Türk Büyükleri

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 May 2013 06:26:10
Rükneddin Mesud (ö. 1156) en uzun süre hüküm sürmüş Anadolu Selçuklu Sultanıdır. I. Kılıç Arslan‘ın oğludur.

I. Kılıç Arslan‘ın genç yaşta ölümüyle Anadolu Selçuklu Devleti’nin egemenliği sarsıldı. Anadolu’da üstünlüğü Danişmendliler ele geçirdi. Anadolu Selçuklu tahtı bir süre boş kaldıktan sonra, I. Kılıç Arslan‘ın diğer oğlu Melikşah (Şahin Şah) 1110′da başa geçti. Ama kardeşi Rükneddin Mesud onun sultanlığını tanımadı ve Danişmendlilerin desteğiyle iktidarı ele geçirdi. I. Rükneddin Mesud, bir süre Danişmendlilerin denetimi altında kaldı. 1142′de Danişmendli Mehmed Bey’in ölümünün ardından Anadolu Selçuklularının Anadolu‘daki üstünlüğünü yeniden kurdu. Bizans ordusunu 1146′da Konya önlerinde yendi. Ertesi yıl II. Haçlı ordusunu Eskişehir yakınlarında bozguna uğrattı. I. Mesud, geleneğe uyarak ülkesini üç oğlu arasında paylaştırdı. II. Kılıç Arslan‘ı veliaht ilan etti ve 1156’de öldü. Ölmesinin ardından oğulları arasında taht kavgaları başladı.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2013 08:24:20
1. Bahadır Şah

Babürlü hükümdarı. Asıl ismi Kutbüddin Şah-ı Âlem olup, 1707-1712 yılları arasında saltanat sürdü.
1643 yılında Hindistan’ın Dekken bölgesindeki Burhanpur şehrinde doğdu. 1663′te babasını temsilen Hindistan’ın güney ve orta kesimlerini kaplayan Dekken platosu bölgesine gönderildi. 1699′da Kabil valiliğine getirildi. Babasının ölümünde burada bulunuyordu. Hemen harekete geçerek saltanatını ilan eden kardeşi Azam ile Agra yakınlarında Cacav’da savaştı ve onu yenerek oğullarını da öldürdü (18 Haziran 1707). Bahadır-I adıyla tahta çıktığında diğer kardeşi Kam Bahş ve Racputlar ayaklandılar. Bahadır Şah, Haydarabat’ta olduğunu haber aldığı kardeşi Kam Bahş ile karşılaştı ve yaptığı muharebede onu yendi. Savaş sırasında yaralanan Kam Bahş da az sonra öldü.
Böylece saltanata tek başına sahip olan Bahadır Şah, Racput ve Sihlerin ayaklanmalarına müdahale ederek, üzerlerine yürüdü. Banda idaresindeki Sihler, Longarh’da Aralık 1710′da mağlup edildiler ve Pencab Dağlarına kadar sürüldüler. Bahadır Şah-I beş sene süren saltanattan sonra, 27 Şubat 1712′de vefat etti. Delhi’deki Huld Menzil (Ebediyet Konağı) adı verilen türbesine defnedildi

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 May 2013 06:54:46
. Devlet Giray Han

