar yollar arşınlayarak sorup soruşturarak gittim eriştim
Bir aşinalık görebilmekti ereğim
Küçük bir kız çocuğu kucağında pisicik
Dedim yavrucuğum bildim seni düşlerin minicik
Bu karşılaşma ne tatlı bir esenlik

Yüzünden yüzüme yayıldı sonra
hüzünle sarmaş dolaş gülümseme bir daha
Bir aşinalık geldi oturdu aramıza
Hiç alınamayan kırmızı bisiklet yanı başımızda
Hoplaya zıplaya kovalanan günler
ipin bir ucunda minik kız gülüşlerim
diğer ucunda asılı kalmış düşlerim
Nerede o okul dönüşü dantel yakasını
çözdüğüm mutluluk düğümlerim

Durdu o karşılaşma durağında zaman
durulanan aşinalık kıyısına konuşlanan
Kendimi alıp oldum bir müddet daha yola revan

İnsan ;
Sevince  dağlar aşan,
Susunca yalnızlaşan
Bir tek kendine hasret
Bir tek kendibe yabancı..
Şu hesapsız dünyada
Vuslatı hep başkalarından yana...

İnsan ;
Sevince  dağlar aşan,
Susunca yalnızlaşan
Bir tek kendine hasret
Bir tek kendibe yabancı..
Şu hesapsız dünyada
Vuslatı hep başkalarından yana...

Ne yazık ki bu doğru