Mevlana’nın Çevresi
Mevlana’nın çevresi, halkın fakir ve esnaf kısmından oluşuyordu. İçlerinde işçi, çiftçi, çoban, kasap, derici, dokuyucu, kâtip, hattat, esnaf olan kimseler vardı. Mevlana daima bu mütevazi insanlarla bulunur, sohbet ederdi. Mevlana, kalender ve edepli insan yetiştirmenin ve geliştirmenin aşkıyla yanar yakılırdı.
Yine bir gün bu fakir dostlarıyla samimi bir sohbete dalmışken, onları gören Emir Kemaleddin, Emir Pervane’ye dedi ki:
“Hz. Pir’in bütün bağlılıkları halktan insanlar ve esnaf… Nerede bir çulha, bakkal, terzi, kasap varsa onlar geliyorlar.”
Tabii ki bu tespitin altında, o insanları sıradan ve basit görmek fikri vardı. Mevlana, konuşulanları duymadı ama anladı.
Devlet yöneticisi olan kişilere şöyle konuştu:
“Bizim Mansur’umuz, hallaç (pamuk atıcı) değil midir? Ebu Bekir nessac (bez dokuyucu) değil midir? Bir azizimiz zeccac (camcı) değil midir? Sanatın, marifet-i İlahiye (Allah’ı tanımaya) ne zararı vardır?”
Mevlana, insanın kendi kazandığı ile geçinmesine çok önem verirdi. Zaten peygamberler ve evliya da öyle yapmışlar, kimseye yük olmak istememişlerdir.
Güzeller Güzeli Efendimiz de çok vakit fakir sahabeyle oturur, sohbet ederdi. Ashabını da fakirlerle, yetimlerle, güçsüzlerle beraberliğe ve sohbete teşvik ederdi. Üstelik, “Fakirliğimle iftihar ederim!” diyen o değil midir?
Bazı Allah dostları da mektuplarını, “Hadimü-l Fukara (Fakirlerin Hizmetçisi)” diye imzalamışlardır.