Kitaba Takılıp Düşmek
Hepimiz kitaplara pek çok şey borçluyuz, çünkü bizlere birçok şey kazandırmıştır kitaplar. Peki kaybettirdikleri? Zaman zaman bunun üstünde düşünmekte de fayda var. Bu meseleyi kendine dert edinen birçok insan da var zaten. Sağda solda 'kitabın zararları' başlıklı değerlendirmelere sizler de rastlamışsınızdır. Ancak yine de arkasına koca bir yayın endüstrisini almış kitap simsarlarının tek boyutlu algı oyunlarına karşı, hem 'insan'ı hem de 'kitap'ı savunma görevi üstlenen cesaretli satırlara yenilerinin eklenmesi lazım...
Kitap okumak insanı zenginleştiren, derinleştiren, zihin açıcı bir faaliyet olabildiği gibi, insanı sığlaştıran, ezbere bağlayan, zihni kilitleyen bir faaliyet de olabilir. “Okusun da ne okursa okusun” anlayışı yanlıştır ve zamanlar arasında bu yanlışın bu kadar aşikâr hale geldiği başka bir zaman da olmadı. Zaman ayırdığımız her şey gibi kitaplar da içerikleri bakımından sorgulanmaya fazlasıyla muhtaçtır. Kitap, pozitif çağrışımları baskın bir kelimedir, evet... Ancak adı kitap olan her şeyin insana yarayışlı olduğunu söylemek yine de büyük bir yanlıştır.
“Kitaplarda okuduklarıyla doldu imgelemi, sihirlerle, kavgalarla, savaşlarla, meydan okumalarla, yaralarla, inlemelerle, aşklarla, acılarla ve her çeşit olanaksız saçmalıklarla; okudukları zihnini öylesine hükmü altına aldı ki okuduğu bütün uydurmacalar ve hayaller gerçeğe dönüştü, öyle ki dünyadaki hiçbir tarihin bu kadar gerçek olmadığına inandı” diyor Cervantes, kitapların içinde aklını yitiren Don Kişot hakkında.
Kitaplar marifetiyle insan inşa edilerek ayağa kaldırılabilir ya da tamamen yıkıma uğratılabilir; bir kitabın kapağını açarken ayağımızın sağlam bir zeminde olması işte bu yüzden çok önemli!
Yanlış bir kitap, doğru kitapların önüne geçerek insana çok değerli vakitler kaybettirebilir. Yanlış bir kitaba karşı kendimizi savunma bilincine sahip değilsek, bu okumalar zihnimizi boş ve yanlış şeylerle doldurabilir; düşünme alışkanlıklarımızı, meselelere bakış açımızı, duygularımızı bize hiç fark ettirmeden değiştirebilir, bize hassasiyetlerimizi ve önceliklerimizi kaybettirebilir.
Yanlış kitap çoğu zaman kafa karıştıran kitap değildir; kafayı kendi çizgilerine göre ütüleyen, katılaştıran, gerçeğe ulaşmasını sağlayacak meraklarını törpüleyen, ayrıntıları birer kırışık gibi görerek dümdüz eden kitaptır. İnsanın tabiatındaki zenginlikleri ve kendine özgülüğünü alır, sinsice tekdüzeleştirerek birbirinin aynısı olan koca kalabalığa katar onu. Kitap tektipleşmenin çaresi olabileceği gibi, sebebi de olabilir.
Kitapları birer fetişe dönüştürmenin manası yok, asıl önemli olan idraktir. Kitaplar o idraki doğrularla beslediği oranda güzel, iyi ve lüzumludur. Yaşadığımız dünyada, insanlığın yaşadığı yaygın idrak boşalmasının önde gelen müsebbiplerinden biri de yazık ki gerçekle ve doğruyla bağını koruyamayan ve hatta özellikle korumayan kitaplardır.
Zulümlere, katliamlara, toplu cinayetlere, organize suçlara kanlı imzasını atan tarihi şahsiyetlerin neredeyse tamamının evlerinde koca koca kütüphaneleri vardı.
Gücün insanı tabiatındaki iyilik cevherinden tamamen kopartarak bir zulüm makinesine dönüştürebilmesi için, epeyce entelektüel bahaneye ihtiyacı vardır.
Kimi kitaplar okumayanı eksik bırakır, kimi kitaplar okuyanı eksik bırakır.
Kutsal olanlar dışında her kitap eksiktir, hakikatle tamamlanmaya muhtaçtır vesselam!
Gökhan Özcan..