Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı REİKİ26

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 282
  • 4.077
  • 282
  • 4.077
# 14 Eki 2015 15:27:12
                EN FAZLA İÇİMDE ÖLÜRSÜN

En fazla içimde ölürsün
Cesedini sürüklerim gittiğim her yere
Kızıl sonbaharım
Hangi aşk kendi fırtınasına dayanabildi

Ellerimde çoğul bir gölge kuşu
Adının arkasına basmadan yürüdüm
Alnımda birikti çizikler
Adımdan çıkardım aklımı

Aklımsız kaldım
Neylersin
İnsanız
Ne yapsak eksiğiz işte
Ölüme ayarlı saatiz


En fazla içimde ölürsün
Sorarım
Şiir papirüslerinin hangi köşesine karaladın beni?
Hangi haremden yakaladın da çiğnemeden yuttun gözlerimi?
Kekeme repliklerin ezber bozduran kuşu
Hangi rüzgârlara sattın da saçlarını
Devrik cümlelerimin öznesi oldun?

İçindeki kötü senaryoların kahramanı olmak istemezdim
Dağıldı bak derlenip toplanmış dağılmalarım


En fazla içimde ölürsün
Nasılsa yokluk rehin bırakılıyor kalana
Kalan gidene denk neyi varsa susuyor.
Ve susmak inceltiyor her yarayı
Ve susmak bakmak oluyor
Gitmediğin her yere

Kim tutuklanmış yalnızlıktan
Gizin içine gizlenen kim
Söyle beni nerene sakladın
Ki şimdi bu kadar sokaktayım

En fazla içimde ölürsün
Karla karışık yağarsın yara Bereme
Karma karışık kalırsın cinnet şeridinde
Kaldırımların kaldıramadığı her neyse işte
Bulamadığın her ne varsa büyük yıkımların izinde
Sana borcum olsun
Hiç yazılmayacak bir şiirin içinde

En fazla içimde ölürsün
Yanağında yanar avucum
Avucumda imlası bozuk bir şiir kalır
Gözlerinin namlusu döner, yakar kirpiklerimi
Kulağımda bir tepenin rüzgârı uğuldar
Gırtlağıma kadar aşka batarım
Yeteri yok. Eksiği fazla.

Neyin kaldı eksilenlerden arta
İçeri doğru kapanan bir kapıydın
Saçlarından geçtim önce
Ve kendimden öylece
Neyim yoksa var bildim
Eğildim
Eksildim
Eridim
Bir seni bitirmedim

Hangi rüzgarlara sattın da saçlarını
Uğultusuna tutunamadın

Ömürden nefes çalarak ne kadar yaşarsa insan
Öyle yaşadım gözlerini
Tenimde itiş kakış
Cebimde depremlerin
Esrarlı gece ayinleri
Volkanik şiirler
Usul usul giymedim mi sözlerini
Yalnızlığın tiradını kapamadım mı her sefer
Sensizlik seni anlattı en çok
Vazgeçmeler vazgeçmekten vazgeçti
Söyle saçlarında öldüğüm
Bir geri gidiş kaç günde gelirdi?


En fazla içimde ölürsün
Cesedini sürüklerim gittiğim her yere
Tenimin yırtıldığı yerden mi girdin içeri
Açar gibi yaparak açık bir kapıyı
Beni ikiye böldün
Hadi içimi kendine aldın da
Beni nerde bıraktın
Hangisini seçerdin benim için
Ve hangisinden vazgeçerdin kendin için

Ben yarama çoktan sen bastım
Yaşım kadar gencim
Adın çabuk diye geçti
Ardında aç köpekleri bırakarak
Ezberimden geçtim.
Hızla biten aşk şarkılarından geçtim
Senden bir şey eksiltmeden sana çok şey bırakmaktı aşk
Bildim


Biz dalkavuk bir aydınlığın yerine
Onurlu bir karanlığı seçtik
Ve bir öyküden ağlarcasına geçtik
Cesurduk çünkü
Kendimizi kendi düşlerimizden kovacak kadar

Ömrüne yüz çevirmiş iki masalcıyız
Gerisi hiçlik
Gerisi yokluk

Sensizliğin anlattığı ne vardı senden başka
Bir hayatın tüm yanılgılarını
Saçlarında çözdüm
Şimdi beni hangi yanımdan susacaksın
Sessizlikte bir dildir
Çoğul susulur
Pusulur
Şimdi beni hangi yanımdan kusacaksın

Yıkık şehrimin izbesi
En fazla içimde ölürsün
En çok
Gözlerime gömülürsün.
Gözlerimi kaparım
Vasiyetimi yazarım

                                               Kahraman Tazeoğlu

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.860
  • 1.093
  • 11.860
# 14 Eki 2015 17:49:29



         h.n.a.


TOPRAK - MAZİ

Gel arkadaş, gel seninle az dertleşelim:
Okuyarak hayat denen koca kitabı
Gönüldeki yaraları biraz deşelim.

Gömdüm kara topraklara melekten iyi,
Perilerden nazlı, güzel bir sevgiliyi.
Derin derin sızlıyor gönlümde yaram,
Bana artık her saadet olmuştur haram.

Beni sardı kefen gibi mazinin tülü,
Yere batsın bu toprakla bu korkunç mazi!
Orda çünkü sevgilimle sevgim gömülü…
Hey arkadaş sözünü bil, hem kendine gel,
Bahtiyarlıklara olmaz ölümler engel.
Bir sevgili kızı senden aldıysa toprak
Buna katlan, toprak için çünkü bu bir hak!

Hem yaratan, hem büyüten topraktır bizi,
Üzerinde işitiriz ilk ninnimizi;
Fışkırttığı serin sular bize can verir;
Ormanları gönlümüze heyecan verir.

Hey arkadaş sende insaf duygusu yok mu?
Sana her şey veren, seni büyüten toprak
Senden bir tek kız aldıysa acaba çok mu?

Doğup ölmek… Millet için bunlar bir hızdır,
Toprak bizim beşiğimiz, mezarımızdır.
Toprak bizim anamızdır… İnsan yasına
Kapılarak nasıl söver öz anasına?

Hakikat ne şu göklerin derinliğinde,
Ne suların şairane serinliğinde…
Aristonun mantığında zerresi yoktur,
Fisagorda, Eflâtunda nebzesi yoktur.
Mefkûreler âleminde olunca kıtlık
Kafaların içerisinde başlar çıfıtlık:
Bir budala “zulüm yeter!” diye haykırır,
Bir it çıkar “proleter” diye haykırır!

Bir hayvanda hâkim olur cinsî heyecan,
Froyt denen yahudiye gider verir can…
Kimi kördür… Kendisine büyük gelir pek
Lenin denen o maskara vatansız köpek…

O ne felsefe ne de “din”in “hiç”inde,
O, toprağın asırlardan beri içinde…
Hakikati bulmak için onu eşmeli,
Yükselmekten bir şey çıkmaz, derinleşmeli…
Göğe doğru yükselenler bir gün yorulur,
Derinleşen hakikati toprakta bulur.
Şu ne başı, ne de sonu olmıyan toprak
Gömdüğümüz vücutlardan gıda alarak
Bize hayat verir, bize tarih, mazi yaratır.
Mazi köhne kitap değil, şanlı bir satır…

Mazi ırkın yarattığı çoksun bir seldir,
Mazi bizim alnımızı göğe yükseltir,
Geçmişlerin gecesinden ışık alırız…

Bir düşünsen mazideki olan işleri
Hâdisatın büyüklüğü seni şaşırtır.
İstersen gel yadedelim o geçmişleri…

Kaynar elbet damarında halis Türk kanın,
Damarında çünkü kanı var “Atilâ”nın,
Avrupanın her ırkından toplanan ordu
Onu Galya ovasında zorla durdurdu.

İradesi yenilmeden sinirle ete
Vatan için karısını bırakan “Mete”
Yasa için kardeşini öldüren “Çingiz”

Yeryüzünde bırakmadan küçücük bir iz
Geçip giden milyonlarca adsız kahraman,
Ki her biri bugün bize vermektedir şan,
Bu erlerin cisimleri toprakta kaldı,
Hangisini hangisinden üstün tutmalı?
Her birisi bu toprağın, bu ırkın malı…
“Tonyukuk”un gizlenmiştir dehâ kanında,
Bismark onun at uşağı olmaz yanında…

“Alp Arslan”la “Kılıç Arslan” şanlı bir fasıl
Avrupayı rezil eden “Yıldırım”… Nasıl?

Düşünsene ne biçim bir kahraman erdir
Ankara'da Yıldırımı eriten “Demir”…

Bu kadar mı? Bu saydığım ancak bir kaçı!
“Katerin”le neler yaptı acaba “Baltacı”?
Anafarta cephesinde kim durdu en son?
İlk dayağı kimden yedi kuduz Napolyon?

Sevdiğin kız şu toprağa eğer girdiyse,
Sen toprağı eskisinden fazla benimse.
Bil ki toprak ebediyen senin olmuştur.

Bu dünyada bizim bir genç kızı sevmemiz
Filhakika gayet doğru, hem de çok temiz
Bir gayedir… Fakat bunun hududu dardır…
Sevgiliden sevgili bir mefkûre vardır.
Biz kız solar, yahut senin tükenir aşkın,
İnsan kalmaz uzun zaman neşeli, taşkın…
Ya mefkûre? Ebediyet onunla birdir,
Kişioğlu müebbeden ona esirdir.

En mukaddes iki “Var”a böyle söversen,
Toprak ejder, mazi kanlı bir gece dersen,
İleriye bakamazsın, gözün kamaşır.
İstikbali kucağında bu mazi taşır…
Arkasında olmasaydı şanlı bir mazi
Bu milletten çıkar mıydı bir büyük “GAZİ”?
Kara toprak yine bizden gıda almasa
Kalır mıydı aramızda türe yasa?
Mazi bizim atamızdır, toprak anamız,
Biri bizi yetiştirir, biri verir hız.
Bu toprağa nasıl dersin kara bir ölü
Ki bağrında bütün şanlı ecdat gömülü.

Yabancılar bir gün yine akın ederse,
Ve zaferi kendisine yakın ederse,
Sevgilimi aldı diye bu kara toprak
Tarihin ün meydanında uzun kalarak
O toprağın uğruna sen can vermez misin?

Bu maziyle bu toprağa küfürden sakın,
Kendine gel, iradeni üstüne takıl!
Savaşları, türeleri, yasalarıyla
Zaferleri, bozgunları, tasalarıyla
Mazi ırkın yarattığı bir şaheserdir…

Hey arkadaş, sapıtmışın, doğru yola gir;
Hakkı neyse ver maziyle kara toprağın…
Onlar değil efsaneyle cansız bir yığın!

Bu ikisi ebediyen kutlanacaktır…
Ve bunları inkar eden, bil ki alçaktır…

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.969
  • 228.537
  • 28.969
  • 228.537
# 14 Eki 2015 20:22:37
Saflarımız seyrelse de yine ileri!..
Düşenlerin kanlarından doğar bir şafak!
Haydi sarssın yeri, göğü cenk türküleri;
Kanımızla burda yarın güller açacak.

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.908
  • 46.148
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.908
  • 46.148
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 14 Eki 2015 22:10:17
 
   ...
    farkında değil gönül,
    sanki hepten divane..
     içimizden dışımızdan
     geçer vakit
      zalim, zalimane!...

Çevrimdışı Aşk-ı derun

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 84
  • 406
  • 84
  • 406
# 14 Eki 2015 23:02:29
Şimdi Yine Bir Sıkıntı Gibi Düştün Yüreğime..
Zaten Boğuluyorum Düşüncelerde Sende Öyle Bir
Dert Oluyorsun Ki Derin Nefesimde Sen Titretiyorsun
Bende Ki Can Çekişen Kalbimi.
Söylemek İsteyen Kelimelerim Vardır Kalbimde Ama Söyleyemediğim..
Sebebi Sensin Demek İsteyen Duygularım Çoğunlukla Var Gönlümde
Ama Susmaya Mahkum Edilmiş,
Onlarca Fikirlerimin İçinde Ne Kadar Çok Belli Ettirmesemde Kimseye
Hep Son Cümlemde Sen Varsın.
Karanlıklar İçinde Kurulmuş Hayalerim Var Oysa ışığımdın Sen
Yarın İçin.. Yarından Öte Hiç Sönmeyecek Diye
Umudum Vardı Sende Kalan,
Bir Öykü Gibi Bitmezini İstemediğim Bir Aşk Bir Sevgidin
Dünyamda Yücetiğim.
Keşke Yastığıma Sürülmüş Saç tellerin Olsaydı Sen Yoken
Onlara Dokunudup Sensizliğiye Kırılmış Hücrelerimi Dindirebilsem,
Seninle Gezip Tüm Şehirlerde Resim Çekip Kalbimin Duvarını
Tüm O Anılarla Doldurabilsem Çünkü Sen Resimde Ki Kadar
Gerçeksin Sevgi Bahçemde.
Bir Gün Olur Ya Bir Şair Duyarsan Dilerde O Zaman Sevdaların Şairi Diye
Gelirim Aklına..
Hani Barış Diye Okursun Ya Haberlerde.. Bir Yazıda O Zaman Asiti
Diye Süzülürüm Düşüncelerine
İşte O Zaman Bilki O Anlarda Bende Seni Düşündüğümü "Sen" Olan
Şiirimi Yazamadığım Sevdam "Sen".

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 14 Eki 2015 23:47:51

ÖLÜM RİSALESİ

Damla damla oluşuyor hayat
Ölüm kımıl kımıl
Duymak kolay
Anlatmak değil

Her an
Farkındayım
Az az öldüğümün

Bilincindeyim doğan ayın
Eriyen karın akan suyun
Ve usul usul tükenen zamanın

Tekrarlayıp duruyor saat
Vakit te mahluktur
Vakit te mahluktur

İşliyor kalbim
Eskiyor saçlarım
Ve gözlerimin en ince hücreleri

Okuyorum hayatı
Toprağın üstünden çok
Altındakilerle var olduğunu

Toprak
Ölüme aç
Ölüme muhtaç
Hayat

Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak
Tek kapısıdır ölümsüzlüğün

Ölümle tanıştıktan sonra anladım
Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın

Kesitler

Mahlukta devinen
Gürül gürül bir ırmaktır ölüm

Babalar ölür
Dolaşır eli ölümün
Saçlarında anaların oğulların

Analar ölür
Kök salar hasret yüreklere
'Bir evlat pir olsa da'
O zaman anlar ancak neymiş öksüzlük

Oğullar ölür
Bir kafes olur ölüm
Ana kalbi bir kuştur
Azad kabul etmez

Sevgililer ölür
Bir hicret olur ölüm
Bir sıla

Mesela arkadaşlar
Arkadaşlıklar vardır okullarda
Bakarsın biri gelmez bir gün
Ve artık hiç gelmeyecektir
Simsiyah bir gölge düşmüştür adeta
Bahçeye koridorlara sınıflara
Bir fısıltı dolaşır dudaklarda
Kimi kirpikleri ıslak
Çökmüş bahçenin tenha bir yerine
Elinde bir çöp resmini çizer toprağa
Anıların
Kimileri öbek öbek toplanıp
Çaresizliği dile getirirler anlamsız sözcüklerle
-Nasıl olur daha dün beraberdik
-Salıncakta İki Kişi'yi izlemiştik daha dün nasıl olur
-Geçen pazar kırlarda dolaşmıştık
''Göçmen kuşlar yerli kuşlardan daha mutlu olmalılar
Hayatı dolu dolu yaşıyorlar'' demişti unutamıyorum

Sonra bir mezarlıkta Bir çukurun başında
Bir kapının ağzında
Herkez susar
Konuşur ölüm

Ve sürer hayat.

Bazan bir tekerlek altında
Ansızın gelir ölüm
Apansız biter sınav
Bir elektrik kesilmesi gibi
Kesilir tulu emel

Bazan ölüm vardır
Ölümden önce gelir
Mesela bir hapishanede bir hücrede yaşanır
Sorular hep yanıtsız kalır orada
Sadece konuşan rüyalardır
Yahut hayaller suskun duvarlarda
Gözler kabul eder parmaklar kabul eder
Ama beyin hep umuttan yanadır

Bazan akan bir film şeridinin
Tek kare donan bir fotoğrafı gibidir
Ölüm
Karşıda bir manga asker
Gözler namluların karanlık ağızlarını görmez de
Takılıp kalır masmavi gökyüzünde
Asılıp kalmış bembeyaz bir buluta

Ölümden uzak ölümler vardır
Gazete ilanlarında rastlanılan
Dünyaya bağlılığın zavallı
Ve muannit
Bir belgesidir
Daha çok kalanlara ait.

Bir de bir örümcek ağının ortasına düşmüş
Bir sineğin titrek bacaklarında seyretmiştim ölümü

Ölümler vardır:
Can kuş gibi uçar gider
Bir martının süzülüp
Kaybolması gibi maviliklerde

Bir Portre

Engin sakin berrak bir denize
Uçsuz bir kumsaldan ağır ağır
Nasıl yürürse insan
Sokrates öyle yürüdü ölüme

Tilmizleri ağlaşırken
O vasiyet ediyordu:
-Asklepyos'a bir horoz borçluyuz
Unutmayınız.

Ne tuhafsınız dostlar
Güçsüz kadınlar gibi ağlaşmak niye
Yükselmek varken ölümsüzlüğe

İnancına sahip olmak
İnsan olmanın şartı
Kölelikler içinde en onulmaz kölelik
Hayatın ölümcül yanına
Takılıp kalmak değil mi?

İlkin ayaklarında duydu Sokrates
Zehirin soğukluğunu
Ve yavaş yavaş ölüm
Yükseldi göğsüne çenesine

Dudaklarında donan son bir tebessümle
Bir işaret taşı da böylece
Sokrates dikmiş oldu ölüme

Ölümün Sesi

Ölümden bir işaret var her şeyde
Ölümün sesini duyuyorum şarkılarda türkülerde:
-Kışlanın önünde redif sesi var
Namluların ucunda ölümün sesi!

-Bir ay doğdu geceden oy oy
Karanlığın ağzında ölümün sesi!

-Erzurum dağları kan ile boran
Vadilerin koynunda ölümün sesi

-Ezo gelin durmuş bakar yollara
Umudun ardında ölümün sesi!

-Bir ihtimal daha var
Umuddan da öte ölümün sesi!

Kendi Ölümüme Ait Bir Deneme

Bir gün öleceğim biliyorum
Bunu her an ölür gibi biliyorum

Anamın yüreğinde bir kor
Ölene dek sönmeyecek bir ateş
Kımıldanıp duracak hep

Karım bomboş bulacak dünyayı
-N'olurdu birlikte ölseydik, deyip duracak
Oysa insan yalnız ölür
Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak

Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm
Bir süre kaçacaklar insanlardan
Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde
Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine

Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar
-Yaşayıp gidiyorduk yahu
Ne vardı acele edecek!
Diyecekler

Biliyorum yaklaşıyoruz her an
Biliyorum oruçlu doğar insan
Ölümün iftar sofrasına

Son Söz

Ve zaman döne döne
Gelmişti başlangıç noktasına
İlk yaratılış düğümüne

Mahlukatın var olduğu
Yüzüsuyu hürmetine
Evrenin Efendisinin
Kavuşmak vakti gelmişti sevgilisine.

Hayatın menbaı
Merhametin son durağı
Madeni, muhabbet ocağının
Ateşler içindeydi
Yatağında.
İltica etmişti sanki Kainat
Kutsal tenine
Hayata şafak olan alnında
Ter taneleri
Her biri insanlık çilesinden
Bir haberdi sanki
Bir an oldu
Aralandı gözleri
Sonsuzu kuşatan bakışları
Süzdü ciğerparesi Fatıma'yı
Süzdü tek tek çevresindeki
Can dostlarını
Kıpırdadı dudakları, dedi:
-Ebu Bekir kıldırsın namazı
Sonra daldı daldı uyandı
Son defa aralandı
Bakışları
Yöneldi bir noktaya
Karar kıldı bir noktada
Ve dedi:
-Merhaba ey refik-i ala!

Olacak oldu
Akıllar kamaştı
Kalpler tutuştu
Feryat ve figan gökleri tuttu
Çekti kılıcını Faruk olan
Sıçradı orta yere:
-Kim derse ''O öldü'', öldürürüm!

Ayrılık ateşinden
Ateşin şiddetinden
Sanki bendler çözülmüş
Felekler çökmüştü
Şuur tutuşmuş
Akıl iflas etmişti.

Sonra Sıddıyk olan
Yetişti geldi
Baktı baktı yatağında hareketsiz yatan sevgiliye
Mağarada arkadaşına Hicrette yoldaşına
Sonra baktı çevresine
Mahşerden önce mahşer hali yaşayan
Ashabına
Aline
Ebu Bekir dedi:
-Ey nas, susun!
Kim ki Resulullaha tapmaktadır
Bilsin ki Resul ölmüştür
Kim ki Allaha tapmaktadır
Bilsin ki Allah ölmez
Hayy ve Layemuttur

Ey nas, susun!
''İnna Lillah ve inna ileyhi raciun''

Sonra eğildi sevgilinin yüzüne
Sürdü bulutlanmış gözlerini
O güzellikler ülkesine
Baktı baktı ve dedi:
-Hayatında güzeldin
Ölümünde güzelsin
Öldün
Bir daha ölmeyeceksin
 
Erdem Bayazıt

 
 

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.227
  • 53.942
  • 4.227
  • 53.942
# 15 Eki 2015 08:31:52
"Bu kez biraz uzun sürdü bu keder
İçime ağır bir taş gibi takılıp kaldı
Acı, takunyalar giyerek yürürdü yüreğimde
Sevincinse tüyden ayakları vardı.
Ve sorularım ne çoktu benim
Ellerim her taşın altını kuşkuyla aralardı
İnanmaz olurdum kimi, göğün mavi, yaprağın yeşil olduğuna
Gözlerim her renkte saklı bir karayı arardı.
Bu kez biraz uzun sürdü bu keder
Kollarımı iki yana açıp, dansetmek istiyorum
Mutlu olmak istiyorum, ey kuşlar, ey çiçekler! "


Ahmet Erhan

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.949
  • 47.578
  • 2.949
  • 47.578
# 15 Eki 2015 14:47:05
Gölgeme bak gölgeme
Amma aşık, amma divane
Oturmuş kanepesinde gurbet elin
Kendini seyreder gözlerimde
Amma aşık, amma divane.

Gölgene bak senin gölgene
Amma fakir, amma biçare
Ceplerini elleriyle doldurmuş
Aynı kanepesinde gurbet elin
Amma fakir, amma biçare.

Ya öbür adamın gölgesi, öbür
Amma hinoğlu hin, amma hergele
Ayıp fiiller kuruyor belli
Kulakları toprağın üstünde kocaman
Amma hinoğlu hin, amma hergele.

Gölgelere bak gölgelere
Amma işsiz güçsüz, amma avare
Şarkılara inanıyorlar bütün gün
Hepsi de aynı şarkının insanları
Amma işsiz güçsüz, amma avare...
                                                    CEMAL SÜREYA

Çevrimdışı REİKİ26

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 282
  • 4.077
  • 282
  • 4.077
# 15 Eki 2015 15:43:44
                  AŞKIM OLUR MUSUN ŞU YANIK SİNEME???
Seninle konustugumda hic bilmedigim bir zamana uzaniyorum .
Duruyor zaman duruyor dakikalar .
Ayaklarım bir denizin masum akışlı kıyılarında
Dalgalarıyla oynuyorum .
Kumsalına adını yazıyorum,kum taneleriyle .
Sonra bırakıyorum dalgalara ismini..
Icimden seslenen bir şarkıyla yoklugunla dans ediyorum.
Bir atesin başınnda,martıların kemanına tutuluyorum .
Ben senin yoklugunla yasamaya alışıyorum.
Varlığına elveda ...
Kimse seni sevdigim kadar sevemeyecektir hayatinda .
Kimse seni sevemeyecek bu kadar ...
Bir sigara gibi ictim seni ...
Sancılı bir doğumu ceken bir kadın gibi ...
Sen beni boyle bir gitarin notalara ozlemini kıskandırarcasına Dusunurken seni gormelisin ..
Sen beni boyle ince nakışlı,
Bir dantel gibi seni dizelere işlerken görmelisin ...
Sıcacık olurum , üşümez  hic bir yerim ..
Seninle ısınırım
Seninle ısınır icim
Aşkım olur musun
Ben ne zaman aşık olsam .
Bir sarki olurum aşkın dilinde.
Hani bir yerlerim .
Nutkum mesela çiçek acar.
Gitar beni soyler .
Kemanlar yuregimi .
Kimse bilmez belki .
Kimse bilmez seni nasil sevdigimi ...
Ben seninle dolu olurum .
Gülüşünde tutuşur gözlerim.
Ay tutulur
Gunes tutulur,tutusur her yerim.
Kesildi ayaklarım,kesildi ellerim
Dokunduğum ellerini çok özledim .
Söndürdüm ışıklarıi ...
Şamdanlar diktim bu gece odama .
Işıkları oksuyor sevdam gibi dokunuyor canıma .
Mum ışıklarında uzuyor gölgelerim .
Gölgem bile hasret sana .
Koştu senin icinde oldugun düşlerim dört bir yana .
Düğümlendi sevdam bom bos kollarım , ellerim .
Nefesim, yırtık etek gibi öksüz kaldı boğazımda yutkunuyorum ALLAH a..
Ne dikenim var
Nede böyle giyenim
Ben bir cift mezar taşı diktim yokluğuna ...
Her gece varlığına dua ederim
Bu gün yine seninle konustum .
Biliyorsun sana hislerimi .
Biliyorsunda ne anlıyorsun .
Ne bir evet diyorsun .
Ben cemre gibi topraklara dusuyorum sen bunu kabulleniyor musun ?
Ben buyuk bir ask olacağını biliyorum aramızda .
Hani sıcaciı, ürperten, insanın icini tiril tiril titreten .
Dalgalı ve heyecan veren bir aşk olacagını biliyorum .
Bir fırtına olacagını biliyorum aşkımızın .
Sende biliyorsun .
Bunuda biliyorum .
Sen her gece yatağının bas ucunda benden bir parcayla uyuyorsun . Bunuda biliyorum .
Ama sen ..
Ama sen benim ne kadar seni çok istediğimi bilmiyorsun .
Hani su icinde yüzüpte çok begendigin ...
Hani çok güzel olduğunu söylediğin,gozlerine
Bir sürme çekecek kadar seni istiyorum .
Ben ellerimin gözleriyle görürüm senin yüzünü .
Ben senin aşkınla yürürüm yer yüzünü
İhtiyacım yok gözlerime, kalp gözlerim yeter su sevgime
Şimdi zamanım dar .
Şimdi an gibi seni istiyorum .
Şimdi yolda kimi görsem sen sanıyorum .
Şimdi kiminle konuşsam dilim seni söylüyor .
Kiminle konussam dilim seni ...
Konusamayip,başımı ellerimin arasına alıp bir köşeye çekilip ağlıyorum ...
Saçların tutup çekiyor beni kendine ...
Ben senden sadece bir şeyi istiyorum
Aşkım olur musun ?
Aşkım olur musun ?
Aşkım olur musun şu yanık sine - me ?
GEL
Sen istersen görmem bir daha dünyayı
GEL
Gülüşünde tutuşsun gözlerim
GEL

Çevrimdışı eessrraa

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.908
  • 46.148
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.908
  • 46.148
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 15 Eki 2015 16:45:53


umudun bir rengi olsaydı
mavi olurdu
deniz gibi
gökyüzü gibi
sonsuz....


umudun bir adı olsaydı
sevgi olurdu
iyi gibi
güzel gibi
bitmeyen....

umudun bir sözü olsaydı
aşk olurdu
yanar gibi
söner gibi
tütmeyen....

Çevrimdışı karenia

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 91
  • 1.211
  • 91
  • 1.211
# 16 Eki 2015 11:06:09

Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...

Gözlerinden
Gözlerinden öperim

Bir umudum sende.
Anlıyor musun?

AHMED ARİF

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.227
  • 53.942
  • 4.227
  • 53.942
# 16 Eki 2015 12:49:06
“Sana rastladığım gün susuzdum, yalnızdım. Bir çırpıda içtim gözlerini.”

Cemal Süreya

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.969
  • 228.537
  • 28.969
  • 228.537
# 16 Eki 2015 15:56:18
GÖZLERİN KALDI BENDE
Gözlerinde dirildim
Işıklar var, yâr sende
Deniz deniz bakarken
'Gözlerin kaldı bende'

İçli içli gül sesli
Gül sevdadan nefesli
Kimi zaman ah sisli
Sözlerin kaldı bende

Papatyalar renginde
Aşkın gönül cenginde
Sevgiler âhenginde
İzlerin kaldı bende

Mızrap değerken tele
Sevdam gelirken dile
Kokun sinerken yele
Yazların kaldı bende

Mavi sular başında
Akitleştik söz canda
Sevdan çıkmadı kında
Dizelerin kaldı bende

Celalettin Kurt

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.949
  • 47.578
  • 2.949
  • 47.578
# 16 Eki 2015 16:49:19

Yalnız gölgeleri duruyor
Bilir görünseler de
Eski bilgeler de anlamadı
Sevinçlerimiz eksik kaldı
Bu eski bir yaradır içimizde
Düşün aşk bile iğretiyse
Birdenbire düşlerimizden
Göçmen kuşlar gibi geçip gittiyse
Kendimize yenilmiş mi oluyoruz
Bir yanda yanılgılar
Öte yanda kırık dökük anılar
Gece karanlığın çoban ateşleri
Düşün sevmek adına
Sönmeyen ne var içimizde
Düşlerimizdi güzel günler
Hep olacak gibiydi
Birazını biz tükettik
Birasını da onlar götürdüler


Afşar Timuçin -Düşlerin En Güzeli-

Çevrimdışı tekmen

  • Moderatör
  • *****
  • 21.705
  • 46.668
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 21.705
  • 46.668
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 16 Eki 2015 16:54:21
BENİM

Ve büyür gözlerimde güvercin güzelliğin
Sonra bıkıp usanmadan sabahlara dek
Biri durur kapında korkulu ürkek...
O duran benim.

Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri
Sordum seni şehir şehir
Şimdi her gece yarısı rüzgâr değildir
Pencerene vuran benim.

Bir gün bölerse uykunu bir saat çıngırağı
Birdenbire yatağından kalkıp oturma
Öyle korkulu gözlerle etrafına bakınma
Saatleri kuran benim.

Senin bir suçun yok kabahat bende
Bitsin bu kıskançlık gayrı diyerek,
Boy verdiğin aynaları istemeyerek
Tekrar tekrar kıran benim.

Bir ceylan gibi durma artık gecenin ortasında
Ceylan gibi bakma oraya
Seni bir beyaz duvağa, altın halkaya...
Duyuran benim.

Kolay kolay unutulmaz adına yaktığım türküler
Kapanmaz yüreğime açtığın yara.
Her akşam saçlarını karanlıklara...
Savuran benim.

Yavuz Bülent BÂKİLER

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK