BUGÜN DEĞİL YARINSIN SEN
Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif
edemeyeceğimi biliyorum.
ulaşılmaz oldun hep; dokunmak
hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni, kocaman bir
Yalnızlıktı payımıza düşen
Payıma düşen her şeyi erteledim.
ama erteleyemediğim bir
Şey vardı, sana benziyordu.
su olsan dokunduğumda bozulurdun, bozulmayan bir ‘şey’din…
gidilecek bir yer olsa sonu olurdu, sonu olmayan bir ‘şey’din…
uykuda görülecek bir rüya olsa uyanırdım,
beni rüyamdan uyandırmayacak bir ‘şey’din… simsiyah saçların olsun
İstiyorum, ama bahtın değil
Düşün ki yılan dağından aşağı iniyoruz ve dünyada sadece İki kişilik türkü kalmış, onu söylüyoruz.
öyle Bir ‘şey’sin sen…
seni düşündükçe yoruluyorum desem
dünyanın en büyük yalanı olur. yalanım yok.
Bu günden yarına ne kalır bilmem, ama sen kalırsın tıpkı yatağı değişmeyen bir ırmak gibi
Yaşadıklarımız azdı, zamana sığmadık yaşamak isterken her şeyi.
bu gün şarkı söylüyorsam, o gün şarkı değil, şarkı gibi seni yaşamak isterim
bazen yasaklandın bana, bazen suç gibi boynumda taşıdım seni.
yedi telli sazımla bile tam anlatamadım. sen bir uçurum gülüydün
Ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm
Uzaksın, yakınsın, özlenensin ama bugün değil, yarın gibi
Bir ‘şey’sin sen
Bugün her şeyi değiştirmek için çabalarken, sen değişmeyen olarak duruyorsun karşımda.
kabul ediyorum. dünyaya bu
kalsın, ama sen bilme
Gecenin en karanlık yerindeyim, bir sigara ateşinin
aydınlattığı kadar ışık bile olsan, yine de istiyorum
seni.
sadece benim seni anladığım, kimsenin unutmamak için
Defterine not düşmediği, ama hayatımda hep bir dipnot
Olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni
Adına aşk diyorlar, gelecek diyorlar… bana yetmiyor.
her şarkımda sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum.
bir başka dilden seviyorum, kırmızıdan daha uzundur
Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak
Kim ne derse desin geri dönecek yerim yok, bir kentin
Ortasında çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da
Yine seviyorum seni
Bu bir suç duyurusudur, kendimi ihbar ediyorum