Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.970
  • 228.540
  • 28.970
  • 228.540
# 12 Eki 2015 20:33:30

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

(1961)
 
Necip Fazıl Kısakürek

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.860
  • 1.093
  • 11.860
# 12 Eki 2015 21:17:25


         h.n.a.


YAŞAYAN TÜRKÇÜLERE AĞIT

Bir mahşere binlerce kader tutsağı gelmiş,
Titrek ve metin cümle adımlar ona doğru…
Gitmekte bütün kafile, meçhula yönelmiş,
Nerden gelerek hangi karanlık sona doğru?

Her şey kopuyor istemeden kendi yerinden;
Herkes geliyor, sonra da herkes gidecektir,
Milyonlar asır geçse de arzın üzerinden
Bir kere giden bir daha ses vermeyecektir.

Meçhul kaderin çizdiği yoldan gideceksin;
Bilmem ki bu meçhulleri hep Tanrı mı yazmış?
Öyleyse bırak, ruh bütün işkenceyi çeksin,
Bin bir kere ölmeksizin insan yaşamazmış…

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.970
  • 228.540
  • 28.970
  • 228.540
# 12 Eki 2015 21:53:42
"Dağların dorukları dumanlı olur
Geriye dönmez savaşçılar...
Fırtınayla yıkanmıştır ömürleri
Karla yıkanmıştır yüzleri...
Bu yüzden asla vedalaşmaz
Ve kılıçlarında taşırlar şiiri! .
Bu yüzden sevdaları mahzundur
Yürekleri kallavi!..."

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.227
  • 53.942
  • 4.227
  • 53.942
# 13 Eki 2015 10:33:25
Dolu bir testi idim ben,
Başaşağı ettiniz beni.
Eh boşalıverdim derken,
İyi mi ettiniz yani?
 
Sevgiler vardı içimde,
Ezgiler vardı, iyilikler.
Boşaltıverdiniz, hem de
Düşürüp kırmaktan beter.
 
Hoş yine bir testiyim ben,
Yine varım ama bomboş.
 
Ahmet Muhip Dıranas

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 13 Eki 2015 11:06:36
Acaba

Uyuyan göllere ay ışığında
Sevginin resmini çizsem kim anlar?
Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında
Yağmurun saçını çözsem kim anlar?
*
Bir mekân kaplamış ne varsa nerde
Kendi ötesini saklar her perde
Sonsuzluğun sona erdiği yerde
Huduttan bir kulaç kazsam kim anlar?
*
Aşk, kömür beyazı; kin, süt karası
Eklenir yarama her dost yarası
Et oldum bıçakla kemik arası
Cellatla ahdimi bozsam kim anlar?
*
Doğumda yalan var, ölümde gerçek
Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek
Kırık gönülleri toplayıp tek tek
Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar?
*
Gün geldi zamanı gömdüm kabire
Dağ oldu aklımın verdiği fire
Bağlasam telaşı çelik zincire
Sabrın derisini yüzsem kim anlar?
*
İçte deprem olur dışın düğümü
İhlâssız çözülmez işin düğümü
Aklımdan geçeni, düşündüğümü
Okusam kim dinler, yazsam kim anlar?


 
Abdurrahim Karakoç

 

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.949
  • 47.578
  • 2.949
  • 47.578
# 13 Eki 2015 13:33:12
Ne zaman dinecek ne zaman
Bu taflan bu taflan?
Ey uçurum gözlü sevgilim!
Ne zaman baksam
Bir hiçlik tadı
                     Ve ağzından
Yıldızlar uçuran
Ergin ve yabanıl
Bir yaz gecesi gibisin
Yüzünde yolların gülüşü
Ve yaz göğüne ilişkin
Bir esenlik ürperiyorsun
Gecip giden fırtınalardan
Ey uçurum gözlü sevgilim
Ne zaman baksam
Aşk ların büyük yarlarıyla
Kuşatılmış görüyorum kendimi...

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.227
  • 53.942
  • 4.227
  • 53.942
# 13 Eki 2015 15:55:56

Size de olur mu bilmem; her ölümün ardından yaşamın peşine düşerim ben...

Yakın bir dostu toprağa verir vermez, kabrinin çiçekleri kurumadan daha, ihmal edilmiş kapıları çalar, özlenip gidilmemiş adresleri ararım; eski dostlukların tozunu alır, cam gibi parlatırım. İşi gücü boşlar, gecikmiş hal hatır sormaların, dar günde omuz omuza durmaların kapısını aralarım.

Hele erken ölüm... Tuhaftır, yitirilmiş ortak dostların ardından “sesini duymak istedim” telefonları gelir eş dosttan da... “Hadi kaçıp bir şeyler içelim” davetleri, “sana geçen gün haksızlık ettim” itiraflarına dönüşür; gecikmiş günah çıkarmalar, samimi özeleştiriler, sıcak dokunuşlar getirir ardı sıra...

Anlarım ki herkes benim gibi paniktedir. Bir musalla tasinin soğukluguyla ürperir yalnız kalpler ve ısınmak için hayırsız sevdalara koşulur, gündelik telaşta kırıp döktüklerini tamire çıkarır insanoğlu...

Ölüm, yaşamı öğretir bize; döverek sevmeyi belleten hoyrat bir anne gibi... Sevgi doğurur ecelinden...

Kalbinize yakın bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asılın onlara, tıpkı hayata asıldığınız gibi... Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır. Hayatınızı asla aşka kapatmayın. Aşkı bulmanın en kısa yolu, aşık olmaktır, korumanın en iyi yolu ise ona kanat takmak...

Hayatı çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın. Hayatın bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Dün tarih oldu... Yarın bir sır... Bugünün kiymetini bilin.

Can Dündar

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.970
  • 228.540
  • 28.970
  • 228.540
# 13 Eki 2015 17:11:49
Görebilenlere SELAM Olsun..

Görmesek de biliyoruz,
Yeşilin güven, siyahın asalet, pembenin muhabbet
Ve beyazın temizlik şarkıları söylediğini..

Görmesek de biliyoruz,
Sönmeyen yıldızların sadece gökte değil yerde de parladığını...

Görmesek de biliyoruz,
Neşesini, ümidini, aşkını , yaşama sevincini kaybedenin
Başka kaybedecek bir şey olmadığını...

Görmesek de biliyoruz,
Erkeklerin ağlamadığını,
Lakin erkek oğlu erkeklerin ağlamadan duramadığını,
Gözyaşının sadece yürekteki ateşi değil,
Cehennemi bile söndürmeye kadir olduğunu...

Görmesek de biliyoruz,
Aşkın gölde, çölde, yolda, dağda, dilde, gülde değil,
Gönülde olduğunu....

Görmesek de biliyoruz,
Başlayanın bitirdiğini, yürüyenin vardığını, arayanın bulduğunu,
Duranın düştüğünü, düşenin ezildiğini, ezilenin de çözüldüğünü...

Görmesek de biliyoruz,
Merhaba'nın bir bardak çay kadar sıcak,
Elveda'nın en az zemheri akşamları kadar soğuk olduğunu...

Görmesek de biliyoruz,
Bosna'da vurulan kuşu,
Çeçenya'da bitmeyen kışı,
Filistin'de atılan taşı,
Bağdat'ta akan yaşı,
Kerbela'da kesilen başı....

Görmesek de biliyoruz,
Ariflerin ağlarken güldüğünü ve çınarların ayakta öldüğünü...

Görmesek de biliyoruz,
En koyu karanlıkların alnında şafak yakındır yazdığını...

Görmesek de biliyoruz,
Bir çiçekle baharın gelmeyeceğini,
Fakat bir çiçeğin alnında baharın yazılı olduğunu...

Görmesek de biliyoruz,
En büyük körlüğün nankörlük olduğunu...

Ve en büyük özrün elde-ayakta , dilde dudakta değil,
İnsanlık cevherini kaybetmiş bir beyinde olduğunu....

Görebilenlere SELAM Olsun...

Çevrimdışı REİKİ26

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 282
  • 4.077
  • 282
  • 4.077
# 13 Eki 2015 18:34:01
                 Sen Sensizliğin Kaç Renk Olduğunu Bilir misin

 Sen sensizliğin kaç renk olduğunu bilir misin
 Bilir misin saçlarında savrulan yüreğimin
 Gecenin al yalazında
 Kaç kez ağlayarak avuçlarıma düştüğünü
 Kaç kez sensiz kanadığını bilir misin
 Gözlerime çizdiğim hayalin
 Düşmesin diye kirpiklerimden
 Kaç gece düşlerimi gözyaşımla karıp
 Parçalanmış düşlerimi kaç kez sensiz
 Sigarama katıp içtiğimi bilir misin

Sen sensizliğin kaç renk olduğunu bilir misin
Bilir misin sensiz bir anım geçmesin diye
Gözlerinde unuttuğum gözlerimin
Saatin akrebine ve yelkovanına
Kaç yıl yalvardığını sen bilir misin
Sensiz geçen her saniye
Sensiz geçen her dakika için
Yüreğim sensiz ve sesiz ağlarken
Gözlerimin kaç müebbet ölüm yılı
Özlemle kanadığını sen bilir misin

Sen sensizliğin kaç renk olduğunu bilir misin
Bilir misin adının yüreğimde
Kendi ellerimle imzaladığım
Umutlarımın ölüm fermanı
Gençliğimin celladı olduğunu bilir misin
Sensiz bu kentte kaç deprem yaşadığımı
Kaç kez bu şehrin kıyamet olup
Sensizken yüreğime yıkıldığını
Kaç kez enkaz altından çıkardığım
Kanayan yaralı yüreğimi
Avuçlarımın içine alıp
Biraz da senin hayalini katıp
Kana kana içtiğimi sen bilir misin

Sen sensizliğin kaç renk olduğunu bilir misin
Bilir misin zemheride sensizliğin
Buz tutmuş rengini
Sevdanla yüreği donmuş bedenimin
Kaç kez sensiz kefenlendiğini
Kaç kez ölüp, kaç kez gömülüp
Kaç kez dirildiğimi bilir misin
Sen bilir misin ay ışığının
Sensiz nasıl da kanadığını
Gözlerine benzettiğim yıldızların
Ayın, güneşin tüm saman yolunun
Kaç kez taş olup başıma yağdığını
İçlerinden en güzel yıldızı sen bilip
Saçlarını taradığımı sen bilir misin
 
 
                                                           Yusuf Ziya Yılmaz
 
 

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.227
  • 53.942
  • 4.227
  • 53.942
# 13 Eki 2015 19:57:14
Öyle Bakma Çünkü...
Güzel bahçeli bir ilkokulun penceresinden
dünyaya,
hayret, hasret ve biraz da
bayat bayram şekeri kederiyle bakan,
aklı canbaz,yanağı al,
sesi çilek aroması
bir çocuk oturuyor
gözlerinde...
 
Yılmaz Erdoğan

Çevrimdışı Aşk-ı derun

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 84
  • 406
  • 84
  • 406
# 13 Eki 2015 23:55:52
Bu gönül azmı kahrını çekti
Bensiz aşkın neye yarar
Kaç kere kırdın yerlere attın
Yaralı kalbim affeder mi...

Çevrimdışı Aşk-ı derun

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 84
  • 406
  • 84
  • 406
# 13 Eki 2015 23:58:09
Düşlerim Üşüyor Sevgilim


Düşlerim üşüyor sevgilim ...
Hangi mevsimine yazdın beni ...
Yapraklarım dökülüyor, baharında bulamadım kendimi ...
Sensizlik sarmış dört bir tarafımı, çıkış bulamaz oldum ..!!
Yok et mesafeleri, donmuş ellerimi sıkı, sıkı tut bir daha ...

 

En mevsiminde kaybolmalıyım gözlerinin ...
Eritir yüreğim buz dağlarını ...
Bende damla, damla can olursun ...
Bedenim soğuyor nefesini hissedemezsem..
Bir tutam sevgine, bir ömür adarım ...

 GEL ..!

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.227
  • 53.942
  • 4.227
  • 53.942
# 14 Eki 2015 08:14:01
...

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.949
  • 47.578
  • 2.949
  • 47.578
# 14 Eki 2015 14:44:20
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
     gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
          o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
     çalgılar susar heves kalmaz
          şatârâbân ölür

şarabın gazabından kork
     çünkü fena kırmızıdır
           kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
      karakollar taranır
           yağmurda bir militan ölür

an gelir
ömrünün hırsızıdır
      her ölen pişman ölür
           hep yanlış anlaşılmıştır
                 hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
     masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
           direkler çatırdar yalnızlıktan
               sehpada pir sultan ölür

son umut kırılmıştır
      kaf dağı'nın ardındaki
            ne selam artık ne sabah
                  kimseler bilmez nerdeler
                        namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
      kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
      çeşmelerden akar sinan
           an gelir
               -lâ ilâhe illallah-
                      kanunî süleyman ölür

görünmez bir mezarlıktır zaman
     şairler dolaşır saf saf
          tenhalarında şiir söyleyerek
               kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
      saatli bir bombadır patlar
          an gelir
              Attila İlhan ölür


Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.970
  • 228.540
  • 28.970
  • 228.540
# 14 Eki 2015 15:24:36
YİNE KERBELÂ
Adımı sorarsan, insanoğluyum
Hüzünler, çileler bende müptelâ
Mazlumum, mahzunum çârem tükendi
Kum gibi, kum gibi başımda belâ
Yanmışım, yanmışım içim Kerbelâ

Göçlere durmuşum, çıplak yürürüm
Zâlimler elinde, kan tükürürüm
Öksüzüm, yetimim bu nasıl cürüm
Kum gibi, kum gibi başımda belâ
Yanmışım, yanmışım içim Kerbelâ

Celepler kin kusar, keserler etim
İnsansam bu mudur, benim diyetim
Yurtsuzum, mutsuzum ah hürriyetim
Kum gibi, kum gibi başımda belâ
Yanmışım, yanmışım içim Kerbelâ

Ey barış çık da gel, nerede isen
Sen yoksan savaştır, başımda esen
Kahrettim dünyaya, ben oldum küsen
Kum gibi, kum gibi başımda belâ
Yanmışım, yanmışım içim Kerbelâ
Celalettin Kurt

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK