Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 03 Haz 2015 10:11:05
Yaz kalbiyle gelir aramıza.
Çocukça bir nazla hızlanan suskun ve acemi
dudaklara..
Yağmuru ve bulutu
tutar, gölü efsunlar, soğuk bir bahçe
tadı bırakır gözlerin kilitlendiği
bîçare dakikalara..

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 03 Haz 2015 10:57:06
"Gelir beni yakar suya düşer kor
Düşünen baş çekmek, dert çekmekten zor
Kutsaldır bu yara.. bırakın kalsın."
 (A.Karakoç)

Çevrimdışı TANAĞRISI

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 153
  • 4.189
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 153
  • 4.189
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 03 Haz 2015 12:15:20
SEVGİ

Bunun üzerine Almitra, ‘Bize sevgiden bahset…’ dedi.

Ve o başını kaldırdı, insanlara baktı.
Üzerlerine sinen derin dinginliği duyumsadı.

Ve yüksek bir sesle konuşmaya basladı:

‘Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da…

Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da…

Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın,
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de…

Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de…

En yükseklere uzanıp, Güneş’le
titresen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır,
Toprağa tutunmaya çalıştıklarında…

Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker;
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler…

Bembeyaz olana kadar öğütür sizi;
Esnekleşene kadar yoğurur;
Ve Tanrı’nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye,
Sizi kendi kutsal ateşine savurur…

Sevgi bütün bunları,
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar,
Ve bu biliş, Hayat’ın kalbinin bir cüzünü yaratır…

Ancak korkunun kıskacında,
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız,
O zaman örtün çıplaklığınızı,
Ve sevginin harman yerine adim atin…

Adim atin, kahkahaların tümünün olmadığı,
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil…

Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri…

Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle…

Sevdiğinizde, ‘Tanrı benim kalbimde, ‘ yerine,
Söyle deyin, ‘Ben kalbindeyim Tanrı’nın…’

Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,
sizi değer bulduğunda…

Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka…

Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa,
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun…

Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali,
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip,
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla…

Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak…

Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek…

Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla…’

Halil Cibran

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 03 Haz 2015 17:46:07

ÂŞK RİSÂLESİ
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların
Dirilmek yeniden
Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi
Kandan kinden öfkeden
Üstümüze bir sağnak boşanmış gibi
Sürekli lekelendiğimiz çözülmeye terkedildiğimiz
Bir bataktan çıkar gibi.
Yürürken otururken yatarken
Hep çürümek durumunda kalmış
Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız
Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz
Dokunduklarımız için ellerimiz.
Belli bir bozgun yaşamışız
Her şeye ölüm dadanmış sanki
Kadınlar ki anne olmamak için direniyorlar
Erkekler ki savaşmayı tümden unutmuşlar
Çocuklar zaten hiç çocuk olmuyorlar
Çocukluk kalkmış dünyadan gibi
Her çocuk antik çağ filozoflarından bir kalıntı sanki.
Aşkın son saltanatını yaşamak içinmi ey kalbim
Ruhun serüvenine bir kale olmak için mi?
Bu başkaldırma kanatlanma.
Durmadan geçiyordu o zamanlar
Üstümüzden tanklar toplar binler tonluk arabalar
Boğuk bir ses madeni bir böğürme
Bir metropol devinin içimiz titreten iniltisi
Ta uzaklarda şehirlerin üstünde kımıldayan
Bir korkunun yüreğimizde biriken tedirginliği
Bir sam yeli gibi bedenimizi yüzümüzü saçlarımızı
Yalayarak
Çekiyordu bizi ve herkesi.
Ama sen uzaklardaydın ey kalbim
Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı
Ayın ve yıldızların çağlayarak
Berrak şelaleler yaparak
Coşku içinde aktığı
Bir yerlerdeydi.
Hani bir gün bir çobana rastlamıştık
Kavalıyla bir sümbülü emziriyordu
Adı ferhat mıydı neydi
Koyunların kurtların böceklerin ve çiçeklerin
Sadakatten mest oldukları
Her birinin gözlerinde
Kaybolur gibi kayar gibi
Dalıp gittiğimiz o saadet evreni
Kayaların yüzlerinden okuduğumuz o ebedi bilinç
Bizi çekip almıştı kılcal damarlarımızdan.
Yaslan göğsüme sevdiğim
Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir
Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir toprak gibidir
Sen ki bulut gibisin
Ay gibisin güneş gibisin bazan.
Usul usul inen
Yağmur tıpırtılarını
Dinler gibi
Dalıp gitmiştik
Sen konuşuyordun
İpil ipil yağan bir yağmur gibi konuşuyordun
Onlar ki konuklarımızdı
Adları Keremdi Yusuftu Kaystı
Hepsi de ezelden tanıdıktı dosttu.

Sen bir taze haber gibi gelmiştin unutmadım
Her gelişin bir taze haberdi unutmadım
Aşktı alıp verilen altın bir vakitti yaşadığımız
Bir muştuyu algılamanın sürekli gerilimiydi sanki
unutmadım
Can oynanırdı evlerde yollarda meydanlarda
Can alınıp can verilirdi hiç unutmadım
Sen uyurdun uykun bir tepeden seyredilen uçsuz bir vadi
Kıyısından seyredilen bir denizdi sanki unutmadım
Ah sevgili ! Hayat görünürdü kapından, bir çırpınış
yüreklerimizde
Sen evinden çıktığında güneşler doğardı içimizde
unutmadım
Toprağa düşen tohum onda gizlenen renk şekil koku
Senin için biçimlenirdi renklenirdi kokardı senin için
unutmadım
Ebedi masum çocuklar zamanın solmayan çiçekleri
İstemişlerdi de ezan okumuştu Bilal bir sabah
unutmadım
O dirildi O dirildi diye birden çalkalanan sokaklar
Ölüm ki sonsuza açılan bir kapıydı hiç unutmadım
Ey aşk ey dirilik soluğu ey evrenin hareket kaynağı
Nasıl unuturum nasıl unuturum hiç unutmadım.
Haydi gel sevgilim
Uzanalım toprağın altına
Çiçekler mayalansın göğsümüzde
Bu akıp giden bu kör gidip yol giden
Kalabalıkları bu insanları
Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan
Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine
Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları
Uyarmak için bir an durdurmak için
Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük
İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız
Ama şimdi kendimizi zorlasak da
anımsayamadığımız tasarlayamadığımız o kırlangıçları
Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz ?
Uzansak yerin altına ve toprak olsak.
Haydi gel sevgilim
Bir daha deneyelim
Bir kere daha kesmek için yolunu kalabalıkların
Yüreğimizden gönlümüzün derinliğinden
Vermek hep vermek için
Çünkü dağıttıkça çoğalır bizim zenginliğimiz
Aşkın bir adı da berekettir
En iyi anlatandır o
Hirada bir mağarada
Gözden döküleni
Gönülden geçeni.
Ah hep o kelimeyi bulmak için bütün bu
Çabalarım
Seni çağıracak olan.
Nasıl da unuttuk
Oysa daha anar anmaz adını
Ansızın patlayan bahara bir pencere açmışız gibi
Kış ortasında çıkıveren güneş gibi
Birden sıyrılıverip bulutlardan
Üryan görülen can gibi
Doldururdun içimizi
Ve eviçlerimizi.
Ah oruçlu bir ağustos vaktinde
Bir kayanın dibinden kaynayan
Soğuk ve berrak sulara
Uzanıp kana kana
Avuç avuç alıp
Yüzümüzde içimizde
Duyduğumuz
Gibi
Aşk.
Ah bir yalnızlık vaktinde
Herkesle birlikte olduğumuz
Gene de yalnız olduğumuz
Bir parkta
Ta uzaklardan gelir gibi
Bir tamburdan bir ezginin
Bizi bizden ve herşeyden
Alıp götürdüğü gibi
Aşk.
Haydi gel sevgilim gene arayalım
Makam-ı İbrahimde rastlanan ayak izlerini
Dedesinin elinden tutup Kubays dağına götürdüğü
Yüzüsuyu hürmetine yağmur istediği
Yeryüzünün bereketlenip çiçeklerle bezendiği
Develerin coşarak çöllerde
Ayak sesleriyle şiirler bestelediği
O vakitleri.
Haydi gel bir daha bir daha
Arayalım
Herkesin ve herşeyin uykuya vardığı
Bir vakitte
Gürül gürül
Bardaktan boşanır gibi
Yeryüzünü ve gökyüzünü
Dünyanın bu yüzünü ve öbür yüzünü
Geceyi ve gündüzü
Dolduran
Yüreğimizi kuşatan
O kitaptan
Okunanı.
Yaşamak, avını gözleyen
Sessiz gergin
Soluk soluğa
Bir atmaca
Sağ elimin
Parmakları ucunda.
Ve ölüm
Bir güvercin
Beyaz
Süzülen masmavi gökten
Berrak sulara.
Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor
Bir dal uzuyor uzuyor
Bir gül kanıyor bir seher vaktinde
Yanıyor bir ateş için için
İçimde içimin de içinde
Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor
Bir ney eriyor dudaklarımda

Aşkın bir adı da yorulmamaktır.

Erdem Beyazıt

Çevrimdışı harslan05

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.411
  • 69.907
  • 3.411
  • 69.907
# 03 Haz 2015 17:57:45
Seni her özlediğimde sevgilim,
Gökyüzüne bakıyorum;

Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Denizlere bakıyorum.

Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Kuşlara bakıyorum.

O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü.
Ve aşkım, seni her özlediğimde,
Adında isyan ediyorum.

Seni özlemek istemiyorum ben,
Ben seni yaşamak istiyorum,
Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum.
Ve seni sen de görmek sadece.

Behçet Necatigil

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.977
  • 228.593
  • 28.977
  • 228.593
# 03 Haz 2015 17:58:39
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne

Sezai Karakoç

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.700
  • 73.143
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.700
  • 73.143
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Haz 2015 18:14:26
Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevginin önünde eğil kızım..

ATAOL BEHRAMOĞLU

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 03 Haz 2015 20:18:10
gözbebeklerim mi yaşlanıyor ne ?
puslu bakar oldular bu aralar.
oysa hiç böyle yapmazlardı...
zaten hayallerimde geç kaldı,
zaman kaç oldu hala gelmediler..
belki birazdan gelirler, ama çabuk olsalar iyi olur
bu aralar vakit çok hızlı geçer oldu..
belki de onlar geldiğinde ben çoktan gitmiş olurum..
zaten gözbebeklerimde puslu bakar oldu...
havada biraz soğudu mu ne ?
zaman ayaza çalıyor yine...
ve puslu gözbebeklerimden gençliğim süzülüyor..
oysa hiç böyle yapmazlardı...

Çevrimdışı yumuduk

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 54
  • 117
  • 54
  • 117
# 03 Haz 2015 20:48:20
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
gözbebeklerim mi yaşlanıyor ne ?
puslu bakar oldular bu aralar.
oysa hiç böyle yapmazlardı...
zaten hayallerimde geç kaldı,
zaman kaç oldu hala gelmediler..
belki birazdan gelirler, ama çabuk olsalar iyi olur
bu aralar vakit çok hızlı geçer oldu..
belki de onlar geldiğinde ben çoktan gitmiş olurum..
zaten gözbebeklerimde puslu bakar oldu...
havada biraz soğudu mu ne ?
zaman ayaza çalıyor yine...
ve puslu gözbebeklerimden gençliğim süzülüyor..
oysa hiç böyle yapmazlardı...


yüreğinize sağlık

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 03 Haz 2015 20:55:38
 Benim kendi şiirim değil hocam...


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
yüreğinize sağlık

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.977
  • 228.593
  • 28.977
  • 228.593
# 04 Haz 2015 06:50:44
Kadın olmak;
Hacer olmaktı...
Issız çöllerde bir çift nemli göz olup,
İlmik ilmik boğazında düğümlenen kelimeleri bir türlü telaffuz edememekti...
Kadın olmak;
Asiye olmak.. Musalara kucak açmaktı...
Sonra bağrından kopup nura çağıran yiğidine en evvel inanmaktı...
Velev ki Firavunlarun zulmü yeryüzünü kaplasa da...
Kadın olmak;
Gönül tezgahında nakış nakış erdemi dokumak...
Kemal minberinde Meryemce hayayı okumak...
Meryem'in iffetini yüreğinde taşımak...
İman ve irfan ikliminin en hoş esintileriyle ruhları okşamaktı...
Ve dahi kadın olmak Meryem olmaktı...
Kadın olmak;
Hatice olmaktı,
Ve vefa tezgahında teslimiyet dokumaktı...
Ve giderken ardında,
Yokluğunda hüznü yaşayan buğulu gözler,
Müteessir yürekler bırakmaktı...
Kadın olmak;
Aişece ilme vurulmak,
Fatımaca yiğitler doğurmak,
Zeynepçe hüzne boğulmaktı...
Kadın olmak;
Yağmur yüklü bir bulut olup,
Göz pınarından süzülen her damla yaşla,
Körelmiş yüreklere Rahman'ın rahmetini muştulamaktı...

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 04 Haz 2015 08:17:56
tanımadığım bir çiçek kopmuş dediler dalından
habersiz yaşamışım hırpalandığından
nice canlar soluyor ilgisizlikten
ne çok isterdim bir damla su olmayı toprağına
veya can dostu olmayı yalnız küskün canına.

Çevrimdışı su100

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 108
  • 1.217
  • 108
  • 1.217
# 04 Haz 2015 09:12:06
ÇİÇEĞİM...

Çiçeğim, bir misal var, eski bir atasözü,
Zararın neresinden dönersen kâr çiçeğim.
Senin hayat çağının henüz baharı, yazı,
Benim ömür bahçeme kar düştü, kar çiçeğim...

Baktığım her aynada aldığım tek uyarı,
Terk etmen yakın diyor dünya denen diyarı.
Renk düştü grubuma altın saçından sarı,
Menekşe gözlerinden mor düştü, mor çiçeğim...

Sebebini ararsan ağlamaklı sesimin,
Elveda bestesidir sana olan hissimin!
Bahçeleri süslerken senin kiraz mevsimin,
Benim ömür payıma nar düştü, nar çiçeğim...

Hiç sevip sevilmedim derken şansım değişti,
Gönlümün imdadına bakışların yetişti.
Senin lâle devrine billur jaleler düştü,
Benim kasımpatıma kır düştü, kır çiçeğim...

Uyanıp bir rüyanın rengarenk yatağından,
Ayrılmak ne kadar zor sımsıcak kucağından.
Dünyadan giderayak öptüğüm dudağından,
Yüreğime aşk denen kor düştü, kor çiçeğim...

Seninle gezemedim, çıkmadım bir tarafa,
Dile düşeriz diye görünmedim etrafa.
Utancım mâni oldu aşkımı itirafa!
Yüzüme ateş düştü, ar düştü, ar çiçeğim...
 
CEMAL SAFİ

Çevrimdışı su100

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 108
  • 1.217
  • 108
  • 1.217
# 04 Haz 2015 09:29:54
BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM...

Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
çinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen biri de ben.
Ben daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey :
 belki diyor....
 

        18 Şubat 1945
      Piraye'ye Nâzım Hikmet...

Çevrimdışı oksijen41

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 328
  • 1.808
  • 328
  • 1.808
# 04 Haz 2015 09:52:07
Artık Bitti

Artık kapattım gönül defterimi..
İçim almıyor, kalbim almıyor bendeki seni..

Ne yalan söyleyim söylenen onca söz,
Dökülen onca gözyaşı uğruna.
Lâl oldu artık dilim, gözler bile faydasız,
Kalbe inemedikten sonra..

Artık susma vakti sevgili,
Eskisi gibi özlemiyor kalbim seni.
Sana meftun olan bu kalp atmıyor artık
Eskisi gibi…

Günahı benim bu sevdanın, sevabıda
Seni sevmek için ne kadar sebeb bulduysam kendime
Sevmemek içinde bir o kadar işte

Diline düştü belki ismim ama,
Kalbine, yüreğine düşemedi gitti

Bu yüzden artık vazgeçme vakti..
Sana gelirken çalmadım kapını
Şimdide gidiyorum usulca,sessizce
Sanki hiç o kapıdan girmemişcesine

Geldim, Gördüm ve Gidiyorum

Bitti..Artık bitti..

Ekrem KILIÇ

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK