KARANLIKTA KAR YAĞIYOR
Ne maveradan ses duymak,
Ne satırların nescine koymak o anlaşılmayan şeyi,
Ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi,
Ne güzel laf, ne derin kelam?
Çok şükür
Hepsinin
Hepsinin üstündeyim bu akşam.
Bu akşam
Bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var;
Sana,
Senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyleyen bir ses.
Karanlıkta kar yağıyor,
Sen Madrid kapısındasın.
Karşında en güzel şeylerimizi
Ümidi, hasreti, hürriyeti
Ve çocukları öldüren bir ordu.
Kar yağıyor.
Ve belki bu akşam
Islak ayakların üşüyordur.
Kar yağıyor,
Ve ben şimdi düşünürken seni
Şurana bir kurşun saplanabilir
Ve artık bir daha
Ne kar, ne rüzgar, ne gece?
Kar yağıyor
Ve sen böyle No pasaran deyip
Madrid kapısına dikilmeden önce
Herhalde vardın.
Kimdin, nerden geldin, ne yapardın?
Ne bileyim,
Mesela;
Astorya kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin.
Belki alnında kanlı bir sargı vardır ki
Kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır.
Ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin
Yunkers motorları yakarken Bilbaoyu.
Veyahut herhangi bir
Konte Fernando Valaskerosi de Kortobanın çiftliğinde
Irgatlık etmişindir.
Belki Plasa da Sol da küçük bir dükkanın vardı,
Renkli İspanyol yemişleri satardın.
Belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin.
Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin
Ve parçalandı üniversite mahallesinde
Bir İtalyan tankının tekerlekleri altında kitapların.
Belki dinsizsin,
Belki boynunda bir sicim, bir küçük hac.
Kimsin, adın ne, tevellüdün kaç?
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim.
Bilmiyorum
Belki yüzün hatırlatır
Sibiryada Kolçakı yenenleri
Belki yüzünün bir tarafı biraz
Bizim Dumlupınarda yatana benziyordur
Ve belki bir parça hatırlatıyorsun Robespiyeri.
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim,
Adımı duymadın ve hiç duymayacaksın.
Aramızda denizler, dağlar,
Benim kahrolası aczim
Ve Ademi Müdahale Komitesi var.
Ben ne senin yanına gelebilir,
Ne sana bir kasa kurşun,
Bir sandık taze yumurta,
Bir çift yün çorap gönderebilirim.
Halbuki biliyorum,
Bu soğuk karlı havalarda
İki çıplak çocuk gibi üşümektedir
Madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların.
Biliyorum,
Ne kadar büyük, ne kadar güzel şey varsa,
İnsanoğulları daha ne kadar büyük
Ne kadar güzel şey yaratacaklarsa,
Yani o korkunç hasreti, daüssılası içimin
Güzel gözlerindedir
Madrid kapısındaki nöbetçimin.
Ve ben ne yarın, ne dün, ne bu akşam
Onu sevmekten başka bir şey yapamam.
Nâzım Hikmet