Kırım hanlarının altıncısı. 1530′da doğan Devlet Giray, Mübârek Giray’ın oğlu olup, İstanbul’da sarayda yetişmiştir. Babası Mübârek Giray, Yavuz Sultan Selim Hanın Mısır Seferi sırasında şehid olmuştur.
Sâhib Giray’ın Osmanlı Devletine karşı bağlılığını azaltmak istemesi üzerine Kânûnî Sultan Süleymân’ın desteğiyle 2 Ekim 1551′de Bahçesaray’da tahta çıktı. Sâhib Giray ve oğulları ile ona bağlı mirzaları öldürttü. Böylece hanlıkta hâkimiyetini pekiştirdi. Rusların 1552′de Kazan’ı ve 1557′de Astrahan’ı ele geçirmeleri üzerine Devlet Giray, Rusya içlerine bir sefer düzenledi. Ancak, Kazaklar ve Çerkezlerin Kırım kalelerine saldırmaları üzerine geri döndü. İkinci Selim Han, Osmanlı tahtına çıktıktan sonra Astrahan’ı ele geçirmek ve Osmanlı tüccar ve hacılarını emniyet altına almak için Don ve Volga ırmaklarını bir kanalla birleştirmek için harekete geçti. Ancak Devlet Giray bu teşebbüsün kendisinin hâkimiyetine darbe indirebileceği gibi basit bir sebep yüzünden çeşitli oyunlarla Osmanlıların kanal işinden vazgeçmesini sağladı.
Devlet Giray Han, 1571′de Rusya üzerine yaptığı seferde Moskova’ya girerek şehri yakıp yıktı. Bu zaferden sonra ‘Tahtalan’ lakabıyla anıldı. Sultan İkinci Selim Han da kendisini tebrik etti. 1577′de vebâ hastalığına tutulan Devlet Giray Han, bu hastalıktan kurtulamayarak vefât etti. Kırım’da Bahçesaray şehrinde, Han Câmi-i şerîfi civârına defnedildi. Gözlöva’da büyük bir câmi-i şerîf ile birçok çeşmeler yaptırdı. Daha başka hayratları da vardır. Edebiyâtta da söz sâhibiydi.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 May 2013 07:56:33
2. Bahadır Şah

Hindistan’da Babürlü Türk Devletinin son hükümdarı. Asıl ismi Ebü’l-Muzaffer Siraceddin Muhammed’dir. İkinci Ekber Şah’ın oğludur. 24 Ocak 1775′te doğdu.
1837 yılında babasının ölümü üzerine, 62 yaşında tahta çıktı. Bu sırada devletin kontrolü İngilizlerin elinde bulunuyordu. 20 sene sadece isimden ibaret kalan bir hükümdarlık yaptı. 1857′de Kalküta yakınlarında Müslüman askerler ayaklandılar. Süratle büyüyen ayaklanma sonunda askerler Delhi’de duruma hakim oldular. İkinci Bahadır Şah, fiili bir hükümdar olarak göreve başladı. Camilerde hatipler Delhi halkını cihada çağırıyor ve Bahadır Şah’ı desteklemeleri için ikazlarda bulunuyorlardı. İkinci Bahadır Şah, oğlu Moğol Mirzayı seraskerliğe tayin etti.
Fakat bir süre sonra askerin iaşe masraflarının karşılanmaması yüzünden sipahiler komutanlarını dinlemeyerek yağmaya başladılar. Bu karışıklıktan faydalanan İngilizler, Sir John Lawrens idaresinde Delhi harekatını başlattılar. Lawrens, 8 Haziran’da Delhi önlerine gelerek İngiliz kuvvetlerini savaş nizamına soktu. Dört bir yandan açılan topçu ateşi Delhi’de büyük zayiata sebep oldu. İngiliz birlikleri açılan surlardan şehre girdiler. Bahadır Şah ve sipahiler iç kaleye (Kale-i Mualla) çekildiler ise de çok geçmeden teslim oldular. İngilizler batı vahşetinin tipik bir misalini burada göstererek, kendilerine sığınan saray erkanını kurşuna dizdiler. Mahkemeye sevk edilen İkinci Bahadır Şah, ömür boyu hapse mahkûm edildi. Aralık 1858′de resmen tahttan indirildi. Burma’da Rangun şehrine gönderilen Bahadır Şah, 7 Kasım 1862′de öldü.
İkinci Bahadır Şah, âlim, hattat ve aynı zamanda iyi bir şair olup, Zafer mahlası ile şiirler yazardı.

Çevrimdışı evgi-47

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 956
  • 5.482
  • 956
  • 5.482
# 11 May 2013 14:58:39
Gazi Evrenos Bey(Hacı Evrenos )  
      Gazi Evrenos Bey ve oğulları, Osmanlı Devleti'nin Mihaloğulları, Pehlivanoğulları, Malkoçoğulları ve Turahanlıoğulları ile birlikte ilk akıncı ailelerindendirler. Oğuzların Bozok - Kayı boyundan gelmektedirler.
     Gazi Evrenos Bey 1288 yılında Balıkesir'de doğmuş, 1417 yılında Vardar Yenicesi' nde  ölmüştür. Osmanlı Devleti' nin ilk akıncı kumandanlarındandır. Evrenos Bey'in asıl ismi Evren'dir. Bazı kaynaklara göre eski Rumcada "Bey" anlamına gelen "os" eki Evren Bey'e Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa ile yaptıklari Rumeli seferleri sırasında yöre halkına adil davranışlarından ötürü Rum yerli halk tarafından verilmiştir. İsmini Bizans tarihçileri "Avrenezis veya Verenezis", Batılı tarihçiler de "Vrenez" şeklinde yazarlar. Gazi Evrenos 129 yaşına dek yaşamış, dört Osmanlı padişahına hizmet etmiştir: Orhan Gazi, I. Murad, I. Bayezid ve I. Mehmed.
      Osmanlı hükümdarı I. Murad Rumeli'ye geçtiğinde Evrenos Bey Keşan ve İpsala'yı zaptetmiş, sonra Edirne üzerine yürüyen Türk kuvvetlerinin sol koluna tayin edilip ileri fırlayarak, doğu Makedonya'daki Sırp kuvvetlerinin Osmanlı ordusuna yapmaları muhtemel saldırıları önlemekle görevlendirilmiştir.Bundan sonra Evrenos Bey hacca gitmiş ve buradan dönüşte Birinci Kosova Muharebesi ne denk gelen günlere rastlamış ve bu muharebede kendisinin tecrübelerinden yararlanılmıştır.(14 Haziran 1389′da Kosava önlerinde Osmanlı ordusu ile Sırp Kralı Lazar komutasında Haçlı kuvvetleri karşı karşıya geldiler.Sultan I.Murat(1362-1389), komutanlarıyla savaş divanında bir araya geldi ve Gazi Evrenos Bey’e:
__”Yaşımız kadar tecrübeniz var. Kılıcına ülkeler boyun eğdi, savaş meydanlarında ömrün geçti. Bak, Lasoğlu(Sırp Kralı Lazar),üzerimize geldi. Tedbir nedir?”diye sordu. Bunun üzerine Evrenos Bey:
__”Allahü Tealaya güvenerek düşmandan önce gâza meydanına varmalıdır. Meydanın en uygun yerlerini tutup savaş düzenine girmeli ve düşmanı üzerimize gelmeye mecbur etmelidir. Biz ilk hücumu edersek düşman kalabalık olduğundan düşmanı bozmak zordur. Savaşa onlar başlarsa birliklerini dağıtmaya gayret ederiz. İnşaallah zafer padişahımızındır.” dedi. Sultan I. Murat diğer komutanlara da düşüncelerini sorduğunda:
__”Söz Evrenos Bey’in sözüdür.” dediler. Sultan Murat:”Benim düşüncem de böyledir.” diyerek orduya hareket emrini verdi.)
    Kosova muharebesinden sonra Niğbolu Savaşı'nda ve Eflâk Seferinde bulunmuştur.
    Kasım 1417'de vefat ederek Vardar Yenicesi'ndeki türbesine defnedilmiştir. Evrenos Bey'in burada türbesinden başka cami, medrese ve imareti ile diğer bazı yerlerde hayırlı tesisleri vardır.
    Tarihler, Sultan I. Murad'ın oğlu I. Bayezid'i evlendirdiği zaman Evrenos Bey'in düğün hediyesi olarak elbiselik kumaşlardan başka yüz genç erkek ve yüz genç kız köle ve cariye takdim ettiğini; bu yüz köleden on kölenin elinde içi altın dolu altın tepsi ve on kız cariye elinde yine içleri altınla dolu on altın tepsi bulunduğunu, diğer sekseninin ellerinde de gümüş ibrik ve gümüş maşrapalar bulunduğunu anlatır. I. Murad Evrenos'un getirdiği saçıyı davetine icabet eden Mısır, Karaman, Hamidoğlu ve sair elçilere verdiği gibi, bütün elçilerin getirdikleri hediyeleri de Evrenos Bey'e vermiştir. Yine Evrenos'un getirdiği altınların bir kısmını elçilere, ve mütebakisini ulemaya ve fukaraya dağıtmıştır. Bu anekdot Osmanlı'nın daha ilk yüzyılında ulaştığı zenginlik derecesini ispatlaması bakımından önemlidir.

Çevrimdışı evgi-47

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 956
  • 5.482
  • 956
  • 5.482
# 12 May 2013 15:23:26
Oruç Reis
(1474, Midilli Adası - 1518, Tilimsan)
      Osmanlı denizci. Barbaros Hayreddin Paşa'nın ağabeyidir. Osmanlı'ya katılmadan önce Cezayir'i ele geçirip egemen olmuştur.Babası Yâkub Ağa'nın İshak, Oruç, Hızır ve İlyas adını verdiği dört oğlu oldu.İyi bir öğrenim gören kardeşler, devrin denizci milletlerinin lisanları olan İtalyanca, İspanyolca, Fransızca ve Rumca'yı öğrenerek yetiştiler.
      Oruç ve İlyas Reisler, bir seferinde Midilli’den Trablusşam’a giderken, Rodos Şövalyeleri'nin büyük savaş gemileriyle karşılaştılar. Çarpışmada İlyas Reis hayatını kaybetti, Oruç Reis esir oldu. Uzun uğraşılardan sonra, buradan kurtuldu. Muhtemelen üç sene esir kalan Oruç Reis, esaretten kurtulduktan sonra, bir süre Memlük Devleti hizmetinde amirallik yaptı. Ünlü sözü olan "yaşama hakkın mücadelen kadarındır" dedi. En kötü fırtınada veya hapiste dahi mücadele edip hiç umudunu kaybetmedi. Şehzâde Korkut’un elini öpüp, hayır duâsını aldıktan sonra Akdeniz’e açıldı.
     Türk denizcilik târihinde önemli bir yeri olan Cerbe Adası, Oruç Reis tarafından 1513 yazında fethedildi. Burayı kendisine üs edinip, Doğu ve Batı Akdeniz’de pek çok gemi zaptetti. Papa’ya ait, o zamanın dev savaş gemilerini, ince tekneleriyle ele geçirmesi, şöhretini Avrupa ve dünyaya ulaştırdı.
      İtalyanlar bu başarıları ve tanınmasının ardından kızıl sakalından ötürü kendisine Barbarossa lakabını vermişlerdir. Oruç Reis'in ardından kardeşi Hızır da ağabeyine hürmeten aynı lâkabla anıldı.
      Cezayir’de bir devlet kurmaya karar veren Oruç Reis, kısa zamanda bu toprakları ele geçirdi. İspanya Kralı Şarlken, Cezayir’e donanma gönderdiyse de, Oruç Reis’i elde ettiği yerlerden çıkaramadı. Becâye kuşatması sırasında Oruç Reis, sol kolundan ağır yaralandı ve hekimlerin tavsiyesiyle bu kolu dirsekten kesildi. Tek kolla mücadelede de şevk ve azminden hiçbir şey kaybetmeyen Oruç Reis, iyileşince derhal denize açıldı ve pek çok gemi ele geçirdi.
      Çok güç durumda olan Emevilere yardım ederek, onların binlercesini Kuzey Afrika’ya taşıdı. Bu hareketleri saygısını arttırdı. Kardeşleriyle Kuzey Afrika’yı İstilacılara karşı savunmakla kalmayıp, Emevileri iskan ediyor, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını temin ediyordu. Topraklarını yedi ay boyunca müdâfaa etti. Yerli halkın ihanet etmesi üzerine, Cezayir’e dönmek için düşman kuşatmasını yarıp dışarı çıkmaya çalıştı.Düşmanı yararak bir kısım leventleriyle birlikte ırmağı geçti. Nehri geçmeye çalışırken leventlerinin çoğu hayatını kaybetti. Tek kollu Oruç Reis, yanındaki son levendin de öldüğünü gördükten sonra, aldığı mızrak yarası sonucu öldü.
     Oruç Reis'in ölümünü İspanya Kralı'na ispatlamak isteyen İspanyollar cesedin başını keserek almışlar ve bal dolu bir torba içerisine koyarak İspanya'ya götürmüşlerdir. Oruç Reis'in başı kesik bedenini alan leventler onu Cezayir'e getirdiler ve Cezayir'in ulusal evliyalarından olan Sidi Abdurrahman'ın Kasbah'da bulunan Sidi Abdurrahman Camii yanındaki türbesine gömdüler.
     Cömert, âlicenap, yardımsever, merhametli olan Oruç Reis, ciddî ve sertti. Bütün leventleri tarafından, bir baba gibi sevilirdi. Çok iyi bir muhârip, tehlikeli zamanlarda en iyi çareleri bulmakta zorluk çekmeyen bir komutandı.
     Türk Deniz Kuvvetlerinde Oruç Reis onuruna bazı deniz araçlarına ismi verilmiştir.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 16 May 2013 06:52:48
Alp Tigin
Gazneli Devletinin kurucusu. Sâmânoğulları Devletinin hizmetindeyken orduda en küçük dereceden başlayarak Hassa ordusu kumandanlığına ve hacibü’l-hüccablığa kadar yükseldi. Abdülmelik’in hükümdarlığı esnasında fiilen idareyi eline aldı. Vezirliğe Ebu Ali el-Bel’ami’yi tayin ettirdi. Fakat vezir, tamamen Alp Tigin’in tesiri altında kaldığından ondan kurtulmak için Horasan valiliğine gönderilmesini sağladı (961).
Abdülmelik’in ölümü üzerine çocuk yaştaki kardeşi Mansur hükümdar oldu. Bunun iktidara getirilmesini Alp Tigin istememişti. Bu sebepten Belh şehrine çekildi. Burada Samaniler tarafından üzerine gönderilen orduyu yenerek Gazne’ye gitti (962). Gazne’deki yerli hanedanlığı devirerek müstakil bir devlet kurdu. Ölümü hakkında kesin bir tarih yoksa da bazıları 963 de öldüğünü kabul ederler. Vefatından sonra yardımcısı ve damadı olan Sebüktekin, yerine geçti. Bunun oğlu meşhur Mahmud Sebüktekin zamanında, Gazne Devleti en parlak devrini yaşamıştır.

Çevrimdışı evgi-47

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 956
  • 5.482
  • 956
  • 5.482
# 18 May 2013 15:07:56
Hoca Ahmet Yesevî
      Ahmet Yesevi ya da Ata Yesevi (1093, Sayram -1166, Türkistan(Yesi)
      Türk mutasavvıf ve şair. Tarihte bilinen ilk büyük Türk mutasavvıfı ünvanını taşır. Başlattığı tasavvuf yoluna "Yesevilik"  denir. Bu esaslar Nakşibendiye ve Bektaşîlik tarikatlerini etkilemiştir. Tam adı Ahmet bin İbrahim bin İlyas Yesevi'dir. Karahanlıların hüküm sürdüğü çağlarda Orta Asya'nın iktisadi, sosyal, siyasi ve medeni hayatında önemli bir yer tutan, Yesi şehri yakınlarında Sayram kentinde doğmuştur. Anadolu'ya hiç gelmemiş olmasına rağmen Anadolu'da da tanınan ve sevilen Ahmet Yesevi, yaygın olan kanaate göre, Mevlânâ, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi Anadolu ekollerini ve Aleviliği etkilemiştir.
      Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenecek olan Hikmetleri aracılığıyla Türklere İslam'ı kolaylaştırarak benimsetmiştir. Bunun için İslam inancını, Türk gelenek, inanç ve yaşam tarzı ile uygun biçimde sentezleme yolunu seçmiştir. Üstelik bu yolu seçen kimi din alimleri sapkınlıkla ve dinden çıkmakla suçlanmasına rağmen Yesevi başarıyla yolunu (tarikatını) kurmuş ve geliştirebilmiştir. Eski Türk inanışlarından, adetlerinden bir kısmını İslam dininin içine dahil ederek, dinlerini yeni değiştirmiş olan Türk topluluklarına dinin özünü yani felsefi yönünü tanıtmıştır.
      Türkistan Türklerinin İslam’ı kitleler halinde kabul etmeye başladığı 10. yüzyıl, Türk dünyası için tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Bu yüzyıldan itibaren Türkler, kendilerine özgü bir İslamiyet anlayışını benimsemişler, günümüz de dahil olmak üzere, Türklerin sosyal yaşayışları da kurdukları devletler de ne eski Türklerinkine, ne de Araplarınkilere benzemiştir
      Yesevi, Arapça ve Farsça'yı çok iyi bilmesine rağmen eserlerini Türkçe' de vermiştir.(Divân-ı Hikmet, Akâid, Fakrname en önemli eserleridir)
      Edebiyatçı Yahya Kemal Beyatlı'nın Ahmet Yesevi hakkındaki yorumu şöyledir:
   « Şu Ahmet Yesevi kim? Bir araştırın göreceksiniz. Bizim milliyetimizi asıl O'nda bulacaksınız »
    
      Türbesi, Kazakistan'ın güneyindeki Türkistan kentinde 1389 ile 1405 yılları arasında Timurlenk tarafından yapıldı. 2002 yılında UNESCO tarafından dünya tarih eseri olarak kabul gördü.

Çevrimdışı evgi-47

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 956
  • 5.482
  • 956
  • 5.482
# 19 May 2013 13:14:54
Selçuk Bey
     Büyük Selçuklu Devleti'ne adını veren kişidir.
     Aral Gölü'yle Hazar Denizi arasındaki topraklara hakim olan Oğuz Türkleri'nin Kınık boyundandır. Babası Oğuzların ordu komutanı (sü-başı)dır. "Temür Yalıg" (Demir yaylı) unvanı ile anılan babası Dukak, devlet işlerinde söz sahibi bir beydi.
     10. Yüzyılın birinci yarısı içinde sü-başı olan Selçuk, Yabgu ünvanı ile tanınan Oğuz hükümdarının yerini almak gibi yüksek siyasi bir amacın peşinde olmakla birlikte henüz genç ve tecrübesizdi. Nitekim o, henüz güçlü hale gelmeden, bir toplantı sırasında protokolda olması gereken yerin üzerinde bir mevkiye oturmak suretiyle, bu niyetini açığa vurdu. Bu amacına denk bir gücü bulunmadığı için yabgu ile mücadele etmeyi göze alamayan Selçuk, kendisine bağlı birlikler ve ailelerle birlikte Oğuz Devletinin kışlık merkezi Yenikentten ayrılarak, İslam gazilerinin toplandığı Cend kentine gelip yerleşti. Cend, Oğuz Devletine bağlı bir şehir olup, Oğuz yabgusuna vergi veriyordu. Selçuk bey, Cend'de bir toplantı meclisi kurarak İslamiyet'e geçme kararı aldı. Bölge valisine gönderdiği elçiyle validen kendilerine İslam dinini dinini öğretecek imam ve fakihler istedi.
     Bu tarihi olaydan sonra, İslam dünyasında Müslüman olan Oğuzlara, diğer soydaşlarından ayırdetmek için özel bir adlandırma ile Türkmen denmeye başlandı. Bundan sonra gittikçe yerleşip yaygınlaşan Türkmen adı, 13. yüzyıldan itibaren tamamen Oğuz adının yerini aldı.
     Bir yıl sonra Oğuz yabgusundan Cend şehrinin vergisini almak üzere tahsildarlar geldi. Bu durum üzerine Selçuk bey; "Müslümanların, gayr-i müslimlere vergi vermeyeceğini" söyleyerek, bağımsızlık yolunda ilk adımını attı ve gayrimüslim Türkler üzerine cihad hareketini başlattı.Bu savaşlar her iki taraf için de zorlu geçti, hattâ Selçuk Bey bu savaşlardan birinde oğlu Mikail'i kaybetti. Bunun üzerine Mikail'in oğulları olan Tuğrul ve Çağrı Beyi yanına alarak kendi yetiştirdi.
      Maveraünnehir bölgesinde Karahanlılar ve Samanîler arasındaki hakimiyet mücadelesinde Samanîlerin yanında yer aldı. Buhara'ya kadar ilerlemiş olan Karahanlı hükümdarı Buğra Han'ı Selçuk Bey'in bizzat başında bulunduğu Türkmen kuvvetleri sayesinde geri püskürtmeyi başardılar. Nûr kasabasını ele geçirerek oğlu Arslan Yabgu'yu buraya göndermiştir.
     Kendi oğullarıyla birlikte, Büyük Selçuklu Devleti'nin temellerini atan Selçuk Bey, 1009 yılında Cend'de vefat etti.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.790
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 May 2013 06:48:52
Balamber

Adı bilinen ilk Batı Hun Türk hükümdarı (IV. yüzyılın ikinci yarısı).
 Doğu ve Batı Gotları ortadan kaldırdı. Hun topraklarını genişletti. Kafkasların kuzeyinde yaşayan Alanları, Volga-Don bölgesindeki Sarmat ve İskitleri buyruğu altına aldı. Daha sonra Doğu Got İmparatorluğuyla savaştı ve onları yendi (373-374 arası). Got kralı Ermanarik, intihar etti. Balamber, düşmana çok iyi davrandı. Memleketlerinde kalmalarına izin verdi. Kendilerine kral seçmelerini istedi. Yeni kral Vithimir, Doğu Got İmparatorluğunu eski haline getirmek için çalıştı. Komşu kavimlere saldırdı. Balamber, buna engel oldu. Vithimir öldürüldü. Halkı ise Batı Gotlara sığındı. Fakat bir gece ay ışığında nehri geçen Balamber, Gotları bastı ve bozguna uğrattı. Volga’dan, Aşağı Tuna’ya uzanan bir Hun İmparatorluğu kurdu.
Balamber (Balamir); Çiçi Yabgu’nun dokuzuncu, Mete Han’ın 15. göbekten torunu ,Hun hakanı Haylundur kabilesinin de reisiydi. 10 tümen askeri vardı. (100 bin asker).Hun başbuğu Balamber idaresindeki büyük taarruz, önce Doğu Gotlarına çarptı ve bu devleti yıktı (374), Kral Ermanarikh intihar etti.Haylundurlar Macaristan’dan Anadolu‘ya gelip Karaman, Sivas ve Konya’ya yerleştiler.Tanrıya inanan bir kavimdi. Bu göç MS. 560-600 yılları arasında gerçekleşti. Balamber’in bir hanımı Gotlardan idi. Çocukları Almanya’da kaldı ve Baltıklara gitti.Balamber’in, Oğuzlar’ın atası olduğu rivayet edilmektedir. Bala-mir yani çocuk kral anlamına gelir.

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:43:21
Türk büyükleri resimleri ve kısa biyografileri.Alıntıdır.Emeği geçen arkadaşıma teşekkürler...

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:44:00
devamı

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:44:23
devamı

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:44:51
devamı

Çevrimdışı murat yagli

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.573
  • 19.921
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 23 May 2013 17:45:27
devamı

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK