Türk Büyükleri

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:45:52
devamı

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:46:19
devamı

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:46:48
devamı

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:47:15
son

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:48:13
Türk büyüklerinin kısa biyografileri

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 25 May 2013 09:04:59
Çaka Bey

İzmir fâtihi ve Anadolu Selçuklu Devletinin müstakil beyi. Oğuzların Çavuldur boyuna mensup olan Çaka Bey, Malazgirt Zaferini tâkiben Anadolu‘nun fethi işine girişen Selçuklu kuvvetlerinden ayrı olarak yaptığı savaşların birinde Bizanslılara esir düştü. İmparator Üçüncü N. Botaniates’in dikkatini çekerek saraya alındı. Burada çok büyük ilgi gördü ve serbestçe hareketlerde bulunmasına izin verildi. Grekçeyi öğrendi. Bizans deniz kuvvetlerini inceledi. 1081 yılında Bizans tahtına İmparator Aleksi Komnen geçince hürriyetine kavuştu.
Çaka Bey 1081 yılında elindeki kuvvetlerle İzmir’i kuşattı ve Bizanslılardan aldı. İzmir’de beylik kurarak sınırlarını genişletmek için mücâdeleye başladı. İki üç yıl içinde Urla, Çeşme, Sığacık ve Foça’yı zaptederek bu kesimdeki geniş sâhil boyunu sınırları içine aldı. Çaka Beyin hedefi Ege Denizinde hâkimiyeti sağlamaktı. Bu sebepten İzmir ve Efes tersânelerinde, bir kısmı yalnız kürekli, diğer kısmı yelken ve kürekle hareket eden 40 parçadan meydana gelen ilk Türk filosunu kurdu. Filo 1089′da Ege denizine açıldı. Çaka Beyin komutasındaki bu ilk Türk filosu 1090′da Bizans donanmasını Koyunadaları açıklarında mağlûb etti.
Çaka Bey, 1091′de yine denize açılarak Sisam ve Rodos adalarını ele geçirdi. Ege’deki hâkimiyeti tekrar ele geçirmek için Bizans İmparatoru yeni bir donanma hazırlattı. Gönderdiği donanma, Çaka Bey ile karşılaşmaya cesâret edemeyerek Sakız adasına sığındı. Çaka Bey adayı kuşattı ise de fethe muvaffak olamadı.
1095 senesinde Çaka Bey, Çanakkale ve Trakya’nın zaptı ve sonra da İstanbul’u fethederek Peygamber efendimizin (sallAllahü aleyhi ve sellem) müjdesine nâil olabilmek için, donanmasının başında harekete geçti. Edremit dâhil, yolu üzerindeki Bizans merkezlerini zapt ede ede Çanakkale sınırlarına dayandı. Burada Anadolu Selçuklu Devletinin hükümdârı ve dâmâdı Kılıç Arslan‘la buluştu. Berâberce boğazın en çetin kalesi olan Abidos’u kuşattı. Kale kolaylıkla alındı, ama Çaka Bey de aldığı yaraların tesirinden kurtulamayarak vefât etti.
Bizans kaynaklarında Çaka Beyin Kılıç Arslan tarafından öldürüldüğü yazılı ise de, sonraki olaylarda isminin geçmesi bu görüşün doğru olmadığını ortaya koymaktadır.
Çaka Bey’in ölümü İslâm mücâhidlerini büyük bir üzüntüye boğdu. Bizanslılar da ziyâdesiyle sevindi. Ömrü İslâmiyeti yaymak için uğraşmakla geçen Çaka Bey, hayatta bulunduğu müddetçe, Bizans’ın korkulu rüyâsı olmuştu. Ölümü ile sâhilde kurmuş olduğu beyliği de târihe karıştı.

Çevrimdışı evgi-47

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 956
  • 5.482
  • 956
  • 5.482
# 25 May 2013 11:48:48
Kapgan Kağan (Kapağan Kağan, d. 691 - ö. 716)
    İkinci Doğu Göktürk Kağanlığının kağanıdır.
    Çin kaynaklarında Mo-ço olarak geçen Kapgan'ın adı, bugünkü Türkçede "fethetmek" anlamına gelen "kap- (al-)" eyleminden türemiş olup "fatih" anlamına gelmektedir
    İlteriş Kağan'ın ölümünden sonra Gök Türk kağanlığına inisi (küçük kardeşi) Kapgan geçti.
    Çin kaynaklarının genç, haşin ve ihtiraslı olarak betimlediği Kapgan Kağan'ın tüm politikası üç hedef etrafında toplanmaktadır:
1. En tehlikeli rakip olarak gördüğü ve tarımsal ürün haracı alabileceği Çin'i baskı altında tutmak
2. Çin egemenliğinde yaşamakta olan Türkleri ana yurda geri çekmek
3. Asya kıtasındaki bütün Türkleri Gök Türk siyasal çatısı altında toplamak
    Bu amaçlarla harekete geçen Kapgan, Çin ile Moğol kökenli Ki-tanların mücadelesinde Çin'i destekledi. Ki-tanları büyük bir yenilgiye uğratan Kapgan bunun karşılığında Çin'den büyük miktarda tarım aleti, tohum, demir ile 50 yıllık esaret döneminde Çin'e sığınmış olan Türklerin iadesini istedi.
    Kapgan, baş danışman Tonyukuk'un da katıldığı seferde 696/697 kışında Kırgızları kendi yurtları Yenisey Irmağı kıyısında ani bir baskınla yenilgiye uğrattı. Kağanları öldürülen Kırgızlar, Gök Türk egemenliğine alındı. Yaklaşık üç yıl süren ve 701 yılında tamamlanan akınla devletin sınırları İstemi Kağan zamanında olduğu gibi Mâveraünnehir'e dayandırıldı. Batı Türkistan Türkleri tekrar Gök Türk hâkimiyetine alındılar.
    Asya'daki bütün Türk boyları 100 yıl sonra Gök Türk hakimiyetinde birleştirilmişti. Karşı çıkan Çin ordusu dağıtıldı. Sert metodlarla Çik, Az, Dokuz Oğuz, Basmıl gibi Türk boy ve bodunları egemenlik altına alındı. Fakat Kapgan'ın aşırı sertliği ve Çin politikaları sonucunda pek çok boy ayaklanmaları görüldü. Bunların en önemlisi Dokuz Oğuzların başlattığı isyandır. Bu ayaklanmayı da sertlikle bastıran Kapgan, Ötügen'e dönüşte Oğuz boylarından Bayırkuların ani pususunda 716 yılında öldürüldü.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 May 2013 07:31:18
Cihangir Şah

Bâbür İmparatorluğunun dördüncü hükümdârı. Ekber Şahın oğlu olup, asıl adı Selim‘dir. 1569′da doğan Selim, babasının ölümü üzerine 1605′te ‘Nûreddîn Cihangir’ unvânı ile tahta çıktı. Ancak oğlu Hüsrev, Sihleri etrâfında toplayarak Pencab’da isyân etti. Cihangir Şah, âsî kuvvetleri Cullandar Nehri kenarında bozguna uğrattı. Yakalanan oğlu Hüsrev’i Burhanpur’a sürgüne gönderdi. Hüsrev orada 1622 yılında öldü. Racput Prensliği ile yapılan savaş başarı ile netîcelendi. Ancak Safevî Hükümdârı Şah Abbâs’ın Kandehar’ı istilâsına karşı konulamadı. Cihangir Şah döneminde, Avrupalılar ve bilhassa İngilizler sık sık Bâbürlü Sarayında görüldüler. Bu münâsebetler netîcesinde, İngilizlere Surat limanında ticâret yapma hakkı verildi. Bu müsaade, iki asır sonra İngilizler’in Hindistan’a yerleşmelerine ilk zemîni hazırlaması bakımından çok mühimdir.
Cihangir Şahın saltanatının son yılları, huzursuzluk içerisinde geçti. Eşi Nurcihân ve veziri Mehabet Hanın sık sık devlet işlerine karışmaları sıhhatini bozdu. Tabiplerin isteği üzerine iklimi daha müsâit olan Lahor’a giderken, yolda 28 Ekim 1627 günü vefât etti. Cesedi Ravi Nehri kıyısındaki, Şah Dârâ denilen yerde toprağa verildi. Daha sonra mezarının üstüne büyük bir türbe yapıldı.
Âdil bir hükümdâr olan Cihangir, âlimleri sever, onlara izzet ve ikrâmda bulunurdu. Babasının Müslümanlara karşı uyguladığı ağır baskıyı kaldırdı. Ancak Şiîlerin ve hasetçilerin iftirâlarına aldanarak, devrinin büyük âlimi İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî hazretlerini Gwalyar şehrinde hapsettirdi. İki yıl sonra hatâsını anlayıp bu büyük âlimi hapisten çıkaran Sultan, 1000 rupye ihsân edip bağışlanmasını diledi. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Cihangir Şaha yazdığı mektuplar, Mektûbât isimli eserinde mevcuttur.
Cihangir Şah, bayındırlık işlerine de önem vermiştir. Agra’dan Etek’e ve Bengâl’e giden ağaçlıklı yollar ve Agra ile Lahor arasında her üç kilometrede bir işâret kuleleri ve sulu gölgelikler yaptırmıştır. Tüzük-i Cihângîrî ismi ile yazdığı hâtırâtı, kıymetli bir eserdir.
Kendisinden sonra oğlu Şihâbuddîn Muhammed, ‘Şah Cihân’ unvânı ile tahta geçmiştir.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 28 May 2013 07:04:05
İltutmuş

Delhi Türk Sultanlığının kurucusu ve ilk hükümdârı. Aslen Türkistanlı olup, İlbârı kabîlesinden Aylam Hanın oğludur. Baba yurdundan kaçırılıp, köle olarak satıldı. Buhâra’da ilim sâhibi bir zât, zekâ ve kâbiliyetini keşfedip, satın aldı ve onu en iyi şekilde yetiştirdi. Lahor Sultânı Kutbeddîn Aybeg, nâmını duyduğu İltutmuş’u Hindistan’a getirtip satın aldı.
İltutmuş, kâbiliyet, ilim ve zekâsıyla kısa zamanda Aybeg’in özel muhâfız alayı komutanlığına yükseldi. Gwalyar’ın fethi üzerine buranın, daha sonra da Bedaun bölgesinin vâliliğine tâyin edildi. Bilâhare Emîrü’l-ümerâlığa getirildi. Sultan Aybeg’e damat oldu. Kutbeddîn Aybeg’in 1210′da ölümü üzerine, evlatlığı Aram Şah başa geçti ise de birliği sağlayamadı. Devlet adamları, Şemseddin İltutmuş’u başa geçirdiler (1211). Aram Şah, îdâm edildi. Muhâliflerini bertaraf eden İltutmuş, Celâleddîn Harezmşah’ın Hindistan topraklarını bölme çalışmalarını bertaraf etti (1222).
Orta Asya‘da Moğol zulmünden kaçan Müslüman Türkleri memnûniyetle kabul edip, bunlarla ordusunu güçlendirdi. Lahravti (1225), Sind (1228), Gwalyar (1232), Malvo (1234) seferlerini yaptı. Vindhya Dağlarının kuzeyindeki bütün Hindistan topraklarını Delhi Sultanlığı sınırları içine aldı. Onun fetihleri ve Hindistan’da İslâmiyeti yayma çalışmaları, Bağdat’taki Abbâsî Halîfesi Mustansır-billah (1226-1242) tarafından takdirle karşılandı. Halîfe, İltutmuş’a hil’at gönderip ‘Nâsır-ı Emîrü’l-Mü’minîn’ unvânını verdi. Bu sâyede Abbâsî halîfesince tanınan Hindistân’ın ilk Müslüman hükümdârı oldu. 1229 yılından sonra, Nâsır-ı Emîrü’l-Mü’minîn unvânı ile paralar bastırdı. 1236 yılında vefât eden İltutmuş’un yerine önce oğlu Fîrûz Şah, sonra da kızı Râziye Begüm Sultan (1236-1240) geçti. Sonra sıra ile, İltutmuş’un diğer oğulları; Behram, Mes’ûd ve peşinden de Mahmûd Şah (1241-1266) tahta geçtiler. (Bkz. Delhi Türk Sultanlığı)
İltutmuş, ilim sâhibi bir kimseydi. İlme ve ilim sâhiplerine hürmet ederdi. Devrinde yaşayan Muînüddîn Çeştî, Kutbeddîn Bahtiyâr Kâkî, Bahâüddîn Zekeriyyâ, Ferîdüddîn Genc-i Şeker, Hâce Ahmed Buhârî, Kâdı Hamîdeddîn Nâgurî gibi âlimlerin duâlarını alıp, nasîhatlerinden istifâde etti. Dînî ve sosyal eserleri tâmir ve yenilerini inşâ ettiren İltutmuş, Kutbeddîn Aybeg’in Delhi’de başlattığı Kutb Câmii ve Kutb minâreyi ve Ecmir’deki câmiyi tamamlattı. Bedaun’da da bir câmi yaptırdı.

Çevrimdışı evgi-47

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 956
  • 5.482
  • 956
  • 5.482
# 02 Haz 2013 12:59:31
Kutalmışoğlu Süleyman Şah
      (Süleyman bin Kutalmış, ö. 1086), Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusudur. Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu'nun torunudur. Babası Kutalmış Bey'dir. (Selçuk Bey'in torunu)
      Kutalmışoğlu Süleyman Şah'in babası Kutalmış, Selçuk Sultanı Tuğrul Bey ile Çağrı Bey'in amcaoğluydu. Kutalmış önce Tuğrul Bey'e karşı isyan etmiş ; sonra Büyük Selçuklu Sultanlığı tahtına geçen Alparslan'ın sultanlığını kabul etmemiş ve onun ile başarısız bir çatışmaya girişmişti. Kutalmış 1064'de ölünce (Süleyman Şah dahil) dört oğlu o zamanlar Büyük Selçuk Sultanlığı sınırları dışında kalan fakat göçebe Türkmen boylarının yerleşmeye başladıkları bir bölge olan Anadolu'da Toros Dağları yöresine kaçmışlar ve Anadolu'ya yeni gelip yerleşen Türkmen boyları arasında yaşamaya başlamışlardır. Burada da Alparslan'ın devamlı baskısı altında kalmışlar ve Alparslan zaman zaman akıncı birlikleri göndererek tahtını tehdit edebilecek olan kardeşleri bertaraf etmeye çalışmıştır. Dört kardeşten en son Süleyman Şah hayatta kalmıştır.
      Alparslan'ın 1071 Malazgirt Savaşı galibiyetinden sonra giderek daha çok sayıda Türkmen göçmen boyları Anadolu'ya girip yerleşmeye başlamış ve Süleyman Şah bu Türkmenlerin liderliğini ele geçirmeyi başarmıştır. 1073'te Kutalmışoğlu Süleyman Şah Büyük Selçuklu devleti hükümdarı Melikşah tarafından Büyük Selçuk Sultanlığı'na bağımlı Sultan-ı Rum (yani Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı) olarak tayin edilmiştir. Bizans sınırlarında idaresini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Bizanslılarla bazen savaş yaparak bazen Bizans isyancılarına yardım ederek hükmü altındaki toprakların sınırlarını büyütmeyi başarmıştır.1075'te Bizans İmparatorluğu'nun Anadolu'da bulunan önemli şehirlerinden İznik (Nicaea) ile İzmit (Nicomedia)'i eline geçirmiş ve Güney Marmara bölgesine tamamen hakim olmuştur. Ayrıca Çanakkale boğazından geçen gemilerden vergi almaya başlamıştır. 1077'de ülkesinin özerkliğini ilan edip İznik merkezli bağımsız bir devlet olarak Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurmuştur.
      4 Haziran 1086 tarihinde Halep yakınlarında Tutuş(Alpaslan'ın oğlu), Ayn Seylem Savaşı'nda Süleyman Şah'la karşılaşmıştır. Süleyman Şah bu savaşta mağlup düşerek yaşamını kaybetmiştir.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 Haz 2013 07:02:15
ErtuğrulGazi

ErtuğrulGazi, (d. 1198 – ö. 1281). Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey‘in babasıdır. Babasının Süleyman Şah olduğu ve 1227 yılında Moğol istilasında atıyla girdiği Fırat Nehri’nde boğulunca, Oğuz Türkleri’nin Kayı boyu’nun başına oğlu ErTuğrul’un geçtiği söylenir. Bununla birlikte Bizanslı tarihçi Halkondil’in kayıtlarında babasının Gündüzalp olduğu yazılıdır (Ayasofya Kütüphanesi no 3204). Enveri’nin Düstur-namesi ve Tavki’i Mehmet Paşa’nın Tarihi gibi önemli Osmanlı kaynakları da bunu ifade eder. Ayrıca ilim adamları tarafından yakın dönemde bulunan “Osman bin Ertuğrulbin Gündüz Alp” yazısının darp edildiği bir sikke de bu görüşü teyit etmektedir.
Anadolu Selçuklu sultanı III. Alaeddin Keykubad, yerleşmesi için kendisine Ankara yakınlarındaki Karaca Dağ yöresini vermiştir. Sonradan, daha batıdaki Söğüt ve çevresi de ErtuğrulGazi ve aşiretine verilmiştir.

ErtuğrulGâzinin ölümünden sonra, küçük oğlu Osmân Gâzi, kavim ve kabîlesinin reisi oldu. Osman Beyin bağrından çıkarak denizleri, diyarları, kıtaları ve ülkeleri muhteşem dalları arasına alacak olan çınarın kökü toprağa yayılmaya başladı. Öyle ki, bu çınarın gölgesi altında bütün insanlık, Asr-ı Saâdetten sonra, bir daha görüp hayâl edemediği bir şekilde tam altı asır yaşadı.

Çevrimdışı evgi-47

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 956
  • 5.482
  • 956
  • 5.482
# 08 Haz 2013 14:08:10
Dede Korkut
    Dede Korkut'un 570-632 yılları arasında, Hz. Muhammed (S.A.V) zamanında yaşadığı rivayet edilmiştir. Oğuzların Kayı veya Bayat boylarından geldiği, hem geçmişten ve hem de gelecekten haber veren, "kerem sahibi bir evliya" olduğu rivayet edilmektedir. "Ozanların Piri" veya "Ozanların Başı" olarak da bilinen Dede Korkut'un, Hz. Muhammed´in hayır duasını aldığı ve Oğuzlara İslâm dinini öğrettiği de bu rivayetlerle günümüze kadar ulaşmıştır.
    Öte yandan Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir. Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak her zaman mümkündür. Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu bilinen Dede Korkut, bütün Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır.
    Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da bilinir. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur. Bazı rivayetlerde ise İshak peygamberin soyundan olduğu söylenir. 9 ila 11. yüzyıllarda Türkistan’ın Aral Gölü bölgesinde Seyhun nehrinin Aral Gölü’ne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu ve bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına danışmanlık yaptığı destanlarından anlaşılmaktadır. Dede Korkut Kitabı’nda bir hikâye bittikten sonra çıkar bir destan söyler ve dua eder.
    Dede Korkut destanların ilk anlatıcısıdır. Hikâyelerinde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve İslâm dini peygamberi Hz. Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır.
    Dede Korkut Kitabı (Kitāb-ı Dedem Ḳorḳud), Oğuz Türklerinin en bilinen epik destanlarındandır. 15. ve 16. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Dede Korkut Kitabı’ndaki hikâyeler tarihler boyunca dilden dile aktarılan bir sözlü gelenek ürünüdür.
    Destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konular işlenerek, iyilere övgü kötülere eleştiri vardır.
    Dede Korkut hikâyelerin hepsinin bir toyla-eğlenceyle başlaması eski bir Türk geleneğinin göstergesidir. Çocuklara ad verilirken yaptıkları işin gözetilmesi de eski bir Türk geleneği olarak kabul edilmelidir. Örneğin Boğaç Han, ismini boğayı öldürmesiyle almıştır.    

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Haz 2013 06:59:50
İltutmuş
Delhi Türk Sultanlığının kurucusu ve ilk hükümdârı. Aslen Türkistanlı olup, İlbârı kabîlesinden Aylam Hanın oğludur. Baba yurdundan kaçırılıp, köle olarak satıldı. Buhâra’da ilim sâhibi bir zât, zekâ ve kâbiliyetini keşfedip, satın aldı ve onu en iyi şekilde yetiştirdi. Lahor Sultânı Kutbeddîn Aybeg, nâmını duyduğu İltutmuş’u Hindistan’a getirtip satın aldı.
İltutmuş, kâbiliyet, ilim ve zekâsıyla kısa zamanda Aybeg’in özel muhâfız alayı komutanlığına yükseldi. Gwalyar’ın fethi üzerine buranın, daha sonra da Bedaun bölgesinin vâliliğine tâyin edildi. Bilâhare Emîrü’l-ümerâlığa getirildi. Sultan Aybeg’e damat oldu. Kutbeddîn Aybeg’in 1210′da ölümü üzerine, evlatlığı Aram Şah başa geçti ise de birliği sağlayamadı. Devlet adamları, Şemseddin İltutmuş’u başa geçirdiler (1211). Aram Şah, îdâm edildi. Muhâliflerini bertaraf eden İltutmuş, Celâleddîn Harezmşah’ın Hindistan topraklarını bölme çalışmalarını bertaraf etti (1222).
Orta Asya‘da Moğol zulmünden kaçan Müslüman Türkleri memnûniyetle kabul edip, bunlarla ordusunu güçlendirdi. Lahravti (1225), Sind (1228), Gwalyar (1232), Malvo (1234) seferlerini yaptı. Vindhya Dağlarının kuzeyindeki bütün Hindistan topraklarını Delhi Sultanlığı sınırları içine aldı. Onun fetihleri ve Hindistan’da İslâmiyeti yayma çalışmaları, Bağdat’taki Abbâsî Halîfesi Mustansır-billah (1226-1242) tarafından takdirle karşılandı. Halîfe, İltutmuş’a hil’at gönderip ‘Nâsır-ı Emîrü’l-Mü’minîn’ unvânını verdi. Bu sâyede Abbâsî halîfesince tanınan Hindistân’ın ilk Müslüman hükümdârı oldu. 1229 yılından sonra, Nâsır-ı Emîrü’l-Mü’minîn unvânı ile paralar bastırdı. 1236 yılında vefât eden İltutmuş’un yerine önce oğlu Fîrûz Şah, sonra da kızı Râziye Begüm Sultan (1236-1240) geçti. Sonra sıra ile, İltutmuş’un diğer oğulları; Behram, Mes’ûd ve peşinden de Mahmûd Şah (1241-1266) tahta geçtiler. (Bkz. Delhi Türk Sultanlığı)

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 22 Haz 2013 08:35:50
İstemi Kağan

Göktürk Devleti hükümdârı. Göktürk Devletinin (552-745) kurucusu olan Bumin (Bumın) Kağan‘ın kardeşidir. Bumin Kağan (552-553), Avarlara isyân ettiğinde İstemi, on boyun başında olarak ona yardım etti. Göktürk Devleti kurulunca Bumin, Doğu Göktürk Hakanı, İstemi de Batı Göktürk Yabgusu oldu. Bumin’in 553 yılında ölümüyle İstemi Büyük Göktürk Kağanı seçildi. 576 târihinde ölümüne kadar kağanlık yaptı.
İstemi Kağan, Göktürk Devletinin batısındaki Akhunlar Devleti ile 563-567 yılları arasında savaşıp onları yendi. Bütün Mâverâünnehir’i ele geçirip Sâsânî Devleti (224-651) ile komşu oldu. Batı Göktürkler, İli Irmağı boyu merkez olmak üzere; Kâşgar, Kulca, Cu Irmağı boyu, Isıg Gölü ve Aral Gölü çevresinden Hazar Denizine kadar genişlediler. İlk önce Sâsânî hükümdârı Hüsrev Nûşirevân (531-579), sonra da Bizans İmparatoru İkinci Justinianus (556-578) ile diplomatik münâsebetler kurup, siyâsî ve ticârî münâsebette bulundular. Akhunlara karşı Nûşirevân’la dost geçinen İstemi Kağan, ona kızını verdi. Sâsânîlerin batıya ipek taşımacılığını durdurması üzerine, aralarında anlaşmazlık çıktı. Bu yüzden Sâsânîlere karşı Bizanslılarla ticarî ve siyâsî ittifak tesis edildi.
İranlılardan ya ipek yolunu açması veya Göktürk Devletine haraç vermesi istendi. Haraç isteği reddedilen İstemi Kağan, elçilerinin de zehirlenmesi üzerine, İran’a karşı sefer hazırlıklarına başladı. Bu durumu haber alan Sâsânîler, ticâret yolunu açmayı ve haraç vermeyi kabul ettiler. Bilâhare ortaya çıkan Sâsânî-Bizans çatışması (571-590) sırasında, Sâsânîlerin zayıf düşmesinden de istifade eden İstemi Kağan, Âzerbaycan taraflarını ele geçirdi. İstemi Kağan‘ın 576 yılında ölümünden sonra yerine oğlu Tardu geçti.

Çevrimdışı öğretmen 54

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.993
  • 12.961
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.993
  • 12.961
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 15 Mar 2014 10:38:27
Çanakkale şehitleri.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK