Otizm, Otizmli Çocuklar

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 09 May 2012 21:21:48
OTİZM'İ TANIYALIM

1- Otizm Nedir?

Otizm, bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyen yaygın gelişimsel bir bozukluktur. İlk kez 1943'te, Amerika'da John Hopkins Üniversitesi'nde çalışan Amerikalı çocuk psikiyatristi Leo Kanner tarafından tanımlanmıştır. Kanner, çalıştığı 11 çocuğun üç ortak özelliği olduğunu gözlemlemiştir. Birinci özellik çocukların hiçbirinin çevrelerindeki bireylerle ilişki kuramamalarıdır. İkinci özellik davranışları engellendiği, çevrelerinde ve günlük yaşamlarında herhangi bir değişiklik olduğu zaman mutsuz olmaları ve tepki vermeleridir. Üçüncü özellik ise çocukların bazılarının hiç konuşmaması ya da konuşabilseler bile konuşmayı iletişim amaçlı kullanmamalarıdır. Ayrıca bu çocukların hepsi sağlıklı ve zeki görünen güzel çocuklardır, çok iyi hafıza becerileri bulunmakta, isimleri, müzik ya da resimleri şaşırtıcı derecede iyi hatırlamaktadırlar. Çocukların temel ve ortak özelliğinin sosyal içe kapanıklık olduğunu gözlemleyen Kanner, Yunanca autos (kendi) sözcüğünü temel alarak otizm sözcüğünü kullanmış ve bu bozukluğu "erken çocukluk otizmi" olarak adlandırmıştır. Kanner' den sonra otizmin tanımı genişletilmiş, farklı tanımlar yapılmış ancak bu üç temel özellik tanımlarda yerini korumuştur.

Kanner'dan bir yıl sonra Avusturya'lı çocuk doktoru Hans Asperger bir grup çocuğun tek yönlü iletişim,diğerlerine empati gösterememe ve bir konuda yoğun ve sınırlı ilgi gibi ortak özellikleri olduğunu fark etmiş, bu çocukları tanımlamak için "otistik psikopati" terimini kullanmıştır. İkinci Dünya savaşı döneminde Almanca olarak yayınladığı otistik psikopatiyi açıklayan makalesi 1991 yılında Uta Frith tarafından İngilizceye çevrilen Asperger'in tanımladığı bozukluk günümüzde kendi adıyla anılmakta, Asperger sendromu otizm ile aynı grupta yer alan, ancak otizmden farklı bir bozukluk olarak kabul edilmektedir.

 

2- İlk Belirtiler Nelerdir?

Otizmin erken yıllarda belirlenmesi erken müdahale çalışmalarının başlatılması açısından çok önemlidir. Çocuklar 24 aylık olmadan önce otizm tanısı koymak çok zor olsa da 12-18 aylar arasında bazı belirtiler, ilk işaretler ortaya çıkabilir. Anne babalar çocuklardaki ilk otistik belirtileri fark edebilecek temel kişilerdir. Çünkü anne babalar çocuklarını diğerlerinden çok daha iyi tanırlar ve bazen doktorların kısa süreli muayene sırasında gözden kaçırdıkları belirtileri yakalayabilirler. Bunu yapabilmek için anne babaların normal gelişimin ne olduğu öğrenmeleri ve çocuklarının gelişimini gözlemlemeleri, akranlarından farklı olan gelişimsel özellikleri fark edebilmeleri gereklidir. Ancak bu süreçte, her çocuğun birbirinden farklı olduğunu, her çocuğun gelişimsel hızının aynı olmadığını göz önüne almaları gerekmektedir. Eğer anne baba çocuğun normal gelişimsel aşamalarda geç kaldığını, akranları ile benzer gelişimsel davranışları sergilemediğini fark ediyorsa, gelişimde gerilik olmasından şüphelenebilirler. Gelişimde gerilik olması, çocuğun akranlarından yavaş gelişmesi mutlaka otizmli olduğunu göstermez. Ancak, anne babaların şüphelerini gidermek için, zaman kaybetmeden bu endişelerini çocuk doktoru ile paylaşmaları gereklidir.

Bazen anne babalar çocuklarının aynı yaştaki akranlarından farklı özellikleri olduğunu fark edebilirler ancak bu farklılığa isim koymaları, farklılığı adlandırmaları oldukça zordur. Bazı otizmli çocukların anne babaları ise çocuklarının küçüklüklerine ilişkin hiçbir farklılık görmediklerini, herhangi bir farklılık gözlemediklerini ifade ederler. Her iki durumda da doktorların ve uzmanların anne babaların endişelerini, bazen anlamsız bulsalar bile, dikkatle dinlemeleri gerekmektedir.

Bazı ailelerden alınan bilgilere göre, çocukların dil ve iletişimleri önce normal gelişmekte, daha sonra, genellikle 12-24 ay arasında, bu becerilerde gerileme gözlenmektedir. "Anne" ya da "kucak" gibi sözcükleri olan çocukların bir müddet sonra bu sözcükleri kullanmaktan, anne babaları ile oynadıkları –cee- gibi oyunlardan ya da el sallamaktan vazgeçtikleri bilinmektedir. Bu nedenle çocukların babıldama ve sözcük kullanma sözcük kullanma becerileri ile sosyal oyunlarında gözlenen gerileme çok önemlidir, bir başka deyişle gerileme otizm için önemli bir belirti olarak kabul edilmektedir.

Anne babalar ve çocuk doktorlarının gözden kaçırmamaları gereken ve çocuğun gelişimsel olarak değerlendirilmesini talep etmelerini gerektirebilecek ilk belirtiler aşağıda verilmiştir. Çocuk,

6. ayda gülümsemiyorsa,
12. ayda babıldamıyorsa, bir şeyi işaret ederek göstermiyorsa, el sallama gibi hareketler yoksa,
16. ayda tek sözcüklerle konuşmuyorsa,
24. ayda iki sözcüklü cümleler kurmuyorsa,
12. ayda adını söylediğinizde tepki vermiyorsa,
Diğerleri ile göz kontağı kurmuyorsa,
Oyuncaklarla oynamayı bilmiyormuş gibi görünüyorsa,
Bir nesne ya da oyuncağa bağlanmış gibi görünüyorsa,
Bazen işitmiyormuş gibi davranıyorsa,
Yardım istemiyorsa,
Diğerleri ile oynamıyor ve ilgilendiği şeyleri göstermiyorsa (ilgilerini paylaşmıyorsa),
Gelişimde dil ve sosyal becerilerinde kayıplarla ortaya çıkan gerileme varsa, aile çocuğun daha ayrıntılı değerlendirilmesini istemelidir.


Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 09 May 2012 21:23:23
Bu belirtilerin yanı sıra; çocuğun nesneleri gözleri ile izlememesi, dikkat çekmek için sesler çıkarmaması, kucağa alındığı zaman bundan hoşlanmaması ve tepki vermemesi ya da kucağa alınmak için istek göstermemesi, anne babanın hareketlerini ve yüz ifadelerini taklit etmemesi gibi davranışlar da otizmin erken belirtileri olarak kabul edilmektedir. Ancak, anne babalar bazen çocuklarda gözlenen bu belirtileri yanlış yorumlamakta; bebeğin sessiz, bağımsız gibi görünmesi ve yetişkinden bir talebinin olmaması, "iyi, uslu bebek" olarak kabul edilmesine yol açabilmektedir.

Otizmin çok daha erken fark edilememesinin temel nedeni, doğumda ya da doğumdan sonra, çocukta otizme ilişkin herhangi bir biyolojik özellik görülmemesi, çocukların sağlıklı ve iyi gelişen çocuklar olmalarıdır. Bu nedenle, çocukların ilk yıllarına ilişkin davranışsal özellikleri, bir başka deyişle otizmin ilk belirtileri, genellikle anne babalardan geriye dönük olarak bilgi toplayarak öğrenilmektedir. Anne babaların çocuklarına ilişkin gelişim öyküleri ve varsa videokasetlerden toplanan bilgilerle otistik davranışların hangi yaşta belirgin hale geldiği belirlenmeye çalışılmaktadır. Bazı çocuklar 18. ayda otizmin tüm belirtilerini gösterirken, daha sonra açıklanamayan nedenlerle bu belirtilerin ortadan kaybolduğu görülebilmektedir. Bazı çocuklar ise ilk yıl ya da ikinci yılın sonuna kadar normal gelişim gösterirken, daha sonra varolan becerilerini kaybetmekte ve otistik belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Anne babalar, becerilerdeki bu gerilemeyi bazen bir hastalık ya da çocuğu etkileyen bir olaya atfetmelerine karşın çoğunlukla bu gerileme için belirgin bir neden bulunamamaktadır.

Otizmli çocukların bebeklik ve erken çocukluk döneminde anne ya da babadan ayrıldığı zaman ya da yabancılarla birlikte iken kaygı göstermedikleri, yataklarında ya da oyun parkında yatarken sallanma, başını vurma, kollarını sallama gibi kendini uyaran davranışlar sergiledikleri gözlenebilir. Çocuk yatağındaki ya da oyun parkındaki oyuncaklarla ilgilenmek yerine boşluğa bakmayı tercih edebilir. Bir oyuncak arabanın tekerleğini döndürerek, tahta blokları ya da oyuncak arabaları tekrar tekrar dizerek çok uzun zaman geçirebilir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde gözlenebilen bu davranışlar da otizmin ilk belirtileri olarak kabul edilebilir.

Erken müdahale programlarının uygulanabilmesi için otizmli çocukların erken yıllarda tanı alması gerekmektedir. Erken müdahale ile çocukların iletişim becerileri gelişmekte, davranış problemleri önlenebilmekte ya da kontrol edilebilmektedir. Günümüzde, ilk yıllarda çocuklara sunulan yoğun davranışsal eğitimin çocukların gelişimleri üzerinde olumlu etkileri olduğu, ailelerin çocuklarının durumuna uyum sağlamalarını ve güçlüklerle başa çıkmalarını kolaylaştırdığı bilinmektedir.

Otizm; Herkes kadar aynılar, Herkes kadar farklılar…

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 09 May 2012 21:24:18
Tipik Özellikleri Nelerdir?

 

YGB ( Yaygın Gelişimsel Bozukluk ) tanısı almış olan bireyler özellikleri açısından oldukça heterojen bir gruptur. İletişim becerileri, sosyal etkileşim ve ilgilerindeki sınırlılıklar hepsinin ortak özellikleri olmasına karşın, gözlenen özelliklerin derecesi ve bilişsel özellikleri bireyden bireye değişebilir. Örneğin bazı bireylerde sınırlı da olsa iletişim becerileri olduğu gözlenirken, bazıları çevreyle iletişim kurma çabasına girmezler. Diğer taraftan bazı çocuklar diğerleriyle göz kontağı kurabilirken, diğerlerinde hemen hemen hiç göz kontağı olmadığı gözlenir. Bu nedenle otizmli çocukların aşağıda açıklanan temel özellikleri, her çocuğun kendine özgü özellikleri olabileceği göz önüne alınarak okunmalıdır.


İletişim becerileri, hiç konuşmamaktan etkili iletişim kuramamaya kadar farklılık göstermektedir. Bazı çocuklarda konuşmada belirgin derecede gerilik görülebilir. YGB tanısı almış olan çocukların en az üçte biri hiç konuşmamakta (% 35-40) ve %30-50 si dili işlevsel olarak kullanamamaktadır. Diğer taraftan grubun yaklaşık % 50 si farklı düzeylerde sözel iletişim becerilerine sahip olmaktadırlar. YGB tanısı almış olan çocukların birkaç sözcükle de olsa iletişim kurmaya başladıkları ancak grubun yaklaşık olarak %25-30 unun 15.-24. aylarda var olan sözcüklerini ve el sallama, işaret etme gibi sözel olmayan iletişim davranışlarını kaybettikleri gözlenmektedir.

Otizmli çocuklarda konuşma genellikle akranlarına göre gecikmiştir, bazı çocuklarda hiç konuşmama olarak tanımlanan mutizm görülmektedir. Bunların yanı sıra yaygın olarak gözlenen iletişim ve konuşma özellikleri vardır. Ekolali bu özelliklerden birisidir ve çocuğun duyduğu sesleri, sözcükleri ve cümleleri yineleyici bir şekilde ve iletişim amacı olmaksızın anında ya da daha sonra tekrar etmesi olarak tanımlanır. Bazı çocuklar diğerlerinin sözcüklerini orijinal konuşmacının ses tonu ve temposu ile tekrar ederken, diğerleri de televizyonda duydukları reklamları, filmlerde duydukları ifadeleri olduğu gibi tekrar edebilirler. Ekolali, genellikle otizme özgü gibi düşünülse de engelli olmayan ve zihinsel engelli olan çocuklarda da dilin öğrenildiği dönemlerde ortaya çıkan bir özelliktir. Çocuk büyüdükçe bu özellik kaybolur ve başkalarının söylediği cümlelerle ilişki kurmak yerine çocuk daha yaratıcı cümlelerle iletişim kurar. Otizmli çocukların ise bu dönemde kaldıkları ve yaratıcı cümleler kurma aşamasına geçemedikleri, dilin ezberlenmiş cümle setlerinden oluştuğu ve var olan dil becerilerinin yeni durum ve ortamlara uyarlanamadığı düşünülmektedir. Ekolalik ifadelerin daha önce düşünüldüğü gibi dilin anlamsız bir kullanılış şekli olmadığı, çoğunun iletişim amaçlı kullanıldığı da savunulmaktadır. Ancak ekolalik ifadelerin anlamını çözebilmek her zaman mümkün olamamakta; grubun yaklaşık % 75 i açık ve net anlaşılabilir ekolalik ifadeler kullanırken, geriye kalan % 25 inin ifadeleri daha az anlaşılabilmektedir.

İletişim becerilerine ilişkin diğer özellikler, konuşma becerileri olan çocuklarda şahıs zamirlerini kullanmadaki güçlük, alışılmadık ses tonu ile sözcüklerin mecaz anlamlarını, deyimleri, soyut sözcükleri ve dile dayalı şakaları anlamadaki güçlükler olarak sıralanabilir. Konuşma becerileri olan otizmli çocuklar birinci tekil şahıs ifadesi olan "ben" sözcüğü yerine üçüncü tekil şahıs ifadelerini kullanmakta, isteklerini "Ayşe su ister" şeklinde ifade etmektedirler. Deyimleri ya da sözcüklerin mecazi anlamlarını anlayamamakta, örneğin "büyük ikramiye ona vurdu", "hastalandı ve yatağa çakıldı kaldı" ya da "ağlamaktan gözlerim çıktı." gibi ifadeler üst düzey dil becerileri olan otistik çocukları bile şaşırtmaktadır. Ayrıca anlamını iyi bildiği bir sözcüğün farklı anlamları olduğu ve iletişim sırasında bu farklı anlamların sık sık kullanıldığı durumlarda, otizmli çocuk konuşulanları anlamada güçlük çekmektedir.

Dil kullanımında gözlenen belirgin farklılıklara / özelliklere karşın yapılan araştırmalarda problemin dilin yapısal boyutunda değil, iletişim boyutunda olduğu belirtilmektedir. Konuşma ve dil becerileri olan YGB li bireylerin, diğerleri ile karşılıklı konuşma başlatma ve konuşmayı sürdürme konusunda ciddi güçlükleri bulunmaktadır Yukarıda açıklanan güçlüklerin yanı sıra karşısındaki kişiye bakma, yüz ifadelerini kullanma, iletişimde sıra alma, işaretler ya da mimikler kullanarak karşısındakinin dikkatini bir olay, kişi ya da nesne üzerine çekme gibi sözel olmayan iletişim becerilerinde de farklı düzeylerde yetersizlik gözlenebilmektedir. Otizmli çocukların farklı düzeylerde sözel olmayan iletişim becerileri olmasına karşın, bu becerilerin iletişimdeki sosyal işlevlerini anlamada güçlük çektikleri, bu nedenle sözel olmayan iletişim becerilerindeki yetersizlerin niteliksel olduğu kabul edilmektedir. Birçok anne baba çocuklarının, ulaşamayacakları bir şey istedikleri zaman kendilerinin ellerinden tutarak o şeye doğru götürdüklerini söylerler. Ancak bu davranışın iletişim amaçlı olmadığı, bir amaca ulaşmak için yetişkinin bir araç olarak kullanılması olduğu kabul edilmektedir. YGB bireylerin iletişim özelliklerine ilişkin bu farklılıkları özet olarak şöyle sıralanabilir: Konuşma gecikmiştir ya da hiç yoktur, işaretler, mimikler gibi alternatif iletişim becerilerini kullanmada başarısızdırlar, anında ya da gecikmiş ekolali vardır, şahıs zamirlerini ters kullanırlar, soyut ifadeler, mecazları anlamada güçlük yaşarlar, sözel olmayan iletişim yetersizdir.

Sosyal etkileşim: Sosyal yetersizlikler, YGB altında yer alan beş bozukluk için de tanı ölçütüdür. YGB tanısı olan çocukların anneleri çocuklarının çok küçük yaşlardan başlayarak kendileri ile göz kontağı kurmaktan kaçındıklarını, insanlardan çok nesnelerle ilgilendiklerini ifade etmektedirler. Bu çocuklar bebeklik ve küçük çocukluk döneminde akranlarına göre daha az gülümsemekte, daha az ses çıkarmaktadırlar. Diğerlerinin seslerine ilgi göstermemekte, anne babalarının seslerine tepki vermemektedirler. Kendi isimlerine tepki vermemeleri YGB tanısı için güvenilir bir gösterge olarak kabul edilmektedir.

Çocukların çoğunda sosyal etkileşim genel olarak herhangi bir öğretim olmaksızın doğal olarak gelişmekte; örneğin görsel dikkatini diğerleriyle birlikte ilgilenilen bir şey üzerinde toplamak olarak tanımlanan ortak dikkat 6-18 aylar arasında gelişmektedir. Çocuklar bu dönemde diğerlerinin işaret ve bakışlarını izleyebilirler, kendi bakış ve işaretlerini, çevrelerindeki diğerleriyle aynı nesneler üzerinde odaklayabilirler. Çocuk ilgilendiği bir nesneye bakar, sonra bu nesneyi diğerlerine gösterir daha sonra yetişkinin gösterdiği nesneye bakıp bakmadığını izler. YGB'li çocuklarda diğerlerinin bakışlarını izlememesi, ilgilendiği nesneleri diğerlerine göstermemesi yaygın olarak görülen bir özelliktir ve bu özelliğin dil gelişimini de olumsuz yönde etkilediği kabul edilmektedir.

YGB li çocuklar diğerleri ile sosyal etkileşim kurma konusunda ilgisiz görünebilirler, diğerlerinin farkında değilmiş gibi davranırlar ve sosyal kurallara uymayabilirler. Ancak bazı çocuklar yalnız olmayı, yalnız etkinlikleri tercih ederken, bazıları sosyal etkileşim kurma çabası içinde olabilirler. Ancak etkileşim başlatma, etkileşimi sürdürme ve sonlandırma konularında ciddi güçlükler yaşamaları nedeniyle akranlarından çok, kendilerinden küçük çocuklarla ya da yetişkinlerle etkileşim kurmayı tercih ettikleri gözlenmektedir.

Başarılı sosyal etkileşim için diğerlerinin duygularını, düşüncelerini ve inançlarını anlayabilmek, diğerlerinin düşünce ve duygularının kendimizin düşüncelerinden farklı olabileceğinin farkında olmak çok önemlidir. Zihin kuramı olarak tanımlanan bu özellikler bireyin, diğerlerinin duygu, düşünce, eğilim ve isteklerini anlama becerisi olarak kabul edilmektedir. Küçük çocuklar, üç-dört yaş civarında, çevrelerindeki diğer kişilerin duygu düşünce, istek ve eğilimlerinin, kendi duygu, istek ve düşüncelerinden farklı olduğunu anlayabilmekte, diğerlerinin sosyal davranışlarını yordayabilmekte ve sosyal davranışlara ilişkin beklenti geliştirebilmektedirler. Bunun sonucu olarak kendi davranışlarını diğerlerinin davranışlarına göre değiştirebilmekte ve uyarlayabilmektedir. Otizmli çocuklar ise diğerlerinin duygu ve düşüncelerini, yüz ifadelerini, vücut dillerini, davranışları ile, diğerlerinin bakış açısını anlayamamaktadırlar. Bazı araştırmacılar tarafından, sosyal körlük ya da zihin körlüğü olarak ta isimlendirilen bu sınırlılık otizmli çocukların en temel yetersizliği olarak kabul edilmektedir. Otizmli çocuğun hem kendi davranışlarını hem de diğerlerinin davranışlarını anlayabilmesi gecikmiştir ve yetersizdir. Araştırmalar dil öğrenme ile zihin kuramı arasında ilişki olduğunu, zihin kuramını kazanmış olan çocukların daha üst düzeyde sözel dil becerilerine ve daha esnek iletişim becerilerine sahip olduğunu açıklamaktadırlar.

YGB tanısının önemli bir ölçütü, çocukların oyun davranışlarının akranlarından farklı olmasıdır. Özellikle hayali oyunların gelişmemesi ya da yetersizliği temel belirtilerden birisi kabul edilmektedir. Genellikle yineleyici, tekrarlardan oluşan oyunlar gözlenmektedir. Bir nesne ya da oyuncağı sallama, döndürme gibi yineleyici bir şekilde kullanma, oyuncağın sadece bir parçası ile ilgilenme (oyuncak kamyonun sadece tekerleklerini döndürme ) tipik oyun davranışları kabul edilebilir. Sembolik oyun genellikle çok sınırlıdır, diğerlerinin yardımı olmaksızın hayali oyunlar gözlenmez. Genellikle yalnız oynarlar ve bu oyunlarda yineleyici / tekrarlayıcı oyunlar baskındır.

Bilişsel Özellikler: YGB tanısı almış olan bireylerin yaklaşık olarak % 25-33 ünün normal ve daha üst düzeyde zekaya sahip oldukları geriye kalan grubun yaklaşık % 50 sinin ise yaşam boyu yetişkine bağımlı kalacak düzeyde düşük zihinsel becerilere sahip oldukları bilinmektedir. Ancak otistik çocukların zekalarını ölçmek amacıyla kullanılan zeka testlerinin sonuçları çok dikkatli yorumlanması gerektiği unutulmamalıdır. Bu çocuklarda daha önce açıklanan sosyal ve iletişim becerilerindeki sınırlılıklar zeka testlerindeki sorulara doğru tepki vermelerini, diğer bir deyişle zihinsel performanslarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bunun yanı sıra, otizmli çocuklar zeka testlerinin farklı alanlarında farklı performans gösterebilmekte; sözel ve soyut becerileri değerlendiren bölümlerden düşük, eşleştirme, blok desenleme, nesneleri birleştirme ve örüntü oluşturma gibi görsel-uzaysal becerilerde yüksek puan alabilmektedirler.

Bazı YGB olan çocukların zihinsel performansları ortalama ya da ortalamanın üzerinde olmasına karşın, taklit becerileri, sözcük dağarcığı, bilgilerin işitsel olarak işlenmesi ve üst düzey bilişsel işlevlerde güçlükleri bulunmaktadır. Bu beceriler çocukların öğrenmeleri üzerinde çok etkili olması nedeniyle, otizmli çocuklarla çalışan profesyoneller bu güçlüklerin farkında olmalı, eğitim programları ve öğretim süreci bu beceriler üzerinde odaklanmalıdır. Örneğin taklit becerisi, çocukların sosyal, bilişsel becerileri ve öğrenmeleri için çok önemli bir beceridir ve özellikle sembolik düşünmede çok önemli bir rol oynamaktadır. Küçük çocuklar annelerinin ve çevrelerindeki diğer kişilerin hareketlerini hem de sözlerini taklit ederler. Akranları ile bir arada oldukları zaman ise birbirlerinin davranışlarını taklit ederek bilgi ve deneyim kazanırlar. Otizmli çocuklar da dahil olmak üzere YGB olan çocuklarda taklit becerileri zayıftır, bu nedenle yeni becerileri diğerlerini gözlemleyerek öğrenmeleri zor olabilir. Birçok otizmli çocuk eğitim ile taklit becerilerini öğrenseler de, taklit becerilerinin kalitesine ilişkin sınırlılıklar yaşam boyu devam eder.

Bilişsel özellikleri araştıran bir grup çalışmada, otistik çocukların aldıkları bilgiyi işleme süreçleri incelenmiştir. Bilgi işleme, alınan bilgilerin analiz edilmesi, düzenlenmesi, biriktirilmesi ve hatırlanmasından oluşan bir sistem içinde gerçekleştirilir. Yeni bilgiler, biriktirilmiş olan eski / ilişkili bilgilerle birleştirilerek yeniden şekillenir ve tanımlanır. Otizmli çocuklarda bu süreç farklı ve karmaşıktır; alınan bilginin genellikle bir boyutuna dikkat edilmekte; bu nedenle bilgiyi anlama sınırlanmaktadır. Düşünme sürecinde esneklik olmaması, dikkatin bir noktadan diğerine transfer edilememesi sıklıkla gözlenen özelliklerdir. Örneğin önündeki çalışma kağıdına bakan bir öğrenci, dikkatini çalışma kağıdından öğretmenin söylediklerine yönlendirememekte, öğretmenin neler söylediğine dikkat edememektedir. Benzer şekilde giyinme becerileri olan otizmli bir çocuk, dışarı çıkması için giyinmesi gerektiğinde nasıl giyineceğini, neler giyeceğini planlayamamaktadır. Herhangi bir problemle karşılaştığı zaman, bir çözüm yolu bulmakta, bu yol dışındaki diğer yolları aramamakta, yeni çözüm yolları denememektedir.

Sınırlı ilgi ve etkinlikler: YGB'li bireylerin ortak özelliklerinden birisi de sınırlı ilgilerinin olması ve sınırlı sayıda ve özellikte etkinliklerle uğraşmalarıdır. Tipik bir özellik olarak YGB li çocukların oyuncak bir araba ile oynama biçimlerini göstermek mümkündür. Çocuklar arabayı yerde sürmek ya da araba ile bir şeyler taşımak yerine arabayı ters çevirebilir ve tekerleklerini döndürerek dakikalarca izleyebilirler. Ya da takmalı oyuncakların parçalarını defalarca söküp tekrar takabilirler. Dünyadaki tüm ülkelerin başkentlerini listeleyebilir ve bayraklarını çizebilir. Çevresindeki kokularla ilgilenebilir ve insanları isimleri ile değil kokuları ile adlandırabilir. Bu özelliğin YGB'li kişilerin insanlardan daha çok nesnelerle ve bütünden çok ayrıntılarla uğraşmaları ile ilgili olduğu düşünülmektedir.

YGB'li çocukların çoğunun davranışları da oldukça sınırlı olabilir. Örneğin bazı nesneleri hep aynı biçimde dizebilir, uğraştığı bir etkinliği (örneğin oyuncak arabalarını sıralar halinde dizmeyi) bırakmak istemediği için diğer etkinliklerle ya da olaylarla ilgilenmeyebilir. Belli davranışları çok uzun süre defalarca sergileyebilir, konuşma ve dil becerileri olan çocuklar ilgilendikleri konu hakkında (örneğin hayvanlar, taşıt araçları ya da reklamlar, vb.) saatlerce konuşabilir, engellendikleri zaman öfkelenebilir ve istenmeyen davranışlar sergileyebilirler. Benzer şekilde etraflarındaki etraflarındaki hiçbir şeyin değişmemesi için çaba gösterir, her gün aynı yollardan okula gitmek, her gün aynı giyecekleri giymek ya da aynı yiyecekler yemek isteyebilir.

Diğer özellikler: Otizmli çocuklar ve gençler öğrendikleri yeni bilgiyi bir başka ortam ve duruma transfer etme ve bu bilgiyi kullanmada güçlük çekerler. Bu durum yeni bilgi öğrenme ve yeni bilgilerde ustalaşmalarını olumsuz yönde etkiler. Öğrenilen becerinin / bilginin ilgili ve önemli özelliklerini anlayamamaları ve esnek düşünememeleri nedeniyle çocuk elini evdeki lavaboda yıkamayı öğrendiği halde okuldaki ya da bir lokantadaki lavaboda ellerini nasıl yıkayacağını bilemeyebilir. Benzer şekilde genç bir çocuk gerektiği durumlarda öğretmeninden yardım isteyebildiği halde, okulda ya da bir alışveriş merkezinde ihtiyacı olmasına karşın kimseden yardım istemeyebilir.

YGB'li çocuklarda sıklıkla gözlenen bir diğer özellik farklı gelişim alanlarında eşit olmayan performans göstermeleridir. Örneğin, küçük bir çocuk 250 parçalık bir bul-yap oyuncağını hiç yardımsız ve çok kısa sürede yapabilirken, iki nesne arasından büyük olanı gösteremeyebilir. Benzer şekilde, oldukça zengin sözcük dağarcığı olan otizmli bir genç, diğerleriyle bir iki dakikalık bir konuşmayı bile yürütemeyebilir. Beşinci sınıf düzeyinde okuma becerileri olan bir çocuk, okuduklarını anlamayabilir, metne ilişkin hiçbir soruyu yanıtlayamayabilir. Bazı çocuklarda çok sıra dışı beceriler olduğu da gözlenir. Örneğin üst düzey resim yapmak, bir enstrümanı üst düzeyde çalabilmek, herkesin doğum gününün haftanın hangi gününe rastladığını bilmek ya da dünyadaki tüm ülkelerin başkentlerini bilmek ve bayraklarını çizmek gibi sıra dışı beceriler çocuğun çevresindeki kişileri oldukça şaşırtabilir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 09 May 2012 21:24:56
Nasıl Tanı Konur?


Otizmin tanısı DSM-IV (Mental Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal Kitabı: Diagnostic and Statistical Manual) ve ICD-10 da (Uluslararası Hastalıkların Sınıflandırılması Sistemi: International Classification of Diseases) yer alan ölçütler temel alınarak konur. Her iki tanı aracında yer alan ölçütler birbirine benzer ancak aynı değildir. DSM-IV te üç grupta toplanmış 12 tanı ölçütü yer almaktadır: sosyal etkileşim, iletişim ve etkinlikler ile ilgiler. Şunu unutmayınız: Otizmli bireyler birbirlerine benzer belirtiler gösterseler de tüm bireylerin DSM-IV te yer alan tüm ölçütleri karşılaması gerekmez. Ayrıca özellikleri birbirine benzese de otizm tanısı almış iki çocuğun bütün özellikleri aynı değildir. Bir çocuğun otizm tanısı alabilmesi için DSM-IV ün sosyal etkileşim kategorisinden iki, iletişim kategorisinden iki ve üçüncü kategoriden de bir ölçütü karşılaması gerekmektedir. Aşağıda uzmanların otizmli çocuklara tanı koymada göz önüne aldıkları davranışlar sıralanmaya çalışılmıştır:

İletişim: Otizmli çocukların konuşmalarında hem niteliksel hem de niceliksel farklılıklar görülür. Çocukların yaklaşık %40'ı hiç konuşmaz ve iletişim kurmak için işaretler ya da mimikler gibi alternatif iletişim yöntemlerini kullanmaz. Konuşma becerileri olan çocuklar ise konuşmayı diğerleriyle iletişim kurmak amacıyla kullanmazlar.

 

Otizmli çocuklarda görülen farklı dil ve konuşma özellikleri

a. Ekolali (sözcük ve cümlelerin tekrarlanması)
b. Monoton ses tonu
c. Sosyal taklit oyunlarının olmaması
d. Dilin kullanımında farklılıklar ve kendiliğindenlik olmaması
e. Konuşurken birinci tekil şahısları (ben) yerine üçüncü tekil (Ayşe, Ahmet, vb) şahısların kullanılması
f. Alıcı dil (anlama) ve ifade edici dil (konuşma) düzeyleri arasında fark olması
şeklinde sıralanabilir.

Sınırlı etkinlikler ve ilgiler: Otizmli çocukların çok farklı şekillerde ortaya çıkan motor davranışları ve yinelenen davranışları olduğu gözlenmektedir. Çocuklar

a. El sallama, sallanma, anlamsız ses çıkarma, bir yere sürekli vurma gibi davranışları sürekli olarak tekrarlayabilirler.

b. Bir tek davranış örüntüsünü sürekli olarak sergileme ya da çevresindeki aynılığı korumak isteme, günlük rutinlerin bozulmasını istemez, rutinde değişiklik olduğu zaman tepki gösterebilirler.

c. Oyuncakların bazı parçalarına odaklanma şeklinde ortaya çıkan, oyuncaklarla normal dışı etkileşim kurma (örneğin oyuncak bir kamyonun sadece tekerleklerini döndürme gibi) davranışlar sergileyebilirler.

d. Uyaranlara beklenmedik tepkiler gösterebilirler. (Yüksek ses duyduğu zaman gözlerini kapama, parlak ışık görünce kulaklarını kapama gibi).

e. Çevrelerindeki görsel ya da işitsel uyaranlara hiç tepki göstermeyebilirler.

f. Oyuncak ya da nesneleri sıra halinde dizmek, bazı şekillere, harflere, sayılara takılmak ve çeşitli ışıklara gözünü dikmek gibi görsel davranışlar sergileyebilirler.

g. Seslere aşırı tepki verebilirler. İşitsel uyaranlara (seslere) aşırı tepki gösterebilir ya da hiç tepki göstermeyebilirler.

Otizmli çocuklar birçok yönden birbirlerine benzerler ve bazı alanlarda ciddi yetersizlikler gösterir, bazı alanlarda üst düzeyde beceriler sergileyebilirler. Bir çocuğa otizm tanısı konulabilmesi için, yukarıda sıralamaya çalıştığımız özelliklerin hepsini göstermesi gerekmez. Ancak uzmanlar bu özellikleri temel alarak tanı koyarlar. Otizmin, belirtileri zamanla ortaya çıkan karmaşık bir gelişimsel bozukluk olması nedeniyle tanı konmadan önce çocukların gözlemlenmesi, davranışsal ve gelişimsel öykülerinin de alınması gereklidir.

 

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 09 May 2012 21:25:51
Engelli ve Otizmli Bireyler de Spor ve Hareket Eğitimi

Hareketsiz bir yaşam tüm bireyler için ileriki yaşlarda aşırı kiloya neden olabilmekte ve kalp damar hastalıkları şeker hastalığı gibi rahatsızlıklara yakalanma riskini artırmaktadır. Ancak bu risk, hareketsiz bir yaşama eğilimli olan zihinsel engelli, otizmli vb çocuklar için çok daha yüksektir. Aşırı kilo ve yetersiz hareket becerileri zihinsel engelli, otizmli vb çocukların hem sağlıklarını tehlikeye atmakta hem de toplumdan soyutlanmalarına neden olmaktadır.

Sanılanın aksine, zihinsel bir engele sahip olmak beden eğitimi ve spor aktivitelerine katılmaya engel teşkil etmez. Hangi derecede zihinsel farklılığa sahip olursa olsun her çocuğun katılabileceği bir aktivite vardır. Hareket etmek, hareket becerilerini geliştirmek tüm çocukların ortak gereksinimidir ve sağlıklı gelişebilmeleri bu gereksinimlerin karşılanmasına bağlıdır.
Spor fiziksel sağlığın korunmasının yanı sıra psikolojik sağlığın korunması açısından da önem taşır. Bu açıdan ele alındığında engelli bireylerin spora gereksinimlerinin daha fazla olduğu görülmektedir. Spor Aktiviteleri yolu ile çocukların hem beceri hem de olumlu davranış kazanmaları mümkün olmaktadır. Sporun en büyük avantajı bu kazanımları elde ederken çocuklara hareket etme olanağı vermesidir. Hareket etmekten doğal olarak haz olan çocuk eğlenirken pek çok öğrenme olanağı ile karşı karşıyadır. Bu süreç içerisinde beceri kazanan çocuğun iç ve dış dünyasında olumlu değişimler yaratılmış olur.

Kısacası nitelikli beden eğitimi ve spor aktiviteleri çocuklara hem keyif vermekte hem de sağlıklı olma, duygusal rahatlama, bağımsızlık, kendi kendine eğlenebilme, sosyalleşme, özgüven, iletişim kurma ve paylaşımda bulunma olanağı yaratmakta ve yaşam motivasyonunu artırmaktadır. Böylece Spor aktiviteleri bireylerin yaşam kalitelerini yükseltmekte ve onlara kendilerini gerçekleştirebilecekleri sosyal bir ortam yaratmaktadır.


Yukarda sayılan hedef ve amaçlar doğrultusunda özel eğitimin bir ekip işi olduğuna inanmış farklı gelişen çocuklara kaliteli ve nitelikli bir spor programı oluşturmak adına, deneyim ve bilgi birikimlerini bir araya getirmiş Özel Eğitim Öğretmeni, Beden Eğitimi Öğretmeni ve Psikologdan oluşan bir ekiple amaçlar için çalışılmalıdır. Ancak bu sayede çocukların bireysel farklılıkları göz önüne alınarak spor bireysel eğitim programlarının oluşturulması, gerek motor becerilerinin gerekse iletişim becerilerinin artırılarak doğru kazanımlar elde ederek yaşama katılmalarının sağlanması mümkündür. Bu sayede toplumun dikkatini bu çocuklara çekerek olumsuz tutum ve davranışların değiştirilmesi ve çevresel farkındalığın artırılması ve ‘normal’ insanlarla iletişim olanaklarının artırılması da hedeflenmelidir.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 09 May 2012 21:27:31
Otizm : Burası yalnızlık ülkesi

Burası yalnızlık ülkesi, bizim ülkemiz…

Kimsenin birbirini tanımadığı, hatta göremediği bir ülke…

Otizmin hüküm sürdüğü, otistiklerin yaşadığı bir ülke…

Her mevsimi karanlık, her günü sessizlikle geçiyor. Her tarafında yalnızlık kokuyor, değişmeyen ayinler gün be gün sürüp gidiyor. Ne yalnızlıktan, ne sessizlikten ne de karanlıktan korkmuyorum, ürkmüyorum. Bitmek bilmeyen ve hep aynı formlarla ve aynı heyecanla devam eden ayinler, çoğu zaman huzur verici, kimi zaman ise yaşadığımız gerginliklerden kurtulmak için kaçınılmaz bir sığınaktır.

 

Benim yerim yurdum burası, burada doğdum, burada büyüdüm, kısacası ben bu ülkeye aidim. Yeni yaşamlara, yeni iklimlere kolayca alışamam. Bu nedenle beni fazla zorlamayın, kendi ülkenize çekmeyin ve kurallarınızı gereğinden fazla bana dayatmayın. Yasalarımız elverdiği sürece sizin ülkeye girmeye, kurallarınıza uymaya çalışacağım. Bu süreç kimi zaman çok hızlı, kimi zaman çok ağır işleyecektir. Şunu da bilin ki, ülkenizde sadece bir konuk olabilirim, asla ülkenize ait olamam, sizlerden biri olamam.

 

Çoğu zaman dört bir yanımı çaresizlik sarar. Dünyanızdaki yaşayışınız, kurallarınız, zevkleriniz, işleriniz, özellikle beni kendiniz gibi yapma uğraşınız beni daha da çaresiz kılıyor.

 

Şu anda kendimi tehlikelerden koruyacak ve yaşamımı idame edecek güce ve imkâna sahip değilim. Ama bütünüyle çaresiz ve yetersiz değilim. Benden yana umutsuzluğa kapılmayın, sabır ederseniz sizin desteğinizle kendi kendime yetecek duruma gelebilirim ve sizin yaşam koşullarınıza ayak uydurabilirim.

 

Ülkemizde yaşam biraz daha ağır işliyor. Sizin yaşam biçiminiz baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Bu nedenle benden çok şey istemeyin, gereksiz bilgi ve becerileri zorla ve hızla yükleye çalışmayın. Sabırlı olun, eğer beni gelişim hızımın üzerine bir hızla dünyanıza çekerseniz, başarılı olamazsınız ve benim düzenimi alt üst edersiniz, beni fazlasıyla üzersiniz.

Ne yapmam gerektiğini kolay öğrenemeyebilirim, belki defalarca göstermek zorunda kalabilirsiniz. Ama er geç öğreneceğim. Sadece anlatmakla, açıklamakla yetinmeyin, aynı zamanda ne yapmam gerektiğini gösterin, hatta resimlerle destekleyin; gerekirse elimde tutarak yaptırın. Sonunda başarabildiğimi göreceksiniz. Kültürel değerleri ve yasaları çok farklı olan yabancı bir ülkeden geldiğimi kabul edin. Zaten öyle değil mi? Benim ülkem sizin ülkenizden farklı değil mi? Hatta dillerimiz, gelişim hızımız ve farklılıklara uyum sağlama yetilerimiz bile çok farklı. Bundan dolayı her şeyi yeniden ve yavaş yavaş öğretmeye çalışın. Bir davranışı veya bir sözcüğü öğretmeden ikincisine geçmeyin. Yoksa hepsini karıştırırım ve hiç birini öğrenemeyebilirim.

 

Birçok kısa ve somut içerikli konuşmalarınızı anlıyorum ama çoğu zaman karşılık vermemi yasaklıyor bu ülkenin yasaları. Bu bağlamda çok katı ve kesin kurallarımız var.

 

İsteklerimi sevinçlerimi çoğu kez sessizliğime gömüyorum; çünkü anlatamıyorum, haykıramıyorum onları. Aslında anlatmak istiyorum ama konuştuğumuz diller, bazen farklılaştığı için anlayacağınız ifadeler bulamıyorum. Bazen anlatmak için elimden geleni yapıyorum ama siz beni anlayamıyorsunuz. Sizin uzun, dolambaçlı, imalı, soyut cümleleriniz zihnimde dağılıyor, onları toparlamakta ve anlamakta zorlanıyorum. Aslında söylediklerinizi anlamasam bile ses tonunuzda, yüz ifadenizde ve hareketlerinizde saklı olan anlamı fazlasıyla hissediyorum.

 

Buğulu camların arkasında yaşıtlarımın oyunlarını seyrediyorum. Oyunları çok karmaşık, uyum sağlayamıyorum, en garibi bana zevk vermiyor. Belki de nasıl oynandığını bilsem, ben de oynarım ve belki de zamanla hoşlanırım. Gerçi onlar da benim oyunlarımı beğenmiyorlar. Dedim ya biz farklı dünyalara aidiz. Her ne kadar farklı dans etsem de yaşıtlarımla dans etmeyi çok seviyorum; yeter ki sevdiğim müzik çalınsın.

 

Bu ülkede herkesin uyabileceği standart kurallar yok, herkesin kendine özgü ilkeleri var ve herkesin görevi farklı. Birimiz bir diğerine benzemeyiz; zevklerimiz, heyecanlarımız, umutlarımız, beklentilerimiz birçok yönüyle farklılaşıyor. Bu ülkeye ait olmamız dışında pek ortak yanımız yok. Bu ülkenin de genel nitelliklerini de biliyorsunuz.

 

Dedim ya, burası yalnızlık ülkesi, yani otistiklerin yaşadığı ülke… En önemli niteliğimiz yalnızlığımızdır. İçimizden çok az kimse şanslı olabilmekte ve bu ülkenin esaretinden kurtulup sizin tarafınıza geçmekte. Ama yine de bu ülkeden geldiklerine dair işaretleri beraberlerinde taşırlar ve o izlerden asla kurtulamazlar. Örneğin hiçbir zaman insanlar gibi sahte olmazlar, sosyal yararlılığı bile olsa yalan söylemezler, bilerek başkasına zarar vermezler. Diğerlerini sıksa da aşırı kuralcı olurlar.

 

Sakın bütün gücünüzü beni kurtarmak için harcamayın, çünkü çabalarınızın birçoğu boşa gidecektir. Bu ülkeyi yok edip beni kurtaracaklarını söyleyen umut tacirlerine umut bağlamayın. Birçok yönüyle sömürülürsünüz, en önemlisi hayal kırıklıkları yaşarsınız. Çünkü şu anki olanaklarınız bu ülkeyle baş edebilecek yeterlilikte değil. Bu ülkeyle savaşınızda çoğu zaman ben zarar görürüm. Ne olur bana fazla zarar vermeyin. Sadece ne yapacağımı anlayacağım ifadelerle anlatın ve gösterin. Gösterdiğiniz şeyleri daha kolay anlıyorum.

 

Ben hasta değilim, deli de değilim, sadece farklıyım, ülkelerimiz farklı. Bu nedenle iyileşmeye değil, dünyanıza uyum sağlamaya ihtiyacım var. Beni hasta olarak gösterip tedavi etmeye çalışanlara inanmayın.

Zevklerinizi bana dayatmayın, sizin hoşlandığınız sesler, kokular, tatlar, görüntüler, ışıklar, giysiler beni inanılmaz düzeyde rahatsız edebilir ve bana acı verebilir. Bu da aramızdaki belirgin farklardan biridir. Tatmak istemediğim, duymak istemediğim, giymek istemediğim şeyleri benden uzak tutun. Bazen çığlık attığımda, bağırdığımda, yıkıp dökmeye kalkıştığımda, bilin ki, o an beni korkutan, yaşamımı tehdit eden veya beni çok rahatsız eden bir şeyler oluyor.

 

Takıntı ve ritüellerimi garipsemeyin. Sizin de burun karıştırma, bacak sallama, tırnak yeme gibi takıntılarınız yok mu? Takıntılardan vazgeçmek kolay olsaydı, önce sizler kurtulurdunuz. Onları gizli saklı yapmak zorunda kalmazdınız. Takıntılarım size ve bana zarar vermediği sürece onları bırakmamı istemeyin. Zaten istesem de takıntılarımdan vazgeçemem.

 

Sizin için güneşin batışı ne kadar güzelse, nesnelerin parlaklığı da benim için o kadar heyecan vericidir. Eğlence merkezlerinde oynamak sizin için ne kadar zevkliyse ileri geri sallanmak da banin için o kadar haz vericidir. Biriktirme takıntımız, koleksiyon tutkunlarının biriktirmesine benzer. Onlar pul, eski para, tarihi eser, klasik araba gibi eski püskü şeyleri biriktirirken, ben ise can alıcı renkleri olan düğmeler, kapaklar, kalemler toplarım, parlak nesnelere ilgi duyarım. Büyüdükçe, geliştikçe, yaşamınıza uyum sağladıkça, yapabileceğim daha anlamlı iş ve uğraşlar buldukça bu anlamsız takıntı ve eylemlerimden vazgeçerim.

 

Düşündüğünüz kadar kötü bir yer değil burası. Çoğumuz buralı olmaktan mutluyuz, çünkü buranın koşullarına uyum sağlayacak donanıma sahibiz. Buradaki tek sorun dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı çok savunmasızız, sizin desteğiniz, şefkatiniz, sevginiz olmazsa burada yaşayamayız. İyi ki varsınız, iyi ki desteğiniz var.

 

Söylediklerinizi anlamayabilirim ama sesinizdeki sıcaklık bana huzur veriyor; bazen dokunuşlarınız beni rahatsız edebilir, ama inanın yanımda olmanız inanılmaz güven veriyor.

 

Biliyorum, benim gibi bir çocuğa sahip olmak istemezdiniz. Hatta sizi hayal kırıklığına uğrattığımı da biliyorum; ama inanın ben de bu ülkeye ait olmak istemezdim. Şanslıyım ki beni ret etmediniz, benden utanmadınız, kapalı duvarların arkasında saklamadınız.

 

Canım ailem hepinizi çok üzdüm, ama en çok annem üzüldü. Günlerce ağladığına ve sabahlara dek uyumadığına tanıklık ettim. Benim için gitmediği doktor, başvurmadığı çare kalmadı. Melek annem, ne olur artık üzülme. Böyle yaratıldım ve senin şefkatine bırakıldım. Yarınları düşünüp kaygılanma. Sen olmasan bile, Allah beni koruyup kollayacak birilerini gönderir. İnan ki, sen üzüldükçe ben de üzülüyorum, sevinçlerin yüreğimde kocaman bir gül bahçesine dönüşüyor. Bunu kaçamak bakışlarımda görebilirsin.

 

Canım annem, canım babam beni koşulsuz sevdiğiniz için, beni koruduğunuz için, kendinizi bana adadığınız için size minnettarım. Sizleri bu kadar yormama rağmen benden bıkmadınız, beni başınızdan atmadınız. Canım kardeşlerim, benim yüzümden siz de çok yıprandınız, anne babamız zamanlarının çoğunu bana ayırdıkları için sizleri bazen ihmal ettiler. Bu yüzden bana kızmış olabilirsiniz, hatta kıskanmış da olabilirsiniz. Buna rağmen beni bağrınıza bastınız, beni koruyup kolladınız. Hepinizi çok seviyorum, hepinize sonsuz teşekkürler.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 09 May 2012 21:28:20
Otizm, Çocuk ve Spor

 

Otizmli ve diğer engelli çocuklarımıza doğru eğitim yöntemi, doğru sporsal faaliyet programı uygulamaları ile otizme karşı konulabilir. Çocuklarınızı tek düze bir eğitim sisteminin içerisine değil çoklu zekâya hitap edebilecek farklı yönlerdeki aktivitelere katmalıyız. Spor soyut ama muhteşem bir güce sahip olan duygu geliştirmeyi ve bunu yansıtmayı öğretir. Spor doğru ve uzman kişilerle yapıldığında beyin ve metabolizma için en önemli unsurdur.

 

Kandaki oksijen miktarını yapılan egzersizler artırır. Artan bu oksijen metabolizmanın daha iyi daha sağlıklı çalışmasında etken olur. Spor ilaç değildir. Bir organ için destekleyici iken diğer organa zarar vermez. Çocuk sporla azimli, disiplinli çalışmayı öğrenir. Bir süre sonra başarı güdüsü gelişir, çocuğun başarı güdüsü geliştikçe hayatına kabul ettiği disipline edilmiş yaşam şekli onda artık yaşam şekline dönüşür ve kendi hayatını düzenlemeyi kendisi başarır duruma gelir.

 

Farklı bir güzel yanı da çocuk başarma güdüsüyle bir daha başarmak isteyecek bunun için emek vermek gerektiğini bilecek ve çocuğun artık bir hedefi olacak. Özel eğitim inanılmaz gereklidir ancak sporun sağladığı özgüveni başarma güdüsünün sağladıklarını ve doğal yollarla bol miktarda alınan oksijenin yerini ne tutabilir ki? Oksijen olmadan hayat olmaz.

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 09 May 2012 21:33:36
Otizm Konulu Filmler

Otizm çok geniş bir yelpazedir, o yüzden etkilediği insanların farklı özelliklerini göz önüne çıkartır. Yani her birey otizm'i farklı yaşar ve farklı yansıtır.

Rain Man ( Yağmur Adam ) adlı film herkesin ilk aklına gelen filmdir herhalde ama hep demişimdir “Otizmin toz pembe halini” yansıtan bir filmdir ve çok daha büyük trajedileri içeren örnekleri vardır.
 
İzlediğiniz zaman sizlerin de az da olsa aklınızda bir fikir edinebilmesi önemli olan. Burada altı çizilmesi nokta yukarıda da “Otizm'in etkisinde ki her birey Otizm'i farklı yaşar.”
 
Umarım en azından birini izlersiniz...

1-) Rain Man (yağmur adam-1988)

Bu filmi izlemeyen yoktur diye düşünüyorum

 
Rain man (yağmur adam) replikleri
   

    - Sen bir kadınla mi tanıştın?

    + Evet

    - Nasıl biriydi?

    + Göz kamaştırıcı bir şeydi. Tatil gibi!

 

    Raymond : Mmm 365 koyun var.

    Charlie : Nasıl saydın?

    Raymond : Ayaklarını saydım dörde böldüm.

 

2-) Ben X (2007)

Archlord isimli internet üzerinden oynanan rol yapma oyununda yarattığı karizmatik ve güçlü karakterinin aksine Ben, gerçek hayatta okulda sürekli itilip kakılan, dışlanan bir çocuktur. Hayatında aynı oyundaki gibi saygı duyulan bir karaktere sahip olma hayaliyle yaşayan Ben, oyunda tanıştığı Scarlite ismindeki kızla tanışınca işler Ben için farklı bir hâl alacaktır.

 

3-) Şifre Merkür (1998)

Amerikan hükümeti çözülmesi neredeyse imkânsız bir şifre geliştirmiştir. Ne var ki 9 yaşında otistik bir çocuk şifreyi çözmeyi başarır. Ve ulusal güvenlik birimlerine mensup bir albayın hedefi haline gelir. FBI ajanı Arthur Jeffries (Bruce Wills) vicdanının sesini dinleyerek, annesi ve babası öldürülmüş olan çocuğu koruma altına alır...

 
4-) Temple Grandin (2010)

Tüm hayatı boyunca ailesi ve arkadaşları başta olmak üzere tüm çevresi tarafından yanlış değerlendirilen Otistik bir kadının onlara unutamayacakları bir ders veren etkileyici hikâyesini anlatır.
 

5-) Ocean Heaven (2010)

Jet Li'nin belki de ilk dram filmi. Bir baba ve otizmli oğlunu anlatan bir film. Çin'de yaşayan bir milyonun üzerindeki otizmli hastadan biridir. Dalgın dalgın bakar ve başkalarının söylediklerini tekrarlar. Ayrıca çok iyi bir yüzücüdür. Akvaryumda çalışan Sam Wong, 22 yaşındaki oğlunun tüm bakımıyla yakından ilgilenmektedir. İyiliksever komşularının da yardımlarıyla mutlu bir şekilde yaşamaktadırlar...

6-) My Name is Khan-benim adım khan (2010)

Rızvan Khan (Shahrukh Khan) kücüklüğünü annesiyle (Zarina Vahab) ıssız bir yerde geçiren bir müslümandır. Yetişkin yaşına gelince Mandira (Kajol) adında birisiyle evlenir. Rızvan Khan aynı zamandada Asperger sendromu hastasıdır. Bu hastalık Otizm rahatsızlığının bir çeşididir ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Rizvan Khan 11 Eylül olayından şüpheli terörist olarak tutuklanır. Yani Müslüman olduğu için terörist olarak yargılanmaktadır. Tutuklanmasının ardından, kendisine yardım eden terapisti Ratha (Sheetal Menon) ile karşılaşır.

7-) Bukalemun(2006)-Türk yapımı

2006 yılında Alper Çağlar tarafından çekilmiş güzel bir kısa film. Filmde otistik bir adamın insanüstü oyunculuk yeteneği ele alınmış. Aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

(Youtube üzerindedir.) [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

 
8-) Burning Bright(2010)-Türkçe altyazılı-Amerikan yapımı

Kelly isimli genç bir kadın, fırtına sonrası tıkılı kaldığı evinde bir kaplan olduğunu fark eder. Kapı ve pencereleri sıkışmış olan evde aç bir kaplanla mahsur kalan Kelly hem kendini, hem de otistik kardeşi Tom'u umutsuzca korumaya çalışır.

Filmi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

9-) Chocolate(2008)-Türkçe Tayland yapımı

Zen (Yanin Vismistananda) otizmli bir kızdır. İzlediği filmler ve evlerinin bir muay thai dövüş okulunun yanında bulunması sebebiyle yıllar içinde usta bir dövüşçüye dönüşmüştür. Bu yeteneğini panayırlarda gösteriler yapıp para kazanmak için kullanan Zen'in bilmediği, annesinin gençliğinde mafya ile olan bağlantılarıdır. Karanlık geçmişleri yeniden karşılarına çıkarken, genç kız kendinden kat kat güçlü düşmanlarla mücadelesine başlar. Filmi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

 
10-) The Horse Boy-At çocuk- (2009)

Amerikan yapımı Geleneksel tedavilere pek fazla yanıt vermeyen otistik oğullarının atlara olan ilgisini fark edince Moğolistan'a kadar uzanan maceralı bir yolculuğa çıkıyor aile...2009 yapımı bir belgesel...

Filmi aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

11-) Autism: The Musical (2007)

Amerikan yapımı Film 2007 yılında ABD'de, 6 ayda, otizmli çocuklarla çekildi. Daha doğrusu otizmli 5 çocuğun bir ekip liderliğinde hazırladığı müzikal bir gösteri, bu filmin konusu... 5 çocuğun da bir alanda yeteneği var. Bir tanesi şarkı söylüyor, diğeri viyolonsel çalıyor... Film boyunca otizmli çocuk ailelerinin yaşadığı zorluklar ve çocukların gösteriye hazırlıkları gösteriliyor, filmin sonunda da otizmli çocuklar gösterilerini sunuyorlar.

Filmi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

 

Çevrimdışı kereta

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.363
  • 5.760
  • 2.363
  • 5.760
# 09 May 2012 21:42:17
sebocan öğretmenim verdiğiniz degerli bilgiler için teşekkürler... saygılarımla...

Çevrimdışı gülümseyinnn

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.382
  • 12.029
  • 5.382
  • 12.029
# 09 May 2012 21:43:51
Teşekkürler öğretmenim yarın yazıcıdan çıkartıcam bunları...

Çevrimdışı aksi_afacan

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 38
  • 83
  • 38
  • 83
# 09 May 2012 22:42:05
otistik bir öğrencim var.çok faydalandım herkese tesekkürler.
 ama inanın okumak bilgilenmek ile onunla aynı sınıfa girmek bişeyler öğretmeye çalışmak, takıntılarına çözüm aramak, hiddetine şahit olmak çok başka birsey.

Çevrimdışı bozköy

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 392
  • 2.010
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 392
  • 2.010
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 May 2012 22:58:06
Okulunda yada yakın çevresinde 3 tane otizm tanısı konulmuş öğrenci varsa bunlar için özel oçem ( otistik çocuklar eğitim merkezi) adı altında sınıf açılıyor.bu üç öğrenciye bir özel eğitim öğretmeni ve bir de yardımcı veriliyor. birebir çalışmalar yapılıyor. bu öğrencilerimiz son derslerde diğer sınıflara giderek kaynaştırma eğitimine alınıyor. uygulama süper ancak okul idaresinin bu sınıfı açtırması için il milli eğimin kapısını aşındırması gerekiyor. ülkemizde yanlış hatırlamıyorsan bu tür oçem sınıflarından 30 40 kadar var. benim okulumda geçen sene açıldı. örnek olduk ilimize başka bir okulda bir sınıf daha açıldı. öğrenciler ve velile çok memnun

Çevrimdışı seda27

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.675
  • 2.391
  • 1.675
  • 2.391
# 11 May 2012 00:05:23
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Okulunda yada yakın çevresinde 3 tane otizm tanısı konulmuş öğrenci varsa bunlar için özel oçem ( otistik çocuklar eğitim merkezi) adı altında sınıf açılıyor.bu üç öğrenciye bir özel eğitim öğretmeni ve bir de yardımcı veriliyor. birebir çalışmalar yapılıyor. bu öğrencilerimiz son derslerde diğer sınıflara giderek kaynaştırma eğitimine alınıyor. uygulama süper ancak okul idaresinin bu sınıfı açtırması için il milli eğimin kapısını aşındırması gerekiyor. ülkemizde yanlış hatırlamıyorsan bu tür oçem sınıflarından 30 40 kadar var. benim okulumda geçen sene açıldı. örnek olduk ilimize başka bir okulda bir sınıf daha açıldı. öğrenciler ve velile çok memnun

oçem sınıfında 2 öğrenciye 1 öğretmen düşer hocam...sınıfta 3veya 4 öğrenci varsa 2 öğretmen olur....bundan farklı bir uygulama tamamen hatalıdır

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 14 May 2012 13:17:11
Hiçbir Yerde Bulamayacağınız Bilgiler!

Otistik bir çocuğunuz mu var? Yakınınızda otistik olan biri var mı? Otistik bir kişinin özel ihtiyaçlarının ne olduğunu anlayabiliyor musunuz? Çevresiyle iletişim kuramayan ve sosyal etkileşimde bulunamayan bir otistik çocuğun çoğu kez kapana kısıldığını anlamak oldukça zordur. Henüz çözüm için sihirli bir hap yoksa da, otizm tedavi edilebilmekte ve birçok otistik insan zengin ve doyurucu bir hayat yaşayabilmektedir.

Çoğu insan için otizm bir sır gibidir. Son 20 yılda otizm vakaları % 172 artış göstermiştir. İstatistiklere göre bu yıl yeni doğan her 10000 bebekten 90'ına otistik teşhisi koyulacaktır. Bu rahatsızlık neden kaynaklanıyor ve her yıl otizm teşhisi koyulan çocukların sayısı neden giderek artıyor? Ebeveynler ve doktorların son yirmi yıldır bu sorular üzerinde düşünüyor olmalarına rağmen, çok az şey açıklığa kavuşmuş durumda. Peki otistik bir çocuk evde nasıl eğitilir? Peki okul çağına gelince ne olacak?

Bunlar gibi daha bir çok sorunun cevabını bulabileceğiniz bu eserde ayrıca;

1) Otizmle ilgili doğru gerçekleri öğreneceksiniz.

Otistik bir çocuğun dünyasının nasıl olduğunu ve onun beyninin bizimkine göre nasıl farklı çalıştığını keşfedeceksiniz. Böylece ihtiyacı olduğunda onun gibi düşünebilecek ve ona doğru şekilde yardım edebileceksiniz.

2) Otizm belirtilerinin azaltılmasını sağlayan uygun tedavi ve eğitim seçeneklerinin neler olduğunu öğreneceksiniz.

İnsanların otizmle mücadeleleri sırasında hangi tıbbi ve alternatif tedavi yöntemlerini uyguladıklarını veya denediklerini öğreneceksiniz. Otizmin semptomları konusunda aydınlanırken, diğerlerinden farklı özellikleri olan otistik bir çocuğu özel bir birey olarak nasıl farklı bir eğitim ve tedaviye tabii tutmanız gerektiğini keşfedeceksiniz.

"Otistik Zeka" adlı rehber kitapta öğreneceğiniz başlıklardan bazıları....

Otizmin gerçek tarifi ve karekteristikleri,
Otizm semptomları ve semptomların ağırlık dereceleri,
Otizme sebep olan nedenlerin keşfedilmesi doğrultusunda ümit veren son araştırmalar,
Otistik çocuklar için önerilen farklı eğitim önerileri,
Otistik insanların sosyal ilişki ve iletişim problemleriyle ilgili derinlemesine bir inceleme,
Otizm hakkındaki yanlış düşünceler ve doğru olduğu sanılan yanlışlar,
Otistik çocukların tedavisi ve eğitimi için destek alınabilecek kurumlar ve kaynaklar,
Otizmin tedavi ve teşhis metotları,
Otizm ve asperger sendromu arasındaki farklılıklar,
Sabitlenme ve göz teması gibi semptomlarla ilgilenme yöntemleri,
Okul çağındaki problemlerin çözümü ve çok daha fazlası!
Otizmi Anlamak İçin Eksiksiz Bir Rehber

Sonunda anne veya babaların, öğretmenlerin veya otistik çocukların sorup da öğrenmek istedikleri her türlü soruya cevap bulabilecekleri eksiksiz bir rehber kitap hazırlandı. Böylece kişi hem sorularına toplu olarak cevap bulabilecek, hem otizm ile ilgili gerçek bilgilere ulaşabilecek, hem de otistik bir çocuğu yetiştirme ve eğitme esnasında stresle nasıl başedeceğini öğrenecektir. Özet olarak bu rehber kitapta hem otizmin ne olduğunu, hem de otizmle ilgili problemleri nasıl çözeceğinizi öğreneceksiniz.

Kitabı okumak ve e-kitabı indirmek için tıklayınız:

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
 

Çevrimdışı E.dilek72

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 49
  • 143
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 49
  • 143
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 14 May 2012 14:41:25
seda 27 öğretmenim rabbim yar ve yardımcınız olsun. beni daha doğrusu bizi aydınlattığınız için çok çok sağolun .sınıfımdayok ama arkadaşımın sınıfında var sizden edindiğim bilgiler doğrultusunda söyleyebilimki asperger sendromu _bana göre yani_sağolun tekrar

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK