Bütün dallarım aşk içinde kırılırken, tutmadın!
Can kayıplarımda, gözlerime dolan yağmurlarda ıslanmadın.
Hatırlıyacak kadar bile sevmedin.
Görmedin! avuçlarımdaki nasırlaşmış vedanı.
Seni her güne ayrı sığdırıp sevişlerimdeki sesi
Duymadın işte.. Kapattın yüreğinin kulaklarını..
Bir bana’mı yoktun sevgili?
Canın yandığında,
Kafan bozulduğunda öfkeni kusarken!
Koca bir sensizlik daha kusardın kulaklarıma.
Yokluğuna inandırmak ister gibi GİT’ benden ey bensiz yabancı dediğin günler!
Yok yok ne günüydü.
Daha dün gibiydi kulaklarımdaki acı’sı.
İçerime kadar çöreklenmiş bir sarıydı hüzün.
Sonbahar’dı ilkbaharı aradığım gözlerin.
Yan ve Öl der gibiydi bakışların.
Duvarlara çarpa çarpa intihar eder gibiydi yüzsüz sevmelerim.
Severdim yine!
Çığlık ata ata yüzerdim boğulacağımı bildiğim gözlerinde.
Teninin teninden bir yarayı kavlatıp atar gibi!
Yokluğunu gecelerden atardım.
Yinede varmışsın gibi severdim..
Seviyordum işte.
Gerçek olandan yansıtıp simetrik bir hayal gibi.
Yağmur gibi!
Kar’dan adamlara özenip yokluğunu üşütüp!
Bir sensizlik halini bürünüp,
Bir deli gibi,
İki dalga gibi, İki dalganın aynı kıyıda saçlarına dokunuşu gibi Seviyordum seni.
Hala aynı’yım.
İçimden çıkaramayacağımı bile bile!
Gidişlerini izleye izleye!
Aynı tutkuyla, aynı dar ağacında defalarca salınarak,
Ateşler içinde yokluğuna kan ter içinde uyanarak Seviyordum seni.
Geçmiş zamanlı değil..
Hala!
Seviyorum İşte Yokluğunu, bile bile..
Kendime aynada defalarca durulup!
Gözlerime öylece suskun suskun bakarak,
Bütün harflerin görkeminden kendime kin kusarak!
Az’mı sevdim, Ne verdim!
Acı’mı kusmaktan başka derdim ve sus pus çıt kırılırdım her defasında.
Biliyormusun Şehir Gözlü!
Seni varken, yokken, uyanırken , ikide bir saate bakıp geleceğine ihtimal verirken,
İlk defa karşılaşıp gözlerini öpecek gibi,
En sevdiğim yerden bakıp,
Avuçlarındaki mavi kanatlı kelebekler gibi,
Göz kapaklarına oturmuş çoçuk gibi Seni beklerdim işte..
Hüznüm şarabı nedir bilirmisin yağmur bakışlı hüzün!
Kaç kez içebilirsin bir ayrılığı,
Kaç kez kendine geri getirebilirsin gidişlerine ölmüş benliği!
Kaç defa ve kaç defa !
Yeniden sevebilirsin aynı yüzü,
Aynı gözü! aynı dudağı, aynı Yüreği!
Ve sen her defasında gitmeye hazır bavullarınla karşılardın el açışlarımı!
Söylesene Şehir Gözlü!
Yokluğunun üzerine yazabilirmisin beni harf harf, rengarenk..
Yaşadıkca,
Benim yazacaklarım ağır gelebilirdi yüreğine!
Bir başka dilde susardın!
Başka gözlerde çizerdin gidişleri,
Bir vapurun ardından el sallardı saçların, alabora olmuş yüreğin,
Martılara yoldaş olmuş ömrün..
Son anına denk gelirdi.
Ve Gidecekmiş gibi dururdu adımların.
Yine ben Kendime kanardım ,kalırdım..
Özenle dinlerdim ağır ağır..
Ağır ağır kapatırdım gözlerimi ve,
Adımlarının çığlığı dipilenirdi kulaklarımda.
Ya geri dönersen umudu ile başımı göğe kaldırıp,
Gök parçalı gri efkarımdan dilenirdim git-me..
Kal deyişlerimi!, Ardı arkası kesilmezdi..
Ama yine sen giderdin..
Ve ben yine ardından adımlardım gelecekmişsin umudunu..
Kaldırımları sorguya çekiyordum!
Geçtimi burdan O !..