Toplum Polisliği

Çevrimdışı omer68

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.202
  • 2.957
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.202
  • 2.957
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 01 Ağu 2007 15:01:09
   Polis her yerde insanları takip edemez. Her insan kendine sahip çıkmalı. Bu da vicdan sahibi olmakla olur inancındayım. Vicdan sahibi olan kişi bir işi yapmadan önce aklıyla düşünür.

  Eğitim ailede başlanmalı. Okuldan aldığı doğru davranışı evde de almalı.

   •  Rabbini bilen haddini bilir.  - Ali Suavi -

   

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 02 Ağu 2007 21:28:09
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Öncelikle nelerin -sosyal hastalık- olduğu konusunda bir tesbit yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Sosyal hastalık kavramı kişiye, bulunulan yere göre değişebilir.
Sosyal hastalıklarının KAYNAĞININ BOŞA GEÇİRİLEN zamanlar olduğu kanaatindeyim.
Bu nedenle öncelikle BOŞA GEÇİRİLEN zamanların nasıl değerlendirileceği konusunda bir kaç SOMUT öneride bulunmak istiyorum.

1. Bilindiği gibi ülkemizde okuldan fazla ibadethane olarak kullanılan mekanlar (cami, mescit, Kur-an Kursu v.s.) var.
Bu mekanlar günün belirli saatlerinde kullanılmakta, diğer zamanlar atıl vaziyette beklemektedir.

2. Bu mekanların ibadet saatleri dışında sosyal faaliyetler için kullanıma açılması sağlanılabilir.

3. İkametgahıma en yakın KÜTÜPHANE ye gitmek ve gelmek asgari birbuçuk saatimi alıyor.
Ve KÜTÜPHANEde genellikle güncel olmayan eserler mevcut.
İkametgahıma en fazla 5 dakikalık mesafelerde 4 adet cami var.
Eğer camilerimizde güncel eserlerin bulunduğu KÜTÜPHANE özelliği kazandırılacak olursa güncel eserlerden yararlanılması
kolay olacaktır. Bir çok kişi süreli yayınları takip etmekte ve okuduktan atıl hale gelmektedir.
Bu süreli yayınlar camilerimizin kütüphanelerine konularak başkalarının faydalanması sağlanabilir.

4. Benzer şekilde Üniversite ve orta öğretim sınavlarına hazırlanan öğrenciler bir çok kaynak kitap almakta, sınavdan sonra
bu kaynak kitaplar atıl hale gelmektedir. Sınavlardan sonra kullanılmayan bu kitaplar cami kütüphenelerinde değerlendirilebilir.

5. Şu andaki uygulamada Diyanet işleri başkanlığının tavsiye kararı almadığı yayınların camii kütüphanelerine konulması
YASAKTIR. Bu yasağın kapsamı genişletilerek Milli Eğitim Bakanlığı tavsiyeli yayınlarında camii kütüphanelerine konulması
sağlanabilir.

6. Evinde bilgisayarı olmayan öğrenciler internet imkanından yararlanmak için internet cafelere gitmektedir.
Camilerimize internet bağlantısı sağlanırsa sembolik ücretlerle öğrencilerimize internet kullanımı imkanı sunulabilir.

7. Büyük şehirlerimizde pratik kullanımlı (taşınabilir) aletli jimnastik uygulaması yaygınlaşmaktadır.
Camilerimize konulacak jimnastik aletleriyle daha fazla kişinin sağlıklı yaşam için spor yapması sağlanabilir.

8. Camilerimize katlanabilir masa tenisi masaları, satranç takımları konularak ihtiyaç hisseden kişilerin
bu faaliyetleri camilerde yapması sağlanabilir.

9. Milletimizin okula veya başka bir hayır kurumuna bağış yapma alışkanlığı yoktur.
Fakat camide yapılan faaliyetler için cüzi de olsa bağış yapmaktan kaçınılmamaktadır.
Camilerimizde yapılacak bu tür çalışmalar için finansman sıkıntısı yaşanmayacağı kanaatindeyim.

Bu günlük bu kadar öneriyi yeterli görüyorum.   
İnşallah en kısa zamanda yeni önerilerimi  yazacağım.




                Sevgili  Turgut  Kuzan  Hocam;
  Önerilerinizi  makul  görmekle  birlikte  bu  önerilerin  gerçekleşebilmesi  için  bazı  şartların  yerine  gelmesi  gerektiğine  inanıyorum..
    1.Şart: Cami  vb.  ibadet  eğitim  veya  başka  amaçla  kullnılan yerlerin
Türk  Milli  Eğitim  Bakanlığına  devredilmesi  zorunluluktur..
    2.Halk  Eğitimi  dediğimiz  Yaygın  Eğitimin  Tekrar  Tanımının  yapılarak  bu  kavramın  genişletilmesi  şarttır..
    3.Diyanet  İşleri  Başkanlığının  lav  edilerek  Milli  Eğitim  Bakanlığı  İçerisinde  tekrar  yapılandırılması  şarttır..
   
    Saygı  ve  sevgi  ile  kalın..
         

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 02 Ağu 2007 21:40:27
  Sayın Turgut Kuzan Hocam, aletli jimnastik, masatenisi iyi güzel de namazı nerde kılıcaz? ??? :D

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 02 Ağu 2007 22:49:04
                             Sayın  Turgut  Kuzan'a
    CAMİ

  Cami  kavramının  tarihçesine  bakalım..
  Hicretin  miladi  622. yılına  rast  gelen  senesinde  Yüce  insan  Liderimiz  Muhammed  Mustafa  Yakın  dostu  Ebubekir  ve  kölelikten  hürriyetini bağışladığı  Bilal  ile  birlikte  Mekke'den  gizlice  getirilen  Develer  ile  mağaradan  çıkarak  Medin'e   yoluna  düştüler. Bu  arada  Mekke'de  ise  tellallar  Kaçakları  canlı  ya da  cansız  getirene  hazine  değerinde  ödüller  verileceğini  söylüyorlardı..
  Süreka  isimli  pehlivan  bu  ödülü  almak  için  atıyla  iz  sürdü  ve  nihayet  Muhammed  Mustafa  ve  yanındakilere    yaklaştı  kılıcını  çekti  ve  tam  darbe  varacakken  atının  ayakları  çölün  kızgın  kumlarına  saplandı..
Bu  mucize  karşısında  Süreka  atından  indi  ve  Allahın  birliğine  inandığını  ifade  ederek  geriye  döndü..
  Sonra  bu  yolculuk  devam  etti. Ta ki  Mekke  şehri  ile  Medine  şehirleri  arasında  kalan  Kuba  köyüne  dek...
  Bu  köyde  rivayete  göre  halk  misafirleri  sevinçle  karşıladı..
Onca  uzun  yolculuktan  sonra  burada  konaklanacağı  malumdu..
  
  
  Kölesini  azad  ettiği  için  peygambere  kızgınlık  duyanlar  vardı..Burada  konaklayacakları  yerin  satışı  bu  yüzden  Bilali  Habeşi'ye  yapıldı...

  Hemen  derme  çatma da  olsa  bir  bina  inşa  edildi..
   Yüce  insan  Muhammed  Mustafa,  Bilali  Habeşiye  ezan  okumasını   söyledi..
  İlk  ezan  ve  cami  bu  şekilde  ortaya  çıktı..

    Bu  ezandan  anladığım  mana  ise  'Burada  Allahın  hükmü  geçer  ............'
  
  Kuba  köyünde  11 gün  konakladılar  ve  bu  konaklama  sırasında  islam  dininin  tüm  esaslarının  temeli  atıldı..

   Özet  olarak  İslam  Dini  Başlangıçta (Kuba) Hedefi  Hürriyet  olan  bir  dindi..
O  yüzden  çok  çabuk  yayıldı..

  Mülkiyeti  size  ait  olmayan  bir  mekanı sahibinden  izin  almadan  ibadet  veya  başka  amaçla  kullanamazsınız.

  Ki  Allah  yeryüzünü  ibadethane  olarak  kullarına  sunmuştur  ama  aynı  yeryüzünü  insanlara  emanet  etmiştir..

Emanet'e  ve  emanetçiye  saygı  esastır..

     Saygı  ve  sevgi  ile  kalın..

  

    

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 03 Ağu 2007 09:47:12
Alıntı
  1.Şart: Cami  vb.  ibadet  eğitim  veya  başka  amaçla  kullnılan yerlerin
Türk  Milli  Eğitim  Bakanlığına  devredilmesi  zorunluluktur..
Neden böyle bir zorunluluk olsun ki?
Milli eğitim bakanlığı çok başarılı bir kurum mudur ki, Cami  vb.  ibadet  eğitim  veya  başka  amaçla  kullanılan yerleri
daha verimli olarak değerlendirebilsin.
Alıntı
2.Halk  Eğitimi  dediğimiz  Yaygın  Eğitimin  Tekrar  Tanımının  yapılarak  bu  kavramın  genişletilmesi  şarttır..
Yaygın  Eğitim isimli bir kavram olduğunu duymuştum. Herhalde kanun veya yönetmelik olarak mevcuttur.
Halk kendi eğitimini kendi yapabilir. Yeterki bürokratik engeller olmasın.
Alıntı
3.Diyanet  İşleri  Başkanlığının  lav  edilerek  Milli  Eğitim  Bakanlığı  İçerisinde  tekrar  yapılandırılması  şarttır..
Diyanet  İşleri  Başkanlığının  lav  edilmesinin neden şart olduğunu anlamadım.
Yararı ve zararı olmadığına inandığım kuruluşlardan biridir.
Temeli Atatürk tarafından atıldığı için kısa süre içerisinde lav edilmesi mümkün görülmüyor.
Lav edilmesinin faydalı olacağına inanıyorum.
Milli  Eğitim  Bakanlığı  İçerisinde  tekrar  yapılandırılandırılacaksa lav edilmesinin ne anlamı var?
Alıntı
Sayın Turgut Kuzan Hocam, aletli jimnastik, masatenisi iyi güzel de namazı nerde kılıcaz?   
Camilerimizin çok büyük bir bölümünün cuma namazları dışında kullanılmayan bölümleri vardır.
Bu bölümlerin değerlendirilmesini düşünmüştüm. 
Aletli jimnastik, masa tenisi malzemeleri kolay taşınır özelliği dolayısıyla cuma namazları vaktinde geçici olarak
uygun olan mekanlara taşınabilir.
Alıntı
Kölesini  azad  ettiği  için  peygambere  kızgınlık  duyanlar  vardı..Burada  konaklayacakları  yerin  satışı  bu  yüzden  Bilali  Habeşi'ye  yapıldı...
Konaklayacakları  yerin  satışının Hz. Bilali  Habeşi'ye yapılmasının tek sebebi bu mudur?
Alıntı
Bu  ezandan  anladığım  mana  ise  'Burada  Allahın  hükmü  geçer  ............'
Allah (c.c.) hükmünün geçmediği yeri söylerseniz hemen oraya hicret etmek istiyorum.
Allah (c.c.) sürekli beni gözlemlediğini bilmek dünya hayatını boş uğraşlarla geçirmeme engel oluyor.
Alıntı
Özet  olarak  İslam  Dini  Başlangıçta (Kuba) Hedefi  Hürriyet  olan  bir  dindi..
İslam dininin şimdiki hedefi nedir?
Dinin sahibi fikir mi değiştirdi?
Benim bildiğim kadarıyla İslam dini başlangıçta neyi emrediyorsa, bugün de onu emrediyor.
Alıntı
Mülkiyeti  size  ait  olmayan  bir  mekanı sahibinden  izin  almadan  ibadet  veya  başka  amaçla  kullanamazsınız.
Çok haklısınız, vücut denilen bu ceset, yeryüzü denilen ikametgahımız bize ait değil.
Sahibinin izni dairesinde kullanmamız gerekiyor.
Peki mülkün ASIL sahibi bizden nasıl kullanmamızı istiyor?
Alıntı
Ki  Allah  yeryüzünü  ibadethane  olarak  kullarına  sunmuştur  ama  aynı  yeryüzünü  insanlara  emanet  etmiştir..
Benim bildiğim kadarıyla yeryüzü kullara (yaratılanlara) emanet edilmiştir.
Allah (c.c.)'ın kulu olmayan bir insan var mı?
Allah (c.c.) tarafından yaratılmayan bir mahluk var mı?
Alıntı
Emanet'e  ve  emanetçiye  saygı  esastır..
Emanet'e ve emanetçiye saygılı olmamaktan Allah (c.c.) muhafaza buyursun.

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 03 Ağu 2007 10:31:28


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
   Yüce  insan  Muhammed  Mustafa,  Bilali  Habeşiye  ezan  okumasını   söyledi..
  İlk  ezan  ve  cami  bu  şekilde  ortaya  çıktı.
 

Sayın hocam galiba küçük bir bilgi hatası var , onu affınıza sığınarak düzeltmek istedim. Saygılar.

İLK EZAN

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Medine-i Münevvere’ye Hicret’inden bir sene sonra: "Namaza dâvet için ne yapalım?"diye Ashâb-ı Kiram ile istişare etti. O güne kadar: "Essalâtü Câmia- Namaz için toplanın," denilmek sûretiyle Müslümanlar namaza dâvet edilirdi.

Allah Rasûlü’nün bu istişâresi üzerine, Ashâb-ı Kiram’dan bazıları: "Namaz vakti gelince bir alem, yani bayrak dikilsin; onu görenler biribirine haber versin,"dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bu teklifi beğenmedi.

Bazıları da: "Boru çalınsın" dediler.

Peygamber Efendimiz bu teklifi de beğenmedi: "Bu Yahûdilerin işidir," buyurdu.

"Nâkus, yani çan çalınsın" diyenler oldu. Peygamber Efendimiz:

"Bu Hıristiyanların işidir," buyurarak kabul etmedi.

"Yüksek bir yere ateş yakılıp", namaz vaktinin haber verilmesini teklif edenler de oldu. Peygamber Efendimiz: "Bunun Mecûsilere âit olduğunu" bildirip:

"Ben Müslümanların, namazlarını birlikte edâ etmelerini çok arzu ediyorum. Bunun için, namaz vaktinde Müslümanları evlere gönderip, halka nidâ ettirmeyi; hattâ onlara namaz vaktinde yüksek binalar üzerine çıkıp, Müslümanlara nidâ etmelerini emretmeyi düşünüyorum." buyurdu.

Hz. Ömer (r.a.), Peygamber Efendimize; Mü’minleri namaza çağırmak için bir adam göndermesini teklif etti. Sevgili Peygamberimiz: "Kalk yâ Bilâl! Namaz için seslen" buyurdu.

Bilâl-i Habeşî (r.a.) kalkıp, Mü’minleri namaza dâvet etti. Bundan sonra da Mü’minler namaza; "Essalâtü Câmia" diye dâvet edilmeye devam edildi...

Bu günlerde bir sabah, Abdullah Bin Zeyd (r.a.) Peygamber Efendimize gelerek:

"Yâ Rasûlallah! Bu gece rüyamda; üzerinde iki parçadan yeşil elbise bulunan ve elinde bir çan taşıyan kimse gelip beni dolaştırdı. Ona sordum:

- Ey Allah’ın kulu! Bu çanı bana satar mısın?

- Ne yapacaksın?

- Onunla namaza dâvet edeceğiz.

- Ben sana ondan daha hayırlı olanı târif edeyim mi?

-Târif et. Nedir o?

Sonra kıbleye karşı durdu ve yüksek sesle, Ezan’ın mübârek kelimelerini okudu. Biraz durduktan sonra aynı kelimeleri tekrar ederek, sonuna doğru; "Kad kâmet’is- salâtü" cümlesini ilâve etti.

Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz: "İnşaallah bu rüya doğrudur! Bilâl ile birlikte kalk da, gördüğünü ona öğret. Ezan’ı okusun. Çünkü, onun sesi güzel ve gürdür." buyurdu.

Hz. Bilâl kalktı. Mescid-i Nebevî’nin yakınında bulunan yüksek bir yere çıkarak, öğretilen kelimelerle Ezan’ı ilk defa okudu.

Hz. Ömer (r.a.), Bilâl-i Habeşî’nin okuduğu ezan sesini işitince, koşarak Rasûlullah Efendimizin huzuruna geldi. Hz. Bilâl’in söylediklerini, aynen rüyâsında dinlediğini arzetti. O gece, Ashâb-ı Kiram’dan bazıları da bu rüyâyı aynen görmüşlerdi. İşte bu sırada:

"Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, hemen Allah’ın zikri olan namaza koşunuz (gidiniz). Alış-verişi bırakınız. Bilirseniz sizin için bu daha hayırlıdır." Meâlindeki Cuma Sûresi’nin 9. âyet-i kerîmesi nâzil oldu. Böylece, Ezan vahiy ile de bildirildi.

İşte o günden sonra her namaz vakti Ezan okunması sünnet oldu.

Bilâl-i Habeşî (r.a.) bir gün sabah vaktini bildirmek için Ezan okumak üzere gelmişti. Peygamber Efendimizin uyanmamış olduğunu görünce, iki kere; "Essalâtü hayrun minen-nevm" (Namaz uykudan daha hayırlıdır), dedi.

Sevgili Peygamberimiz de Hz Bilâl’e: "Bunu her zaman sabah Ezanlarında oku!" diye emir buyurdu.

Böylece İslâm’ın şiârı olan Ezan'ın kelimeleri ve okunuş şekli ortaya çıkmış oldu.

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 03 Ağu 2007 10:41:57
Sayın Turgut Kuzan Hocam önerileriniz ilgi çekici , ancak özellikle masatenisi ve jimnastik malzemeleri konusundaki düşüncelerinize katılmadığımı tekrar belirtmek istiyorum.

Aslında esinlendiğiniz modelin Osmanlı Devleti Cami modeli olduğunu düşünüyorum. Bu cami modellerinde , camiler sadece ibadethane olarak kullanılmamaktaydı. İbadet asli vazifesi olmakla beraber , sosyal , kültürel ve sağlık merkezleri olarak kullanılmaktaydılar ve camiler de buna göre inşa edilmekteydiler. Zaten herkes tarihi camileri gezme imkanı bulmuştur sanırım.

Aslında bizim en büyük sorunumuz da burda başlıyor galiba . Geçmişimizde birçok sorunun çözüm yolları olduğu halde , büyük bir medeniyetin mirasçısı olduğumuz halde , bu mirasın üzerinde yaşayan ama bunun farkında olmadan hani çare nerde diyen biçare insanlar olarak etrafımıza çaresizce bakıp bakıp çaresiz , yalvaran gözlerle akıl dilenir duruma düşmüşüz.

  Halbuki bir farkına varsak.

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 03 Ağu 2007 10:49:52
  Bir de açılan bu konu gerçekten ilgimi çekti , ancak başlığı pek de hoşuma gitmedi . Affınıza sığınarak söylüyorum bunları.

   Bu toplumun yeterince polisi var , ancak yeterince mimari yok. Keşke topluma polislik yapmayı düşüneceğimize mimarlık yapmayı düşünsek , daha güzel olur diye düşünüyorum .

    Konu başlığını TOPLUM MİMARLIĞI  diye değiştirirsek , belki bakış açımızda da değişme olacaktır.

   Her insan bir mimar edası ile toplumun öz değerlerini yeniden canlandırmanın gayretleri içine girerse , bu öz değerler büyük bir toplumsal bilince dönüştüğünde emin olunki değişmez dediğiniz , çözülmez dediğiniz büyük büyük sorunlar bir bir çözülür. Yeterki her insan bir mum gibi görevini yapsın ve etrafını aydınlatsın.

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 03 Ağu 2007 11:03:54
Mülkiyeti  size  ait  olmayan  bir  mekanı sahibinden  izin  almadan  ibadet  veya  başka  amaçla  kullanamazsınız.

Sayın Şafak Hocam


Kuba Mescidi için kullanılan alan hurma harmanı olarak kullanılan alandır. Burda da galiba bir bilgi eksikliği var. Hem Kuba halkı razı olmasa , Hz Peygaber Efendimi ile beraber inşaatı yaparlarmıydı? Ki o zaman Hz Peygamber Efendimiz'in silahli bir gücüde yoktu. Yani Kuba lılar severek ve gönülden mescidin yapımına katılmışlardı. Çünkü onlar da Onun Allah ' ın Peygamber'i olduğunu çok iyi biliyorlardı.

Saygılar.

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 03 Ağu 2007 23:13:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Neden böyle bir zorunluluk olsun ki?
Milli eğitim bakanlığı çok başarılı bir kurum mudur ki, Cami  vb.  ibadet  eğitim  veya  başka  amaçla  kullanılan yerleri
daha verimli olarak değerlendirebilsin.Yaygın  Eğitim isimli bir kavram olduğunu duymuştum. Herhalde kanun veya yönetmelik olarak mevcuttur.
Halk kendi eğitimini kendi yapabilir. Yeterki bürokratik engeller olmasın.Diyanet  İşleri  Başkanlığının  lav  edilmesinin neden şart olduğunu anlamadım.
Yararı ve zararı olmadığına inandığım kuruluşlardan biridir.
Temeli Atatürk tarafından atıldığı için kısa süre içerisinde lav edilmesi mümkün görülmüyor.
Lav edilmesinin faydalı olacağına inanıyorum.
Milli  Eğitim  Bakanlığı  İçerisinde  tekrar  yapılandırılandırılacaksa lav edilmesinin ne anlamı var?Camilerimizin çok büyük bir bölümünün cuma namazları dışında kullanılmayan bölümleri vardır.
Bu bölümlerin değerlendirilmesini düşünmüştüm. 
Aletli jimnastik, masa tenisi malzemeleri kolay taşınır özelliği dolayısıyla cuma namazları vaktinde geçici olarak
uygun olan mekanlara taşınabilir.Konaklayacakları  yerin  satışının Hz. Bilali  Habeşi'ye yapılmasının tek sebebi bu mudur?Allah (c.c.) hükmünün geçmediği yeri söylerseniz hemen oraya hicret etmek istiyorum.
Allah (c.c.) sürekli beni gözlemlediğini bilmek dünya hayatını boş uğraşlarla geçirmeme engel oluyor.İslam dininin şimdiki hedefi nedir?
Dinin sahibi fikir mi değiştirdi?
Benim bildiğim kadarıyla İslam dini başlangıçta neyi emrediyorsa, bugün de onu emrediyor.Çok haklısınız, vücut denilen bu ceset, yeryüzü denilen ikametgahımız bize ait değil.
Sahibinin izni dairesinde kullanmamız gerekiyor.
Peki mülkün ASIL sahibi bizden nasıl kullanmamızı istiyor?Benim bildiğim kadarıyla yeryüzü kullara (yaratılanlara) emanet edilmiştir.
Allah (c.c.)'ın kulu olmayan bir insan var mı?
Allah (c.c.) tarafından yaratılmayan bir mahluk var mı?Emanet'e ve emanetçiye saygılı olmamaktan Allah (c.c.) muhafaza buyursun.


      Sevgili  Turgut  Öğretmenim;

     Toplumları  okullu  ve  okulsuz  toplumlar  olarak  ikiye  ayırmak  herhalde  durum  tesbiti  yapmamıza  yardımcı  olur.
    İvan  İlich  isimli  yazarın  Okulsuz  Toplum  isimli  bir  kitabını  okumuştum. Bu kitapta anlatılanları  özetlersek yukarıda  vurgusunu  yaptığınız  gibi  Toplum  kendi  okullarını  yapmış  devletin  okullarını  buralara  sokmamış  (Güney  Amerika)   böyle bir  yapılanma  teşkil  etmiş ve  bu  durumdan  herkesin  memnun  olduğu  vurgulanıyordu.
Ama  bu  durumdaki  yerlere  sivil  yabancı  insanların  hava  karardığı  zaman  giremediklerini  hatta  mafyamsı  bir  örgütlenmenin  olduğunu  bir  belgeselde  izlemiştim.
          Türkiye  Cumhuriyeti  Toplumu  Okullu  Toplum  Olmalı  diye  düşünüyorum..
          Aynı  zamanda  Cathrine  Baker  isimli  Fransız  Eğitimci  Yazar da  Zorunlu  Eğitime  Hayır  isimli  bir  kitap  yazarak  Fransız  Devletinin  verdiği  eğitimle  devlet  ideolojisini  çocuklara  zorla  kabul  ettirmek  istediğini  vurgulayarak  kendi  çocuğunu  devlet  okuluna  göndermemiştir..

  Önemli  olan  Okullu  Toplumların  Eğitimlerinin  Öğretimlerinin  Tüm Dünyaya  açık  olması   kaliteli  Topluma  göre  değil  akla  ve  bilime  uygun  olmasıdır  diye  düşünüyorum..

    Diyanet  hakkındaki  düşüncenize  tamamen  katılıyorum..
    Şunu  kabul  etmeliyiz ki  Cami  parfümlü  eğitim  ile  kışla  parfümlü  eğitim  Okul  parfümünü  etkilememeli..

    Eğitimin  Öğretimin  bir  adresi  olmalı. O   adresin  ismi  Okul'dur.
                 Saygı  ve  sevgi  ile  kalın..

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 06 Ağu 2007 17:54:28
Alıntı
Toplumları  okullu  ve  okulsuz  toplumlar  olarak  ikiye  ayırmak  herhalde  durum  tesbiti  yapmamıza  yardımcı  olur.
İvan  İlich  isimli  yazarın  Okulsuz  Toplum  isimli  bir  kitabını  okumuştum.
Bu kitapta anlatılanları  özetlersek yukarıda  vurgusunu  yaptığınız  gibi  Toplum  kendi  okullarını  yapmış  devletin  okullarını  buralara  sokmamış 
(Güney  Amerika)   böyle bir  yapılanma  teşkil  etmiş ve  bu  durumdan  herkesin  memnun  olduğu  vurgulanıyordu.
Ama  bu  durumdaki  yerlere  sivil  yabancı  insanların  hava  karardığı  zaman  giremediklerini  hatta  mafyamsı  bir  örgütlenmenin  olduğunu  bir  belgeselde  izlemiştim.
Başka toplumlarda yapılan uygulamalardan dersler alabiliriz fakat, bir toplum bir uygulamadan zaralı sonuçlar elde ettiği için uygulamadan vaz geçmemiz gerekmez.
Okulsuz toplum yapısını hiç düşünmemiştim.
Benim düşündüğüm okullarda okutulacakların devlet tarafından belirlenmediği, devletin sadece denetim yaptığı bir yapılanmadır.
Bu yapılanmada devlet bazı derslerin okutulmasını zorunlu tutabilir, fakat öğretilecek her şeyi devlet belirlemez.

Örneğin ülkemizde devletin sadece Türkçe dersinin okutulmasını zorunlu tuttuğunu, diğer derslerin okul yönetimlerince belirlenmesine imkan verdiğini
düşünelim. Kaç tane okul ilköğretimde, matematik, fen, soysal gibi dersleri verir?
İlköğretimdeki öğrencinin ihtiyacı olan dersler bunlar mıdır?
Alıntı
Önemli  olan  Okullu  Toplumların  Eğitimlerinin  Öğretimlerinin  Tüm Dünyaya  açık  olması   kaliteli  Topluma  göre  değil 
akla  ve  bilime  uygun  olmasıdır  diye  düşünüyorum..
Tüm dünyaya açık olmayan bir öğretim modeli düşünemiyorum.
Öğretimin nasıl olacağını arz/talep dengesinin belirlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Diğer bir deyişle kim hangi dersleri görmek istiyorsa o derslerin verildiği okula gidebilmeli.
Alıntı
Diyanet  hakkındaki  düşüncenize  tamamen  katılıyorum..
Şunu  kabul  etmeliyiz ki  Cami  parfümlü  eğitim  ile  kışla  parfümlü  eğitim  Okul  parfümünü  etkilememeli..
Yeğenlerimin gittiği okulun bahçe duvarlanının üstünde dikenli teller mevcut, ağır bahçe kapısı ve okulun kapısı demirden.
Yaz tatilinde öğrencilerin devam ettiği Kur-an kursu sınıflarında dev saksılarda ağaç yetiştiriliyor ve kursun tahta kapısı kapatılmıyor.
Kur-an kursuna giden öğrenciler ÜNİFORMA giymiyor.
Öğretmenlerinin dizinin dibine oturarak ders yapıyorlar ve en ufak bir DİSİPLİNSİZLİK olmuyor.
Bence okullarımızda biraz cami parfümü kullanılmalı.
Alıntı
Eğitimin  Öğretimin  bir  adresi  olmalı. O   adresin  ismi  Okul'dur.
Yeğenlerimin devam ettiği okulun öğrenciler arasındaki ismi .... ilköğretim ceza ve tutuk evidir.
Eğitimin  öğretimin adresi çocuklarımızın isteyerek,  güle oynaya gittikleri yerdir.
Alıntı
Aslında esinlendiğiniz modelin Osmanlı Devleti Cami modeli olduğunu düşünüyorum.
Bu cami modellerinde , camiler sadece ibadethane olarak kullanılmamaktaydı.
İbadet asli vazifesi olmakla beraber , sosyal , kültürel ve sağlık merkezleri olarak kullanılmaktaydılar ve camiler de buna göre inşa edilmekteydiler.

Esinlendiğim Osmanlı Devleti Cami modeli değil peygamber efendimiz zamanındaki cami anlayışıydı.
Bildiğim kadarıyla o dönemde istişareler, toplu yemekler, dersler, her türlü sosyal faaliyetler camilerde yapılıyordu.
Günümüzde apartman toplantıları için bile kahveler kullanılıyor.
Toplu yapılacak faaliyetler için neden camiler kullanılmasın?
Dinimizde sosyal faaliyetler için camilerin kullanılmasını engelleyen bir kural olduğunu sanmıyorum.
Alıntı
Konu başlığını TOPLUM MİMARLIĞI  diye değiştirirsek , belki bakış açımızda da değişme olacaktır.
Ülkemizde problemlere çözüm üretme tekeli MÜHENDİSLERDEDİR. :)
Toplum yeniden yapılandırılacaksa bunu mühendisler yapabilir.
Konu başlığı benimde hoşuma gitmiyor ama topluma bir grubun yön vermesini de uygun görmüyorum.
Grup adının toplum mimarı veya toplum polisi olması bir şeyi değiştirmez.
Değişimin bireyden başlaması gerekir, herkes kendini değiştirmekle işe başlarsa toplumda bu değişime ayak uyduracaktır.

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 06 Ağu 2007 19:49:03
polis zabıt altına almayı, kontrol etmeyi gerektiriyor. Mimarlık ise imar etmeyi, yeniden yapılandırmayı ifade ediyor.
Ben bunu meslek anlamında kullanmıyorum . Bir bakış açısı olarak toplum polisliğinin , toplumu zapterme , kontrol altında tutma pskolojisi içerdiğini düşünüyorum ki konunun çıkış noktası da hatırladığım kadarıyla buna dayanıyor.

İşte bu bakış açısı yerine toplumu yeniden yapılandırmacı bir mantıkla olayı ele almak maksadıyla imar etme anlamında toplum mimarlığı terimini kullanmayı uygun buldum.
 

Çevrimdışı chns

  • Uzman Üye
  • *****
  • 510
  • 161
  • 510
  • 161
# 06 Ağu 2007 20:00:29
Gelelim camilerin sosyal alan meselesine.

Bunun olması gerek. Zaten camilerin asıl amaçları , fonksiyonları da bu. Bu Peygamber Efendimiz (s a s ) zamanında da böyleydi , daha sonraki devirlerde de böyleydi , Selçuklu , Osmanlı zamanında da böyleydi. Eğer Osmanlı camilerini az çok biliyorsanız , onların külliye şeklinde yapıldığını , külliye içinde cami dışında hamam , konaklama tesisleri , çoğu yerde hastane , aş evi vs şeklinde komleks bir yapı halinde yapıldıklarını bilirsiniz.

Ama malesef günümüzdeki camiler sadece namaz kılmak için yapıldıkları için dediğiniz anlamda sosyal bir tesis olarak kullanılmaları pek de mümkün değil.

Namaz kılınan yerin devamlı temiz, sakin ve ferah olması lazım. Orayı tenis masaları , spor malzemeleri ile doldurursanız , o sukunetli , huşu içindeki , nezih ortamı bozarsınız ve kaş yapayım derken malesef göz çıkarırsınız.

Cuma namazları dışında da vakit namazları camilerde kılınıyor biliyorsunuz. Bunu bazıları cemaatle , bazıları daha sonra gidip kılıyor. Düşünsenize siz namaz kılarken diğer tarafta tenis oynanacak , nasıl namaza konsantre olacaksınız. Nasıl Allah'ın evinde Allah ile yanlız kaldım diyerek huşu içinde namaz kılacaksınız.

Yok yok , bence camiler bu şekilde daha iyi. sakin ve huşu dolu.

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 06 Ağu 2007 20:59:21
Başka toplumlarda yapılan uygulamalardan dersler alabiliriz fakat, bir toplum bir uygulamadan zaralı sonuçlar elde ettiği için uygulamadan vaz geçmemiz gerekmez.
Okulsuz toplum yapısını hiç düşünmemiştim.
Benim düşündüğüm okullarda okutulacakların devlet tarafından belirlenmediği, devletin sadece denetim yaptığı bir yapılanmadır.
Bu yapılanmada devlet bazı derslerin okutulmasını zorunlu tutabilir, fakat öğretilecek her şeyi devlet belirlemez.

Örneğin ülkemizde devletin sadece Türkçe dersinin okutulmasını zorunlu tuttuğunu, diğer derslerin okul yönetimlerince belirlenmesine imkan verdiğini
düşünelim. Kaç tane okul ilköğretimde, matematik, fen, soysal gibi dersleri verir?
İlköğretimdeki öğrencinin ihtiyacı olan dersler bunlar mıdır?

         Sayın  Turgut  Kuzan  Hocam;
  Sosyoloji  ilmi  ne  kadar  pozitif  ilim  sayılır  onu  bilmiyorum.
  Ancak  Sosyoloji'nin  alanına  giren  konular  tarihte toplumlar  değişse dahi genellikle  aynı  sonuçları  vermiştir..
Örneğin  Fransız  İhtilali  Tüm  Dünya  Toplumlarının  Milliyetçilik  fikrini  fitillemiştir..

  Okullarda  okutulacak  derslerin  denetimini  devlete  veriyorsunuz,fakat  dersleri  halk  belirlesin  diyorsunuz, dolayısıyla  bir  çelişki  doğuyor,dersleri  halk  belirleyecekse  denetimi de  halkın  yapması  gerekir,devlete  ihtiyaç  yok  imajını  ortaya  atıyorsunuz...!?
  Belkide  haklısınız!



Tüm dünyaya açık olmayan bir öğretim modeli düşünemiyorum.
Öğretimin nasıl olacağını arz/talep dengesinin belirlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Diğer bir deyişle kim hangi dersleri görmek istiyorsa o derslerin verildiği okula gidebilmeli.

  Bence  bırakın  geçmişi  bugünkü  ÖĞRETİM  MODELİ  bile  çağdaş  dünyaya  açık  değil!
Zaten  isteyen  veli  çocuğunu  alternatif  olarak  sunulan  okullardan  istediğine  gönderebiliyor,kanımca  burada  problem  yok.

Yeğenlerimin gittiği okulun bahçe duvarlanının üstünde dikenli teller mevcut, ağır bahçe kapısı ve okulun kapısı demirden.
Yaz tatilinde öğrencilerin devam ettiği Kur-an kursu sınıflarında dev saksılarda ağaç yetiştiriliyor ve kursun tahta kapısı kapatılmıyor.
Kur-an kursuna giden öğrenciler ÜNİFORMA giymiyor.
Öğretmenlerinin dizinin dibine oturarak ders yapıyorlar ve en ufak bir DİSİPLİNSİZLİK olmuyor.
Bence okullarımızda biraz cami parfümü kullanılmalı.

    Yani  gözümüzden  sakındığımız  çocuklarımızı   'Akılları  bir  karış  havada  büyütmenin  vebali  olmaz mı?'
Yeğenlerinizin  Öğretmenine  tavsiyelerde  bulunmak  isterim:1.Öğretmenim  İlköğretim  birinci  sınıfında  okula  yeni  kayıt  olmuş  öğrencilere  kazandıracağımız  temel  davranış  okulu,sınıfını  sevme  arakadaşları  ile  paylaşma  davranışıdır..
 Bu  davranış  etrafında  etinliklerimizi  örüntüleriz.
 2.Çalıştığınız  yerde  çevre  incelemesi  yapmalısınız.Velilerin  halkın  Okula  bakış  açısı  nedir  öğremelisiniz,Ona  göre  varsa  bir  önyargı  strateji  geliştirmelisiniz.
3.Realist  İdealist  olmalısınız..
4.Türkiye de  yaşadığınızı  Milli  Eğitimin  Öğretmenlerden  başka  herkesin  yorumunu  dinlediğini  bilmelisiniz.

   Cami  kavramının  kökenini  bu  konu  ile  ilgili  bölümde  açıkladım..
Ama  bir  daha  dem  vuralım..
Cami  ilk  defa  Kuba da  ortaya  çıktı.Sahibi  Bilali  Habeşi  idi.İlk  ezanı da  buranın sahibi  olduğunu  ,hür  olduğunu , ifade  etmek  için insanları  davet  etti.Bu da  ezandı.Ezanın  sözleri de  tamamen  Hür  insan  Bilali  Habeşiye  aittir.

Çocuklarımıza  cami  parfümünü  sunmak  sizin  vijdanınıza   sığar mı?


Yeğenlerimin devam ettiği okulun öğrenciler arasındaki ismi .... ilköğretim ceza ve tutuk evidir.
Eğitimin  öğretimin adresi çocuklarımızın isteyerek,  güle oynaya gittikleri yerdir.

   Milli  Eğitim  Bakanlığı  Müfettişleri  bu  yıl  Daha  İlköğretim  1.sınıfta  kazandırılması  gereken  okulu  ve  sınıfını  sevme  temel  davranışının  Türkiye  genelinde  istatistiğini  çıkartabilirler..
  Durumdan  çıkartılacak  vazife  Eğitim  Fakültesi  Sınıf  Öğretmenliği  mezunları  dışında  kimseye  sınıf  öğretmenliği  verilmemesidir  diye  düşünüyorum..
  
  Milli  Eğitim  Bakanlığı  kulakları  işitiyor mu?Bilmiyorum  ama  ben  burada  hem  veli  hem  öğretmen  olarak  insanların  kavgasına  şahit  oluyorum..'Benim  çocuğumu  neden  uzman  öğretmen  okutmuyor  veya  başöğretmen  okutmuyor  diye..

 Yeni  seçilecek  bakanımızın  bu  toplumda  infial  uyandıran  akıl dışı  uygulamarı  rafa  kaldırması  dileği  ile...

   Saygı  ve  sevgi  ile  kalın..

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 Ağu 2007 22:10:12
Sayın chns hocam ne zaman bir şeyler yazacak olsam bakıyorum siz yazmışsınız zaten. Ben de konunun başlığına takılmıştım. Bir de osmanlı dönemindeki külliyeler. Osmanlı döneminde ana toplanma mekanları camiler idi. Medrese eğitimi dini bir eğitim idi ve camilerden ayrı düşünülemezdi. Hatta Osanlı mimarisinde iki örnekte cami ve mederese içiçe geçmiştir. Bu örneklerde iki katlı inşa edilen yapılarda alt ya da üst kat medrese olarak düzenlenmiştir. Günümüzde ise eğitim dini bir nitelik taşımamaktadır. Belki çok ütopik ama ben okulların merkez alındığı çağdaş külliyeler çok yararlı olacaktır diye düşünüyorum. Şu anda benim çalıştığım okul amfi tiyatro, tiyatro salonu ve henüz tamamlanmış olan kütüphane binasıyla bu yolda ilerlemekte.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK