Düşü Ne Biliyorum
Kimdi o kedi, zamanın
eşyayı örseleyen korkusunda
eğerek kuşları yemlerine,
bana ve suçlarıma dolanan?
Gök kaçınca üzerimizden ve
yıldız dengi çözüldüğünde
neydi yaklaşan
yanan yatağından aslanlar geçirmiş
ve gömütünün kapağı hep açık olana?
Yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.
Yine de, zaman kedisi
pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
çekerken beni kendi göğüne,
bir kahkaha bölüyor dokusunu
düşler marketinin,
uyanıyorum küstah sözcüklerle:
Ey, iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini
gördüm ben!
Nilgün Marmara
kırmızı-
kahverengi defteri'ni okurken fark ettim
aynı vakitlerde birbirimizi bil'e'meden
gümüşlük'teymişiz zır şair
nilgün marmara'yla
bir sabah denize girmeye kalktığımızda
kumsalda taşlara özenle
gülen insan resimleri çizildiğini gördük
gördük ve çok şaşırdık
ben her daim bu serin şirinliği
olsa yapsa bir zır şair
yapabilir diye düşündüm
her otobüs molasında
belki de nilgün!..
belki de o gün!.
met-üst