Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı bilaldikici

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.512
  • 57.274
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ara 2013 12:20:27
Sessiz

Sessiz oturabilir miyiz seninle
Aramızdaki yaprakların hışırtısından
Ve ceylanların hayata çıkışından
Başka bir ses olmadan..
 
Beni sessiz de sevebilir misin
Yağmur almış toprağı
Ve üşüyen kainatı dinlerken
Araya dünya sözleri karıştırmadan..
 
Biliyor musun çekirgelerin
Unutulmuş ülkelerin
Kahrından kuruyan nehirlerin
Diliyle konuşabilirim seninle
Duyabilirim seni hiç konuşmadan..

Kemal SAYAR..

Çevrimdışı tefoo

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.462
  • 18.587
  • Müdür Yardımcısı
  • 4.462
  • 18.587
  • Müdür Yardımcısı
# 12 Ara 2013 12:36:25
Birini seçmek ve onunla yaşamaktan ibaret kaldı aşk. Artık kimse kimse için dağlar aşmıyor, ırmaklar geçmiyor, diyar diyar gezmiyor. Mecnun bütün çölleri tüketmiş, kimseye çöl kalmamış yeryüzünde. Kurumuş vahalarda seraplar bitmiş. O olmazsa öteki, o olmazsa bu, o olmazsa şu... Fark etmez, fark etmez, ille de o. Yalnızca o, o, o, o diyen kalmadı. Kimse kimsenin o'su değil. Artık değil.

Murathan Mungan

Çevrimdışı ALAMET-i FARİKA

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.093
  • 11.861
  • 1.093
  • 11.861
# 12 Ara 2013 14:31:03



       h.n.a.



SONA DOĞRU


 Bilsin cihan ki ben bu cihanın nesindeyim:
 Bir ülkünün mehabetinin zirvesindeyim.
 Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;
 Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.
 Herkese bir özleyişle yaşar…
Ben de öylece Altaylar’ın ve Tanrıdağ’ın çevresindeyim.
 Merdanelikle şöyle bakıp ayrılıklara
 Son menzilin hüzün dolu kaşanesindeyim.
 Artık veda zamanına pek fazla kalmadı;
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim…

Çevrimdışı özisa

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 497
  • 1.626
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 497
  • 1.626
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ara 2013 19:38:45
     GECE NÖBETİ
Daha az seviyorum seni
Giderek daha az
Unutur gibi seviyorum
Azala azala
Aramızdaki uzaklığın karanlığında


Geceler kısalıp,
Gündüzler uzuyor öyle olunca
Daha az seviyorum seni
Kendini iyileştiren bir yara gibi
Daha az
Ve zamanla


Sen geceyi tutuyorsun, ben nöbetini
Uzak dağ kışlalarında
Görmüyoruz birbirimizi
Usul usul sis iniyor
Kopmuş yollara
Işığı hafif, uykusu ağır koğuşlarda
Üzerini örtüyorum senin
Bir çığ gibi uyuyorsun rüyalarımda
Sevgilim sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
Nöbet kadar yalnızken
öğreneceksin bunu da


Artık daha az seviyorum seni
Unutur gibi, olur gibi daha az
Yeniden ödetiyorum kendime
Önce aşkın öğretemediğini
Kolay değildi
Yalnızca sevgilimi değil,
Evladımı da kaybettim ben
Kac acı birden imtihan etti beni
Bir tek gece vardır insanın hayatında
Ömür boyu sürer nöbeti
Bu da öyleydi,


İyi ol, sağ ol, uzak ol
Ama bir daha görme beni
                      Murathan Mungan

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ara 2013 19:56:33

Ansızın

seni kaybettiğim o günden beri
içimi dağlıyor hasretin, sızın
kah gönderiyorsun yalnızlığını
kah karşıma çıkıyorsun ansızın

herhangi bir gecede, dumanlı bir köşeden
bazen ayın ondördü kadar şehla ve güzel
bazen bir ejder gibi, bakışları bir kızın
ıztırab şarabıyla ruhumu sarhoş eden
kil renkli gözlerini buluyorum ansızın

herhangi bir zamanda muamma bir şarkının
dalgın nağmelerinde duyuyorum sesini
ağlayan kirpikleri bazen kumral ve kısa
uçurtmalar taşıyor göklere nefesini

bazen karanlıkları örtecek kadar uzun
alevli saçlarında dağılıyor gül ve gün
kalbinden bir karanfil koparıyor sonsuzun
savaşta yenik düşen gemiler kadar üzgün

herhangi bir denizin efsunuyle yeniden
her şey sanki yeniden başlayacak derinde
sönerken mutluluğun nazenin kandilleri
yaralı bir güvercin görürüm ellerinde
hayalinde bulurum solgun karanfilleri

 

 Nurullah Genç

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ara 2013 19:57:19

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahaeddin KARAKOÇ
 (Uzaklara Türkü)

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ara 2013 21:22:13
BİR ELİF MİKTARINCA

Kader vazgeçip yazgımdan varlığımı sürme etse
Öpsem her seher vakti yar’in gece gözlerinden
Perçem etse beni kalem düşsem bir an pak alnına
Bir elif miktarınca dursam o gül yanağına
Yar bana bir kere gülüp de bir selam verse
Razıyım ikindiye müteakip selâ’m verilse
Bir elif miktarı durup da halimi görse
Ve bırakıp ruhum tenimi Rabb’ime dönse
Ne zaman ki dönse sırtı sanırım gurbet günü
Yollar uzun gün zemheri ve gebe tomurcuk güle
Ne hazin ki yazgımın hasret arkası önü
Yaradan kanıyorken yar damlıyor yareme
Bir elif miktarınca adımı yar etse yar
Bir adım mesafede yar’e uçurumlar var
Düşsem yar’in diline düş’te olsa razıyım
Giz’de kalmış aşkımın feryadı avazıyım
Yetimliğime katkı öksüzlüğüm yar’dandır
Gözlerine müebbet esaretim yar’adır
Yar bir elif miktarınca kaldır bizi kıyâm et
Bakışın değsin bana ve kopsun bende kıyamet

                                      Mehmet Ercan

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ara 2013 21:23:20
  Ve münzevi

 

Şehrin kalbindeyken en uzağındayım

Köyde, çeşme başında, en uzağında

Beylere bıraktım dokunulmamış yapraklarını güllerin

Şiirin bütün tafralarını şairlere

Renklerin tenhasında son yiğitlerin

Öldürülmüş atlarının nal izlerinde

Gökkuşağından gelen bir Leyla taşıyorum

 

Hükümdarlara bıraktım tutsaklığımı

Üstümde ne varsa yokluğa dair

Bıraktım çöl kokan avuçlarına gezginlerin

Putlarını gönül iklimlerinde

Birer tohum gibi saklayanların

İnfazına adadım isyan temrinlerini

 

Su, kırgın damlalarla eski bir çeşmeden

Akmanın feryadındadır

Ateş mutludur, kıvılcımlarını kalbimden

Alıp tutuşturduğu bir günün mahşerinde

Havada bulut var, kanlı ve sürgün

Toprak tenimdedir; tenim güneşle

Yeniden buluşuyor; Doğuya gidiyorum

Batının karanlığından geçerek

Bir sükûn şehrine verdim rüyalarımı

Kuzey ve güney

Sonsuz bir yalnızlığın adıdır mahzenimde

Ben artık bir ayrılıklar eviyim

Ve münzeviyim


                      Nurullah Genç

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.385
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Ara 2013 21:23:45
MÜNZEVİ


Sus ve gir mahzenine ömrünün, gör ki kuşlar

Pencereler, aynalar, kapılar, haykırışlar

Akkor birer dağ olup düştü avuçlarına

Şahmeran bile şaşkın mevsimlik suçlarına

Rengârenk dolapların ortasında küçüldün

Yarın ölü; gecenin tenhasında kaldı dün

Vardığın çeşmelerden şimdi hüsrandır akan

Aldattığın gözlerin yaşıdır ruhu yakan

Benzersiz bir baharı unutmuşsun güzünde

Bir inziva bekliyor seni can dehlizinde


                                    Nurullah GENÇ

Çevrimdışı bergüzar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
  • 1.141
  • 10.627
  • Okul Müdürü
# 12 Ara 2013 23:39:56
ACIYOR

Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan.
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
Sevgim acıyor

Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor

Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar

Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse

Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar

Turgut UYAR

Çevrimdışı sergüzeşt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 4.376
  • 326
  • 4.376
# 13 Ara 2013 11:22:33
bir yıl daha bitiyor
düşlerim tasalarım yarım kalmış onca şey
her yıl biraz daha kısalıyor öncekinden
banamı öyle geliyor
yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman
insan yaşlanırken?

Çevrimdışı özisa

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 497
  • 1.626
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 497
  • 1.626
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 13 Ara 2013 19:29:47
seni sevdim
seni birden bire değil
usul usul sevdim.
"uyandım bir sabah" gibi değil
nasıl yürür özsu dal uçlarına
ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara...
seni sevdim.
artık tek mümkünüm sensin."
           GÜLTEN AKIN

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.273
  • 230.693
  • 29.273
  • 230.693
# 13 Ara 2013 19:39:54

MİHRİBAN

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın,çözülmüyor mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor mihriban

Yar,deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor mihriban

Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor mihriban

Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut cizilmiyor mihriban

Boşa bağlanmış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım karabahtım tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor mihriban

Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor mihriban

 ABDURRAHİM KARAKOÇ

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.273
  • 230.693
  • 29.273
  • 230.693
# 14 Ara 2013 09:03:10
Eskiden Öyle Güzel Cahildik ki...

Televizyon yoktu.. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar...

Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş
merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık
içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...

Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...

Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.

Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,
yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...
Kimin umurunda...

Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk .

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 29.273
  • 230.693
  • 29.273
  • 230.693
# 14 Ara 2013 16:08:04
BİZLER

"Bir kilimin renkleri, desenleri"
birbirine çalınmış ilmekleri gibiyiz...
Herkes kendi aidiyetini taşısın,
sevsin ait olduğu değerleri bir bir;
Ve bütün farklılıklar aslında
bizim en büyük zenginliğimizdir,

İç içe girsin, kenetlensin değerler,
Tutuşsun dosta düşmana karşı eller.
Ve bizler; "İnnemel mü'minine ihvatun"
"Müslümanlar kardeştirler" buyruğunda,
Yaratıcıya 'Evet' diyenler değil miyiz?
Öyleyse bu tufan, bu kasırga;
bu ayrılık, bu ihtilaf niye!...
Öyleyse; "Çokluk içinde birliğe..."

CELALETTİN KURT

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK