Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ugurlucky

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 12.957
  • 33.484
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.957
  • 33.484
  • Müdür Yardımcısı
# 01 Şub 2015 01:30:18
Bir Çift Göz & İmtihan

İnsan arar..
Bazen bulur, bazen buldum zanneder,
Bazen buldum zannetmişken bir imtihanla kaybediverir..
Aradığını bazen bir çift gözün derûnunda bulur,
Bazen kaybeder kendisini insan,
Bir çift gözbebeğinin ta içinde..

Genç adam da ararmış, Aşkı ararmış..
O kitaplarda okuduğu, filimler de seyrettiği,
Hayalini kurduğu, rüyalarda gördüğü aşkı aramış yıllar boyu.

Bir gün bir kütüphaneden bir kitap almış,
Oturmuş sabaha kadar okumuş, yutmuş, o kitabı ezberlemiş.
Bazen sayfaları birbiri ardınca çevirmiş.
Tekrar okumuş.. Tekrar okumuş..
Ve o kitapta ki aşka vurulmuş genç adam.
Sonra kitabı kapatmış sabaha karşı, düşünmeye başlamış;
‘Acaba böyle aşıklar gerçekten var mıdır?’
‘Böyle bir aşık? Böyle bir maşuk? Böyle bir çift göz gerçekte de var mıdır?’

Kitabın kapağını kaldırıp bakmış ki,
Kendinden önce okuyanların isimleri var.
Bir tane bayan ismi ‘Acaba?’ demiş,
‘Bir ömür beklediğim, aradığım acaba o olabilir mi?
O da bu kitabı okurken, filan sayfada benim düşündüğümü düşünmüş müdür?
Falanca sayfayı okurken, böyle bir tebessüm etmiş midir?
Falan yerde gözlerinden yaşlar süzülmüş müdür bir bir?’

Hayaller kurmaya başlamış.
Sabah olduğunda genç adam, ‘Aradığım sevgiliyi buldum!’ demiş.
‘O kadın benim bir ömür aradığımdan başkası değil!
Göreceğim onun gözlerini, onun gözlerinin kapısından gireceğim yüreğine..’

Sabah olunca, o isimde ki herkese birer tane mektup yazmış.
Adresleri bulmuş fihristten.
Göndermiş mektupları ve beklemeye başlamış..
Bir, iki, üç, dört, beş…
Günler günleri kovalamış haber yok.
Bir sabah eve geldiğinde posta kutusu,
Kalbi güm güm atmaya başlamış, çıkartmış ‘o’.
Ondan bir mektup..
Hemen alelacele merdivenleri koşarak çıkmış,
Bir taraftan zarfı açmış okumuş, cevap;
"Genç adam sizi tanımıyorum, bir kez bile görmedim yüzünüzü. Zaten görmem de gerekmez bir tek gördüğünü sevmez gözler ama itiraf edeyim yazdıklarınıza vuruldum. Sizde benim hoşuma gittiniz."

Genç adam hemen bir cevap karalamış oracıkta.
Cevabını beklemeye koyulmuş, iki, üç gün.
Hani beklerken de zaman geçmez.
Koşmuş, gelmiş, bakmış posta kutusunda bir mektup,
Hemen bir cevap.
Bir mektup, bir cevap…
Beş yıl boyunca karşılıklı mektuplaşmışlar.
Birbirlerinin ne yüzünü ne de gözünü görmemişler bu zaman diliminde.
Delikanlı dayanamamış artık yakmış hasret yüreğini,
Bir mektup yazmış;
"Hanımefendi sizi görmek istiyorum. Yüzünü görmeden, özüne vurulduğum kadını merak ediyorum. Ne olur buluşalım."
Cevap gelmiş;
"Hay hay. Filan gün, falan sahil kasabasında, falan yerde bekliyorum. Beni tanımanız için yakamda da kırmızı bir gül olacak."

Zaman geçmek bilmemiş.
Genç adam şiirler okumuş, türküler söylemiş..
Nihayet o sabah geldiğinde, iki saat evvelden belki
Koşturup o sahil kasabasına gelmiş, beklemeye başlamış.
Martıların sesi bir başka,
Dalgalar bir başka vurmakta sahile,
Simitçi çocuk bile o gün bir başka güzel.
Yüreği alt üst, pır pır.
Vakit yaklaştıkça yerinde duramaz olmuş.
Karşıdan gelenlere ‘Acaba o mu?’ ‘Belki de budur.’
Hepsinin yakasına bakıyor, ‘Yok o değildir!’ ‘O değildir!’
En son bakmış ki; karşıdan birisi geliyor.
Muhteşem bir endam, saçlar bellere kadar dökülmüş,
Bakışlar alıp insanı asırlar ötesine, kıtalar ötesine götürecek kadar güzel.
Ve o kadar tatlı bir tebessümle genç adama doğru yürüyerek geliyor ki;
“İşte” demiş “İşte biliyordum, o..”
Ona doğru yürümeye başlamış, yaklaşmış,
Tam karşı karşıya gelmişler, göz göze bakmışlar,
Genç kız bir tebessüm edip delikanlının önünden sıyrılıp geçmiş ki;
Arkada ellili yaşlarda, kalın camlı gözlükleri olan, yüzü çiçek bozuğu,
Seksen kilo kadar, 1,50 boylarında, yakasında kırmızı bir gül olan bir kadın.

Dönüp bakmış giden kıza,
‘Gel!’ der gibi bakmakta o güzellik.
Diğerinin gözlerine bakmış, yalvararak bakıyor.
‘Hayır!’ demiş. ‘Ben bir anda vurulduğuma değil,
Yüzünü görmeden, özüne vurulduğum kadına gideceğim.’
İhtiyar kadının önüne gelmiş, durmuş, elini uzatmış.
‘Merhaba’ demiş, ‘Ben filanca’. Kadın tebessüm etmiş.
‘Delikanlı sizi tanımıyorum ama şu karşı kaldırımda ki kız var ya, sizi görünce gözleri ışıl ışıl oldu. Yakasında ki gülü çıkartıp benim yakama taktı ve dedi ki ;
‘Şşş… Teyze, imtihan, imtihan…’
Delikanlı dönüp bakmış ki, genç kız kollarını açıp kendisine doğru gelmekte.

Bazen yıllar sürer bir gözün kapısından içeri girmek, bazen bir an..
Ve o imtihanı verenler o kapıdan içeri girip,
O gönülde bir ömür misafir olurlar.
Gözler ki aşk kapısının tokmağıdır, gözler ki aşkın kapısıdır..
Girmesini bilene…

Serdar TUNCER – Bir Çift Göz & imtihan

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı dilekelif

  • Üye
  • *
  • 1
  • 9
  • 1
  • 9
# 01 Şub 2015 12:11:38
Gönül Çalab'ın tahtı
Çalap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıkar ise

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.167
  • 229.933
  • 29.167
  • 229.933
# 01 Şub 2015 21:11:41
Savaşa girdi kalbim bin yara aldı beni
Ne denli acı varsa aradı buldu beni,
 Seni bir bomba gibi taşımak bu gögüste
Bir Ebu Bekir bir Ömer kıldı beni.
 Kurmak bize düştü bu kalbi sökülmüş çağı,
 Buyruk en ağır yükün altına aldı beni.
 Atıldık bir kurşun gibi şehrin alanlarına,
 Birkaç put ve taş gördü birden irkildi beni
 Parça parça bir yürek delik deşik bir bağır,
 Bir beş değil ey sevgili bin kurşun deldi beni.
 Birde bakışlarındır kurşun gözlerin senin,
 Kılı kıpırdamadı,el gördü geldi beni.
 Böyle çıktım alana ve yürüdüm yürüdüm
 Ne görebildi kimse ne de anladı beni.
 Ve put alanlarından geçtim İbrahim gibi
 Bir savaş bildi bir eylem bildi beni.

N.F.K

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 02 Şub 2015 12:34:50


Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir







Arif DAMAR

Çevrimdışı çelebiç

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.720
  • 15.458
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.720
  • 15.458
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2015 17:07:09
Analar

Garibin anası pencerelerden
Yanık türkülerle yollara bakar
İncecik yüzünde her akşam üstü
Çizgi çizgi nokta nokta bir efkar.

Fakirin anası her sabah sessiz
Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna
Elleri koynunda kalır çaresiz
Bin pişman doğduğuna,doğurduğuna.

Mahkumun anası susar konuşmaz
Suçu kendisinde sanır.
Kaçar insanlardan aydınlıklardan
Duvarlara bile baksa utanır.

Açılsa üstüm biraz,duyar da gece yarısı
Kalkar yatağından gelir
Bir mübarek el usanır yorganıma usulca
Bilirim anamın elidir.

Bir merhamet bir sıcaklık bir gurur
Yavrum diyen sesinde
Ve huzurun günde beş vakit nabzı vurur
Beyaz tülbentinde,seccadesinde.

Karımın anası anama benzer
Öylesine yakın duygulu ince.
Özü sözü bir,yayla gözesi kadar berrak
Oturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidince
Yüreği destanlar gibi sımsıcak.

Ve alnım açıksa,başım dikse
Dirliğimiz varsa,mutluysam
Yüzüme gülüyorsa böyle bu şehir.
Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum
Ve yavrumsa herşeyi bana sevdiren bir bir
Bu mutluluk bu düzen bu bitmeyen aydınlık
Anasının yüzü suyu hürmetinedir.
 
Yavuz Bülent Bakiler

Çevrimdışı sönmeyen ateş

  • Çalışkan Üye
  • ***
  • 38
  • 694
  • 38
  • 694
# 02 Şub 2015 22:24:59
SESLENİŞ

Yalnızım,ne kadar aranıp dursam,
Baş ucumda seni bulamıyorum.
Güneşten vazgeçip susuz olsam da
Seninle olmadan olamıyorum.

Şu yollar bilmem ki dağ mı, ova mı?
Gitsem bulur muyum kendi yuvamı?
Kuş!Yolun nereye?Bizim eve mi?
Sen götür,ben haber salamıyorum.

Her gece orda bir yaslanan mı var?
Sessizce kirpiği ıslanan mı var?
Uzaktan bana bir seslenen mi var?
Ne diyor?Sesini alamıyorum.

Acaba yaşlı mı kara gözlerin?
İçimde bir derin yara gözlerin…
Daldı mı uzak bir yere gözlerin?
Görmüyor,bilmiyor,bilemiyorum…

Günleri sayarım,geceler iner,
Beklerim geceyi,yıldızlar söner,
Gizli bir yaram var,durmayıp kanar;
Neresi?Bulup da silemiyorum.

Ulaşsa da sana yolların ucu,
Varmaya yetmiyor Atsız’ın gücü.
İçimde duruken bu kadar acı,
Hala yaşıyorum,ölemiyorum.

Hüseyin Nihal Atsız

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.416
  • 70.035
  • 3.416
  • 70.035
# 02 Şub 2015 22:33:30
YORGUN

Ne zaman dağılsa sesim
Şakağıma dayardın gözlerini

Oysa adınla başlamak istedim bu akşama
İstedim ki bir ayrılıkta bitmesin buruk
Günlerdir bir tek dize düşüremedim
Bu kaçıncı sürgünüm bütün renklerimi götürdün

Kanayan bir öyküdür içimizdeki bozgun
Hergün yeni bir hüznü takıp koluna
Bütün saatleri acıya kuruyor sanki
Şarkıların hüzzam makamındayız
Kanıyoruz göçebe yollarda yılkı atlar
Bir acı kahve hatırını unuttuk
Her köşe başında bir maskara

Tuzun ve şarabın tadı değişti
Nasılsa eskidi yüzün -değişmedi gözlerin-
Alevler yakmıyor artık inceltmiyor buzları
Üstümüzde sağır ve dilsiz bir gökyüzü
Her şey ayrıksı sanki bulutlar paslanacak
İşte solan bozkır akşam ve zaman
Sessizlik -sensizlik daha ne kadar
-Aşksa aşk işte nabzım-
Bütün sağnaklarını yağdır haydi yağdır
İster bir cehennem aç ister bir mayıs getir
Her vurguna hazırım nasılsa her şey pusuda gibi

Bu bungun akşama yazdırarak adını
Dal gibi serin yine gözlerin

A. Hicri İZGÖREN

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2015 23:12:15
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahaeddin KARAKOÇ
 (Uzaklara Türkü)

Çevrimdışı müdür yetkili

  • Aktif Üye
  • **
  • 28
  • 344
  • 28
  • 344
# 02 Şub 2015 23:44:29
Bu günlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi...
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim,
Öteki de olmuyor;
Yani herşeyi yüzsütü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
Öbür yanımız "otur" diyor.
"O"tur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık...
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler,
Bir çocuk daha doğurmalar,
Borçlara girmeler,
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben;
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sırtında yumurta küfesi taşımak" diye bir deyim vardır.
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler...
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira!
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif denk olsa...
Gün içinde mesela;
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün?
Sabah 9 akşam 18...
Sonra başka mecburiyetler...
Sıkışıp kaldık...
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani...
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba..
Ben her bahar aşık olmam
Ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç, ama olsun...
İstemek de güzel.
Can Yücel..

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Şub 2015 01:35:25
ADRES

Otobüsten inip
Dörtyol kavşağına geldiğinde
Önünü güneye dön
Arkanı kuzeye
Bir ihtimal yağmur yağıyordur
Ellerin cebinde, yüz metre yürü
Denizin kokusunu duyacaksın
Belki biraz ıslanacak sın
Aldırma
Öylece yürü
Kahverengi bir demir kapı göreceksin
Saçakları siyah boyalı
Bahçesinde gül
Korkma, çal kapıyı
Ben hep oradayım...


Açmazsam kapıyı
Bir süre bekle
Ya şiir yazıyorumdur
Ha hasret dokuyorum dur
Yada,
Sızıp kalmışımdır
Dönüp de gitme...

Şöyle bir etrafına bak
Güllerin en kırmızısı
Sana çok şey anlatacak
Kapımın tam üstünde, alın yazısı
’Yalnızlıktır’ Yazar
Yüzlerce sır saklar
İhanetlerin, vefasızlıkların
Kuşkusu vardır yapraklarda
Deniz ondan hırçındır, ondan lacivert
Bir daha çal kapıyı lütfen
Biraz daha sabret
Dönüp de gitme..

Adres yanlış değil
Böyle yalınız, böyle sefil
Yaşamak onurumdur, anla..
Birazdan bir garip bülbül
En kırmızısına konar güllerin
Yağmur demez, yaş demez
Ben gitsem bile
O bu adresten gitmez..

Bir kez daha çal kapımı
Bahçesinde gül
Dalında bülbül
Kapıda alın yazısı
Bu adres benim.
Bilirim sabrını zorlarsın
Yaşıyorsam açarım kapıyı
ÖLMÜŞ SEM
KADER DİYELİM...

Ali SÖNMEZ

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 03 Şub 2015 09:20:25
YÜZ

Fotoğraf: Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
O kadar

Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
İlk coğrafyacılara
İlk harflerine bir alfabenin.

Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne
Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme
Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm
Belki senin bazen topuz yaptığın saçın
Bir yaban çiceği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya
Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de.

Dedim ya hiç bilmiyorum arabı belki de benim sık sık çıkarıp
Baktığım bir fotoğrafın
Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim
Bir suya bakarken
Bir suya
Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden.

Ben ki seninle aştım yasları
Koydum çağıma adımı.Bir burukluğu
yüzün gibi.

İLHAN BERK

Çevrimdışı birgün birçicek

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 310
  • 4.570
  • 310
  • 4.570
# 03 Şub 2015 09:47:56

FAİLİ BELLİ SUÇU DA..
 
Aynada kendi gözlerinle
karşılaşmak
Oyuk bir bulutun
hayallerinde
Çürük elma tadında.

Belime kadar aşağı mahalle kokuyorum
Organlarımın nüfusu tokileşti
Ben ayarsızlaştım
Aşağının gerisi ben
Hem de en özeli yalnız...

Bir çiçek bahçesinin
içinde
En olmayan uyumsuzluk
Benim tadım.

Ben hayal banyosunda
Temizlendikten sonra
Dünyamın adında belki
romantikleşirim

Benim işte:
Hayalim işim,
Çiçeğim soluk.

Kalbini kaybetmiş iki çiziğim
Biri ben,
Biri yalnızlığım.

MİYASE SOYLU

Çevrimdışı eml48

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 6.753
  • 25.453
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 6.753
  • 25.453
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Şub 2015 14:19:18
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

M.Akif Ersoy

Çevrimdışı sylar4

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 115
  • 2.268
  • 115
  • 2.268
# 04 Şub 2015 00:08:50
ÖZLEDİM SENİ
Özledim seni...
Ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
Beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olmasak bile
Benimle olduğunu bilmenin
Bunca zamandır içimi ısıttığını
Yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp
Mütemediyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
Akşamları her işi bir kenara koyup
Seninle başbaşa konuşmaları özlüyorum;
Oynaşmalarımızı,
Yürüyüşlerimizi,
Sevimli haşarılığını,
Çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı
Beni savunurken;
Ve ne kadar yumuşak
Bir çift kısık gözle kendini
Ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
Buna mecbur olduğunu görmek
Ve sana bunları söylemeden
''Git artık'' demek
''Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa''
Demek sana ne de zor
Seni görmemek ve belki yıllar sonra
Karşılaştığımızda
Bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
Can Yücel

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.167
  • 229.933
  • 29.167
  • 229.933
# 04 Şub 2015 10:08:14

YAKARIŞ - 1

Anlamayız hayatı felsefeyle, ilimle;
Hayat çelik ellerle atılan zar olmalı.
Rahat yatakta ölmek acep olmaz mı çile?
Kanlı sınır boyları bize mezar olmalı.

Aşık nasıl bulursa iç açan bir serin su
Sevdiği bir güzelin som yalaz dudağında,
Sönecektir bizim de gönlümüzün tamusu
Tanrıların gezdiği yüce Tanrı Dağında.

Tanrı Dağı! Tanrılar, tanrılaşanlar Dağı!
Orda on üç asırdır bizi bir gözleyen var.
Savaş türküleriyle aylı kızıl bayrağı,
Kefensiz ölülerin ruhunu özleyen var.

Ulu Tanrı! Kür Şad’ın yenilmeyen ruhunu
Yüce Tanrı Dağında biraz daha barındır!
Geleceğiz yakında! Yarın bütün oralar
Demir bileklerdeki çelik kılıçlarındır.

Tasa mıdır yakarsa bir kurşun kalbimizi?
Ne çıkar süngülerle delinirse bağrımız?
Bu kurşunlar, süngüler öldüremezler bizi,
Belki diner onlarla ezeli kalp ağrımız.

Gözümüzde bir hasret parlayarak düşünce,
Toprak ana elbette bize açar kolunu.
Onun kadar düşünmez bizi hiçbir düşünce,
Kendi koynunda saklar can veren her oğlunu.

Yurt ve şeref uğrunda sen seril de toprağa
Varsın hiçbir dudakta anılmasın er adın!
Kan sızarak göğsünden huzuruna varınca
Iztırabı dinecek belki o gün Kür Şad’ın.

Gam mı ceylan gözlüler bizlere yar olmasa?
Yeter ki kılıçlarla süngüler yar olmalı,
Rahat yatakta ölmek sanki değil mi tasa?
Savaş ve er meydanı bize mezar olmalı.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK