polis zabıt altına almayı, kontrol etmeyi gerektiriyor. Mimarlık ise imar etmeyi, yeniden yapılandırmayı ifade ediyor.
Ben bunu meslek anlamında kullanmıyorum . Bir bakış açısı olarak toplum polisliğinin , toplumu zapterme ,
kontrol altında tutma pskolojisi içerdiğini düşünüyorum ki konunun çıkış noktası da hatırladığım kadarıyla buna dayanıyor.
İşte bu bakış açısı yerine toplumu yeniden yapılandırmacı bir mantıkla olayı ele almak maksadıyla imar etme anlamında toplum mimarlığı terimini kullanmayı uygun buldum.
Mühendislik kelimesini gazetelerin köşe yazarları tarafından sık kullanılan TOPLUM MÜHENDİSLERİ ifadesine gönderme yapmak için ESPRİ amaçlı kullanmıştım.
Toplumun bir merkez tarafından yönlendirilmesi fikrini benimsemiyorum.
Toplumu kontrol altında tutma veya toplumu yeniden yapılandırmak amaçlı bir oluşum fikri bana cazip gelmiyor.
Ben her bireyin kendi gelişimini düzenlemesi gerektiği inancındayım.
Namaz kılınan yerin devamlı temiz, sakin ve ferah olması lazım.
Orayı tenis masaları , spor malzemeleri ile doldurursanız , o sukunetli , huşu içindeki , nezih ortamı bozarsınız ve kaş yapayım derken malesef göz çıkarırsınız.
Ankara'mızda cami olarak kullanılan mekanlar asgari iki kattır ve ayrı ayrı bölümlerden oluşur.
Kışın ısıtma problemi olduğundan vakit namazları en küçük bölümlerinde kılınır.
Geriye kalan mekan sadece cuma namazlarında kullanılır.
Vakit namazlarında kullanılmayan mekanların sosyal faaliyetler için değerlendirilmesi mümkündür.
Ancak Sosyoloji'nin alanına giren konular tarihte toplumlar değişse dahi genellikle aynı sonuçları vermiştir..
Örneğin Fransız İhtilali Tüm Dünya Toplumlarının Milliyetçilik fikrini fitillemiştir..
Fransız İhtilalinin Tüm Dünya Toplumlarında Milliyetçilik fikrinin yayılmasına yol açtığı doğrudur.
Fakat bu Milliyetçiliğin DOĞRU olduğu anlamına gelmez.
Nitekim internetin yayılması ile birlikte dünya global bir köy haline gelmeye başlamış ve milletler arası birliklerin oluşturulması zorunlu hale gelmiştir.
Avrupa birliği, Arap birliği, Türk dünyası birliği, Büyük ortadoğu gibi kavramların günümüzde daha çok konuşuluyor olması bu oluşumların
DOĞRU olduğu anlamına mı gelmelidir?
Bundan 10-30 yıl sonra ABD nin, AB nin olmayacağını söylersem YANLIŞ mı söylemiş olurum?
Okullarda okutulacak derslerin denetimini devlete veriyorsunuz, fakat dersleri halk belirlesin diyorsunuz,
dolayısıyla bir çelişki doğuyor,dersleri halk belirleyecekse denetimi de halkın yapması gerekir,devlete ihtiyaç yok imajını ortaya atıyorsunuz...!?
Halkın denetiminin devlet tarafından yapılmadığı yönetim şekillerine ANARŞİZM adı verilir.
Çünkü halk içinde her bir grup denetim için GÜÇ kullanmaya başlar, bunun sonucunda anarşi ortaya çıkar.
Demokrasi denilen yönetim sistemlerinde halk nasıl yönetileceğine kendisi karar veriyor.
Yönetimin kendi istediği gibi olup olmadığının denetlenmesi yetkisini ise devlete veriyor.
Eğer devleti yönetenler denetim görevini iyi yapamazlarsa, yerlerine yenilerini görevlendiriyor.
Uygulama bu kadar basit olmasa da demokrasinin özü bu.
Halk dersleri kendinin belirlemek istediğini daha yüksek sesle söylemeye başladığında, devleti yönetenlerde bu isteği yerine getirecektir.
Aksi bir durumda halk yöneticileri değiştirecektir.
Halkın yönetici değiştirmesinin seçim sandığı ile mümkün olduğu gibi yaygın bir kanaat vardır.
Bu görüşe katılmadığımı belirtmeliyim.
Anonim bir tabir olacak fakat şu cümleyi de eklemeyi gerekli görüyorum.
Millet devlet için değil, devlet millet için vardır.
Bence bırakın geçmişi bugünkü ÖĞRETİM MODELİ bile çağdaş dünyaya açık değil!
Bugünkü öğretim modelinin dünyaya açık olmamasından neyi kasteddiğinizi anladığımı sanmıyorum.
Yaratılış teorisinin öğretildiği bir okulda, Darwin'in, Freud'un görüşlerinin okutulmamasını veya Darwin'in, Freud'un görüşlerinin okutulduğu bir okulda yaratılış
teorisinden bahsedilmemesi gibi durumları çağdaş dünyaya açık olmamak olarak tanımlıyor olabilirsiniz.
Bir şeyi bilmek, zıttını bilmekle mümkündür. Soğuğun ne olduğunu bilmeyen kişiye sıcağı anlatmanız mümkün değildir.
Yaratılış teorisinin karşısındaki görüşleri bilmeden yaratılış teorisini anlamanız mümkün değildir.
Benzer şekilde evrim teorisini bilmeden de yaratılış teorisini tam olarak anlamanız mümkün olmaz.
Dünyaya açık olmaktan kasteddiğiniz bu ise, bu görüşünüze katılıyorum.
Zaten isteyen veli çocuğunu alternatif olarak sunulan okullardan istediğine gönderebiliyor,kanımca burada problem yok.
Ben yeğenlerimi fen, sosyal, matematik okutulmayan bir okula göndermek istiyorum.
Toplum içinde nasıl davranacağını, nasıl konuşacağını öğrensin istiyorum.
Zamanın, kaybedildiğinde geri alamayacağı beş şeyden biri olduğunu anlayacağı, zamanın her bir saniyesini en iyi şekilde nasıl değerlendirebileceğini
öğrenebileceği bir okula göndermek istiyorum.
Bu okulun adresini bana verebilir misiniz?
Yani gözümüzden sakındığımız çocuklarımızı 'Akılları bir karış havada büyütmenin vebali olmaz mı?'
Araf suresi, 179. ayette :
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık).
KALPLERİ VARDIR BUNUNLA KAVRAYIP-ANLAMAZLAR, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler.
Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar GAFİL olanlardır.
buyurulmaktadır.
Bir şeyi anlamamıza sağlayan KALBİMİZDİR. Diğer bir deyişle aklımızın mekanı kalptir. KALPLER bir karış havada olamazlar.
Çocuklarımızın GAFİL yetişmemeleri için KALPlerine hitap etmeye çalışmalıyız.
Yeğenlerinizin Öğretmenine tavsiyelerde bulunmak isterim:
Tevhid-i tedrisat kanunundan haberiniz yok sanıyorum.
Yurdumuzun her yerinde, Ankara'da olduğu gibi 1. sınıftan başlamak üzere sınıf öğrenmeni, resim öğretmeni, müzik öğretmeni, beden eğitim öğretmeni ayrı ayrı kişiler olmak üzere her bir sınıf için en az dört öğretmen vardır. 6. sınıftan sonra bazı dersler için üç ayrı öğretmen görevlendirilir.
Öğrenciler genellikle her yarı yılda farklı öğretmenlerden ders alırlar.
Tavsiyelerinizi hangi öğretmene iletmem gerekiyor?
Ankara da öğretmenler öğrencilerinin isimlerini, öğrenciler öğretmenlerinin isimlerini bilmezler.
İsmini bilmediğiniz öğrenciye hangi temel davranışı kazandırabilirsiniz?
Türkiye de yaşadığınızı Milli Eğitimin Öğretmenlerden başka herkesin yorumunu dinlediğini bilmelisiniz.
Milli eğitimde çalışanların büyük çoğunluğu (bakan dahil) öğretmen veya öğretmenlik yapmış kişilerden oluşmuyor mu?
Çoğunluk olduğunuz halde neden Milli eğitimimiz en iyi şekilde işlemiyor?
Neden sizlerin sözü dinlenmiyor?
Durumdan çıkartılacak vazife Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği mezunları dışında kimseye sınıf öğretmenliği verilmemesidir diye düşünüyorum..
Milli Eğitim Bakanlığı kulakları işitiyor mu? Bilmiyorum ama ben burada hem veli hem öğretmen olarak insanların kavgasına şahit oluyorum..
'Benim çocuğumu neden uzman öğretmen okutmuyor veya başöğretmen okutmuyor diye..
Yeni seçilecek bakanımızın bu toplumda infial uyandıran akıl dışı uygulamarı rafa kaldırması dileği ile...
Kişi sevdiği mesleği icra etmiyorsa, aldığı eğitimin iyi olmasının bir anlamı olmaz.
Kalbinde çocuk sevgisi olmayan bir kişi, eğitim fakültesinden mezun olduğu için daha iyi bir eğitim mi verebilecektir?
Velilerin, uzman veya başöğretmenlerin daha iyi eğitim verdiği gibi bir inanca sahip olmaları normaldir.
Öğretmenleri motive edecek bazı uygulamalar olması gerekir.
Uzman öğretmen, başöğretmen gibi uygulamaları akıl dışı olarak değerlendirmek yanlış olur düşüncesindeyim.
Bu tür uygulamalar başka toplumlarda yapılmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır.
Ülkemizde de olumlu sonuç alınıp alınmayacağını zaman gösterecektir.
Belki çok ütopik ama ben okulların merkez alındığı çağdaş külliyeler çok yararlı olacaktır diye düşünüyorum.
Şu anda benim çalıştığım okul amfi tiyatro, tiyatro salonu ve henüz tamamlanmış olan kütüphane binasıyla bu yolda ilerlemekte.
Neden ütopik olsun? Pekala mümkün. Böyle bir uygulama yapılırken öncelik verilecek hususlara dikkat edilmelidir.
Öncelikle öğretimin kalitesini artıracak ve tüm öğrencileri kapsayacak çalışmalar yapılmalıdır.
Örneğin okulların voleybol, futbol, basketbol takımlarının çalışmalarını yapacağı mekanlar değil, tüm öğrencilerin spor faaliyetinde bulunabileceği mekanlar
oluşturulmalıdır.
Büyük şehirlerimizdeki okullarda beden eğitimi öğretmenleri öğrencilere spor yapma alışkanlığı kazandırmamakta, okulun voleybol, futbol gibi takımlarının yarışmalarda
derece almasını sağlamak için çalışmaktadır.
Okulun tüm öğrencilerini kapsamayan faaliyetler için veli desteği beklenemez.
Yüzyıllar boyu içinde yaşadığımız toplumun polisi Cami değil miydi?
Bunun kökenine inince bu polisin sahte olduğu ortaya çıkacak diye mi korkuyorsunuz...
Unutmayın ki ; Sizin düşündüğünüz ile, karşınızdakinin duymak istediği,
Sizin söylemek istediğiniz ile karşınızdakinin duymak istediği ve duyduğu,
Sizin söylediğinizi sandığınız ile, karşınızdakinin anladığını sandığı ve anladığı arasında FARKLAR vardır.
Yine unutmayın ki; Söyledim demeniz, duymuş olduğu anlamına gelmez,
Duymuş olması, doğru anladığı anlamına gelmez,
Hak vermiş olması, inanması anlamına gelmez,
İnanmış olması, uygulayacak anlamına gelmez,
Uygulamış olması, sürdüreceği anlamına gelmez.
Söylediğimiz şey ile muhatabımızın anladığı şeyin aynı olduğu yanlışına düşüyoruz.
Söylediklerimizin kaynağını gösterebilirsek ve SOMUT ÖRNEKLER verebilirsek daha anlaşılır bir tartışma olacağına inanıyorum.
Toplum polisliğine ihtiyaç varsa ve camilerimiz polislik görevi yapabiliyorsa yanlışlık bunun neresinde?
Camilerin polislik görevini iyi yapamadığını anlatmak istiyorsanız bu konuda çok haklısınız.
Camilerin polislik görevlerini daha iyi yapabilmesi için neler yapılabileceğini tartışabiliriz.
Öğretmenler yüreklidir..
Öğretmenler merttir..
Öğretmenler yalan söylemezler
Öğretmenler yalancıları da sevmezler
Öğretmenler geride kalan canlıların hür yaşamasını ister
Öğretmenler çocuklarına hayatlarını verecek kadar fedakardırlar...
Bu vasıflara sahip öğretmenin adresini verirseniz gidip elini öpmek isterim.
Bu vasıflara sahip başka meslekten kişiler yok mu?
işin acı tarafı bu yanlış ve çirkin düşüncelerle donanımlı kişiden camii görevlisi diye öğretmeninden daha çok etkişlenmesiydi milletin...
Sanırım şafak öğretmenim caminin toplumun polisi olma konusuyla ilgili düşünceleriniz böyle örneklerin olmasından kaynaklanıyor. Bu anlamda size katılıyorum.
Kurum çalışanlarının hatalarının faturasının kuruma kesilmesi doğru olmaz inancındayım.
Caminin toplumun polisi olma konusuyla ilgili düşünceler böyle örneklerden kaynaklanıyorsa, yapılacak işlem bu tür davranışlarda bulunan kişilerin
ıslahına çalışmaktır.
Kurumun çalışmaları genel olarak FAYDALIYSA, bazı çalışanları nedeniyle kurumun zarar görmesi engellenmelidir.
Ne düzgün bir konuşma, ne düzgün bir ses, nede formasyon. Ama bu kişiyi sağolsun idarecilerimiz cemaatin
başına İMAM olarak atamışlardı. Gencecik, bilgili , formasyonlu bir sürü İlahiyat Fakültesi mezunu dururken.
İlçe müftümüz (genellikle pazar günleri) habersiz olarak vakit namazlarında camilere geliyor ve namaz kıldırıyor.
Cami cemaatinde azalma olduğunu farkederse camii imamıyla GÜZEL BİR SOHBET YAPIYOR.
Müftülerimizi camilerimize davet edersek bu tür aksaklıkların önüne geçmiş oluruz.
Ben ilçe milli eğitim müdürünü bir kaç kez okula davet ettim. (okul idaresi ile yaşadığımız problemlerle ilgili dilekçe verdim.)
Herhalde beni okulun müdürü sandı. Müdürün odasında kahvesini içti gitti.